Söylem

Kısaca münazara şu şekilde yapılır: 1. Grupların Oluşturulması: Münazara için genellikle üçer veya dörder kişilik iki grup kurulur. 2. Konu Belirlenmesi: Münazara konusu önceden belirlenir. 3. Konuşma Sırası: Konuşmacılar, belirlenen sıraya göre kürsüye çıkarak görüşlerini sunar. 4. Savunma ve Çürütme: Konuşmacılar, kendi tezlerini savunur ve karşı grubun tezini çürütmeye çalışır. 5. Jüri Değerlendirmesi: Jüriler, konuşmacıların performanslarını ve argümanlarının kalitesini değerlendirir. Münazara sırasında, kişisel saldırılar yapılmaz ve argümanlar karşı tarafın tezine yönelik geliştirilir.

"Merhabalar" yerine kullanılabilecek bazı alternatif selamlama ifadeleri: Selam. Günaydın. İyi günler. Nasılsın. Hoş geldiniz. Selamlama ifadesi seçerken, iletişim kurulan kişinin kültürel arka planı ve durumun ciddiyeti göz önünde bulundurulmalıdır.

Tartışmacı anlatım tekniği, yazarın okuyucuya kendi düşüncesini anlatması ve onu ikna etmeye çalışmasıdır. Bu teknikte: İki farklı görüş ele alınır; savunulan ve karşı çıkılan. Eleştirel bir bakış açısı kullanılır. Soru cümleleri sıkça kullanılır. Öznel ifadeler ağırlıklıdır. Kısa ve kesin ifadeler tercih edilir. Diyaloglar yer alabilir. Bu teknik, deneme, fıkra, makale gibi düşünce yazılarında sıkça kullanılır.

Nasrettin Hoca'nın "Ya Tutarsa" fıkrası şöyledir: Nasrettin Hoca bir gün gölün kıyısına gider. Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle sokmuş ve yoğurdu göle boşaltmış. O sırada köylülerden biri onu görmüş ve şaşkınlıkla: > "Hoca ne yapıyorsun?" diye sormuş. Hoca gülümseyerek: > "Gölü mayalıyorum, ne yapayım" demiş. Adam, Hoca’ya bakmış ve kahkaha atarak: > "Ne diyorsun be Hoca, çıldırmış olmalısın. Koskoca göl hiç maya tutar mı?" demiş. Hoca gülümsemesini hiç bozmadan: > "Peki ama ya tutarsa" demiş. Fıkranın mesajı ise şöyledir: Koşullar ne olursa olsun umut etmek, her zaman insanı hayata bağlayan bir daldır.

Uçan halı konusu gerçek değildir; bu, efsanevi veya kurgusal bir unsurdur. Kurgusal unsur: Uçan halı, üzerinde bulunan insanları anında veya hızlı bir şekilde hedeflerine ulaştırmak için kullanılabilen efsanevi bir halıdır. Gerçek olay: 2009 yılında, Japon Hava Araştırmaları Ajansı JAXA'dan Koichi Wakata, yerçekimsiz ortamda "uçan halı" üzerinde uçmayı başarmıştır, ancak halının kendi başına uçmasını engellemek için ayaklarına özel bir bant yapıştırmak zorunda kalmıştır.

Michel Foucault'nun önemli olmasının bazı nedenleri: İktidar analizleri: Foucault, iktidarı geleneksel anlamdan farklı şekilde yorumlayarak, onun görünmez ağlarını ve her yerdeki varlığını ortaya koymuştur. Söylem ve bilgi ilişkisi: Hakikat ve söylem arasındaki ilişkiyi inceleyerek, bilgi ve söylemlerin gerçeği nasıl inşa ettiğini göstermiştir. Toplumsal normların eleştirisi: Toplumun belirli grupları nasıl "normal dışı" ilan ettiğini sorgulamış ve bu süreçte iktidarın rolünü ortaya koymuştur. Post-modern düşünce: Büyük anlatılara ve evrensel doğrulara şüpheyle yaklaşarak post-modern düşüncenin önemli figürlerinden biri olmuştur. Toplumsal hareketler: Düşünceleri, özellikle hapishane reformu, LGBTQ+ hakları ve akıl sağlığı reformu gibi alanlarda toplumsal hareketleri etkilemiştir.

Michel Foucault'nun savunduğu bazı temel fikirler şunlardır: Hakikat ve bilgi: Hakikat, iktidar ilişkileri ile iç içe geçmiş bir prosedürdür ve tarihsel süreç içinde değişir. İktidar: İktidar, her yerde var olan ve karmaşık stratejik süreçlerle işleyen bir yapıdır; merkezi bir otorite gerektirmez ve direnişle bir arada var olur. Özne: Özne, toplumsal ilişkiler ve söylemsel pratikler içinde oluşur; faillik ve nedensellik atfedilemez. Disiplinci iktidar: Modern iktidar, bireyleri normalleştirici ve denetleyici bir yapı ile kontrol eder; bu, panoptikon gibi mimari yapılarda ve toplumsal kurumlarda kendini gösterir. Kendilik etiği: Bireyler, kendi yaşamlarını bir sanat eseri gibi şekillendirebilir ve ahlaki özneler haline gelebilir. Foucault, aynı zamanda Marksizm ve varoluşçuluk gibi akımlara karşı çıkmış, Nietzsche ve Heidegger'in düşüncelerinden etkilenmiştir.

Kavram, nesnelerin ya da olayların ortak özelliklerini kapsayan ve ortak bir ad altında toplayan genel tasarımdır. Bazı kavram örnekleri: Somut kavramlar: Taş, insan, beyaz. Soyut kavramlar: İnsanlık, beyazlık, özgürlük. Tekil kavramlar: Ahmet, İzmir, Fransa. Genel kavramlar: Ülke, şehir, hayvan. Örnek, bir kavramın belirli bir durumda nasıl uygulandığını gösterir. Bazı örnek örnekleri: "Masa" kavramı, sert, düz ve yüzeyi olan bir mobilya olduğunu ifade eder. "Çevre kirliliği" kavramı, birkaç kavramın (çevre, kirlilik) bir araya gelmesiyle oluşur.

Damağında mühür olan kedi ifadesi, farklı anlamlara gelebilir: Genetik özellik: Kedinin damağında doğuştan gelen renkli hareler veya izler bulunması durumudur. Metafor: İnsanların iç dünyasını veya duygusal durumunu ifade eden bir tabirdir. Mistik inançlar: Bazı inanç sistemlerinde, damağı mühürlü kedilerin mistik özelliklere sahip, psişik veya doğaüstü yeteneklere sahip olduğu düşünülür.

Rüyada kazağı ters giydiğini görmek farklı şekillerde yorumlanabilir: Olumlu yorumlar. Olumsuz yorumlar. Rüya tabirleri bilimsel temellere dayanmaz. Kazağı ters giymenin başka bir anlamı da dikkatsizlik veya hatalı bir durum olarak kendini ifade etme, içsel uyumsuzluk veya kendini kabul etme sorunları yaşama şeklinde yorumlanabilir. Ayrıca, kız arkadaşın üzerindeki kazağı ters giymesi, bir ayrılma sebebi olarak da değerlendirilebilir. Kazağı ters giyme aynı zamanda TikTok gibi platformlarda bir giyim tüyosu olarak da paylaşılmaktadır.

Yetiş ya Ali meme ifadesi, TikTok gibi platformlarda popüler olan, Yetiş ya Ali ifadesiyle birlikte kullanılan meme veya eğlenceli içerikler anlamına gelebilir. Yetiş ya Ali ifadesi, Aleviler arasında zor durumlarda yardım dilemek için kullanılan bir sözdür. Meme ise, internet kültüründe genellikle komik veya eğlenceli içerikler için kullanılan bir terimdir.

"Kedi götünü görmüş yara zannetmiş" sözü, anonim bir sözdür, yani kimin söylediği bilinmemektedir. Bu söz, en ufak bir hastalığını bile büyüten kimseler için alay yollu olarak kullanılır.

Konu-yorum ilişkisi, bir cümledeki konunun üzerinde durulduğu ve bu konu hakkında söylenenlerin yorum olarak değerlendirildiği bir dilbilimsel kavramdır. Konu (theme), cümledeki üzerinde durulan kavramı ifade ederken; yorum (rheme veya focus), bu konu hakkında söylenenleri, yani yeni bilgileri içerir. Örneğin, "Selami’ye sonsuz bir sevgiyle, uçsuz bucaksız bir dostlukla bakıyordu" cümlesinde "Selami" konu, "sonsuz bir sevgiyle, uçsuz bucaksız bir dostlukla bakıyordu" ise yorumdur.

"Topalla gezen aksamak öğrenir" atasözü, Ömer Asım Aksoy'un "Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 2" adlı eserinde yer almaktadır. Bu atasözü, insanların sık sık vakit geçirdiği kişilere benzediğini ve kötü insanlarla arkadaşlık edenlerin, eninde sonunda onların kötülüğünden nasibini alacağını anlatır.

Yağmur yağarken ateş yakmama inancı batıl inanç olarak kabul edilmektedir. Bu inancın kökeni hakkında çeşitli açıklamalar bulunmaktadır: Yağmurun durmaması: Ateşe su dökülmesinin yağmurun durmamasına ve sellere yol açacağına inanılır. Uğursuzluk: Ateşe su dökmenin uğursuzluk getireceğine inanılır. Batıl inançlar, bilimsel bir temele dayanmayan, genellikle korku veya çaresizlikten doğan inançlardır.

Çizmeli Kedi'nin dokuz canı olduğu inancı, kedilerin düşerken vücutlarını bükerek dört ayak üzerine güvenli bir şekilde inmelerini sağlayan "doğrulma refleksi"nden kaynaklanır. Bu inancın kaynağı tam olarak bilinememekle beraber, konuyla ilgili bazı tahminler bulunmaktadır: Shakespeare. Eski Mısır. Ancak, kedilerin dokuz canı olduğu inancı bir efsanedir ve bilimsel bir temeli yoktur.

Kralın donmuş askere yazdığı not, askerin nöbet yerinde bulunan duvara yazdığı yazıdır. Yazıda şu ifadeler yer almaktadır: > "Kralım, ben soğuğa alışıktım, ama beni soğuk değil, sizin sıcak elbise vaadiniz öldürdü".

"İyi akşamlar Türkiye" ifadesi, 24 Ocak 2007 tarihinde Hürriyet gazetesinde yayımlanan bir köşe yazısında ilk kez kullanılmıştır.

İslam inancına göre, ölüler ağlandığını görebilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v), bir hadisinde "Muhakkak ki ölü, ehlinin üzerine bağırıp çağırmalarıyla azap duyar" buyurmuştur. Ayrıca, İslam alimleri, ölülerin kabrine gelenleri gördüğünü, tanıdığını ve sesleri işitebildiğini belirtmiştir. Bu konuda kesin bir cevap olmamakla birlikte, farklı dini ve felsefi yaklaşımlar ışığında değerlendirme yapmak mümkündür.

"Kanka çok doydum" ifadesi, yakın bir arkadaşa "ben çok doydum" anlamında kullanılan bir söylemdir.