Kur'an

Nisa Suresi 4/103. ayet, namazın müminler için belirli vakitlere bağlı olarak farz kılındığını ifade eder. Ayetin tamamı şu şekildedir: > "Korku hâlinde kıldığınız namazı bitirince ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzerine yatarken Allah’ı zikredin. Korkudan emin olduğunuz vakit ise artık namazı normal zamandaki şartlarına uyarak dosdoğru kılın. Çünkü namaz, müminler üzerine vakitleri belirlenmiş farz bir ibadettir".

Ebrehe'nin fillerinin yürümemesinin nedeni, Kâbe'ye doğru yönelince Mahmud adlı filin çökmesi ve diğer fillerin de ayaklarına çökmesidir. Bu olay, İslam inancına göre, Allah'ın Kâbe'yi korumak için gönderdiği bir mucizedir. Bazı tarihçiler, fillerin hareket etmemesinin, Ebrehe'nin ordusunun Mekke'ye yaklaştığı Vâdi-i Muhassir'de, zeminin yumuşak olması veya fillerin yorgun olmasıyla ilgili olabileceğini de düşünmektedir. Yazar Turan Dursun, bu anlatının bir putperest efsanesi olduğunu iddia etmiştir. İslam felsefesi profesörü Yaşar Nuri Öztürk ise Ebrehe'nin ordusunu yok eden "siccin taşları"nın, Ebabil kuşları tarafından bu orduya bulaştırılan veba mikropları olduğunu öne sürmüştür. Bu olayın tarihi, ordunun ve fillerin sayısı ile ilgili kesin bilgiler bulunmamaktadır.

Kalp ve akıl aynı şey değildir, ancak birbirleriyle bağlantılı işlevlere sahiptirler. Akıl, insanın düşünme, tefekkür etme ve iman sahasında ilerleme gibi işlevlerini yerine getiren nurani bir cevherdir. Bediüzzaman'ın ifadesine göre, akıl nurunu kalpten alır.

A'râf Suresi 48. ayet, mahşerdeki bir olayı anlatır. A'râf ehli, simalarından tanıdıkları cehennemliklere seslenerek, dünyada sahip oldukları mal, evlat ve taraftar sayısının çokluğunun ve kibirlenmelerinin kendilerine bir fayda sağlamadığını söylerler. Aynı zamanda, bu kişilerin, Allah'ın rahmetine erişmeyeceğini yemin ederek söyledikleri müminlerin, aslında cennete girecek olanlar olduğunu belirtirler.

"H" harfinin altına ne yazılacağına dair bilgi bulunamadı. Ancak, "h" harfinin yazılışı hakkında bilgi veren bir YouTube videosu mevcuttur. Ayrıca, bir harfin altına sayı yazmak için aşağıdaki siteler kullanılabilir: nasil-yazilir.com; 9znz9v.com.

İsra yazısı, İslam literatüründe Hz. Muhammed'in Mekke'deki Mescid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya geceleyin yaptığı yolculuğu ifade eder. İsra kelimesinin anlamı: geçmek; gitmek; geceleyin yürümek. Kur'an-ı Kerim'in 17. suresi de bu olayı anlattığı için aynı adı taşır.

Fetih Suresi 10. ayet, Hudeybiye Antlaşması sırasında gerçekleşen biat olayı üzerine inmiştir. Hicretin altıncı yılında, Hz. Muhammed 1500 sahabe ile umre yapmak amacıyla yola çıkmış, ancak Mekke’deki müşrikler tarafından engellenmiştir. Bu olay, ayette şu şekilde ifade edilir: "Sana yeminle bağlılık sözü verenler gerçekte bu sözü Allah’a vermiş oluyorlar, Allah’ın eli onların elleri üzerindedir" (Fetih Suresi 10. ayet).

Tâlût'un kral olmasının sebebi, Tanrı'nın onu İsrailoğulları'nın hükümdarı olarak seçmesidir. İsrailoğulları, düşmanlarıyla savaşmak üzere bir kral talep edince, peygamberleri, Tâlût'u bu göreve tayin etmiştir. Tâlût'un hükümdarlığının alameti olarak, içerisinde "sekîne" ile Mûsâ ve Hârûn ailelerinden kalan eşyanın bulunduğu Ahit Sandığı'nın geri getirileceği de belirtilmiştir.

Eanlat.com, kullanıcıların hikayeler, düşünceler ve anılar paylaşabildiği bir platformdur. Platform, kullanıcıların "anlatacak hikayeleri olan insanlar" olarak tanımlandığı sıcak bir ortam olarak nitelendirilmektedir.

İlk an, kişinin hayatında önemli bir yere sahip olan ve genellikle çocukluk veya gençlik dönemlerinde yaşanan bir olayı ifade eder. İlk anıların anlamı, kişinin hayatındaki tüm deneyimlerin nasıl etkilediğini ve bu anıların kişi üzerinde olumlu veya olumsuz nasıl kalıcı etkiler bıraktığını içerir. Ayrıca, psikolojik analizde Adler, kişinin yaşamında hatırladığı ilk anın, onun yaşam biçimini aydınlatıcı nitelikte olabileceğini belirtmiştir. Türk edebiyatında ilk anı örneği olarak, Recaizade Mahmud Ekrem’in “Araba Sevdası” adlı romanı kabul edilir. İlk anı örnekleri arasında, okula başlama günü, ilk doğum günü partisi veya ilk kez deniz görmek gibi özel anılar yer alabilir.

Zümer Suresi 53. ayetinin iniş sebebi olarak birkaç olay rivayet edilmiştir: Müşriklerin sorusu. Vahşi'nin durumu. Müslümanların tereddütleri. Bu rivayetler, ayetin umumi ifadesini ve iman dairesine girdikten sonra günahların bağışlanabileceği mesajını vurgular.

"Ve elkaytu" ifadesi, Arapça kökenli olup, "ve (ben) bağlandım, yöneldim, yönelttim" anlamına gelir. Bu ifade, genellikle edebi, şiirsel veya dini metinlerde sevgi, bağlılık veya muhabbet ifade etmek için kullanılır. Örneğin, Taha Suresi'nin 39. ayetinde geçen "ve elkaytu aleyke mehabbeten minni" ifadesi, "Sana benden bir sevgi yönelttim" veya "Sana, kendimden muhabbet (sevgi) verdim" şeklinde yorumlanır.

İçki, uyuşturucu ve sigara gibi kötü alışkanlıklar, Kur'an kapsamına şu nedenlerle girmiştir: Aklı örten ve sağlığı bozan etkiler: Bu alışkanlıklar, insanın aklî ve ruhî dengesini bozar, sinir sistemini uyuşturur ve irade ile düşünme gücünü zayıflatır. Bireysel ve toplumsal zarar: Hem içene hem de çevresinde bulunanlara zarar verir, israf ve hakların ihlaline yol açar. Dini sorumlulukların engellenmesi: Namaz gibi dini yükümlülüklerin yerine getirilmesini engeller ve insanlar arasında düşmanlık ile kin yayar. Kur'an'da özellikle şarabın yasaklanması, uyuşturucunun da yasaklandığı anlamına gelir, çünkü "hamr" kelimesi, aklı örten her türlü uyuşturucuyu kapsar.

Mürselât Suresi, Mekke döneminde inmiştir.

Necm kelimesi Arapça kökenli olup "yıldız" anlamına gelir. Ayrıca, "necm" kelimesi şu anlamlara da gelebilir: Şans ve baht. Kur'an-ı Kerim veya o ana kadar inmiş olan kısmı. Gövdesi olmayan bitkiler. Hz. Muhammed (mecaz anlamında). Süreyya (Ülker) veya Zühre yıldızı. Şi'râ yıldızı.

Kaf Suresi 16. ayet, insanın yaratılışını ve Allah'ın ona olan yakınlığını vurgulamak amacıyla inmiştir. Bu ayet, insanın bütün eylem ve düşünceleri konusunda derin bir sorumluluk bilinci taşıması gerektiğini vurgular. Kaf Suresi'nin genel olarak, Mürselât Suresi'nden sonra ve Beled Suresi'nden önce, Mekke döneminde indiği kabul edilir.

Canlıların rızkını veren Allah'tır. Kur'an'da, "Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah'ın üzerinedir..." (el-Hûd 11/6) buyurularak, tüm canlıların rızkını verenin Allah olduğu bildirilmiştir.

Suyûtî'nin el-İtḳān adlı eseri, Kur’an ilimlerine dair bir çalışmadır. Bu eserin bazı özellikleri: Telif Sebebi: Suyûtî, bu eseri Mecmaʿu’l-baḥreyn ve maṭlaʿu’l-bedreyn adlı tefsirine mukaddime olarak yazmıştır. İçerik: Kur’an’ın nüzûl sebepleri, isimleri, sûre adları, toplanması, tertibi, sûre, âyet, kelime ve harf sayıları, kıraatler, tecvidle ilgili konular, tilâvet âdâbı, tefsir metodolojisi ve müfessirlerin tabakaları gibi konuları içerir. Düzen: Konular, birbirine yakın olanlar birlikte ele alınarak seksen başlık altında düzenlenmiştir. Kaynaklar: Eserde, ilgili yerlerde kaynaklar zikredilmiş, görüşler Kur’an ve hadislerle, yoksa selef ulemasının sözleriyle temellendirilmiştir.

Zuhruf Suresi 71. ayet, Mekke döneminde inmiştir. Bu ayetin hangi olay üzerine indiğine dair spesifik bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, surenin genel olarak Allah’ın birliği, Kur’an’ın Allah kelamı ve Hz. Muhammed’in Allah’ın peygamberi olduğu ana fikri üzerine yoğunlaştığı bilinmektedir.

Nun ve mim harflerinin kullanım amaçlarından bazıları şunlardır: Kur'an ayetlerinin sonunda ses güzelliği oluşturmak. Ayetlerin içeriğini özetlemek. Şiirsel ritim oluşturmak. İdğam kuralları uygulamak. Nun ve mim harflerinin kullanım amaçları, bağlamına göre değişiklik gösterebilir.