TürkRomanı

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun "Kiralık Konak" hikayesi, Osmanlı Devleti'nin çöküş döneminde, İstanbul'da Batılılaşma ile geleneksel değerlerin çatışmasını konu alır. Romanın özeti: - Konağın sahibi Naim Efendi'dir. - Olaylar, II. Meşrutiyet'in ilanından bir süre sonra başlayıp, I. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarına kadar devam eder. - Ana karakterler arasında Naim Efendi, damadı Servet Bey, kızı Sekine Hanım ve torunu Seniha bulunur. - Kuşak çatışması, Naim Efendi'nin eski yaşam tarzına bağlı kalması, Servet Bey ve torunlarının ise daha batılı bir yaşam tarzı benimsemesiyle merkeze konur. - Maddi sıkıntılar nedeniyle konağın kiralanması, Osmanlı Devleti'nin son dönemindeki toplumsal çatışmaların bir yansıması olarak değerlendirilir. - Romanda, Trablusgarp Savaşı'nın kaybedilmesi, Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı'nın başlaması gibi önemli olaylara da yer verilir.

"Hep O Şarkı" romanı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından 1956 yılında yazılmış ve yazarın son romanı olarak kabul edilir. Romanın temel anlatısı, Münire adlı yaşlı ve dul bir kadının, hayatı boyunca âşık olduğu Cemil Bey ile olan aşkını anlatmasıdır. Diğer temalar arasında, değişen İstanbul'un tasviri ve yalı, köşk, konak gibi mekanların, bu mekanlarda yaşayan eski zaman elitlerinin yok olan yaşamları ve kültürleri yer alır.

Behiç Ak'ın "Havada Asılı Kalan Top" kitabı, yeni atanan kaymakamın, kasaba halkının yaşamlarındaki özensizlikleri fark etmesiyle başlayan olayları anlatır. Kitabın ana temaları: - Alışkanlıkların tehlikeli boyutları: Alışkanlıklara bağımlılığın ve unutmaya şartlanmanın sonuçları. - Çocuk oyunlarının anlamı: Çocukların merakı ve yaratıcılıkları üzerinden, 23 Nisan'ın önemi ve doğal afetlerin toplumsal etkileri gibi konular. - Anadilin sözcük üretme neşesi: Zekiye karakteri aracılığıyla dil yetkinliğinin geliştirilmesi. Hikaye, Serkan ve arkadaşlarının, ailelerinin geçmişte yaşadıkları sorunları araştırarak kasabanın gizem perdesini aralamalarıyla gelişir.

1980-2000 dönemi Türk romanında kadının özgürleşme çabaları şu şekilde özetlenebilir: 1. Feminist Söylemin Etkisi: Bu dönemde kadın yazar sayısındaki artış, romandaki kadın karakterlerin yükselmesine ve çeşitlenmesine neden olmuştur. 2. Yeni Kadın İmgesi: Romanlarda "yeni kadın" imajı, geleneksel rollerden uzaklaşan, bireyselleşen ve kendi sorunlarını sorgulayan bir kadın olarak işlenmiştir. 3. Sosyal ve Geleneksel Kurumlarla Çatışma: Kadın kahramanlar, sosyal ve geleneksel kurumların dayattığı sınırlamalarla mücadele etmiş veya bu kurumlara dahil olmak zorunda kalmışlardır. 4. Eğitim ve Sanat: Kadın yazarlar, eğitim ve sanat yoluyla kadının kendini ifade etme ve özgürleşme yollarını işlemişlerdir.

“Maça Kızı 8 - 2. Kitap”, Dilara Pamuk tarafından yazılmış, Nazlı ve Bora’nın aşk hikayesini devam ettiren bir romandır. Kitapta anlatılan ana olaylar: - Nazlı, eski aşkı Anıl’ı hala unutamadığını düşünmekte ve bu durum aralarındaki yakınlaşmayı engellemektedir. - Çift nişanlanır, ancak bir tuzak sonucu Bora, Nazlı’yı hainlikle suçlar. - Suçlunun Nazlı olmadığı anlaşılsa da, Bora’nın verdiği ağır sözler ve güvensizlik, Nazlı’nın evden ayrılmasına neden olur. - Nazlı, Anıl’ın yanına Bodrum’a gider ve orada da Bora’yı özlemeye devam eder. - Üçü de ölümle burun buruna geldiklerinde, kimin sağ çıkacağı ve kimlerin öleceği Nazlı’nın diline bağlıdır.

Karabibik'in konusu, Nabizade Nazım tarafından yazılan bu eserde, Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Beymelik köyünde yaşayan yoksul ama hırslı ve çalışkan bir köylü olan Karabibik'in yaşam mücadelesi olarak özetlenebilir. Romanın ana olayları şunlardır: - Karabibik'in babasından kalan verimsiz araziyi Yosturoğlu'na kaptırmamak için tefeciden borç alarak iki öküz alması. - Kızı Huri'yi, Koca İmam'ın kayınçosu Sarı İsmail'e vermeyi düşünmesi, böylece öküzleri bedavaya kullanma hayalini gerçekleştirmesi. - Sarı İsmail'in başka bir kızla evleneceğini öğrenmesi üzerine kurduğu hayalin yıkılması. - Karabibik'in, Temre köyündeki Rum tüccardan borç alıp bir çift öküz satın alması. - Yosturoğlu'nun yeğeni Hüseyin'in, Karabibik'in kızı Huri'yi istemesi ve çiftin evlenmesi.

Berna Moran'ın Türk romanının gelişim süreci hakkındaki görüşleri şu şekilde özetlenebilir: 1. Batılılaşma Sorunu: Moran, Türk romanının ana sorunsalının Batılılaşma olduğunu savunur. 2. Toplumsal ve Siyasal Etkenler: Moran, romanların yazıldığı dönemin toplumsal, ekonomik ve siyasi koşullarını dikkate alır. 3. Tematik ve Biçimsel Yönelimler: İlk dönem Türk romanı, bir öğreticilik misyonu üstlenmiş, toplumsal sorunlara çözüm önerileri sunmuştur. 4. Roman Tasnifleri: Moran, Türk romanını tezli romanlar ve dünya görüşü paralelinde tasnif eder.

"Muhteşem Hayatınız" adlı eserin konusu, Oya Baydar'ın romanında, annesinin izini süren bir kadının hikayesi üzerinden Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutulmasıdır. Roman, ayrıca karakterlerin 1937-1938 yıllarında Dersim'de yaşananlarla yüzleşmesi etrafında gelişir.

"Bodrum Katı" kitabı, Işıl Işık tarafından yazılmış ve "Tünelden Önceki Beyaz Ev" serisinin ikinci kitabıdır. Kitapta anlatılan konu özetle şöyledir: İstanbul Boğazı kıyısında, boynunda altın bir kolye ile çarmıha gerilmiş bir kadın cesedi bulunur. Atlas, kardeşi ile cinayetler arasındaki ilişkiyi bulmaya çalışırken, hayatları babaları Enzel'in çeşitli sanrılar görmeye başlaması ve tuhaf davranışları nedeniyle altüst olur.

"Körburun" kitabı, Hikmet Hükümenoğlu tarafından yazılmış ve Can Yayınları etiketiyle 2016 yılında yayımlanmıştır. Kitap, İstanbul'un sapa ve içine kapanık bir adası olan Körburun'da geçen üç farklı kuşağın aşklarını, acılarını, heveslerini, umutlarını, hayal kırıklıklarını ve tutkularını anlatıyor. Olaylar, 1960 ile 1990 yılları arasında geçiyor ve Türkiye'nin toplumsal kırılmaları, sosyal ve siyasal çalkantıları da işleniyor.

Osmanlı döneminde cadı avı ve Türk romanında cadı kavramı şu şekilde değerlendirilebilir: 1. Cadı Avı: Osmanlı İmparatorluğu'nda cadılıkla suçlanan kişiler, çeşitli cezalara çarptırılmıştır. 2. Türk Romanında Cadı Kavramı: Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde, Osmanlı dönemindeki cadılar "obur" olarak adlandırılmış ve bu yaratığın öldükten sonra mezarından kalkıp insanların kanını emdiği belirtilmiştir.

Mehmet Seyda'nın eserleri şunlardır: Hikaye: - Zonguldak Hikayeleri (1962); - Beyaz Duvar (1962); - Başgöz Etme Zamanı (1963); - Oyuncakçı Dükkanı (1964); - Garnizonda Bir Olay (1968); - Anahtarcı Salih (1969); - Kör Şeytan (1974); - Bana Karşı Ben (1976); - Kapatma (1980). Roman: - Yaş Ağaç (1958); - Ne Ekersen (1958); - Cinsel Oyun (1960); - Bir Gün Büyüyeceksin (1966); - Sultan Döşeği (1969); - Köroğlu (1969); - Nemrut Mustafa (1970); - Süeda Hanım'ın Ortanca Kızı (1970); - Yanartaş (1970); - İhtiyar Gençlik (1971). Çocuk Kitabı: - Cumhuriyet Öncesi Yazarlardan Çocuklara Hikayeler (1978); - Düşleme Oyunu (1979); - Bastıbacak Ermiş (1979); - Deli Ali (1979). Diğer: - Bir Açıdan (denemeler, 1969); - Türk Romanı (Kemal Tahir'in Devlet Ana romanı üzerine bir açık oturum, 1969); - Edebiyat Dostları (29 yazarla röportaj, 1970); - Çocukluk Yılları (anılar, 1979).

"Üç Kız Kardeş" dizisi, İclal Aydın'ın aynı adlı romanından uyarlanmıştır ve kurgusal bir hikayeyi anlatmaktadır. Dolayısıyla, gerçek bir kişinin hayatını değil, yazarın hayal gücüne dayanan bir anlatımı yansıtmaktadır.

Eşkıya tipini ilk işleyen yazar olarak, Yaşar Kemal ve Kemal Tahir kabul edilebilir. Bu yazarlar, 1950'lerden itibaren Türk romanında eşkıyalık konusunu işlemişlerdir.

Züğürt Ağa'nın kızı Kiraz, evlenmedi çünkü Ağa, onun başlık parası için satılmasına izin verdi. Kekeç Salman, Ağa'nın kız kardeşini, sürekli başka bir kadın istediğini söyleyen ve evlenmeye niyeti olmayan bunamış bir adama sattı.

"Aşk-ı Memnu" dizisi, Halit Ziya Uşaklıgil'in 1899 yılında yayımlanan aynı adlı romanından uyarlanmıştır.

Sabahattin Ali, "Sırça Köşk" adlı eseri, dönemin yönetimine dair eleştirel öğeler içermesi amacıyla yazdı. Kitap, tek parti iktidarına yönelik siyasi eleştiriler içeriyordu ve bu nedenle Bakanlar Kurulu kararıyla toplatıldı.

Marksist kurama göre Türk romanının başlangıcı, 1930'lu yıllardan itibaren Rusya'da etkin olan toplumcu gerçekçi sanat anlayışının Türkiye'de görülmeye başlamasıyla kabul edilir.

"Çocuk Adam" kitabı, şiirleriyle tanıdığımız Orhan Seyfi Orhon'un uzun yıllardır yeni baskısı yapılmamış romanıdır. Kitap, 1900'lerin başında Beylerbeyi'nin daracık sokaklarından birinde başlayıp mütarekenin imzalandığı yılda Galata Köprüsü'nde biten bir hikayeyi anlatır. Ana tema, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışının çalkantılı günlerinde büyümekte olan bir delikanlının anılarıdır.

72. Koğuş, Orhan Kemal'in romanında ve aynı adlı filmde, bir cezaevinin en yoksul ve sefil koğuşunda geçen olayları anlatır. Romanda işlenen konular arasında, koğuştaki insanların acıları, insanlığa özlemleri, hayata dair düşleri, çelişkileri, aşkları ve kavgaları yer alır. Filmde ise, 1940'lı yıllarda, II. Dünya Savaşı'nın etkisiyle Türkiye'nin kıtlık yıllarında geçen hikaye, kalın duvarlar arasına kapatılmış insanların dış dünyadaki hayatla çelişkileri ve çatışmalarını yansıtır.