Biyokimya

Psödoefedrin, su ve etanol gibi çözücülerde çözünür.

Steroidler, dört karbon halkası içeren özel bir moleküler yapıya sahip organik bileşiklerdir. İki ana steroid türü vardır: 1. Anabolik Steroidler: Kas büyümesini ve protein sentezini artırmak için tasarlanmıştır. 2. Kortikosteroidler: Enflamasyonu azaltan ve bağışıklık sistemini baskılayan steroidlerdir. Doğal steroidler, insan vücudunda doğal olarak üretilen hormonları (testosteron, östrojen, kortizol gibi) ifade eder.

B-Organik iki farklı alanda faaliyet gösteren bir şirkettir: 1. B-Organik Araştırma: Bu şirket, biyokimyasal araştırmalar yaparak farmasötik, nutrasötik ve tarımsal sektörler için bilimsel veya ticari değeri olan moleküler yapılar geliştirir. 2. B-Organik Asya: Bu şirket, organik ve sağlıklı gıdalar üretir ve satar, taze ve temiz malzemeleri kullanarak hızlı, lezzetli ve kimyasal içermeyen ürünler sunar.

Seruloplazmin, Fe2 (demir) ve Fe3 (demir oksitlenmiş hali) dönüşümünde ferrooksidaz olarak görev alır. Bu protein, Fe2'yi Fe3'e oksitleyerek demirin transferine bağlanmasını sağlar.

Biyokimya ve biyokimyager kavramları aynı şeyi ifade eder. Biyokimyager, biyokimyasal reaksiyonların özelliklerini ve mekanizmalarını inceleyen, biyolojik sistemlerin çalışmasını anlamaya çalışan bilim insanıdır.

Hidrofili, yani suyu seven özellik, aşağıdaki maddelerde görülür: Şekerler: Glikoz ve fruktoz gibi basit şekerler. Tuzlar: İyonik bileşikler, örneğin NaCl (sofra tuzu). Amino asitler: Özellikle polar yan gruplara sahip olanlar. Polisakkaritler: Nişasta ve selüloz gibi büyük moleküller. Alkoller: Etanol ve diğer alkoller. Gliserol: Suyla hidrojen bağları oluşturabilen üç hidroksil grubuna sahiptir.

Karaciğer glikojeni, açlık süresince azalır.

Laktozun parçalanması için laktaz enzimi gereklidir.

Su ile hidrolize uğrayan besin maddeleri şunlardır: 1. Nişasta: Amilaz enzimi yardımıyla glikoza dönüşür. 2. Proteinler: Amino asitlere parçalanmak için su ve peptidaz enzimleri ile hidrolize edilir. 3. Yağlar: Lipaz enzimi tarafından yağ asitleri ve gliserole parçalanır. 4. Şekerler: Sakkaroz gibi bazı basit şekerler, su ile etkileşime girdiğinde hidrolize olur ve glukoz ile fruktoza dönüşür.

ATP'de fosfatlar arasında yüksek enerjili fosfat bağları bulunur. Ancak, bu terim yanlış anlaşılabilir çünkü ATP'deki fosfat bağları "yüksek enerjili" olsa da güçlü bağlar değildir.

Faktör 8 üretimi, karaciğer gibi organlarda gerçekleşir. Bu süreç şu şekilde özetlenebilir: 1. Sentez: 2351 amino asitten oluşan bir polipeptidin sentezi ile başlar. 2. Taşıma: Protein, endoplazmik retikulumda sinyal peptidini kaybeder ve glikosilasyonlara uğrar. 3. Olgunlaşma: Son molekül, golgi aygıtından geçerek monomerik hale gelir ve burada son halini alır. Kalıtsal faktör 8 eksikliği (hemofili A) durumunda, bu proteinin üretimi yetersiz kalır ve kan pıhtılaşması bozulur.

Ester bağı, lipitlerde trigliseritlerin (nötral yağlar) oluşumunda bulunur. Bu bağ, bir gliserol molekülü ile üç yağ asidinin birleşmesi sırasında kurulur ve her bir yağ asidinden gelen OH grupları ile gliserolden gelen H gruplarının birleşmesiyle oluşur, bu süreçte 3 su molekülü açığa çıkar.

Fizyolojide "aktif bölge", enzimin (apoenzimin), substrat molekülleri ile bağlandığı yer anlamına gelir.

Biyokimyanın klinik önemi şu alanlarda kendini gösterir: 1. Hastalıkların Tanısı: Biyokimya, kan, idrar ve diğer vücut sıvılarından alınan örnekler üzerinde yapılan analizlerle bir dizi hastalığın tanısını koymada kullanılır. 2. Tedavi Takibi: Biyokimya, tedavi sürecinde kullanılan ilaçların etkinliğini değerlendirmek ve hastanın tedaviye yanıtını izlemek amacıyla kullanılır. 3. Genetik Hastalıkların Analizi: Genetik hastalıkların tanısında ve genetik faktörlere bağlı hastalıkların izlenmesinde biyokimya önemli bir rol oynar. 4. Hormonal Değerlendirmeler: Biyokimya, hormonal dengenin sağlanması ve hormonal bozuklukların tanımlanması için kullanılır. 5. Vitamin ve Mineral Değerlendirmesi: Vücuttaki vitamin ve mineral düzeyleri, biyokimya testleri aracılığıyla değerlendirilerek eksiklik veya aşırı alımların belirlenmesine yardımcı olur.

Amino asit transaminasyonu, hücrenin sitozol ve mitokondri fraksiyonlarında yer alan ve karaciğer ile kas başta olmak üzere bütün dokularda yaygın olarak bulunan transaminazlar (aminotransferazlar) tarafından katalize edilir. Transaminazlar, substrat çifti olarak belirlenmiş amino asit ve α-ketoasit için spesifiktir.

Elektroforez yöntemi ile protein, DNA ve RNA gibi makromoleküller ayrılır.

Glikogenez ve glikojenoliz — karbonhidrat metabolizmasında yer alan iki önemli süreçtir. Glikogenez (glikojen sentezi), glukozun polimer bir yapı olan glikojene dönüştürülmesi sürecidir. Glikojenoliz (glikojen yıkımı) ise depolanan glikojenin tekrar glukoz moleküllerine parçalanmasıdır.

Kökte nişasta, bitkilerin ışık görmeyen kısımlarında (kök, yumru vb.) bulunan lökoplastlarda depolanır. Fotosentez sonucu kloroplasta dönüşen glikoz, iletim sistemi aracılığıyla lökoplastlara gelir ve burada glikoz molekülleri birleşerek nişasta moleküllerini oluşturur.

Bromelain ve bromolin aynı maddeler değildir. Bromelain, ananasın sapı ve meyvesinden elde edilen doğal bir enzimdir ve sindirimi kolaylaştırma, iltihaplanmayı azaltma gibi çeşitli faydalar sunar. Bromolin ise, bromelainin bir bileşeni olan ve proteinleri parçalayan bir enzimdir.

20 amino asit, proteinlerin yapı taşlarıdır ve her birinin farklı ve önemli görevleri vardır. Esansiyel amino asitler: Vücut tarafından üretilemez ve dışarıdan alınması gerekir. Yarı esansiyel amino asitler: Normal şartlarda gerekli değildir, ancak hastalık gibi durumlarda ihtiyaç duyulur. Esansiyel olmayan amino asitler: Vücut tarafından üretilir. Bazı amino asitlerin besin kaynakları: Lizin: Mercimek, bezelye, kabak çekirdeği, ceviz, buğday tohumu, tavuk göğsü, somon. Valin: Mercimek, bezelye, soya fasulyesi, fıstık, tavuk göğsü, balık, peynir. Triptofan: Soya fasulyesi, kakao, kaju fıstığı, mercimek, yulaf ezmesi, kümes hayvanları. Metiyonin: Brezilya fıstığı, soya fasulyesi, susam, brokoli, bezelye, ıspanak, yumurta, somon, sığır eti.