Felsefe

Etik kavramı, Aristoteles'e aittir.

Felsefenin ilk üç dönemi şunlardır: 1. İlk Çağ Felsefesi. 2. Helenistik (Helenizm) Felsefe. 3. Orta Çağ Felsefesi.

"Gülün Adı" (Il nome della rosa) romanının popüler olmasının birkaç nedeni vardır: 1. Tarihi ve Felsefi Temalar: Roman, Orta Çağ Avrupası'nın olaylarını ve Ortaçağ felsefesini ele alır, bu da okuyucuların ilgisini çeker. 2. Benzersiz Kurgu: Yedi günlük zaman dilimine bölünerek yazılan roman, olayları Benedikten Rahip Adso'nun ağzından anlatır ve gizemli bir cinayet soruşturmasını konu alır. 3. Uluslararası Başarı: 1980 yılında yayımlanmasından sonra kısa zamanda birçok dile çevrilmiş ve dünya çapında en çok satan kitaplar listesinde yer almıştır. 4. Ödüller: 1981 Strega Ödülü ve 1982 Médicis Ödülü gibi prestijli ödüllere layık görülmüştür.

Liberal Düşünce Topluluğu'nun amacı, liberal felsefeyi Türkiye'de tanıtmak, yaymak ve geliştirmektir. Bu kapsamda topluluk, aşağıdaki faaliyetleri yürütmektedir: - Fikrî ve felsefî kaynakların oluşumuna katkıda bulunmak. - Araştırma ve inceleme yapanlara maddî ve manevî destek sağlamak. - Kamu politikasının oluşturulmasında etkili ve yetkili çevreleri bilgilendirmek. - Piyasa ekonomisi, insan hakları, adalet, barış, hoşgörü gibi değerlerin anlaşılmasına yardımcı olmak. Topluluk, aktif politikayla ilgilenmemekte ve siyasi partilerden bağımsız olarak faaliyet göstermektedir.

Platon ve Aristoteles'in devlet görüşleri arasındaki temel farklar şunlardır: 1. İdeal Devlet Yapısı: Platon, ideal devletin filozof krallar tarafından yönetilmesini savunurken, Aristoteles daha pratik ve karma bir yönetim sistemi önerir. 2. Vatandaş Sınıflandırması: Platon, toplumu işçiler, koruyucular ve yöneticiler olmak üzere üç sınıfa ayırırken, Aristoteles vatandaşların ya yönetici ya da asker olması gerektiğini düşünür. 3. Yasaların Rolü: Platon, yasaların esnek olmaması gerektiğini ve ideal adaletin ancak filozof yargıçlarla sağlanabileceğini savunur. 4. Devletin Amacı: Platon'a göre devletin amacı toplumun mutluluğunu sağlamakken, Aristoteles için en önemli erdem adalettir ve devlet, insanların erdemli ve mutlu olabildiği bir toplum yaratmalıdır.

Kelama yöneltilen eleştiriler çeşitli filozoflara aittir, bunlar arasında en öne çıkanlar: 1. İbn Rüşd: Kelamın hudûs delili gibi metodolojik eleştirilerini ortaya koymuştur. 2. Fârâbî ve İbn Sînâ: Yoktan yaratmayı kabul etmedikleri için atomcu anlayışı ve kelamın bazı delillerini eleştirmişlerdir. 3. Gazzâlî: Kelamın metodunu ve bazı delillerini yetersiz bulmuş, bu ilmin farz-ı kifaye olduğunu savunmuştur.

Bernard-Henri Lévy çeşitli alanlarda faaliyet gösteren çok yönlü bir kişiliktir: 1. Felsefe: Lévy, tanınmış bir filozoftur ve otoriter rejimlere karşı eleştirel çalışmalar yapmıştır. 2. Yazar: Kırk sekiz kitap yazmış, roman ve oyun türlerinde eserler vermiştir. 3. Film Yapımcılığı: Belgeseller ve filmler çekmiş, özellikle çatışma bölgelerindeki insani krizleri konu almıştır. 4. Aktivizm: Küresel çatışma bölgelerinde barış planları ve insani yardım çalışmaları yürütmüştür. 5. Medya: Uluslararası dergilerde köşe yazarlığı yapmış ve Arte medya ağının danışma kurulu başkanlığını üstlenmiştir.

Özgür zaman ifadesi iki farklı bağlamda kullanılabilir: 1. Özgür Zaman (Özgür Yazılım): Yazılım ve donanım çözümleri sunan bir firmanın adıdır. 2. Felsefi Bağlamda Özgür Zaman: Karl Marx'ın sermaye analizinden hareketle geliştirilen bir kavramdır.

Fenomenoloji, kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımıdır. Temel prensipleri: - Öznenin deneyimi: Fenomenoloji, nesnelerin kendilerini olduğu gibi görmek yerine, onlar için nasıl anlam ifade ettiklerini inceler. - Öznellik: Her bireyin deneyimleri farklı olabilir ve aynı olayı farklı şekillerde algılayabilir. - Yönelimsellik: Bilinç, her zaman bir şeye/nesneye yönelmiş olarak vardır. Yöntemi: Fenomenolojik yöntem, fenomenleri açık ve doğrudan bir şekilde incelemeyi içerir ve ön yargılardan arınmış bir düşünce sürecini teşvik eder.

Hannah Arendt'in "Dünya Aşkıyla" adlı eseri, filozofun hayatını ve düşüncelerini ele alan bir biyografi kitabıdır. Kitapta, Arendt'in dünyaya olan sevgisi (amor mundi) ve bu sevginin siyaset felsefesindeki yeri incelenir. Ayrıca, kitapta Arendt'in eylem, emek ve iş gibi kavramları nasıl değerlendirdiği, modernite eleştirisi ve kitle kültürüne dair görüşleri de yer alır.

Arkhe, Antik Yunan felsefesinde "başlangıç", "ilk", "ilk neden" veya "temel yapı taşı" anlamlarına gelir. Logos ise "yasa", "akıl", "cümle", "düşünce" ve "ölçü" gibi birçok anlama gelen çok boyutlu bir sözcüktür.

El-Kindi, İslam düşünce ve felsefe geleneği içinde önemli bir yere sahiptir çünkü: 1. İlk Müslüman Arap düşünür olarak, Aristocu felsefe geleneğini İslam düşüncesi üzerinden yorumlamış ve bu geleneğin ilk temsilcilerinden biri olmuştur. 2. Felsefesinde akıl ve vahyin uyumuna vurgu yapmış, felsefi araştırmaların dinsel inançla çelişmediğini savunmuştur. 3. Mantık, matematik, astronomi, tıp ve psikoloji gibi alanlarda önemli katkılarda bulunmuş, çok yönlü bir bilim insanıdır. 4. Eserlerinin birçoğu Latince ve İbranice'ye çevrilmiş, Ortaçağ Avrupası'nda tanınmış ve etkili olmuştur. 5. İslam dünyasında bilimin önderlerinden biri olarak kabul edilmiş ve "Arapların Filozofu" unvanıyla anılmıştır.

Sağduyu ve akıl kavramları benzer ancak aynı şeyler değildir. Sağduyu, gündelik ve toplumsal hayatta üzerinde anlaşıldığı varsayılan kabulleri ve inançları belirtmek için kullanılan bir yetidir. Akıl ise, insanı diğer canlılardan ayıran ve onu sorumlu kılan, düşünme ve anlama melekesi olarak tanımlanır.

Beka ve süreklilik kavramları benzer anlamlar taşısa da tam olarak aynı şey değildir. Beka, Arapça kökenli bir kelime olup, ölümsüzlük, kalıcılık anlamına gelir ve genellikle devlet, toplum veya bireyin varlığını sürdürmesi anlamında kullanılır. Süreklilik ise, bir şeyin kesintisiz olarak devam etmesi, devamlılık anlamına gelir. Dolayısıyla, beka daha çok varoluşun sonsuzluğunu vurgularken, süreklilik daha genel anlamda bir sürecin kesintisiz gitmesini ifade eder.

Limit Yayınları'nın felsefe kitapları genel olarak orta-zor seviyede değerlendirilmektedir.

Rosa Luxemburg, sosyalizm için şu görüşleri dile getirmiştir: 1. Politik Devlet Gücünün Ele Geçirilmesi: İşçi sınıfı, öncelikle tüm politik devlet gücünü eline geçirmelidir. 2. Ekonomik İlişkilerin Kökten Değişimi: Toplumsal zenginlik, sömürgenlerin elinden alınmalı ve insanlığın ortak mülkiyetine geçmelidir. 3. Üretimin Yeniden Organizasyonu: Fabrikalar ve işyerleri, halkın çoğunluğunun ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yeniden organize edilmelidir. 4. Çalışma Yükümlülüğü: Sosyalizmde herkes çalışmak zorundadır; çalışamayacak durumda olanlar toplumun bakımına alınmalıdır. 5. Devrimci Demokrasi: Proletarya diktatörlüğü, sınırsız bir demokrasi içinde halk kitlelerinin etkin katılımını sağlamalıdır. 6. Düşünce Özgürlüğü: Özgürlük, her zaman farklı düşünenin özgürlüğüdür.

"Tümeller" kitabı, D. M. Armstrong tarafından yazılmış, felsefi tümeller problemini ele alan bir eserdir. Kitapta, farklı şeylerin nasıl aynı doğal kümenin üyeleri olarak sıralanabileceği ve sınıflandırılabileceği sorusu incelenmektedir. Ayrıca, kitabın meslekten felsefeciler için de ilgi çekici olduğu, çünkü Armstrong'un önceki çalışmalarına yaptığı gönderimler ve düşüncelerindeki bazı değişiklikler nedeniyle güncellenmiş bir bakış açısı sunduğu belirtilmektedir.

Dharma, Sanskritçe kökenli bir terim olup Hinduizm, Budizm, Jainizm gibi Hint kökenli dini ve felsefi sistemlerde önemli bir kavramdır. Farklı bağlamlarda farklı anlamlar taşısa da genel olarak şu anlamlara gelir: - Düzen ve doğruluk: Evrenin düzenini ve ruhsal gelişimi sağlayan kozmik doğa yasaları. - Görev ve etik prensip: İnsanların sosyal, etik ve ahlaki görevlerini ifade eder. - Öğreti: Budizm'de "Budizm Öğretisi" veya "Budizm Yolu" olarak anlaşılır. Ayrıca, dharma kişisel yaşamda takip edilmesi gereken doğru yolu veya kişinin ahlaki değerlerine uygun davranışlarını da ifade edebilir.

Antik Yunan heykellerinde idealizmin birkaç nedeni vardır: Felsefi temeller: İdealizm, Antik Yunan'da 5. yüzyılın ikinci yarısında düşünceyi şekillendiren bir fikirdi. Toplumsal değişim: Demokrasinin gelişmesiyle halk yönetimde söz sahibi olmuş, insana verilen değer artmıştı. Sanatsal denge: Gerçekçilik ile idealizm arasında bir denge kuruldu. Ahlaki ve felsefi değerler: İdealize edilen bedenler, hem fiziksel mükemmelliği hem de ahlaki erdemleri temsil ediyordu. Antik Yunan heykellerindeki idealizm, Rönesans döneminde de sanatçıları etkilemiş ve Michelangelo ile Leonardo da Vinci gibi sanatçılar tarafından yeniden canlandırılmıştır.

Schopenhauer'a göre mutluluk için yapılması gerekenler şunlardır: 1. Duygudaşlık ve Merhamet: Diğer insanlara merhametli davranmak ve duygudaşlık etmek, mutluluğun önemli bir parçasıdır. 2. Arzuları Kontrol Altına Almak: Sürekli artan arzuların peşinden koşmak yerine, onları minimize etmek ve sade bir yaşam sürmek daha huzurlu bir hayata yol açar. 3. Sanata Yönelmek: Estetik deneyimler ve sanat, acı ve ıstıraptan kaçmanın bir yolu olarak mutluluk sağlar. 4. İçsel Huzur: Bilgelik ve içsel huzur, kişinin hayatın gerçek doğasını anlamasını ve kabul etmesini sağlar. 5. Yalnızlık ve Kendine Yetme: Kendine zaman ayırıp, dış dünyadan ziyade iç dünyasıyla uyum içinde olmak, mutluluğu artırır.