İnsanDoğası

İnsan doğasının karmaşık olmasının birkaç nedeni vardır: 1. Biyolojik ve Genetik Faktörler: İnsan doğası, genetik miras, evrimsel geçmiş ve fizyolojik yapı tarafından şekillenir. 2. Psikolojik Süreçler: İnsanın zihinsel süreçleri, duygusal durumları ve kişilik özellikleri, psikolojik karmaşıklığın bir parçasıdır. 3. Sosyal ve Kültürel Etkiler: İnsanlar sosyal varlıklardır ve sosyal etkileşimler, kültürel normlar ve toplumsal yapılar tarafından yönlendirilirler. 4. Felsefi Tartışmalar: İnsanın temel olarak iyi mi yoksa kötü mü olduğu, özgür iradeye sahip olup olmadığı gibi konular, felsefi açıdan insan doğasının karmaşıklığını artırır.

İnsanda fiziki ve maddi fıtrat, fıtrat kavramı çerçevesinde, yaratılıştan gelen temel beden ve akıl özellikleri olarak tanımlanır. Bu, insanın sahip olduğu maddi suret ve manevi kabiliyetlerin bütünüdür.

Ünlü filozoflar hayatı farklı perspektiflerden tanımlamışlardır: 1. Sokrates: Hayatı, bilgelik ve erdem yoluyla daha derin bir anlayışa ulaşmak olarak görür. 2. Epikür: Hayatı, mutluluk arayışı ve acıdan kaçınma üzerine kurar. 3. Friedrich Nietzsche: Hayatı, güç ve irade kavramları üzerinden yorumlar. 4. Jean-Paul Sartre: Hayatı, anlamsızlık ve özgürlük ekseninde ele alır. 5. Albert Camus: Hayatı "absürt" olarak tanımlar ve insanın hayatının anlamını sürekli arayışını, evrenin kayıtsızlığıyla çatışan bir durum olarak görür.

Erich Fromm'a göre, insandaki yıkıcılık varoluşsal ihtiyaçların karşılanmaması ve potansiyellerin engellenmesinden kaynaklanır. Fromm'a göre bu ihtiyaçlar şunlardır: 1. Köklülük: İnsan, doğaya ve çevresine ait olma ihtiyacı duyar. 2. Aşma: İnsan, edilgen rolünü aşarak çevresine anlamlı etkilerde bulunmak ister. 3. Oryantasyon çerçeveleri: İnsanın, yaşamının bir amacı ve anlamı olması gerekir. Yıkıcılık, aynı zamanda kötü huylu saldırganlık olarak da tanımlanır ve bu, kişinin kendi potansiyelini gerçekleştirmesinin engellenmesi durumunda ortaya çıkar.

William Shakespeare'in "Kaybettiğin Yerde Bekleme" şiiri, güçsüzlük ve umutsuzluğu anlatır. Şiirde şunlar vurgulanır: Beklememek: Başkalarına kapıları açan ve umutlarını tazeleyen bir kişilikten ziyade, kaybettiği yerde beklemenin güçsüzlüğüne vurgu yapılır. Kapıyı çalmaktan vazgeçme: Kapıyı çalmaktan vazgeçme ve kapının kapanmasına izin verme çağrısında bulunulur. İnsan doğası: İnsan doğasının karmaşıklığı, kötülüğün iyiliği çılgınlık olarak değerlendirdiği bir dünyada doğru değerlendirmeyi zorlaştırır. Huzur ve cehennem: Huzurun sadece gökyüzünde bulunduğu, bu dünyanın ise kötülüğün hakim olduğu bir yer olduğu tasvir edilir.

"İnsan, Uzay, Zaman ve İnsan" filmi, Kim Ki-Duk tarafından 2018 yılında çekilmiş olup, insanın yaratılış hikayesi, evrendeki sonsuz döngü ve yedi ölümcül günah gibi temaları işleyen felsefi bir yapıya sahiptir. Filmin ana konuları: - İnsan: Dünya toplumunun bir alegorisi olarak, yedi ölümcül günahla olay örgüsü başlar. - Uzay: Filmin bu bölümünde, tanrıyı simgeleyen yaşlı adam ve Meryem Ana imajını çizen hamile kadın karakterleri üzerinden insanın doğasındaki vicdan kavramı işlenir. - Evrenin Yaratılışı: "Uzay" bölümünün son sekansı, evrendeki patlamaların ve kaosun alegorik anlatımı olarak sunulur. Ayrıca, filmde cinsiyetlerin konumu ve insanın doğası üzerine de eleştiriler yer almaktadır.

İnsan doğası gereği hem iyi hem de kötü eğilimlere sahiptir. Bu konuda farklı görüşler bulunmaktadır: - Thomas Hobbes insanı doğası gereği bencil, güvenilmez ve değişken olarak tanımlar. - Jean-Jacques Rousseau ise insanın doğuştan masum olduğunu ve kötülüğün, uygarlığın ve mülkiyetin getirdiği yapay kurallardan kaynaklandığını savunur. - Freud ise insanın doğası gereği iyi ve kötü olarak görmeyip, onu eşit ölçüde güçlü olan iki çelişik güç tarafından yönlendirildiğini söyler. Ayrıca, varoluşçu filozoflar insan doğasını tümüyle reddedip, insanın kendisini oluşturma sürecinde kazandığı niteliklerle şekillendiğini öne sürerler.

Yalnızlık en çok sosyal bir varlık olan insana yakışır, çünkü insan yaşamını devam ettirebilmek için diğer insanlara ihtiyaç duyar. Ancak, yalnızlığı tercih eden ve bundan rahatsızlık duymayan bireyler de olabilir.

Varoluşçu terapide insan, özgür, sorumluluk sahibi ve anlam arayan bir varlık olarak görülür. Bu terapi yaklaşımına göre: Özgürlük: İnsan, kendi seçimlerini yapma özgürlüğüne sahiptir ve bu seçimlerin sonuçlarından sorumludur. Anlam Arayışı: Hayatın anlamını bulmak ve değerlerine göre yaşamak, insanın temel ihtiyaçlarındandır. Varoluşsal Kaygılar: Ölüm, yalnızlık ve izolasyon gibi varoluşsal konularla yüzleşmek, insanın doğal bir sürecidir ve bu kaygılar, kişisel gelişim için bir fırsat olabilir. Otantik Yaşam: Toplum beklentilerinden sıyrılarak, gerçek benliğini keşfetmek ve "kendisi olmak", otantik bir yaşamın kapılarını açar.

"Gönülleri isli" ifadesi, daha güvenilir, daha kalbi temiz ve daha iyi bir insanı tanımlamak için kullanılır.

Yalnızlık ve insan doğası arasındaki ilişki, bireyin sosyal bağlantılarının kalitesinden veya miktarından memnun olmaması durumunda ortaya çıkan duygusal bir deneyimdir. Yalnızlığın insan doğası üzerindeki etkileri: - Psikolojik etkiler: Depresyon, kaygı, düşük özsaygı gibi duygusal sorunlara yol açabilir. - Fiziksel etkiler: Uyku problemleri, yüksek tansiyon ve zayıflamış bağışıklık sistemi gibi sağlık sorunlarına neden olabilir. - Sosyal beceriler: Yalnızlığı seven insanlar, daha az insanla iletişim kurdukları için zamanla sosyal becerilerini kaybedebilirler. Sosyal bağ ihtiyacı, insanın doğuştan gelen bir eğilimidir ve bu ihtiyacın karşılanması, bireyin psikolojik ve fiziksel sağlığını olumlu yönde etkiler.

"Rastgele Balthazar" (Au Hasard Balthazar), Robert Bresson tarafından 1966 yılında çekilmiş bir dram filmidir. Film, bir eşeğin gözünden insanın zalimliği, adaletsizliği ve acı çektirme huyunu tarafsız bir bakış açısıyla ele alır. Konusu, Balthazar adlı eşeğin doğumundan ölümüne kadar olan çileli öyküsünü ve onun farklı sahipler arasında el değiştirirken yaşadığı eziyetleri anlatır.

"İnci" kitabı, John Steinbeck tarafından yazılmış olup, yoksul bir inci avcısı olan Kino'nun hayatını konu alır. Kitapta anlatılan ilişkiler şu temalar etrafında şekillenir: 1. İnsan ve Doğa: Kino'nun doğayla olan ilişkisi ve doğanın gücü. 2. Aile ve Toplum: Ailenin önemi ve toplumun birey üzerindeki etkisi. 3. Açgözlülük ve Hırs: İnsanın zenginlik ve güç arzusunun onu nasıl yozlaştırdığı. 4. Toplumsal Yozlaşma: Zengin ve güçlü kesimlerin yoksulları sömürmesi. Kino, çocuğunu akrep sokması sonucu hastalanınca, onu iyileştirmek için denize dalar ve eşi benzeri görülmemiş büyüklükte bir inci bulur.

Küçük Gün Işığım (Little Miss Sunshine) filmi, başarının ne olduğunu ve kendimizi olduğumuz gibi kabullenmenin değerini anlatıyor. Filmin konusu, Hoover ailesinin California'ya doğru çıktığı trajikomik yolculuğu ve bu süreçte her bir bireyin yaşadığı kişisel mücadeleleri etrafında dönüyor. Yönetmen Jonathan Dayton, filmde içsel savaşlar, yalnızlık ve hayal kırıklığı gibi temaları mizahi ve empatik bir dille işliyor.

"Sophie's Choice" romanı, Amerikalı yazar William Styron tarafından 1979 yılında yazılmıştır ve üç kişinin Brooklyn'deki pansiyonda yaşadıkları ilişkileri anlatır. Hikaye iki ana çizgide ilerler: 1. Stingo'nun Hikayesi: Güneyden gelen genç bir yazar olan Stingo, Nathan Landau ve Polonyalı Katolik Sophie ile arkadaş olur. 2. Sophie'nin Hikayesi: Sophie, Auschwitz'de iki çocuğunu seçmek zorunda kaldığı için suçluluk duyar ve bu durum onun hayatını sonsuza dek etkiler. Roman, Holokost'un etkileri, kötülüğün doğası ve kurban ile failin rollerinin bulanıklaşması gibi temaları işler.

Frankenstein, Mary Shelley tarafından yazılan ve genç bilim insanı Victor Frankenstein'ın yarattığı sapient bir canavarın hikayesini anlatan bir Gothik romandır. Konu özeti: - Victor, modern bilimler ve elektrikle ilgilenerek, ceset parçalarından bir canavar yaratır. - Canavar hayata geçtiğinde, Victor ondan korkarak kaçar. - Yalnız kalan canavar, insanların onu dışlaması nedeniyle büyük bir hayal kırıklığı yaşar ve topluma karşı kin besler. - Canavar, Victor'la tekrar karşılaşmak için onun peşine düşer ve bu süreçte Victor'un kardeşi William'ı öldürür, ardından Frankenstein'ların hizmetkarı Justine'i cinayetle suçlar. - Victor, canavarın yarattığı yıkımı durdurmaya çalışırken kendi zihinsel çöküşünü yaşar ve sonunda canavarı öldürmek için Kuzey Kutbu'na kadar takip eder. Roman, bilimin sınırları, ahlak ve insanın doğayı manipüle etme dürtüsü gibi temaları işler.

Fıtri eğilim, insanın yaratılışından gelen, doğuştan sahip olduğu yetenekler ve yatkınlıklar anlamına gelir. Bu eğilimler, insanı diğer canlılardan farklı kılan akıl ve irade gibi niteliklerle dengelenebilir.

Caravaggio'nun "Hasta Bacchus" tablosu, Roma mitolojisinde şarap tanrısı olan Bacchus'u hasta ve solgun bir şekilde tasvir eder. Eserin anlattıkları: - Otoportre: Caravaggio, bu tabloda kendini yansıtmıştır. - Hayatın geçiciliği: Tablodaki hem gür hem de solgun meyve tasvirleri, hayatın ve gençliğin geçiciliğini simgeler. - Dans ve müziğin koruyucusu: Bacchus, genellikle genç, coşkulu bir figür olarak tasvir edilir, ancak bu tabloda savunmasız ve hastalıkla gölgelenmiş bir tanrı olarak gösterilmiştir.

"Ben sadece iyi bir insan olmak istedim Muhittin" ifadesi, Takva adlı filmden bir alıntıdır. Bu cümle, filmin başkahramanı Muharrem'in, Allah'ın korkusu sayesinde düzene gireceğini düşünerek iyi bir insan olma çabasını ifade eder.

Rudolf Steiner'e göre insan, sadece fiziksel bir varlık değil, aynı zamanda ruhsal ve kozmik bir varlıktır. Steiner'in insan anlayışına göre, insanın gelişimi üç temel işlevsel sistem üzerinden gerçekleşir: 1. Motorik yetenekler (uzuvlar ve metabolizma). 2. Solunum ve dolaşım (ritmik sistem). 3. Sinir-duyu sistemi (başta bulunan beyin). Steiner, insanın bu üç sistemin birlikte etkin olması ve bir bütün oluşturması durumunda sağlıklı olduğunu savunur.