Teori

Psikanalizin temel varsayımları şunlardır: 1. Psişik Determinizm: Tüm psikolojik problemlerin, çocukluk çağı inanışlarının, düşüncelerinin ve duygularının anlamlı birer sonucu olduğu görüşü. 2. Haz ve Hazsızlık İlkesi: İnsan davranışının, zihinsel acıyı azaltmaya ve hazzı ve içsel güvenlik duygusunu arttırmaya yönelik olduğu düşüncesi. 3. Çatışma: Birbirine aykırı olan şeylerin bir arada bulunması ve bu çelişkinin bilinçdışında tutulması sonucu kaygı ve hazsızlığın ortaya çıkması. 4. Savunma Mekanizmaları: Bilinçdışı çatışmalarla mücadele edebilmek ve duyulan kaygı ve hazsızlığı azaltabilmek için kullanılan mekanizmalar. 5. Bilinçdışı: İnsan psikolojisinin büyük bir kısmının bilinçdışında yer aldığı ve bu bölümde id, süperego ve egonun bulunduğu inancı.

Judokrasi terimi, gücün ve otoritenin bir çeşit “yönlendirme sanatı” ile kullanıldığı bir yönetim biçimini ifade eder. Bu terim, judo sporundan esinlenerek oluşturulmuştur ve temel olarak, sert ve doğrudan güç kullanmak yerine, mevcut durum veya güçlerin dinamiklerini kendi lehine çevirmeyi ifade eder.

Milli egemenlik teorisinde seçmenlik, bir görev olarak kabul edilir. Özellikleri: - Zorunlu oy: Seçmenlerin seçimlerde oy kullanması zorunludur. - Sınırlı oy: Seçmenler, en yetenekli kişilerden oluşmalıdır ve genel oy ilkesi yerine sınırlı oy ilkesi geçerlidir. - Temsili demokrasi: Seçilen temsilciler, millet adına hareket eder ve seçmenlerin emirleriyle bağlı değildir.

Sanat felsefesi, sanatın doğasını, amacını ve değerini inceleyen bir felsefe dalıdır.

Kelebek Etkisi kavramı, devam eden bir teori olarak kabul edilmektedir. Bu teori, küçük başlangıç koşullarındaki değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlara yol açabileceğini ifade eder. Devam eden bazı örnekler: - Popüler kültür: Kelebek Etkisi teorisi, sinema, edebiyat ve video oyunlarında sıkça işlenmektedir. - Gerçek hayat olayları: Tarihte küçük kararların veya olayların, büyük ve beklenmedik değişimlere yol açtığı durumlar gözlemlenmiştir (örneğin, Adolf Hitler'in ressamlık hayalinin reddedilmesi). - Bilimsel araştırmalar: Kaos teorisi kapsamında, karmaşık sistemlerin davranışlarını anlamak için kelebek etkisi prensibi kullanılmaya devam edilmektedir.

Roland Barthes'ın "Yazarın Ölümü" adlı teorisi, yazarın niyetinin ve biyografisinin metnin anlamını belirlemediğini, bunun yerine okuyucunun yorumunun önemli olduğunu savunur. Barthes'a göre: Yazar ölüdür: Metin, yazardan bağımsızdır ve okuyucu tarafından yeniden yaratılır. Okuyucu doğar: Okuyucunun deneyimleri ve yorumları, metnin anlamını oluşturur. Metin açık uçludur: Tek bir doğru yorum yoktur, metin birden fazla yoruma açıktır. Bu teori, edebiyat eleştirisinde yeni bir bakış açısı getirmiş ve yazarlığın geleneksel rolünü sorgulamıştır.

D# akoru, D majör akorunun tersidir.

Schumpeter'in yaratıcı yıkım teorisi, Avusturyalı-Amerikan ekonomist Joseph Schumpeter tarafından geliştirilen ve ekonomik değişim ve gelişmenin temel dinamiği olarak görülen bir kavramdır. Teoriye göre: - Yenilikler, teknolojik gelişmeler ve girişimcilerin yeni ürünler veya üretim yöntemleri sunması gibi faktörler, mevcut ekonomik yapıyı bozar ve yeniyi yaratır. - Eski teknolojiler, yöntemler ve işletmeler, yerlerini daha yenilikçi ve etkili olanlara bırakır. - Rekabet, ekonomik büyüme ve ilerleme için hayati önem taşır ve bu süreç, yıkıcı olsa da ekonominin doğal bir sonucudur. Schumpeter, bu süreci "yaratıcı yıkımın fırtınası" olarak adlandırır.

Teorik yaklaşım, bir konuyu anlamak, analiz etmek ve açıklamak için kullanılan kavramlar, tanımlar ve önermeler kümesi olarak tanımlanır. Bu yaklaşım, genellikle soyut düşüncelere dayanır ve pratik uygulamadan ziyade düşünsel analiz üzerine odaklanır.

Dünya sistemi kavramı, Immanuel Wallerstein'ın teorisine göre 500 yıllık olarak kabul edilmektedir.

Auguste Comte'un üç hal yasası, toplumların üç aşamadan geçtiğini öne süren bir toplumsal evrim kuramıdır: 1. Teolojik (Tanrıbilimsel) Evre: Bu aşamada insan, tüm olguların doğaüstü güçlerin bir sonucu olduğunu düşünür. 2. Metafizik Evre: Toplumsal ve doğayla ilgili olguların soyut güçlerle açıklandığı dönemdir. 3. Pozitivist (Olgucu) Evre: İnsanlar, fenomenlerin nedenlerini aramaktan vazgeçip bu fenomenleri yöneten yasaları keşfetmeye yönelir. Comte'a göre, tüm bilimler de bu aşamalardan geçerek pozitif aşamaya ulaşır.

Adam Smith'in Ahlaki Duygular Kuramı, doğalcı ahlak teorisine aittir. Smith, sempati ilkesi üzerinden bilinç, ahlaki yargı ve erdemler üzerine özgün kuramlar ortaya koyar.

Rüyalarda görülen esrarengiz adamın neden görüldüğüne dair çeşitli teoriler bulunmaktadır: 1. Model Teorisi: Bu adamın, insanların bilinçaltında yatan bir imaj olduğu ve zor zamanlarda yüzeye çıktığı düşünülmektedir. 2. Fenomen Teorisi: Bu çizimi gören ve rüyalarda görüldüğünü öğrenen insanların, etkilenerek aynı adamı rüyalarında gördükleri iddia edilmektedir. 3. Dini Teori: Bazı dini teorilere göre, bu surat bir meleğin veya yaratıcının temsilcisi olabilir. 4. Rüya Sörfü Teorisi: En ilginç teorilerden biri, bu adamın psikolojik yetenekleriyle diğer insanların rüyalarına girebilen bir medyum olabileceği yönündedir. Bilimsel olarak bu fenomenin bir kanıtı bulunmamaktadır.

Planlı Davranış Teorisi (PDT), Icek Ajzen tarafından geliştirilen ve insan davranışlarını açıklamada kullanılan bir sosyal-psikolojik modeldir. Teorinin temel varsayımı, bir davranışı gerçekleştirme kararının en önemli belirleyicisinin, o davranışı yapmayı planlama niyeti olduğudur. PDT, üç ana bileşenden oluşur: 1. Tutum: Bireyin belirli bir davranışın iyi ya da kötü olduğuna dair genel değerlendirmeleri. 2. Öznel norm: Bireyin sosyal çevresindeki önemli kişilerin davranışı gerçekleştirme konusundaki beklentileri ve bireyin bu beklentilere uyma motivasyonu. 3. Algılanan davranışsal kontrol: Bireyin bir davranışı gerçekleştirme konusundaki yeterliliği ve kontrol hissi. Bu teori, sağlık davranışları, fiziksel aktivite, çevre dostu davranışlar gibi çeşitli alanlarda uygulanmakta ve müdahale programlarının planlanmasında temel alınmaktadır.

Solfejde aşağıdaki konular yer alır: 1. Nota Okuma: Notaların adlarıyla, sesleriyle ve süreleriyle okunması. 2. Temel Müzik Bilgisi: Müzik işaretleri, müzik terimleri ve temel müzik teorisi. 3. Ritim Çalışmaları: Ritmik okuma ve ritim duygusu geliştirme. 4. Aralık Tanıma: Ses aralıklarını tanıma ve aralık bilgisi. 5. Dikte: Duyulan melodinin yazılı hale getirilmesi. 6. Vokalizasyon: Ünlülerle yapılan solfej çalışmaları. Solfej eğitimi, bireysel veya grup dersleri şeklinde olup, konservatuvar sisteminde resmi müfredat kapsamında da verilebilir.

Mutlak üstünlük teorisi, bir ülkenin ihraç edeceği malı, maliyet ve kalite açısından diğer ülkelere göre daha uygun koşullarda üretebileceği durumları inceleyen bir dış ticaret teorisidir. Bu teoriye göre, her ülke kendi mutlak üstünlüğe sahip olduğu ürünleri üretmeli ve bu sayede dış ticaretten kâr elde etmelidir. Mutlak üstünlük teorisi, ekonomist Adam Smith tarafından 1776 yılında yayımlanan "The Wealth of Nations" (Ulusların Zenginliği) adlı eserinde ortaya konulmuştur.

Beşinci boyutta olduğu düşünülen olaylar ve durumlar, farklı bağlamlarda farklı şekillerde açıklanmıştır: 1. Ruhsal ve Mistik Bakış Açısı: Beşinci boyut, daha yüksek bir frekans seviyesinde var olan ve sevgi, barış ve birlik bilincinden oluşan bir düzlem olarak kabul edilir. 2. Fiziksel ve Bilimsel Bakış Açısı: Fizikte beşinci boyut, Einstein'ın özel görelilik teorisinde zaman ile uzayın birleşimini ifade eder.

Halil Seyidoğlu'nun "Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama" kitabı, uluslararası iktisat alanında kapsamlı bir inceleme sunmaktadır. Kitapta ele alınan konular şunlardır: Uluslararası Ticaret Teorisi: Karşılaştırmalı üstünlük teorisi ve arz-talep modelleri. Dış Ticaret Teorisi ve Ekonomik Büyüme: Gümrük tarifeleri ve iktisadi birleşmeler teorisi. Uluslararası Parasal İlişkiler: Döviz piyasası analizleri ve döviz kuru sistemleri. Açık Ekonomilerde Makro Ekonomi Politikaları: İç ve dış ekonomik denge. Uluslararası Kalkınma İlişkileri: Uluslararası teknoloji akımları, dolaysız yabancı sermaye yatırımları ve uluslararası işgücü. Bu kitap, uluslararası iktisat alanında güncel bilgiler ve analizler içermektedir.

Elektromanyetik alan teorisi, soyut kavramları ve matematiksel işlemleri yoğun kullanması nedeniyle zor bir ders olarak kabul edilir. Teorinin zorluğu, vektör analizi ve yüksek türev-integral-diferansiyel denklem bilgisi gerektirmesinden kaynaklanır. Ancak, elektromanyetik alan teorisinin temelleri kavrandığında, modern teknolojinin birçok alanında kullanılan temel prensipleri anlamak mümkün olur ve bu da teorinin önemini ve değerini artırır.

Evrenin evrimini açıklayan teoriyi Charles Darwin ve Alfred Russel Wallace bulmuştur. Büyük Patlama kuramı ise Georges Lemaitre tarafından ortaya atılmıştır.