Din

Yirmibeşinci Söz, Risale-i Nur'dan bir risaledir ve Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın i'cazını konu alır. Ayrıca, Yirmibeşinci Söz'de şu konular da ele alınır: Kâinatın şehadeti. Allah'ın esması. Kur'an'ın meyveleri. Risalede, ilhad ve fen tarafından kusur olarak görülen noktaların aslında i'caz ve belagat kaynakları olduğu ilmî kaidelerle ispat edilir. Yirmibeşinci Söz, üç cüzden oluşur.

Buhârî, İstikrâz 2, "Kim, ödemek arzusu ile insanların malını alırsa, Allah (onun borcunu) ona bedel eda eder. Kim de telef etmek niyetiyle halkın malını alırsa Allah onu telefeder" hadisini ifade eder. Bu hadis, Buhârî'nin "İstikraz, Edâi'd-Duyûn,ıHacr, Teflîs Hakkında Kitâb" adlı eserinde yer alır. İstikrâz, ödünç bir şey istemek anlamına gelir.

Deist skolastik, "deist" ve "skolastik" kavramlarının birleşiminden oluşur. Deist: Tanrı'nın var olduğunu ancak herhangi bir din göndermediğini savunan görüştür. Skolastik: Orta Çağ'da yaygın olan, dini inancı akıl ve mantık ile güçlendirmeyi amaçlayan düşünce biçimidir. Deist skolastikler, deist bir bakış açısıyla, hakikati çözmüş ve net bir şekilde görmüş gibi konuşan, alternatif görüşleri küçümseyen ve argüman vermek yerine tespitlerini paylaşan düşünürlerdir.

"Maziden Kalan Anılar 1" ifadesinin ne anlattığına dair bilgi bulunamadı. Ancak, "Mazide Kalan Anılar" ifadesi, farklı bağlamlarda çeşitli anlamlar taşıyabilir. Kitap: Ali Rıza Soyaslan'ın "Mazide Kalan Anılar" adlı bir e-kitap bulunmaktadır. Film: 2008 yılında gösterime giren "Hayattan Korkma" filminde, bir adam ile görme engelli küçük bir çocuk arasında geçen ve yazarı derinden etkileyen bir diyalog yer alır. Video: "YouTube" platformunda "Mazide Kalan Anılar Ahmet Özdemir (Kör Ahmet) Anlatıyor Gülmekten Kırılacaksınız" başlıklı bir video bulunmaktadır.

Ölen birini toprağa vermenin önemli olmasının birkaç nedeni vardır: Gelenek ve dini inançlar: Ölü gömme törenleri, toplumların dinsel ve kültürel özelliklerine bağlı olarak büyük bir çeşitlilik gösterir ve bu törenler, ölünün gömülecek bedeniyle ilgilidir. Geride kalanlar için kabullenme: Cenaze töreni, ölünün bedenini ortadan kaldırarak geride kalanların durumu kabullenmesine ve normal hayatlarına dönmelerine yardımcı olur. Ruhun huzuru: Bazı inançlarda, ölünün toprağa verilmesi, öbür dünyada rahat etmesi ve azap çekmemesi için gereklidir.

Taş üzerine salavat yazılmasının anlamı, farklı şekillerde yorumlanabilir: Manevi güç. Kudretten gelen salavat. Bu uygulamanın İslam dininde doğrudan bir kaynağı olmadığı ve bazı alimler tarafından uygunsuz görüldüğü de belirtilmelidir.

Bekabillah, "Allah ile var olmak" anlamına gelen tasavvufi bir terimdir. Bekabillah mertebesi, dört makamdan oluşur: 1. Makamı Cem. 2. Hazretül Cem. 3. Cemül Cem. 4. Ahadiyet (yalnız Peygamber efendimize ait olduğu için telkin edilmez). Kul, bu mertebeye ulaştığında, Hakk’ın zatına bakan yüzüyle daimi fenada, tecelliye muhtaç ve acziyet içinde olur; halka bakan yüzüyle ise bekada, Hakk’ı halka Hakkça sunar ve halk-hak arasında berzah olur.

Adapazarı'nda meşhur olan bazı hocalar şunlardır: Cübbeli Ahmet Hoca. Şaban Hoca, Cevdet Hoca, Sürmeli Hoca, Asker Hafız. Ayrıca, Adapazarı'nda resim-iş öğretmenliği yapmış Hüsnü Gürsel de tanınmış bir isimdir. Adapazarı'nda meşhur olan diğer hocalar hakkında bilgi bulunamadı.

İstanbul'da ezanın ne zaman kurulduğuna dair bilgi bulunamadı. Ancak, Türkiye'de ezanın Türkçe okunması, 18 yıl süren bir uygulama olarak 1932-1950 yılları arasında gerçekleşmiştir. Türkçe ezan uygulaması: 30 Ocak 1932 tarihinde Fatih Camii'nde Hafız Rıfat tarafından ilk Türkçe ezan okunmuştur. 1950 yılında Arapça ezanın serbest bırakılmasıyla Türkçe ezan uygulaması sona ermiştir.

"Refika-i hayatına meşru dairesinde" ifadesi, Risale-i Nur'da geçen bir cümlede kullanılır ve şu şekilde açıklanabilir: Meşru daire: Yasal ve uygun, dini kurallara uygun olan anlamındadır. Refika-i hayat: Eş, hayat arkadaşı demektir. Dolayısıyla, "refika-i hayatına meşru dairesinde" ifadesi, eşler arasındaki ilişkinin yasal ve uygun bir şekilde, yani eşlerin şefkatine, iyi niteliklerine ve güzel ahlakına dayanarak samimi bir muhabbetle yürütülmesi anlamına gelir. Bu tür bir ilişkinin sonucu olarak, ahiret hayatında eşlerin birbirine olan muhabbetinin devam edeceği ve bu muhabbetin cennette ebedi bir refika-i hayat olarak karşılık bulacağı ifade edilir.

Türk hocalar, görev yaptıkları kuruma ve uzmanlık alanlarına göre çeşitli işler yaparlar. İşte bazı örnekler: Üniversitede görev yapan hocalar: Akademik araştırmalar yapar ve bu araştırmaları bilimsel dergilerde yayımlarlar. Kitap, makale ve diğer akademik yayınlar üretirler. Okullarda görev yapan hocalar: Belirli bir konuda (matematik, fen bilimleri, sosyal bilimler gibi) bilgi aktarımı yapar ve öğrencilerin öğrenme süreçlerine rehberlik ederler. Camilerde veya dini okullarda görev yapan hocalar: İslam dininin temel prensiplerini, Kuran-ı Kerim’i, hadisleri ve diğer dini metinleri öğretirler. Hutbe ve sohbetler vererek dini konularda rehberlik yaparlar. Namazları imamlık ederler. Ayrıca, bazı hocalar danışmanlık, sosyal etkinlikler ve projeler düzenleme gibi faaliyetlerde de bulunabilirler.

Nefsin tokluğu, nefsin arzu ve isteklerinin karşılanması anlamına gelir. İslam inancına göre, nefis doymak bilmeyen bir hırs ve iştaha sahiptir. Ayrıca, "nefis tokluğuna çalışmak" ifadesi, insanların büyük çoğunluğunun çalışma nedenini tanımlamak için kullanılır.

Ateşbaz-ı Veli'nin ateşe dokunabilmesinin nedeni, bir menkıbeye göre, Hz. Mevlana ile arasında geçen bir olaydır. Bir gün dergahın mutfağında yemek pişirmek için odun kalmamıştır.

Ali Kara'nın Mektubat 190. mektubu, İmam-ı Rabbani tarafından Mir Muhammed Numan'ın çocuklarından birine yazılmıştır ve şu konuları içermektedir: Zikre devama teşvik. Tarikat-ı Nakşibendiye'yi tercih. Zikir keyfiyeti. Şeyh görünüşleri. Rüyalara itimat. Şeriat hükümlerine uyum.

İslam inancına göre, cehennemde bazı hayvanlar azap hayvanı olarak bulunmaktadır. Bu hayvanlar arasında: Deveboynu kalınlığında yılanlar; Katır büyüklüğünde akrepler. Ayrıca, köpekler, maymunlar, domuzlar, karıncalar gibi hayvanlar da cehenneme girecek hayvanlar arasında sayılmaktadır. Bu konuda kesin bir bilgi olmadığını ve farklı görüşler bulunduğunu unutmamak gerekir.

"Azap Yolu" (Road to Perdition) filminin sonunda, Michael Sullivan (Tom Hanks), oğlu Michael Jr.'ı korumak için, kendisini yetiştiren ve onu vekil olarak gören suç patronu John Rooney'in tüm çete üyelerini öldürmek zorunda kalır. Daha sonra, Sullivan ve oğlu, cinayetlerden sorumlu olan suikastçı Harlen Maguire'den uzaklaşmak için "Azap" adlı kasabaya gelirler. Film, Michael'ın babasının korkusunun ölüm değil, onun izinden gitme ihtimali olduğunu fark etmesiyle sona erer.

Neml Suresi 62. ayet, Allah'ın kullarına olan rahmetini ve kudretini vurgulayarak, O'nun dışında başka bir ilahın olmadığını ifade eder. Ayetin anlamı şu şekildedir: > "Onlar mı hayırlı yoksa kendine yalvardığı zaman darda kalmış olanın imdadına yetişip başındaki sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün halefleri ve hâkimleri yapan mı? Allah ile beraber başka bir ilâh daha olur mu hiç? Ne de az düşünüp ders alıyorsunuz!". Bu ayet, müminlere gelecekte İslam'ın hakimiyetinin gerçekleşeceğine dair bir müjde de içerir.

Mâide Suresi 5/8. ayet, müminlere adaletle şahitlik yapmalarını ve bir topluluğa duydukları kin nedeniyle adaletsiz davranmaktan kaçınmalarını emreder. Ayetin tam çevirisi şu şekildedir: > "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz öfke, sakın sizi adaletsiz davranmaya sevk etmesin! Adaletli olun; takvaya en uygunu, en yakışanı budur. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır".

Diamond Tema'nın "Agnostisizm ve İlahi Tragedya" kitabı, agnostisizm, din, bilim ve felsefe arasındaki ilişkiler ve Tanrı'nın varlığı ile ilgili soruları ele alıyor. Kitapta işlenen bazı konular: Agnostisizm: Yazar, agnostisizmin hem ateizmi hem de teizmi yetersiz bulmasının nedenlerini açıklıyor. Filozofların argümanları: Antik Çağ'dan günümüze kadar çeşitli filozofların ürettiği skeptik argümanlar inceleniyor. Kötülük problemi: Tanrı'nın varlığı durumunda dünyada kötülüğün neden var olduğu tartışılıyor. Tanrı'nın doğası: Tanrı'nın neye benzediği ve var olduğunu ya da olmadığını kanıtlamanın mümkün olup olmadığı sorgulanıyor. Kitap, bu konuları sade bir dil ve retorik kullanarak ele alıyor, ancak sınıfsal analiz veya ekonomik yapı incelemelerine yer vermiyor.

"Bekleyin, şüphesiz biz de bekliyoruz" ifadesi, Hz. Peygamber'in münafıklara söylediği bir sözdür. Bu sözün geçtiği ayetler şu şekildedir: Tevbe Suresi 9/52: > "De ki: 'Bizim hakkımızda bekleyip gözlediğiniz, iki güzel şeyden, yani zaferden veya şehid olmaktan başka bir şey midir? Biz ise Allah’ın, ya kendi tarafından veya bizim ellerimizle sizi azaba uğratmasını bekliyoruz. Bekleyin bakalım, biz de bekliyoruz!'" Enam Suresi 6/158: > "Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı işaretlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin işaretlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: 'Bekleyin, biz de şüphesiz beklemekteyiz.'"