Hadis

Salihleri anmak, onların yüksek mertebelerini, hallerini ve güzel ahlaklarını hatırlamak, söylemek anlamına gelir. Salihleri anmanın bazı anlamları: Günahlara keffarettir. Rahmet getirir. İbadet sayılır. Geçmiş günahları siler. İyi işler yapmaya teşvik eder. Hadislerde, salihleri anmanın insanları günahlardan kaçınmaya ve ibadet etmeye teşvik ettiği belirtilmiştir.

"Ben bir gizli hazineydim" ifadesi, tasavvufçular arasında "kenz-i mahfi" (gizli hazine) diye bilinen bir sözdür: > "Ben gizli bir hazine idim, bilinmeye muhabbet ettim, bilineyim diye mahlûkatı yarattım." Bu söz, Allah'ın insanlar ve cinlerin idrak seviyesinde bilinmeyi arzu ettiği ve bu amaçla kâinatı yarattığı şeklinde yorumlanır. Ancak, hadis ilminde bu sözün değeri yoktur; naklen sabit olmayan bir sözün değeri olmayacağı belirtilmiştir.

Arapçada "taktim sanatı" ile ilgili bilgi bulunamadı. Ancak, "takti" kelimesinin Arapçada "kesmek" anlamına geldiği ve edebiyat terimi olarak "bir şiiri yazıldığı veznin tefilelerine uygun biçimde bölümlere, uzun ve kısa hecelere ayırmayı ifade ettiği" bilinmektedir. Ayrıca, hadis terimi olarak "takti", "uzun bir hadisin belli bir kısmını alıp rivayet etme" anlamına gelir.

Râmehürmüzi'nin el-Muhaddisü’l-Fâsıl adlı eseri, hadis usulüne (ilmü’l-mustalah) aittir. Tam adı el-Muḥaddis̱ü’l-fâṣıl beyne’r-râvî ve’l-vâʿî olan eser, hadis talebelerini, ehl-i hadîsi kötüleyen bir grupla hadis ehlinin âdâbına riayet etmeden hadis meclisi akdeden bazı şeyhlerin etkisinden korumak amacıyla kaleme alınmıştır.

Tuvalette sol el kullanma geleneği, İslam dinine göre temizlik amacıyla sol elin kullanılmasına dayanır. Bu tür gelenekler, farklı kültürlerde ve inanç sistemlerinde değişiklik gösterebilir.

İcazetname, tarih boyunca ilim ve sanat alanlarında eğitim ve öğretimin tamamlandığını belgeleyen yazılı bir belgedir. İcazetnamenin tarihçesi: İlk olarak hadis alanında kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra feraiz, şemail-i şerif, Sahihi Buhari gibi belirli ilimlerin tahsilini tamamlayanlara verilen özel icazetnameler ve tüm ilimleri bir âlimden veya medreseden tahsil edenlere verilen genel icazetnameler ortaya çıkmıştır. 1914'ten itibaren kurumsal bir belge olarak görülmeye başlanmıştır. İcazetnamenin içeriği: Belgeyi veren âlim veya kurumun adı, unvanı, ilmi mertebesi. Talebenin ve hocanın isimleri. Talebenin gördüğü ilim veya mesleki alan. Geçmişten günümüze o alanda yetişen bilim insanlarının isimleri ve hizmetleri. İcazetnameler, dönemin ilim ve kültür hayatına ışık tutan tarihî vesikalar olarak da önemlidir.

Müderris Eğitim ve Danışmanlık Ltd. Şti.'de çeşitli uzmanlar bulunmaktadır. Bu uzmanlar arasında: Alp Çetin, İstanbul; Kaan Mert Güven, İstanbul; M. Volkan Müderrisoğlu, İstanbul; Nazlı İrem Güleç, Ankara; Orhan Salih Çubukçu, İzmir; Şefik Emre Coşkun, Kıbrıs; Nagihan Demirsu, İstanbul; Çetin Bitmez, Bingöl; Aytaç Uzunlas, İzmir; Kateryna Romanenko, Polonya. gibi isimler yer almaktadır. Ayrıca, şirket bünyesinde daha birçok uzman bulunmaktadır. Daha fazla bilgi için Müderris Eğitim'in resmi web sitesi olan muderrisegitim.com.tr ziyaret edilebilir.

Mütevatir ve meşhur haber arasındaki temel fark, rivayet eden kişilerin sayısında yatmaktadır. Mütevatir haber: Yalan üzerinde birleşmeleri mümkün olmayan çok sayıdaki bir topluluk tarafından rivayet edilen haberdir. Meşhur haber: Başlangıçta birkaç kişi tarafından rivayet edilip daha sonra yaygınlaşan haberdir. Ayrıca, mütevatir haber Kur'an'a yakın bir delil gücüne sahipken, meşhur haber ile Kur'an'daki genel ifadelerin detayları tahsis ve takyid edilebilir.

Kütüb-i Sitte ve Kütüb-i Tis'a arasındaki temel fark, içerdikleri eser sayısındadır. - Kütüb-i Sitte, altı hadis kitabından oluşur: - Buhârî (el-Câmi'u's-Sahih) - Müslim (el-Câmi'u's-Sahih) - Ebû Dâvûd (Sünen) - Nesâî (Sünen) - Tirmizî (Sünen) - İbn Mâce (Sünen). - Kütüb-i Tis'a ise, bu altı esere üç ek eser daha eklenerek dokuz hadis mecmuasını ifade eder: - Dârimî (es-Sünen) - İmam Mâlik (Muvatta') - Ahmed ibn Hanbel (el-Müsned). Dolayısıyla, Kütüb-i Tis'a, Kütüb-i Sitte'ye bu üç ek eseri içerir.

Mütevatir hadisler iki ana çeşide ayrılır: 1. Lafzî mütevatir: Tüm râvîlerin aynı lafızlarla rivayet ettiği hadislerdir. 2. Manevî mütevatir: Lafızları farklı olmakla birlikte, râvîlerin aynı anlamı ifade ettiği hadislerdir. Ayrıca, bazı kaynaklarda tevatür-ü tafsilî ve tevatür-ü icmalî gibi daha detaylı sınıflandırmalar da bulunmaktadır.

"İlm-ize" ifadesinin ne anlama geldiğine dair bilgi bulunamadı. Ancak, "ilm" kelimesi Osmanlıca'da "bilme, biliş; okuyarak öğrenilen bilgi" anlamlarına gelir. "İlm-i ezeli" ise, Allah'ın her şeyi ve bütün zamanları kuşatan sonsuz ilmi demektir.

"Hikayelerle Kırk Hadis" adlı yapım, 18 bölümden oluşmaktadır.

Sünen kelimesi, Arapça kökenli olup "sünnetler" anlamına gelir. Sünen ayrıca, fıkıh konularına göre tertiplenmiş ahkam hadislerini içeren hadis kitaplarının ortak adı olarak da kullanılır. Sünen kelimesi yalnız olarak söylendiğinde, genellikle Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn-i Mâce'nin eserleri anlaşılır.

Ebû Şâme el-Makdisî, tarihçilik alanında "Muhtasâru Târih-i Dımeşk" adlı eseriyle tanınmaktadır. Ebû Şâme, tarihle ilgilenmeye otuz yaşından sonra başlamış ve ömrünün büyük bir kısmını bu ilme adamıştır.

Müjdelenen padişah, Fatih Sultan Mehmet'tir. Hz. Muhammed'in "Konstantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerdir" şeklindeki hadis-i şerifiyle övülmüştür.

Hadsî bilgi, "hads" kelimesinden türetilmiş olup, "zihnin süratli bir şekilde neticeye ulaşması" anlamına gelir. Özellikleri: Vasıtasızlık: Akıl yürütme, deney, tecrübe gibi vasıtalar kullanmadan elde edilir. Anilik: Bir şeyin aniden zihne gelmesiyle oluşur. İlham ve sezgi: Genellikle ilham ve sezgi ile ilişkilendirilir, ancak arkasında onu tetikleyen bazı ilke ve prensipler bulunur. Kullanım alanları: Tasavvuf: Tasavvuf büyüklerinin, eserden (yapılan işten) müessiri (yaratıcıyı) anlamaları hadsî olarak kabul edilir. Felsefe: Felsefede hads, aklî sezgi olarak kullanılır.

Kim bir kötülüğe şahit olursa, bu kötülüğü takbih etmesi (kötü olduğunun teyid etmesi) durumunda, o kötülüğü görmemiş gibi zararından kurtulur. Diğer bir deyişle, kötülüğe şahit olan kişi, onu eliyle veya diliyle reddetmekten aciz kalsa bile, kalbiyle kötü görerek bu sorumluluktan kurtulabilir. Bu konuda Hz. Peygamber'in (s.a.v) şu hadisi de önemlidir: "Bir kimse bir günahın işlendiği yerde hazır bulunur da ondan nefret ederse, sanki orada hazır bulunmamış gibidir".

Kıyamet gününde insanların, kendi isimleri ve babalarının isimleriyle çağrılacakları hadislerde belirtilmiştir. Bu nedenle, azap gününde de çocuklar anne-baba ismiyle çağrılabilir. Ancak, bu konuda doğrudan bir bilgi bulunmamaktadır. Hadislerde geçen ifadelerin genel anlamı, insanların kıyamet gününde kimlikleriyle tanınacakları ve bu isimlerin güzel olmasının tavsiye edildiğidir.

Hadis arşivlerinin bulunabileceği bazı siteler: muhaddis.org. hadisveritabani.info. hadiskitaplari.com. Ayrıca, islamweb.net, alazhr.org ve saaid.net gibi sitelerde de hadisle ilgili kaynaklar mevcuttur.

Hadis içeren sözleri aşağıdaki kaynaklardan bulabilirsiniz: yenisafak.com. milliyet.com.tr. fikriyat.com. posta.com.tr. haberturk.com.