Kur'an

"Hiç ibret almadık mı?" ifadesi, Câsiye Suresi 23. ayet ve Mü’minûn Suresi 85. ayet gibi Kur'an ayetlerinde geçmektedir. Câsiye Suresi 23. ayet meali: > "Nefsinin kötü arzularını kendine ilâh edinen kimseyi gördün mü? Allah onu bir bilgiye göre saptırmış, kulağını ve kalbini mühürlemiş, gözlerine de perde çekmiştir. Allah’tan sonra artık onu kim doğru yola getirebilir? Hiç düşünüp ibret almaz mısınız?". Mü’minûn Suresi 85. ayet meali: > "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Hiç ibret almıyor musunuz?". Bu ayetlerde, ibret almanın önemi vurgulanmaktadır.

Kur'an'ı ilk toplayan kişi Hz. Ali olarak kabul edilir. Ancak, Kur'an'ın ne zaman toplandığı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Kur'an'ın bugünkü şekliyle bir araya getirilmesi, üçüncü halife Hz. Osman döneminde gerçekleştirilmiştir.

"Filyth" kelimesi hakkında bilgi bulunamadı. Ancak, "filth" kelimesinin Türkçe karşılığı "pislik"tir ve bir polis memurunun hikayesini anlatan, 2013 yapımı bir İngiliz komedi-suç-dram filmi için kullanılmaktadır. Daha fazla bilgi için filmin adını veya konusunu daha spesifik olarak belirtmek gerekebilir.

Güney Afrika'nın en eski kitabı olarak Tuan Guru'nun el yazısıyla yazılmış Kur'an-ı Kerim nüshaları gösterilebilir. Bu nüshalar, 200 yıldan fazla bir süre önce, siyasi mahkûm olarak Cape Town’a sürülen İmam Abdullah ibn Kadı Abdusselam (Tuan Guru) tarafından özenle yazılmıştır. Güney Afrika’nın en eski Kur’an-ı Kerim nüshası, Cape Town’daki Auwal Camii’nde, kurşun geçirmez bir mahfaza içinde korunmaktadır.

Müfredât Kur'ân Kavramları Sözlüğü, Rağıb el-İsfahani tarafından yazılmıştır.

Yirmibeşinci Söz, Risale-i Nur'dan bir risaledir ve Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın i'cazını konu alır. Ayrıca, Yirmibeşinci Söz'de şu konular da ele alınır: Kâinatın şehadeti. Allah'ın esması. Kur'an'ın meyveleri. Risalede, ilhad ve fen tarafından kusur olarak görülen noktaların aslında i'caz ve belagat kaynakları olduğu ilmî kaidelerle ispat edilir. Yirmibeşinci Söz, üç cüzden oluşur.

Zariyat Suresi 49. ayet, her şeyden (erkekli dişili) çift çift yaratma olgusunu vurgulayarak, insanların düşünmesi ve ibret alması amacıyla inmiştir. Bu ayet, farklı yorumlara konu olmuştur: Çift yaratma, gece-gündüz, erkek-dişi, yer-gök gibi karşıtlıklar üzerinden açıklanmıştır. "Her şey" ifadesi, sadece cinsleri değil, fertleri de kapsayacak şekilde yorumlanmıştır. Ayetin amacı, Allah'ın yaratma sıfatına dikkat çekmek olarak yorumlanmıştır; O'nun her şeyi dilediği gibi yaratma gücüne sahip olduğu ifade edilir. Ayetin, Nuh Tufanı'na bir gönderme yaptığı da düşünülmektedir; Nuh'un her hayvandan birer çift olarak gemiye alması anlatılmaktadır.

"Ol Der ve Olur" ifadesi, farklı bağlamlarda çeşitli anlamlar taşıyabilir: Dini ve Tasavvufi Anlam: "Ol der ve olur" ifadesi, Allah'ın kudretini ve bir şeyin var olması için O'nun "ol" demesinin yeterliliğini ifade eder. Kitap Adı: Tuğçe Işınsu'nun "Ol Der ve Olur" adlı kitabı, spiritüel enerji yasaları, bereket, aşk, hastalık nedenleri ve dua gücü gibi konuları ele alır. Genel Kullanım: "Ol der ve olur" ifadesi, bazen popülist bir kullanımla, bir şeyin sadece istenmesiyle gerçekleşeceği düşüncesini anlatmak için de kullanılabilir.

"Aslandan kaçanlara ne denir?" sorusuna doğrudan bir cevap bulunamamıştır. Ancak, Kur'an'da geçen bir ayette, hakikatlerden yüz çeviren, gerçeklere karşı kulaklarını, gözlerini, beyinlerini ve gönüllerini kapatan kimseler için "aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri" benzetmesi yapılmıştır. Ayrıca, rüyada aslandan kaçmak, bir tehditten ya da çözülmesi gereken bir sorundan kaçınma isteğini temsil edebilir. Daha fazla bilgi için ilgili kaynaklara başvurulabilir.

Her türlü hayra muhtaç olan kişi, Kasas Suresi 24. ayette geçen Hz. Musa'dır. Ayetin ilgili kısmı şu şekildedir: "Bunun üzerine (Musa) o ikisinin yerine (hayvanlarını) sulayıverdi; sonra gölgeye çekildi de: 'Rabbim! Gerçekten ben, bana indireceğin her hayra muhtacım!' dedi". Bu ifade, Hz. Musa'nın Medyen yolunda çektiği zorluklar ve yalnızlığın ardından, Allah'a olan derin muhtaçlığını dile getirdiği bir duadır.

Yunus Suresi 92. ayet, Firavun'un ölümünden sonra cesedinin, arkadan gelecek nesillere ibret olması amacıyla kurtarılacağını anlatır. Ayetin tam meali şu şekildedir: > "Bugün seni bedeninle kurtaracak ve vücudunu çürümeden denizden çıkaracağız ki, senden sonra gelecekler için bir ibret olsun! Doğrusu, insanların çoğu ayetlerimize, ibret kaynağı delillerimize karşı kayıtsızdır". Bu ayet, Firavun'un cesedinin mumyalanmadığı halde 3000 yıl bozulmadan korunduğu ve günümüzde British Museum'da sergilendiği gerçeğiyle de desteklenmektedir.

Neml Suresi 62. ayet, Allah'ın kullarına olan rahmetini ve kudretini vurgulayarak, O'nun dışında başka bir ilahın olmadığını ifade eder. Ayetin anlamı şu şekildedir: > "Onlar mı hayırlı yoksa kendine yalvardığı zaman darda kalmış olanın imdadına yetişip başındaki sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün halefleri ve hâkimleri yapan mı? Allah ile beraber başka bir ilâh daha olur mu hiç? Ne de az düşünüp ders alıyorsunuz!". Bu ayet, müminlere gelecekte İslam'ın hakimiyetinin gerçekleşeceğine dair bir müjde de içerir.

Mâide Suresi 5/8. ayet, müminlere adaletle şahitlik yapmalarını ve bir topluluğa duydukları kin nedeniyle adaletsiz davranmaktan kaçınmalarını emreder. Ayetin tam çevirisi şu şekildedir: > "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz öfke, sakın sizi adaletsiz davranmaya sevk etmesin! Adaletli olun; takvaya en uygunu, en yakışanı budur. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır".

"Bekleyin, şüphesiz biz de bekliyoruz" ifadesi, Hz. Peygamber'in münafıklara söylediği bir sözdür. Bu sözün geçtiği ayetler şu şekildedir: Tevbe Suresi 9/52: > "De ki: 'Bizim hakkımızda bekleyip gözlediğiniz, iki güzel şeyden, yani zaferden veya şehid olmaktan başka bir şey midir? Biz ise Allah’ın, ya kendi tarafından veya bizim ellerimizle sizi azaba uğratmasını bekliyoruz. Bekleyin bakalım, biz de bekliyoruz!'" Enam Suresi 6/158: > "Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı işaretlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin işaretlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: 'Bekleyin, biz de şüphesiz beklemekteyiz.'"

Pendukar 217, Kur'an-ı Kerim'de Bakara Suresi'nin 217. ayetini ifade eder. Ayetin bir kısmı şu şekildedir: > "Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: Onda savaşmak büyük günahtır. Allah’ın yolundan menetmek ve O’nu inkâr etmek, Mescid-i Harâm’dan (insanları) engellemek, halkını oradan çıkarıp sürmek ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de öldürmekten daha ağırdır". Ayet, özellikle insanları Allah'ın yolundan alıkoymanın ve Mescid-i Harâm'ı ziyaret etmeyi engellemenin Allah katında daha büyük bir günah olduğunu vurgular.

Bakara Suresi 4. ayette geçen "birr" kelimesi, Kur'an'da genel olarak her türlü iyilik, ihsan, itaat, doğruluk ve günahsızlık gibi anlamlarda kullanılmıştır. Bakara Suresi 177. ayette ise "birr"in kapsamı şu şekilde belirtilmiştir: İman: Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmak. İyilik: Akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara ve ihtiyaç sahiplerine mal infak etmek. İbadet: Namaz kılmak ve zekât vermek. Ahde vefa: Sözlerini yerine getirmek. Sabır: Sıkıntı, hastalık ve savaş gibi zor zamanlarda sabırlı olmak. Bu bağlamda "birr", iman, ibadet ve ahlaki erdemleri kapsayan geniş bir kavramdır.

Mealde parantez içinde yer alan ifadeler, genellikle meal yazarının kendi yorumları veya açıklamalarıdır. Parantez içindeki ifadeler şu durumlarda kullanılabilir: Kelimenin açıklanması. Ek bilgiler. Tefsir veya farklı yorumlar. Farklı meal kitaplarında parantez içindeki kelimeler ve açıklamalar farklılık gösterebilir.

Kasas suresinde iki kişiye yardım edilmesinin nedeni, Hz. Mûsâ'nın zulme karşı tavır alması ve zayıfları koruma sözü vermesidir. Kasas suresinin 17. ayetinde, Mûsâ'nın "Rabbim! Bir daha suçlulara asla arka çıkmayacağım" diyerek, ister birey ister topluluk olsun, dünyada zulmeden ve suç işleyen hiç kimseye yardım etmemeye karar verdiği ifade edilir. Ayrıca, Mûsâ'nın Medyen'de tanıştığı iki kızın hayvanlarını sulaması ve daha sonra bu kızlarla ilgili bir yardım talebi alması, insanların birbirine yardım etmesinin önemini vurgular.

Zarûrât-ı dîniyye'nin kaynağı, İslam'da Kur'an-ı Kerim ve mütevatir sünnettir. Bir şeyin Zarûrât-ı dîniyye kapsamında değerlendirilebilmesi için, hem sübûtunun (kesinliğinin) hem de delâletinin (göstergesinin) kesin olması gerekir. Zarûrât-ı dîniyye kapsamına giren bazı esaslar: Allah'a ve Hz. Muhammed'in onun peygamberi olduğuna inanmak; Namaz, zekât, oruç, hac gibi ibadetlerin farz olduğuna inanmak; Şarap içmenin, haksız yere birini öldürmenin, ana-babaya itaatsızlık etmenin, zinanın, yetim malı ve faiz yemenin haram olduğuna inanmak.

Tûr Suresi 30. ayet, müşriklerin Hz. Muhammed'i kâhin, deli ve şair olmakla suçlamalarının üzerine inmiştir. Müşrikler, Hz. Muhammed'in İslam'ı tebliğ etmesi karşısında paniklemiş ve çelişkili tutumlar sergilemişlerdir. Bu ayet, müşriklerin iddialarını çürütmek ve peygamberin doğruluğunu vurgulamak amacıyla indirilmiştir.