Felsefe

Müspet hareket, yerine ve zamanına göre yapılan olumlu, faydalı hareketlerdir. Müspet hareketin bazı örnekleri şunlardır: Konuşmada müspet hareket: Kibar, incitici olmayan, seçkin kelimelerle anlamlı cümleler kullanmak. İbadetlerde müspet hareket: Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan ibadetler. Niyetlerde müspet hareket: İyi niyetli olmak. Müspet hareketin karşıtı olan menfi hareket ise olumsuz, noksan, anlamsız, uygun olmayan, yapılmasından memnuniyet duyulmayan hareketler ve davranışlardır. Örnek menfi hareketler arasında ibadetlerin gösteriş amacıyla yapılması, olumsuz cümleler kurulması, herhangi birinin kandırılması, büyüklere karşı saygısızlık yapılması, küçüklere sevgi gösterilmemesi ve katı kalpli olunması sayılabilir.

Müziğin, sesin ve sözün gizemciliği, müziğin ilahi gücünü, kişinin sesinin ve nefesinin varoluş boyutunu nasıl yansıttığını ve bunun yaşam içinde niçin önemli olduğunu anlatır. Kitapta ele alınan bazı konular: Sesin ve müziğin mistik yönü. Evrenin müziği. Meditasyon ve müzik. Sufi öğretisi. Kitap, Hazret İnayet Han tarafından yazılmış olup, hem bilgelik arayışındakilerin hem de müzikseverlerin başvurduğu bir kaynaktır.

Michel Foucault'nun "Hapishanenin Doğuşu" kitabı, İmge Kitabevi Yayınları tarafından yayımlanmıştır.

"Sen kendi fani iken" ifadesi, insanın ölümlü ve geçici olduğunu ifade eder. Fani kelimesi, Arapça kökenli olup "geçici, yok olan, sonlu" anlamına gelir.

Aristoteles'in Poetika eseri, sanat ve estetik tarihi açısından büyük önem taşır. Öneminin bazı nedenleri: İlk eser: Sanat olayını bir bütün içinde ele alan ilk eserdir. Şiir teorisi: Şiir sanatı üzerine sistematik bir kuram sunar. Tragedya tanımı: Tragedya ve diğer şiir türlerini tanımlayarak, bu sanat dallarının devlet içindeki yerini tartışır. Katharsis kavramı: Duyguların arınma ve düzeltme yoluyla etkilenmesini ele alır. Sanat anlayışı: Sanatın, var olan malzemeye yeniden şekil vererek, onu kendi iç yasalarına göre akılsal olarak yeniden yaratma etkinliği olduğunu savunur. Etkisi: Sonraki dönemlere, özellikle 17. yüzyıl Fransız edebiyatına ve tiyatro tarihine etkisi olmuştur.

Felsefede düşünme, çevreyi, kendini ve hayatın anlamını sorgulayan, anlayan ve yorumlayan bir zihinsel faaliyettir. Felsefi düşünmenin üç temel bileşeni: Sorgulama ve şüphecilik. Analiz ve mantıksal akıl yürütme. Kavramsal netlik ve tanımlama. Felsefi düşünme, bir konuyu yüzeysel olarak geçiştirmek yerine, derinlemesine ele alıp farklı açılardan bakarak mantıksal sonuçlara ulaşmaya çalışmayı içerir.

İlk Çağ'da (Antik Çağ) birçok filozof bulunmaktadır. Bazı önemli İlk Çağ filozofları şunlardır: Thales (MÖ 626/623 – MÖ 548/545); Anaksimandros (MÖ 610 – MÖ 546); Anaksimenes (MÖ 585 – MÖ 525); Pythagoras (MÖ 570 – MÖ 495); Herakleitos (MÖ 535 – MÖ 475); Parmenides (MÖ 515 – MÖ 460); Sokrates (MÖ 469 – MÖ 399); Platon (MÖ 428/427 – MÖ 348/347); Aristoteles (MÖ 384 – MÖ 322). Bu liste, İlk Çağ'daki tüm filozofları içermemektedir.

Sinan Ergin'in "Canlı Yaşa" kitabı, insanın kendini limitleme ve alışkanlıklarla sınırlandırma eğilimini ele alır. Kitapta, insanların yaşadıkları deneyimlerle bir dünya oluşturduğu ve göremedikleri veya korktukları şeyleri inanç haline getirdikleri ifade edilir. Kitap, okuyucuya bildiklerini hatırlatmak amacıyla "kendine yazılan son mektup" olarak tanımlanır.

Ahmet Arslan, Türk felsefeci, akademisyen ve çevirmendir. Başlıca araştırma alanları: Antik Yunan felsefesi; İslam felsefesi; Osmanlı kelamı.

Görüngücülük, gerçek olanın yalnızca görüngüler olduğunu öne sürer ve bu görüngülerin arkasında "kendinde şey"in varlığını yadsır. Başlıca savunucuları: Renouvier; Shadworth; Hodgson. Görüngücülüğün diğer görüşleri: Eleştirel görüngücülük: Görüngülerin arkasında "kendinde şey"in bulunduğunu, ancak insanın bunun bilgisine erişemeyeceğini savunur. Öznel görüngücülük: Yalnızca bilinç içeriklerinin var olduğunu ve bunların da ancak öznel olarak temellendirilebileceğini, dış dünyada bunlara karşılık olacak nesnel bir gerçeklik olmadığını ileri sürer. Görüngücülüğün temel fikirleri: Varlıkbilimsel yorum: Öznel idealizme yakın bir duruş sergiler ve fiziksel bir dış dünyanın olmadığını savunur. Algının önemi: Bir nesnenin var olmasının gerekli ve yeterli koşulu, o nesnenin algılanabilir olmasıdır. Duyu verileri: Fiziksel nesneler, duyu verilerinden oluşan mantıksal yapılardır.

Yin ve Yang arasındaki savaş, Antik Çin felsefesine göre, evrenin ve yaşamın sürekli akışını ve karşıt güçlerin birbirini tamamlayıcı, bağlı ve dönüştürücü ilişkisini anlatır. Temel İlkeler: Zıtlık ve Karşılıklı Bağımlılık: Evrende her şeyin birbirinden ayrılamaz iki karşıt kutbu vardır (Yin ve Yang). Dönüşüm: Karşıt kutuplar sürekli birlikte vardır ve birbirine dönüşürler. Denge: İki kutup arasında doğru bir dengenin sağlanması gerekir. Örnekler: Her yapılan iyilikte içinde bir kötülük barındırması ve bunun tersi. Gece olmadığı sürece gündüzün de olmaması. Yin ve Yang arasındaki savaş, iyi ve kötü arasındaki çatışmanın asla bitmeyeceğini, ancak sonunda iyiliğin galip geleceğini simgeler.

Materyalist evrimci, "Tanrı'nın var olma ihtimalinin zaten yok denecek kadar az olduğunu (veya sıfır olduğunu)" savunan ve evrimi, modern bilim ve metotları ile açıklamaya çalışan kişidir. Materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç dahil olmak üzere tüm olguların maddi etkileşimler sonucu meydana geldiğini öne süren bir felsefi görüştür. Bu terim, Eugene C. Scott'ın "Yaratılış / Evrim Sürekliliği" adlı makalesinde kullanılmıştır.

TYT felsefe özet kitaplarının sayfa sayıları farklılık göstermektedir: Palme Yayıncılık TYT Felsefe Özet Kitabı: 140 sayfa. Delta Kültür-Eğitim YKS 1. Oturum Felsefe Özet TYT: 96 sayfa. Üçgen Akademi TYT Felsefe Konu Özeti: 77 sayfa.

Felsefede vehim, "zihnin bir şey hakkında kabul veya redde karar verememe durumu" olarak tanımlanır. Vehim gücü, tikel kavramları algılayan ve duyularla algılanan şeyler ile bazı matematik konularında doğru hüküm verebilen bir iç duyum gücüdür. Vehmiyyât, vehim gücünün duyu algılarına dayanarak verdiği, doğru veya yanlış olması muhtemel tikel hükümlerdir. Ayrıca, sosyal vehim, paranoyak vehim ve sağlıkla ilgili vehim gibi farklı vehim türleri de vardır.

Bireyselleşmeyi ilk tanımlayan kişi olarak kabul edilen bir isim bulunmamaktadır, çünkü bireyselleşme kavramı farklı alanlarda ve düşünürler tarafından çeşitli şekillerde ele alınmıştır. Felsefede: Thomas Aquinas, bireyleşme ilkesi olarak maddeyi göstermiş ve bu süreci, belli bir türe ilişkin özelliklerin bireyler üzerinde tek tek kendini göstermesi olarak tanımlamıştır. Psikolojide: Carl Gustav Jung, bireyselleşmeyi, bireyin benliğinin bilinçdışı unsurlarla bütünleşmesi süreci olarak tanımlamıştır. Habercilik ve hukukta: Bireyselleşme, bir kişinin benzersiz ilgi alanlarına göre içeriğin kişiselleştirilmesi anlamında kullanılmıştır.

Prof. Dr. Ahmet Özer, Hacettepe Üniversitesi'nde Felsefe Bölümü'nde lisans eğitimi almış ve sosyoloji alanında yüksek lisans yapmıştır. Akademik kariyeri boyunca Hacettepe ve ODTÜ'de çeşitli yüksek lisans programlarını tamamlamıştır.

Makyavelizm ve Machiavelli aynı şey değildir, ancak Machiavelli, Makyavelizm'in temelini atan düşünürdür. Makyavelizm, İtalyan düşünür ve politikacı Niccolò Machiavelli'nin düşünceleri üzerine kurulu bir yaklaşımdır. Machiavelli'nin kendisi ise hayatı boyunca Makyavelizm'i savunan bir eser kaleme almamış ve siyasetten uzaklaştırılmıştır.

Konfüçyüsçülük ve Taoizm arasındaki bazı farklar şunlardır: Temel Felsefe: Konfüçyüsçülük: Kurallar ve ritüellerin, insanların ahlaki gelişimini ve sosyal düzeni sağlamak için gerekli olduğunu savunur. Taoizm: Cennet ve dünya arasındaki doğal uyumu keşfetmeyi ve bu uyumu yaşamayı esas alır. Tanrı İnancı: Konfüçyüsçülük: Bir tanrı fikrine dayanır, ancak bu tanrı için kutsal bir kitap veya emirler yoktur. Taoizm: Genellikle tanrıya inanmaz; Tao, evrenin kaynağı ve yol gösterici güç olarak kabul edilir. Toplumsal Roller: Konfüçyüsçülük: Toplumsal hiyerarşiye ve saygı kurallarına önem verir; beş temel ilişkiye (yönetici-tabi, karı-koca, büyük-küçük kardeş, arkadaş-arkadaş, baba-oğul) vurgu yapar. Taoizm: Toplumsal hiyerarşiyi reddeder ve cinsiyetler arasında ayrım yapmaz; her iki cinsiyet de Tao'nun bir yansıması olarak görülür. Organizasyon: Konfüçyüsçülük: Tam anlamıyla bir din olarak kabul edilmez; daha çok bir sosyal düzen inancıdır. Taoizm: Zamanla organize bir din haline gelmiş, kült uygulamaları ve kurumsal liderlik geliştirmiştir.

Evet, felsefe bölümü mezunları eğitimci olabilir. Felsefe bölümü mezunları, formasyon alarak veya iki yıllık tezsiz yüksek lisans programına kayıt olarak öğretmen yeterlilik hakkı elde edebilirler. Ayrıca, felsefe öğretmenliği bölümü mezunları, sosyoloji, psikoloji gibi farklı disiplinlerde de ders vererek felsefe grubu öğretmeni olarak görev yapabilirler. Felsefe mezunları, sadece felsefe öğretmenliği ile sınırlı olmayıp, eğitim ve rehberlik hizmetleri gibi alanlarda da aktif görev alabilirler.

İhvân-ı Safâ, müzikte belirli bir akıma mensup olmaktan ziyade, Pisagorcu düşünce akımının etkisiyle kendi müzik düşünce biçimini geliştirmiştir. Bu düşünce biçimi, özellikle müzik ve kozmos ilişkisini Pisagor'un başlattığı noktadan daha ileriye taşımış ve ud nağmeleri ile gezegenlerin hareketleri arasında bağlantılar kurmuştur.