İnsanDoğası

İnsanda fiziki ve maddi fıtrat, şu şekilde açıklanabilir: Fiziki Fıtrat: Organların yaratılış amacı. Cinsiyet farklılıkları. Maddi Fıtrat: İnsanın biyolojik yapısı. Omurga ve namaz ilişkisi. Fıtrat kavramı, aynı zamanda insanın inanma yeteneği, Allah'ı tanıma kapasitesi ve tevhit inancı gibi manevi boyutları da içerir.

Ünlü filozofların hayatı nasıl tanımladığına dair doğrudan bir bilgi bulunamamıştır. Ancak, filozofların genel olarak hayata yaklaşım şekilleri hakkında bazı bilgiler mevcuttur: Büyük sorular sormaktan çekinmezler. Kulaktan dolma bilgilerden uzaktırlar. Duyguları analiz ederler. Farklı bakış açılarıyla değerlendirme yapabilirler.

Erich Fromm'a göre insandaki yıkıcılığın nedenleri şunlardır: Toplumsal koşullar. Varoluşsal kaygı. Duygusal yabancılaşma. Toplumsal fonksiyonlar. Fromm, yıkıcılığın hem içgüdüsel hem de toplumsal ve psikolojik faktörlerin şekillendirdiği bir davranış olduğunu savunur.

Yalnızlığın kime en çok yakıştığı konusunda kesin bir yanıt vermek mümkün değildir. Ancak, yalnızlığı seven insanların bazı ortak özellikleri şunlardır: Kendiyle baş başa kalmaktan korkmazlar. Vicdanları rahattır. Zamanın kıymetini bilirler. Geniş bir arkadaş çevreleri olmaz, ancak dostları vardır. Özgürlüklerine düşkündürler. Disiplinli ve planlı yaşarlar. Yalnızlık, bir zorunluluk değil, bir tercih olarak görüldüğünde olumlu anlamlar taşıyabilir.

İnsan doğası gereği farklı filozoflara göre çeşitli şekillerde tanımlanabilir: Thomas Hobbes'a göre, insan doğası gereği kötü ve kötücüldür. Jean-Jacques Rousseau'ya göre ise insan doğası gereği iyidir ve eşit doğar. Varoluşçu filozoflara göre, insanın belirlenmiş bir doğası yoktur. Ayrıca, bazı görüşlere göre insan doğası gereği hem iyi hem de kötü olabilir; bu, çevresel faktörlere ve kişinin kendi değerlerine bağlıdır.

William Shakespeare'in "Kaybettiğin Yerde Bekleme" şiiri, insan ilişkileri, umutsuz aşk ve dünyanın acı gerçekleri üzerine derin düşünceler içerir. Şiirde öne çıkan temalar: Kayıp ve bekleme: Kaybolan umutlara ve güçsüz bir bekleyişe vurgu yapar. İnsan doğası ve çelişkiler: Kötülüğün ve iyiliğin iç içe geçtiği bir dünyayı tasvir eder. Samimiyet ve basitlik: Samimiyetin önemini vurgular, ancak basit olmamak gerektiğini belirtir. Huzur ve cehennem: Huzurun gökyüzünde, dünyanın ise kötülüğün hakim olduğu bir yer olduğunu ifade eder. Sevgi ve kader: Sevginin ve kaderin nasıl ilişkili olduğuna dair bir soru ortaya atar. Unutma ve savaş: İçsel çatışmaları ve zihinsel savaşların varlığını anlatır. Görünüş ve gerçek: İnsanların görünüşlerinin gerçekleri yansıtması gerektiğini, aksi takdirde görünmemeyi tercih etmenin daha iyi olduğunu belirtir.

"İnsan, Uzay, Zaman ve İnsan" (Human, Space, Time and Human) filmi, farklı sosyal kesimlerden insanların eski bir savaş gemisinde denize açılmalarını ve bu süreçte insanlıktan çıkışlarını anlatır. Koreli yönetmen Kim Ki-Duk'un yalıtılmış bir mekâna kapattığı karakterler, başlangıçta birbirlerine karşı saldırgan davranışlar sergiler. Filmdeki karakterlerin ne isimleri vardır ne de bir geçmişleri. "İnsan, Uzay, Zaman ve İnsan" ayrıca, "Kader, Uzay-Zaman ve İnsan" şeklinde bir YouTube videosunun adı olabilir.

Varoluşçu terapide insan şu şekilde görülür: Özgür ve sorumlu. Özünü kendi yaratan. Anlam arayan. Yalnız ama bağlantılı. Bütünsel. Varoluşçu terapi, bireyin varoluşsal kaygılarını, anlam arayışını ve özgür iradesini merkeze alır.

Rastgele Balthazar, bir eşeğin doğumundan ölümüne kadar olan çileli yaşamını ve ona paralel olarak olayın geçtiği köyün ve oradaki yaşamın öyküsünü anlatır. Eşek, şefkatli ve zalim çeşitli sahipler arasında el değiştirirken, bu insanların eziyetlerine katlanır ve onların günahlarını da çeker. Yönetmen Robert Bresson'a göre bu film, bir buçuk saate sığdırılmış yaşamın ta kendisidir.

"Gönülleri isli" ifadesi, genellikle bir kişinin iç dünyasının kararmış, üzüntü ve kederle dolu olduğunu ifade etmek için kullanılır. Ayrıca, "gönülleri isli" daha güvenilir, daha kalbi temiz ve iyi birisi anlamına da gelebilir.

"Yalnızlık - İnsan Doğası ve Sosyal Bağ İhtiyacı" kitabı, bilişsel ve sosyal nörolog John T. Cacioppo tarafından yazılmış olup, yalnızlık hissinin hem psikolojik hem de fizyolojik etkilerini ele alır. Kitapta, beyin görüntüleme, kan basıncı analizi, bağışıklık tepkisi, stres hormonları, davranış ve gen ifadesi üzerine yapılan araştırmalardan yola çıkılarak, insanların birbirleriyle ne kadar iç içe oldukları ve sosyal bağlantıların önemi vurgulanır. Yalnızlık, bireysel ve toplumsal düzeyde, insanlarla iletişim kurma şekline bağlı olarak kazanılacak veya kaybedilecek çok şey olduğunu hatırlatır. Yalnızlık hissi, zihinsel ve fiziksel sağlık üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir ve bu durumla başa çıkmak için pratik tavsiyeler sunar.

Sophie's Choice, William Styron'un aynı adlı romanından uyarlanan, 1982 yapımı bir drama filmidir. Sophie'nin hikayesi, genç yazar Stingo'nun ağzından aktarılır. Sophie, Holokost takıntılı Amerikalı Yahudi Nathan Landau ile bir ilişki kurar.

Küçük Gün Işığım (Little Miss Sunshine) filmi, bir ailenin genç kızlarını bir güzellik yarışmasının finallerine sokma kararlılığını ve bu süreçte yaşadıkları trajikomik olayları anlatır. Film, aile dinamikleri ve karakter gelişimlerine odaklanarak, kendini olduğun gibi kabul etmenin ve birlikte güç bulmanın önemini vurgular. Bazı temalar: Kazananlar ve kaybedenler: Film, bu iki kavramı sorgular ve kazanmanın her zaman vazgeçmemekle ilgili olduğunu gösterir. Aile bağları: Ailenin birbirine olan bağlılığı ve zor zamanlarda birlikte güç bulması işlenir. Bireysellik: Olive'in dans performansı, toplumun dayattığı standartlara meydan okumayı ve özgünlüğü temsil eder.

"İnci ile İlişkiler" kitabının ne anlattığına dair bilgi bulunamadı. Ancak, "inci" kelimesi ile ilgili bazı bilgiler mevcut: İnci, istiridye gibi bazı kabuklu deniz hayvanlarının içinde bulunan bir tür organik süs taşıdır. John Steinbeck'in "İnci" adlı romanı, yoksul bir denizcinin bulduğu büyük bir inci sonrası yaşanan olayları konu alır. Reddit'te "inci ile ilişkiler" adlı bir topluluk bulunmaktadır.

Frankenstein, İngiliz yazar Mary Wollstonecraft Shelley tarafından 1816'da yazılmış fantastik bir romandır. Tam adı "Frankenstein, or the Modern Prometheus"tur. Roman, ceset parçalarını birleştirerek oluşturduğu ölü vücudu elektrik yardımıyla canlandiran tıp öğrencisi Victor Frankenstein'in öyküsünü anlatır. Sonrasında "Frankenstein" adı, yukarıda bahsedilen zombi yaratık ile özdeşleşmiştir. Ayrıca, roman şu konuları da işler: Fransız Devrimi'nin allegorisi. Bilimsel etik ve metodoloji. Ötekilik ve iktidar. Ayrıca, Frankenstein bir trajedinin etkisindeyken yazılmıştır.

Fıtri eğilim, insanların doğuştan getirdiği veya doğal olarak kazandığı istek, arzu, davranış ve düşünce biçimleridir. Fıtri eğilimler arasında şunlar yer alır: Tek Allah'a inanma eğilimi. Temizlik ve saflık. İyilik ve doğruluk peşinde koşma. Aile bağları ve sevgi. Korunma eğilimi. Sosyal bağ kurma eğilimi. Rekabet etme eğilimi. Yenilik arama eğilimi. Güzellik arama eğilimi.

Caravaggio'nun "Hasta Bacchus" tablosu, Roma mitolojisinde şarap tanrısı olarak bilinen Bacchus'un hasta bir şekilde tasvir edildiği bir eserdir. Tablonun bazı yorumları: Otoportre: Bazı sanat tarihçilerine göre, Caravaggio bu eserde kendi otoportresini yapmıştır. Hastalık: Caravaggio'nun o dönemde akut sarılıktan muzdarip olduğu düşünülmektedir. Sembolizm: Resimde yer alan çürük üzümler ve solgun figür, dünyevi hayatın geçiciliğini ve belki de Caravaggio'nun fiziksel rahatsızlığını sembolize edebilir. Caravaggio, bu eserde Bacchus'u geleneksel tanrı tasvirlerinden farklı olarak, ölümlü ve mahcup bir genç olarak betimlemiştir.

Hrisippos, Stoacılığın Kıbrıslı Zenon'dan sonra ikinci büyük kurucusudur. Başlıca görüşleri: Kölelik: Hrisippos'a göre kölelik, doğuştan getirilen bir nitelik değildir; akıl kapasitesini kullanabilmek ile ilgilidir. Özgürlük: İnsan, potansiyelleriyle dünyaya gelir ve özgürlüğünü kendi çabalarıyla gerçekleştirmelidir. Diyalektik: Hrisippos, diyalektiği "doğru sohbet etmenin bilimi" olarak tanımlamıştır.

Jack London'un "Deniz Kurdu" adlı kitabı, birkaç önemli nedenle öne çıkar: Psikolojik Tahlil: Eser, entelektüel bir Marksist ile idealist bir hümanistin, hayatın acımasız kanunları karşısında nasıl canavara dönüşebildiklerini gösteren bir psikolojik tahlil sunar. Zıt Karakterler: Kitapta, Kaptan Kurt Larsen'in temsil ettiği materyalizm ile Humphery Van Weyden'in temsil ettiği idealizm arasındaki çatışma işlenir. Macera ve Gerçekçilik: Bir deniz kazasını takiben, ana karakterin bir gemide hayatta kalma mücadelesini anlatan eser, macera ve gerçekçiliği bir araya getirir. Toplumsal Eleştiri: Kitap, güçlü olanın haklı olduğu ve eşitlik karşıtı bir düşünceyi eleştirir. Bu nedenlerle "Deniz Kurdu", hem edebi hem de toplumsal açıdan önemli bir eser olarak kabul edilir.

Rudolf Steiner'e göre insan, beden, ruh ve ruhaniyet olmak üzere üç temel unsurdan oluşan bir varlıktır. Beden: Madensel, bitkisel ve hayvansal özellikler taşır. Ruh: Herkesin kendine özgü bir ruhu vardır ve gerçeği arama yolunda bir vasıtadır. Ruhaniyet: Tin olarak adlandırılır ve bedeni bir kılıf olarak kullanır. Steiner, insanın ruhsal olarak uyanması ve içindeki hakikati keşfetmesi gerektiğini savunur.