Düşünce

Duygu ve düşünce bildiren cümleler arasındaki ayrım, cümlelerin ifade ettiği anlam ve yazarın bakış açısına göre yapılır. Duygu bildiren cümleler, genellikle bireyin hislerini, duygusal tepkilerini veya beğenisini yansıtır. Örnekler: "Bu filmi çok beğendim". "İstanbul Boğazı’nı seyretmeye kimse doyamaz". Düşünce bildiren cümleler ise daha çok nesnel bir bakış açısı sunar ve mantıklı bir argüman oluşturma amacını taşır. Örnekler: "Bence bu proje başarılı olacaktır". "Atatürk, 1881’de Selanik’te doğmuştur".

“Hüzünlü insanlığımızın, bazen en mantıklı bakışla bile cehennem gibi göründüğü anlar vardır” — bu söz Edgar Allan Poe'ya aittir.

Cümle içinde fikir ve düşünce kullanımı, cümlenin anlamına ve türüne göre değişiklik gösterir: 1. Öznel Anlatım: Kişinin kendi bakış açısıyla kendi düşüncelerini söylemesi öznel anlatımdır. 2. Nesnel Anlatım: Bir ifadenin doğruluğu herkes tarafından kabul görmüş veya kanıtlanabilir olmalıdır. 3. Doğrudan Anlatım: Bir kişinin kendi sözlerini veya başka birisinin sözlerini değiştirmeden aktarmasıdır. 4. Dolaylı Anlatım: Başkasının ifadelerini kendi kelimelerimizle aktarmamızdır. 5. Ana Fikir (Ana Düşünce): Cümlede asıl anlatılmak istenen fikir veya cümlede verilmek istenen mesajdır.

Karanlığın gücü, ışığı doğrudan yenemez, çünkü ışık, karanlığın varlığını silebilecek kadar güçlüdür. Ancak, karanlığın bazı olumlu yönleri de vardır: içimizdeki yaratım enerjisini açığa çıkarma ve keşif alanları oluşturma gibi.

"Akla gelen başa gelir" atasözü, insanın başına, keşke böyle olmasa diye düşünülen şeylerin gelebileceğini ifade eder.

Kara kara düşünmek, çok üzüntülü olmak ve düşünceye dalmak anlamına gelir.

Düşünce gücü ile ilgili bazı sözler: 1. "Düşünüyorum, öyleyse varım." – René Descartes. 2. "Bilgi güçtür." – Francis Bacon. 3. "Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıdır, hayal gücü ise dünyayı kucaklar." – Albert Einstein. 4. "Değişim, korkutucu olabilir ama durağanlık ölümcüldür." – Herakleitos. 5. "Doğru yolu bulmak, kendine doğru olma cesaretine sahip olmaktan geçer." – Mahatma Gandhi. 6. "Bir insanın ne kadar çok düşündüğü değil, ne üzerinde düşündüğü önemlidir." – Henry David Thoreau.

Dogmatik ve eleştirel düşünce kavramları, düşünce süreçlerinde farklı yaklaşımları ifade eder: 1. Dogmatik Düşünce: Kesin, değiştirilemez ve sorgulanamaz inançlara sahip olmayı içerir. 2. Eleştirel Düşünce: Bilgiyi sorgulamayı, tanımları, eylemleri ve inançları incelemeyi ve değerlendirmeyi içerir.

"Zırvayı tevil etmek" ifadesi, saçma sapan, boş ve anlamsız olan bir düşünceyi açıklamaya, yorumlamaya, savunmaya ve haklı göstermeye kalkışmak anlamına gelir.

Naif ve saf düşünce arasındaki fark, deneyim ve bilgelik eksikliğinin farklı yönlerini ifade etmeleridir. Naif düşünce, deneyim, bilgelik veya yargı eksikliğine işaret eder. Saf düşünce ise kirlenmemiş, bozulmamış veya bir şeyi değiştiren etkenlerden uzak olma durumunu ifade eder. Dolayısıyla, saf düşünce daha çok bir kişinin veya bir şeyin masumiyetini ve doğallığını vurgular.

Yokluk ile ilgili bazı özlü sözler: 1. "Yokluk, tıpkı ölüm gibidir, herkesi eşit kılar." - İbrahim Tenekeci. 2. "Yokluk korkusu, yoksunluğu bizzat kendisi değil midir?" - Halil Cibran. 3. "Her şeyin yokluğunu çekmeli insan; yokluk, varlıktan daha görkemli ve daha anlamlıdır." - Cemil Meriç. 4. "Yokluk, insanı yeni çözümler bulmaya zorluyor ve insan daha önce aklından geçiremeyeceği şeyleri düşünmeye başladığını fark ediyor." - Paul Auster. 5. "Yokluk, o donduran buz, söndüren karanlık; büsbütün bilgisizlik ve tam bir unutkanlık." - Necip Fazıl Kısakürek.

Negatif düşünceler genellikle çeşitli nedenlerden kaynaklanır: 1. Geçmiş Deneyimler: Geçmişte yaşanan olumsuz olaylar ve korkular, gelecekle ilgili kaygılar yaratabilir. 2. Mükemmeliyetçilik: Mükemmeliyetçi olmak, küçük hataları bile büyük sorunlar olarak görmeye neden olabilir. 3. Ebeveyn Etkileri: Ebeveynlerin aşırı koruyucu veya endişeli davranışları, çocuğun olumsuz düşünmeye yatkın olmasına yol açabilir. 4. İçsel Suçluluk: Genç yaşta maruz kalınan istismar veya şiddet, kişinin suçluluk duygusunu içselleştirmesine ve sürekli kendini eleştirmesine sebep olabilir. 5. Belirsizlik: Hayatın belirsizlikleri, kişinin kötü senaryolar üretmesine ve olumsuz düşünceler geliştirmesine neden olabilir. Bu düşüncelerle başa çıkmak için profesyonel yardım almak faydalı olabilir.

Cahil insanların mutlu olmasının birkaç nedeni olabilir: 1. Az sorgulama ve yüzeysel yaşam: Cahiller, konuları derinlemesine sorgulamadıkları için beklentileri daha az olur ve bu da onları daha mutlu yapabilir. 2. Sorumluluklardan uzak olma: Cehalet, kişiyi sorumluluklardan ve derin düşüncelerden uzaklaştırır, bu da stresi azaltır. 3. Kolay ikna olma: Algıları kolayca yönlendirilebilen cahiller, duymak istedikleri şeyleri duyduklarında daha kolay inanır ve ikna olurlar.

“Mazlum ol, zalim olma. Üzül de üzen olma. Mahşerde hesap zordur, Ezil ama ezen olma” sözü Mevlana Celaleddin-i Rumi'ye aittir.

"Karşı çıkan" ifadesi, bir düşünceye katılmayan, onu yanlış bulan veya cephe alan kişiyi ifade eder.

"Düşünüyorum, o halde varım" diyen filozof Descartes'tır ve onun varlık anlayışı şu şekildedir: Descartes, varlığı kesin olan tek unsurun düşünmek olduğunu öne sürmüştür. Buna göre, eğer bir varlık düşünebiliyorsa, o halde yaşamda da vardır.

Düşünce ve fikir arasındaki temel farklar şunlardır: - Düşünce, zihinsel bir süreç olup, zihinde gerçekleşen akıl yürütme, analiz etme ve yansıtma faaliyetlerini kapsar. - Fikir, zihinde oluşan kavram veya tasarıdır. Özetle, düşünce fikrin oluşumunda yer alır ve fikirler düşüncelerin ürünüdür.

"Geçmişini silemezsin" ifadesi, geçmişin değiştirilemeyeceği ve silinemeyeceği anlamına gelir.

"Açık Ufuk" kitabı, İbrahim Kalın tarafından yazılmış olup, iyi, doğru ve güzel düşünmenin muhtevasını ele almaktadır. Kitapta anlatılan konular şunlardır: Tefekkür ve Düşünme: Düşünmenin çileli bir iş olduğu ve insanı konfor alanından çıkarıp yeni keşiflere yönlendirdiği. Varlık ve Hikmet: Varlığın anlamı, hikmetin önemi ve insanın kendini bilmesi üzerine kapsamlı bakış açıları. Akıl ve Bilgi: Aklın çıkarlarına hapsolmuş düşüncenin rasyonellikten uzak olduğu, hikmetin ise akla istikamet kazandırdığı. Hayatın Anlamı: Kapitalizmin tüketim döngüsü içinde hayatın anlamına dair düşüncelerin nasıl yaralandığı ve iyi hayatın nasıl mümkün olduğu. Genel olarak, kitap düşünmeyi bir yolculuk olarak tasvir eder ve bu yolculuğun insanın hayatı anlamasıyla nasıl ilişkili olduğunu dini temeller üzerinden aktarır.

Ruminasyonu yüksek olan kişiler, sürekli ve tekrar eden olumsuz düşünceler yaşarlar. Yapabilecekleri bazı davranışlar: - Geçmişe takılıp kalmak: Yaşadıkları olaylarla ilgili "ya olsaydı" gibi çıkarımlar yaparlar ve farklı davransalardı sonuçları değiştirebileceklerini düşünürler. - Problem çözme yerine düşünmeye odaklanmak: Sorunların çözümlerine odaklanmak yerine, olumsuzluklar üzerinde fazla düşünürler. - Sosyal izolasyon: Diğer insanlarla daha az ilgilenirler, onların farkında değillerdir ve sosyal çevrelerinden uzaklaşırlar. - Stres ve kaygı artışı: Başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğü ve onları nasıl değerlendirdiği konusunda endişelenirler. Eğer ruminasyon yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiliyorsa, profesyonel destek almak faydalı olabilir.