Biyokimya

Evet, vitamin sentezi dehidrasyona örnektir. Dehidrasyon, basit moleküllerin birleşirken su açığa çıkarmasına denir.

Tuz stresi bitkilerde çeşitli fizyolojik ve biyokimyasal değişikliklere neden olur: Fizyolojik değişiklikler: Turgor kaybı ve stoma iletkenliği ile fotosentez hızında azalma. Besin dengesizliği ve biyokütlenin azalması. Hücre ölümü ve köklerde, tomurcuklarda, yaprak kenarlarında sarı lekeler (nekroz) oluşumu. Biyokimyasal değişiklikler: Reaktif oksijen türlerinin (ROT) artışı ve oksidatif stres. Enzim aktivitesinin azalması ve protein sentezinin gerilemesi. Membran geçirgenliğinin azalması. Kloroplast ve diğer hücresel yapıların zarar görmesi. Bitkiler, bu olumsuz etkilerle baş edebilmek için tuz alımı ve iyon taşınmasının kontrolü, osmolit ve antioksidan sentezi gibi çeşitli savunma mekanizmaları geliştirir.

Pürin, DNA ve RNA gibi genetik materyallerin temel yapı taşlarından biri olan nükleotidlerin içinde bulunan bir bileşiktir. Pürinin bazı işlevleri: Hücrelerin enerji üretimi; Genetik bilgi aktarımı; Metabolik süreçlerin düzenlenmesi. Pürin, vücutta doğal olarak üretilir ve ayrıca besinlerle alınır. Aşırı pürin alımı veya bozulmuş pürin metabolizması, gut hastalığı ve böbrek taşı gibi sağlık sorunlarına yol açabilir.

ADH (Antidiüretik Hormon) ve adrenalin (epinefrin) aynı değildir. ADH, hipotalamus tarafından üretilen ve hipofiz bezinin arka lobundan salgılanan bir hormondur. Temel işlevi, vücutta su dengesini sağlamak ve kan basıncını düzenlemektir. Adrenalin ise, böbrek üstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur. Görevi, organizmayı acil harekete hazırlamak ve stresle başa çıkmasına yardımcı olmaktır. Bu nedenle, ADH ve adrenalin farklı hormonlardır ve farklı işlevlere sahiptirler.

Şartlı (durumsal) esansiyel amino asitler, yalnızca hastalık, hamilelik, bebeklik veya travma gibi belirli koşullar altında esansiyel olarak kabul edilen amino asitlerdir. Şartlı esansiyel amino asitler şunlardır: arjinin; sistein; glisin; glutamin; prolin; tirozin; asparagin; serin.

Bohr etkisi, hemoglobinin oksijen bağlama yeteneğinin, ortamdaki asitlik (pH) ve karbondioksit konsantrasyonuyla ters orantılı olduğunu belirten bir fenomendir. Bohr etkisinin bazı özellikleri: Fizyolojik rolü: Kan yoluyla oksijen taşınmasının verimliliğini artırır. Mekanizma: Karbondioksit artışı, kan pH'ını düşürerek hemoglobinin oksijen salmasına neden olur. Özel durumlar: Örneğin, karbon monoksit hemoglobine bağlandığında, Bohr etkisi tersine döner. Klinik önemi: Özellikle kaslar gibi metabolik aktivitenin yüksek olduğu dokularda oksijen tedarikini optimize eder. Bohr etkisi, 1904 yılında Danimarkalı fizyolog Christian Bohr tarafından keşfedilmiştir.

Dört çeşit monomer: 1. Doğal monomerler: basit şekerler; amino asitler; yağ asitleri; nükleotidler. 2. Sentetik monomerler: tetrafloroetilen (teflon oluşturan); vinil klorür (PVC oluşturan); stiren (polistiren oluşturan); epoksit monomerleri (epoksi oluşturan). 3. Doğrusal monomerler: etilen oksit; etilen glikol. 4. Halkasal monomerler: izopren.

Aromatizasyon, aromatik olmayan bir bileşiğin aromatik bir bileşik haline dönüştürülmesi işlemidir. Aromatizasyonun bazı kullanım alanları: Parfümeri: Hoş kokular elde etmek için kullanılır. Lezzet kimyası: Yiyecek ve içeceklerin lezzetini artırmak için kullanılır. Farmasötikler: Terapötik etkisi olan ilaçlar oluşturmak için kullanılır. Ayrıca, kavrulmuş kahveye yapay aromalar ekleme veya kahve işleme sırasında mikroorganizmalar kullanarak yeni aromalar oluşturma süreci de aromatizasyon olarak adlandırılır.

2025 yılı TUS sınavında Biyokimya dersinden 18 soru sorulmaktadır.

Biyokimyasal trisomy 21 değeri yüksekliği ile ilgili bilgi bulunamadı. Ancak, trisomy 21 (Down sendromu) ile ilgili bazı biyokimyasal belirteçler şunlardır: PAPP-A seviyesi. Alfa fetoprotein (AFP). Trisomy 21 teşhisi ve biyokimyasal değerler ile ilgili doğru bilgi için bir sağlık uzmanına danışılması önerilir.

Evet, adenin ve guanin pürindir. Pürinler, çift halkalı iskelete sahip organik bazlardır.

Peroksizomal zarda bulunan başlıca enzimler şunlardır: Katalaz. Oksidaz. Ayrıca, peroksizomlar, yağ asitlerini okside eden enzimler ve plazmalojenlerin biyosentezi için gerekli enzimler de içerir. Peroksizom proteinleri, nükleusta kodlanır ve seçici bir şekilde sitozolden peroksizomlara aktarılır.

9. sınıf düzeyinde sürati etkileyen bazı faktörler: Kas fibril türü. Kasın biyokimyasal yapısı. Sinir ileti hızı. Kasların esnekliği ve gevşeme özelliği. Isınma durumu. Yorgunluk. Antropometrik özellikler. Psikolojik faktörler. Antrenman faktörleri. Dış faktörler.

Tıpta "mole" terimi farklı anlamlara gelebilir: Dermatoloji alanında: Derideki pigmentli bir lekeyi ifade eder. Jinekoloji alanında: Uterusta kısmen gelişmiş ürünlerin oluşturduğu bir kütleyi tanımlar. Biyokimya alanında: Bir maddenin moleküler ağırlığını belirtir.

Perilipin, adipositlerde (yağ depolama hücreleri) lipit damlacıklarını kaplayan bir proteindir ve yağ depolamanın düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Başlıca işlevleri: Hormona duyarlı lipaz (HSL) ve adipoz trigliserit lipaz (ATGL) gibi lipazların lipit damlacıklarıyla etkileşimini önleyerek trigliseritlerin parçalanmasına karşı koruyucu bir tabaka oluşturur. Enerji açığı durumunda, β-adrenerjik reseptörlerin aktivasyonunu takiben protein kinaz A (PKA) tarafından hiperfosforile edilerek konformasyonel değişime uğrar. Perilipin eksikliği, lipodistrofik sendromlara yol açarak trigliseritlerin adipositlerde optimal birikimini engeller ve bu durum, karaciğerde lipid birikimine, insülin direncine ve hipertrigliseridemiye neden olabilir.

Evet, DNA ve RNA polimerdir. Nükleik asitler, "nükleotit" adı verilen yapı birimlerinin bir zincire benzer şekilde uç uca eklenmesiyle oluşan polimerlerdir.

Amino asit ve tRNA, aminoaçil-tRNA sentetaz enzimi tarafından bağlanır. Bu süreç iki adımda gerçekleşir: 1. Amino asit aktivasyonu. 2. tRNA ile birleşme. Bu süreçte, amino asidin karboksil grubu ile tRNA'nın serbest 3'-CCA (adenilik asit) terminusu arasında bir ester bağı kurulur. Her amino asit için en az bir tane olmak üzere, farklı aminoaçil-tRNA sentetaz enzimleri bulunur.

Laktonlar, yapılarında çok sayıda hidroksil grubu bulunan karbonhidratların hidrolizi sonucunda veya hidroksi karboksilik asitlerin iç esterleşmesi yoluyla elde edilir. Bazı üretim yöntemleri: Glikozdan üretim: Glikoz, glikoz oksidaz enzimi yardımıyla, süt ürünlerinin doğrudan kullanılan ve önemli bir gıda asitlendiricisi olan glukono-8-laktona dönüştürülebilir. Mikroorganizmalar aracılığıyla üretim: Keto asitler, mikroorganizmalar tarafından karşılık gelen laktonlara dönüştürülebilir. Kimyasal sentez: Ester sentezinde kullanılan yöntemlerin çoğu, lakton üretiminde de uygulanabilir. Ayrıca, γ-laktonlar 4-hidroksi asitlerin kendiliğinden halkalaşmasıyla da elde edilebilir.

''Darwin'in Kara Kutusu: Evrim Teorisine Karşı Biyokimyasal Zafer'' kitabı, Amerikalı biyokimyacı Michael J. Behe tarafından kaleme alınmıştır. Kitap, evrim teorisine karşı geliştirilen Akıllı Tasarım hareketini başlatmasıyla bilinmektedir. Kitapta, moleküler biyolojinin, bir fare kapanının, kanın pıhtılaşmasının ve Rude Goldberg makinesinin birbirleriyle olan bağlantısı, ''İndirgenemez Karmaşıklık'' teorisi üzerinden açıklanmaktadır. Behe, Darwinci mekanizmaların canlılığın gelişiminde çok az bir rol oynadığını ve amaçlı bir tasarımın bundaki esas itici gücü teşkil ettiğini savunmaktadır. Kitap, National Review dergisi tarafından hazırlanan 20. yüzyılın en iyi 100 kitabı listesinde yer almıştır.

Hayır, D vitamini ug/L ile ng/ml aynı değildir. D vitamini, kandaki 25-hidroksi D vitamini konsantrasyonu ile ölçülür ve bu, litre başına nanomol (nmol/L) veya mililitre başına nanogram (ng/mL) cinsinden ifade edilir. 1 nmol/L, 0,4 ng/mL'ye eşittir.