TürkRomanı

Yılmaz Güney'in "Boynu Bükük Öldüler" eseri, 1960'lı yılların Çukurova'sında ağalık düzenini eleştiren ve ağa tutmalarının yaşantılarını trajik bir şekilde anlatan bir romandır. Romanda, tarımda makineleşmenin köye gelişi ile işsiz kalma endişesine kapılan insanların aynı zamanda geleneksel hayatlarını sürdürmeye devam etmeleri konu edilir. Ayrıca, romanın önsözünde Yılmaz Güney, bu insanları tanıdığını ve onları anımsarken gerçekçi ve içten olmaya çalıştığını belirtir.

"Gelinim" adlı kitap, Dilek Taygun tarafından yazılmış ve iki farklı hikaye içermektedir: 1. Gelinim (Mendirek Yayıncılık): Funda'nın hayatı, geçirdiği son trafik kazasından sonra değişir. 2. Gelinim (Yediveren Yayınları): Doğan ve Funda, beraber büyümüşlerdir.

“Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” romanı, Nâzım Hikmet’in yaşam serüvenini konu alan ve otobiyografik anlatının özelliklerini taşıyan bir eserdir. Romanda anlatılan ana konular: - Ahmet’in komünist faaliyetleri ve Şeyh Sait İsyanı ile ilişkilendirilme tehlikesi nedeniyle İzmir’e zorunlu yolculuğu. - Ahmet ve arkadaşlarının İzmir’de komünist çevrelerle ilişkileri ve gizli toplantılar yapmaları. - Ahmet’in Rusya’daki öğrencilik yılları ve komünist çevrelerle ilişkileri. - Ahmet’in iki arkadaşıyla Millî Mücadele’ye destek vermek amacıyla Anadolu’ya geçişi ve burada yaşadıkları. Ayrıca, romanda ideolojik mücadele, toplumsal adalet ve yaşam sevinci gibi temalar da işlenmektedir.

"Kaplumbağalar" romanı, Fakir Baykurt tarafından yazılmış ve Türk köylüsünün yoksulluk ve bürokrasi ile savaşını konu edinmektedir. Romanın özeti şu şekilde: Orta Anadolu'da Ankara yakınlarındaki Tozak adlı bir Alevi köyünde geçen hikayede, köyün çalışkan öğretmeni Rıza'nın öncülüğünde susuz ve kıraç toprağın işlenerek üzüm bağına dönüştürülmesi anlatılmaktadır. Roman, ayrıca Alevi köylülerinin gelenek, töre ve inanışlarını da ele almaktadır.

“Acımak” kitabının özeti, kişileri, yeri ve zamanı şu şekildedir: Özet: Yaşadığı olumsuz olaylardan dolayı acıma duygusunu kaybetmiş bir kadının, babasının günlüğünü okuduktan sonra, acımayı öğrenmesi anlatılır. Kişiler: Zehra Hanım, Tevfik Bey, Mürşit Efendi, Müşerref, Feriha. Yer: Olaylar, Zehra’nın görev yaptığı kasaba ve İstanbul’da geçer. Zaman: Zehra’nın hikâyesinin anlatıldığı bölüm, yaklaşık dört-beş günlük bir süreyi kapsar.

İnce Memed romanı, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Anadolu'da geçen bir isyan öyküsünü anlatır. Konunun ana hatları şunlardır: - Toroslar'dan Akdeniz'e uzanan Dikenliözü'ndeki beş köyden biri olan Değirmenoluk'ta, Abdi Ağa'nın koyduğu kanunlar ve töreler uygulanır. - Köyün delikanlılarından Memed, Abdi Ağa'nın tarlasını sürerken dayanamayıp her şeyi bırakıp Kesme Köyü'ne kaçar ve orada Süleyman'a sığınır. - Memed, sevgilisi Hatçe'yi kaçırır ve beraber kaçarlar. - Memed, Deli Durdu adlı bir eşkıyanın çetesine katılır ve bu çetenin yaptığı haksızlıkları görünce onlardan nefret eder. - Bir gece köye geldiğinde anasının öldüğünü ve Hatçe'nin başına gelenleri öğrenir. Romanda, zulüm, acımasızlık, sömürü, baskı, adaletsizlik, bencillik, toprak hırsı, sahipsizlik gibi temalar işlenir.

"Sokakta" romanı, Bahaeddin Özkişi tarafından 1975 yılında yazılmış ve manevi değerleri hiçe sayan materyalizmin ülkeyi istilasını anlatmaktadır. Hikaye, şehrin geleneklere bağlı bir mahallesinde yaşlı bir kadının öldürülmesiyle başlar. Soruşturma sırasında komiser, cin ve şeytanların cinayeti işlediğini öğrenir.

"Vurun Kahpeye" romanı, Halide Edip Adıvar tarafından 1926 yılında yazılmıştır. Özeti şu şekildedir: İstanbul'da öğretmen okulunu bitiren Aliye, Anadolu'da ismi verilmeyen bir kasabaya gider. Aliye'nin en büyük düşmanları, ne olursa olsun kendi çıkarlarını düşünen, her türlü ilerlemeye kapalı, dini kendi çıkarlarına alet eden yerel şahıslardır. Roman, Aliye'nin galeyana gelen köylüler tarafından linç edilmesiyle sona erer.

"Bir Gün Tek Başına" romanı, Vedat Türkali tarafından yazılmış olup, 27 Mayıs 1960 darbesi öncesi Türkiye'deki siyasi ve toplumsal atmosferi anlatır. Romanın ana teması, eski bir devrimci olan Kenan'ın, yaşadığı bir olaydan sonra ideallerinden uzaklaşması ve mutsuz bir evlilik hayatı sürmesidir. Roman, aynı zamanda aydınların yaşadığı arayışları, umutları ve kırılmaları da yansıtır.

"Sağırdere" kitabı, Kemal Tahir tarafından yazılmış ve insanımızın yoksulluk ve gurbetle sınandığı, genç Cumhuriyet'in taşradaki sancılarını konu almaktadır. Romanda, Çankırı yakınlarındaki Yamören köyünde yaşayan Kulaksızların Mustafa'nın hikayesi anlatılmaktadır. Eser, Mustafa'nın hem köyünde hem de şehirde geçirdiği dönemleri ele alarak, onun üretime katkı sağlayan başarılı bir kimliğe kavuşmasını ve sonunda tekrar köyüne dönmesini anlatır.

"Türk Romanında Kadın 1923-1938 Dönemi" eseri, Bahriye Çeri tarafından yazılmıştır.

1920-1930 yılları arasında Türk romanında şu gelişmeler yaşanmıştır: 1. Milli Edebiyat Akımı: 1910 yılından itibaren milliyetçilik akımının etkisiyle milli duyguların ağır basmasıyla Anadolu'yu konu edinen romanlar yazılmaya başlanmıştır. 2. Realizm Etkisi: Romanlarda realizm akımı benimsenmiş, Anadolu gerçeği gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. 3. Önemli Yazarlar: Bu dönemde Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin gibi romancılar öne çıkmıştır. 4. Toplumsal Konular: Sanatçılar, toplumsal sorunlara yönelerek Atatürk ilke ve inkılapları, aydın-halk çatışması gibi konuları işlemişlerdir. 5. Psikolojik Romanlar: 1930'lara doğru psikolojik roman türünde eserler verilmeye başlanmış, Peyami Safa'nın "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" bu türün ilk örneklerinden biri olmuştur.

Marksist açıdan Türk romanı, sosyalist ideolojinin ve toplumcu gerçekçilik akımının etkisiyle yazılmış Türk romanlarını ifade eder. Bu tür romanlarda, köy ve kırsal hayat tematik olarak işlenmiş, köy kökenli yazarlar tarafından sosyalist değerler ve sömürü düzeni eleştirisi yapılmıştır. Bu bağlamda, İbrahim Tatarlı ve Rıza Mollof'un "Marksist Açıdan Türk Romanı: Hüseyin Rahmi'den Fakir Baykurt'a" adlı eseri, söz konusu romanları marksist eleştiri çerçevesinde ele alan bir kaynaktır.

“Unutkan Ayna” romanı, Gürsel Korat tarafından yazılmış ve 1915 yılında Nevşehir’de geçen on günlük bir dönemi anlatmaktadır. Romanda, Miralay Ziya Bey’in, Ermeni ailelerin sakladığına inandığı bir tabutu bulma çabası ve bu süreçte yaşanan olaylar ele alınmaktadır. Ayrıca, romanda kayıp sesleri duyuran, acıyı, endişeyi, merakı, şefkati ve vicdanı uyandıran bir anlatım da bulunmaktadır.

Türk romanının ideolojik işlevi, yazarların ideolojilerini kurmaca metnin merkezine alarak, toplumun düşünme biçimini ve yaşam tarzını etkilemeye çalışmasıdır. Bu bağlamda, ideolojik romanlar genellikle: - Yeni ulus devletin amaçlarına uygun karakterler ve konular işler. - Resmi ideolojinin savunuculuğunu yaparak, devletin ideolojik aygıtlarından biri olarak kullanılır. - Sosyal değişme ve milli kimlik gibi konuları ele alır.

"Türk Romanında Postmodern Açılımlar" kitabı 240 sayfadan oluşmaktadır.

"İki Uyku Arasında" romanı, Tarık Buğra tarafından yazılmış olup, bireyin iç dünyasını ve sosyal çevreyle olan etkileşimlerini anlatır. Konusu: - Roman, Sami Bey'in hayatındaki iki kritik dönemi ve bu dönemler arasında yaşadığı gelgitleri konu alır. - Sami Bey, geçmişte yaptığı seçimlerin vicdan muhasebesini yaparken, hayatını yeniden şekillendirme çabası içindedir. - Hikaye, Sami Bey'in iç monologları ve çevresiyle olan diyalogları üzerinden ilerler. Ayrıca, "iki uyku arasında" ifadesi, tarihsel olarak insanların geceyi ikiye bölerek uyumalarına da atıfta bulunabilir.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun "Yaban" kitabının uzun özeti şu şekildedir: Ahmet Celal, I. Dünya Savaşı'nda yedek subay olarak görev yaparken kolunu kaybeder ve İstanbul'un İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine Mehmet Ali'nin Porsuk Çayı kıyısındaki köyüne gider. Köyde, gazeteleri takip ederek gelişmeleri izleyen Ahmet Celal, köylülere savaşın önemini anlatmaya çalışır. Ahmet Celal, Emine adında bir kadına ilgi duymaya başlar, ancak Emine, Mehmet Ali'nin kardeşi İsmail'in karısıdır. Ahmet Celal, ağır yaralı ve kımıldayamayacak halde olan Emine'yi orada bırakıp bilinmeyen bir yöne doğru gider.

"Kahve Çocuk" konusu, Berker Okan'ın "Mavi Kız Kahve Çocuk" adlı romanında işlenmektedir. Hikaye, Zeki adında bir adamın aşkı için yaptıklarını ve bu aşkın beraberinde getirdiği cinayetleri anlatmaktadır. Ayrıca, "İlk Defa Kahve İçen Çocuğun Tepkisi" başlıklı bir içerik de bulunmaktadır. Bu içerik, bir çocuğun ilk kez kahve içtiğinde yaşadığı deneyimi konu almaktadır.

Fatih Murat Arsal'ın "Şahane Gelin" romanı, zorla evlendirilen Osman ve Gülay'ın hikayesini anlatıyor. Özet: - Osman, Erzurum'da Gülay'a arabayla çarparak onu yaralar. - Gülay'ın babası, kızını korumak için Osman'ı onunla evlendirir. - Osman, Gülay'a karşı öfkeli ve kırıcıdır, ancak onu gördükçe bu tavrı değişir. - Çift, önce Malatya'ya gitmek üzere yola çıkar, ancak yollar kapalı olduğu için bir gece otelde kalmak zorunda kalır. - Otelde yaşadıkları, onların birbirlerine olan bakış açılarını değiştirir ve aralarında bir çekim oluşur. - Sonunda Osman, Gülay'a aşık olduğunu itiraf eder ve ikili mutlu bir birliktelik yaşar.