TürkRomanı

Vedat Türkali'nin "Bir Gün Tek Başına" romanı, toplumun kargaşasında birbirlerine tutunan insanların dramını ve umudunu anlatır. Romanın konusu kısaca şu şekildedir: Eski bir devrimci olan Kenan, bir sorgu esnasında gördüğü şiddetten dolayı devrimci olmak istemediğine karar verir ve o işlerden elini eteğini çeker. Bir kitabevinde çalışmakta olup aynı zamanda eski bir öğretmendir. Bir meyhanede tanıştığı felsefe öğrencisi Günsel'e aşık olur. Günsel, onun için sadece bir gönül ilişkisi manasına gelmemektedir, hatta ona bu kadar bağlanmasının altında, Kenan'a eski günlerini hatırlatması yatmaktadır. Günsel'le evlenebilmek için karısı Nermin’den boşanmayı düşünmeye başlar. Ancak, Nermin'in küçük burjuva özentisi ve mevcut düzene olan bağlılığı yüzünden "Vatan Cephesine" üye olması, Kenan'ın boşanma arzusunu engeller. Roman, 1960 askeri darbesine giden süreci arka planda işler. Ayrıca, eser 1974 Milliyet Yayınları Roman Ödülü ve 1975 Orhan Kemal Roman Armağanı’na layık görülmüştür.

Sağırdere, Kemal Tahir'in 1955 yılında yayımlanan ilk romanıdır. Kitap, 15-16 yaşındaki Kulaksızın Mustafa'nın sevdiği kız Ayşe'nin başka biriyle evlenmesi üzerine köyden ayrılıp Ankara'ya gitmesini ve orada yaşadığı zorlukları konu alır. Eserde, köy ve kent ikilemi, yoksul köylünün dünyası, kadın-erkek ilişkileri ve feodal dünyanın acımasızlığı işlenmiştir. Roman, iki bölümden oluşur: 1. Düğün: Mustafa'nın köydeki hayatı ve Ayşe'yi alamaması. 2. Gurbet: Mustafa'nın Ankara'da çalışmaya başlaması ve bir taş ustası olarak kendini geliştirmesi.

"Türk Romanında Kadın 1923-1938 Dönemi" eseri, Bahriye Çeri tarafından yazılmıştır. Kitap, 1996 yılında Simurg Yayınları tarafından İstanbul'da basılmıştır.

1920-1930 yılları arasında Türk romanında şu gelişmeler yaşanmıştır: Milli Edebiyat etkisi: Roman, eskiye karşı yeni değerlerin yüceltilmesi temasıyla gelişmiştir. Anadolu'ya yönelim: Yazarlar, Anadolu'yu ve bu coğrafyada yaşayan insanları konu almaya başlamıştır. Toplumsal konular: Dini, ahlaki ve estetik değerler yoğun olarak işlenmiş, Batılılaşma anlayışı da bir değer olarak ele alınmıştır. Bireysel ve toplumsal temalar: Bireysel konular (aşk, kadın) ile toplum sorunları (yoksulluk, aile içi çatışmalar) bir arada işlenmiştir. Bu dönemde öne çıkan yazarlar arasında Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu bulunmaktadır.

Marksist açıdan Türk romanı, Marksist eleştiri çerçevesinde ele alınan Türk romanlarını ifade eder. Bulgaristan Türkü iki Türkolog İbrahim Tatarlı ve Rıza Mollof'un "Marksist Açıdan Türk Romanı: Hüseyin Rahmi'den Fakir Baykurt'a" adlı kitabında, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Reşat Nuri Güntekin, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Samim Kocagöz, Yaşar Kemal, Melih Cevdet Anday, Fakir Baykurt ve Mahmut Makal'ın eserleri Marksist eleştiri çerçevesinden ele alınmıştır. Bu tür romanlar, genellikle toplumsal, ekonomik ve siyasi konuları işler ve yoksulluk, baskı, emperyalizm, sömürü gibi sorunları ele alır.

Türk romanının ideolojik işlevi, yazarların düşünce dünyalarını yansıtmak ve belirli dünya görüşlerini topluma aktarmaktır. Cumhuriyet sonrası Türk romanında, resmî ideolojinin zihniyet ve uygulamaları, Batılılaşma politikalarının etkileri ve sosyokültürel sahadaki yansımaları gibi konular ele alınmıştır. Romanın ideolojik işlevinin bazı özellikleri: Dünya görüşü ve politik duruş: Romanlar, yazarların dünya görüşünü ve politik tavırlarını yansıtır. Toplumsal etki: Yazarlar, ideolojilerini kurmaca metnin merkezine alarak toplumu etkilemeyi hedefler. Eğitim ve bilinçlendirme: Edebiyat, cumhuriyet fikirlerini halka aşılamak için siyasal ve ideolojik bir araç olarak kullanılır. İdeolojik romanlarda karakterler, genellikle tek boyutlu "tip"ler olarak tasvir edilir ve belirli bir düşünceyi temsil eder.

Unutkan Ayna, 1915 yılının Nevşehir'inde, Ermeni Tehciri'nin arifesinde geçen ve 12-22 Haziran tarihleri arasındaki 10 günlük süreci anlatan bir romandır. Roman, tarihsel bir dönemdeki travmaları, dönemin sosyo-politik dünyasına göndermelerle ve insan gerçekliğinin tarihten bağımsız yönleriyle birlikte ele almaktadır. Anlatılanlar arasında şunlar yer almaktadır: çeteler, askerler, devlet görevlileri ve halk arasındaki gerilimler; insanların çaresizliği ve yokluk-yoksunlukla sınanan yaşamları; farklı dinî ve etnik kimliklerden, statü ve ideolojilerden insan gruplarının yan yana gelişi; kurtuluş mücadelesi verenlerin, krizin derinleşmesiyle sıkışıp kaldıkları coğrafya. Roman, insanlığın vicdanına dokunan bir konuyu işlemekte ve herkesin bu vicdanı hissetmesini hedeflemektedir.

Yıldız Ecevit'in "Türk Romanında Postmodernist Açılımlar" kitabı 240 sayfadır.

"İki Uyku Arasında", Tarık Buğra'nın 1954 yılında yayımlanan bir hikâye (öykü) kitabıdır. Kitap, bireylerin iç dünyalarını ve sosyal çevreyle olan etkileşimlerini irdeler. Konu olarak, romanın ana karakteri Sami Bey'in hayatındaki iki kritik dönemi ve bu dönemler arasında yaşadığı gelgitler ele alınır. Kitapta, Sami Bey'in iç monologları ve çevresiyle olan diyalogları üzerinden, karakterin geçmişte yaşadığı olaylarla yüzleşirken hissettiği pişmanlık, yalnızlık ve anlam arayışı işlenir.

Yaban kitabının uzun özeti şu şekildedir: I. Dünya Savaşı’na yedek subay olarak katılan Ahmet Celâl, bu savaşta tek kolunu kaybederek geri döner. Ancak Ahmet Celâl’in aklı, devam etmekte olan savaşta kalmaktadır. Köy halkı, yoksulluk ve cehaletlerinin asıl nedeni olan Salih Ağa’ya bağlıdır. Bu durum, genç subayı üzmektedir ve bir gün bunalıma girer. Günler geçer ve Yunanlar köye gelir. Ahmet Celal, Emine ile birlikte bu ölüm çemberinden kaçmak ister. Ertesi gün yola çıkmaları gerekir ancak Emine'nin yaraları o kadar ağırdır ki yürüyemez hale gelmiştir. Sakarya Savaşı’ndan sonra düşman ordularının geri çekilmesiyle birlikte köye gelen araştırma kurulu, yıkıntılar, kömürleşmiş insan kemikleri arasında bir defter bulur. Yaban kitabının karakterleri şunlardır: Ahmet Celal. Salih Ağa. Mehmet Ali. Emine. Mehmet Ali’nin kız kardeşi ve İsmail’in eş

Fatih Murat Arsal'ın "Şahane Gelin" kitabı, zorla evlendirilen Osman ve Gülay'ın hikayesini anlatıyor. Erzurum'da karlı bir kış gecesi, Osman arabayla Gülay'a çarpar ve onu yaralar. Gülay iyileştikten sonra evlenirler. Kitap, Osman'ın karısının çekiciliği karşısında verdiği mücadeleyi ve sonunda aşka teslim oluşunu anlatıyor. Kitapta +18 sahneler olduğu için her yaşa hitap etmeyebilir.

Sodom ve Gomore, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun bir romanı olup, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’da yaşayan bir zümreyi ve bu zümre içindeki insanların ilişkilerini anlatır. Romanda, ahlaki ve toplumsal değerler sorgulanır. Başlıca karakterler: Leyla: Bakımlı, güzel ve eğlenceye düşkün bir Türk kızıdır. Necdet: Vatanını savunmak isteyen ancak buna cesareti olmayan bir gençtir. Cemil: Necdet'in arkadaşı olup, Kuvay-ı Milliye'ye katılarak şehit düşer. Roman, işbirlikçi burjuvazinin halktan kopuk yaşamı ve Batı hayranlığı gibi konuları da ele alır.

"Kahve çocuğu" konusu, çocukların kahve tüketmesi ve bu durumun sağlık üzerindeki etkileri ile ilgilidir. Çocukların kahve tüketmesi bazı sağlık sorunlarına yol açabilir: Uyku düzeni bozulması ve buna bağlı olarak büyüme hormonlarının olumsuz etkilenmesi. Kalp çarpıntısı, sinirlilik ve anksiyete gibi fiziksel yan etkiler. Kemik gelişimi sorunları ve gelecekte kemik sağlığı riskinin artması. Konsantrasyon güçlüğü ve mide bozulması. Amerikan Pediatri Akademisi, 12 yaşın altındaki çocukların kahve, çay, soda, enerji içecekleri ve diğer kafeinli ürünlerden uzak durmasını önermektedir.

Fakir Baykurt'un "Kaplumbağalar" romanı, köy sorunlarını ve bürokrasiyle mücadeleyi anlatır. Romanın temel konuları: Köylülerin zorlukları: Roman, her türlü teknik ve elektronik aracın geliştiği bir dönemde, yokluktan var etmeye çalışan Türk köylüsünün hayatını yansıtır. Alevi kültürü: Eser, Alevi köylerindeki yaşam, gelenekler ve inanışlar üzerine kuruludur. Devletle çatışma: Köylüler, kendi emekleriyle oluşturdukları bağın, bir bahane ile devlete mal edilmesi sonucu, devletle karşı karşıya gelir. Sembol olarak kaplumbağalar, hayvanların güneşin yakıcılığından kurtulmak için bağa sığınmalarını ifade eder. Roman, aynı zamanda halkın devletle karşı karşıya geldiği trajik bir konuyu işler.

Kırmızı Güller Çabuk Solar, Ceyda Kalender'in romanı, bir kadının gerçek yaşamdan ilham alarak, hayatta kalma mücadelesini ve hislerini anlatıyor. Roman, 1980'li yıllarda başlayıp 2000'lerin başına kadar uzanan bir dönemde geçiyor. Romanın isminin hikayesi ise, anneannenin gençliğin çabuk solup gideceğini ve ona kıymet verilmesi gerektiğini anlatan sözünden geliyor.

Murathan Mungan'ın "Geyikler Lanetler" oyunu, bir Türk aşiret beyinin yerleşik hayata geçmesi ve bu kararın getirdiği laneti konu alır. Oyunun bazı temaları: Lanetler ve uğursuzluk: Geyik avının uğursuzluk getireceğine dair inançlar işlenir. Yol gösterme: Geyiklerin insanlara yol gösterdiği inancı ele alınır. Kılık değiştirme: Mitik inanışlarda geyiklerin kılık değiştirebilmesi teması işlenir. Aile ve soy: Lanetin aile ve soy üzerindeki etkileri anlatılır. Oyun, Mezopotamya coğrafyasının toplumsal kodları, masalları ve mitsel inançlarıyla örülmüştür.

Tuğçe Işınsu'nun "Hiç'likten Gelen Güç" kitabının kaç günde okunması gerektiği hakkında bilgi bulunamadı. Ancak, kitabın 300 sayfadan oluştuğu ve kişisel gelişim konuları içerdiği bilinmektedir. Okuma süresi, kişinin okuma hızına ve ilgi düzeyine bağlı olarak değişir.

M. Necati Sepetçioğlu'nun "Karanlıkta Mum Işığı" adlı romanı, Osmanlı Devleti'nden bu yana önemli bir sosyal müessese olan vakıfların yüklendikleri fonksiyonlar üzerinde durur. Romanda, adalet mekanizmasının işlemediği bir devlette görülen rahatsızlıklar, devleti idare edenlerle idare edilenlerin arasındaki duyuş, düşünüş, kültür ve inanç ayrılıklarından dolayı açılan sosyal yaralar ele alınır.

Cem Sancar'ın NasReddin kitabı, modern zamanların ruhsal ve toplumsal yaralarıyla boğuşan, yolunu kaybetmiş bir mizahçının kendini tanıma ve bulma yolculuğunu anlatır. Romanın bazı temaları: İstanbul'un sosyolojik dönüşümü; Tasavvuf bilgeleri ve felsefe; Yüksek doz psikoloji; Mizahın en karası. Nasreddin Hoca, bu yolculukta bilgelik ve irfanın temsilcisi olarak kahramana rehberlik eder.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun "Kiralık Konak" adlı romanı, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş döneminde, İstanbul'da yaşanan kuşak çatışmalarını, değer yargılarındaki değişimleri ve Batılılaşma sürecini ele alır. Romanın başlıca karakterleri: Naim Efendi: Konağın sahibi ve Abdülhamid dönemi nazırıdır. Seniha: Naim Efendi'nin torunudur. Servet Bey: Naim Efendi'nin damadıdır. Hakkı Celis: Şair ruhlu, Seniha'ya aşık bir gençtir. Hikayenin özeti: Naim Efendi'nin eşi Nefise Hanım'ın ölümünden sonra konaktaki düzen bozulur. Servet Bey'in düzenlediği eğlence ve toplantılar, Naim Efendi'nin mal varlığını hızla tüketir. Seniha'nın Faik Bey ile olan ilişkisi, Naim Efendi'nin dünyasını yıkar. I. Dünya Savaşı'nın etkisiyle ekonomik kriz konağı da etkiler. Naim Efendi, torununun davranışları nedeniyle hastalanır ve Seniha konağa nadiren uğramaya başlar.