Allah

Deyyan, Arapça bir kelime olup "herkesin hesabını ve hakkını en iyi bilen ve veren" anlamına gelir. Bu terim, Allah için kullanılır ve "Hâk Teâla", "Kahhar", "Hâsib", "Hâkim", "Kadir", "Râi" ve "Cenâb-ı Hak" gibi isimlerle anılır.

Sâni-i Hakiki, "her şeyin gerçek anlamda sanatkârı ve yaratıcısı olan Allah" anlamına gelir. Osmanlıca "sani" kelimesi, "yapıcı, sanatçı, usta" anlamlarına gelir ve genellikle Allah'ın sıfatlarından biri olarak kullanılır.

13. Lema 13 işaret, "On Üçüncü Lem'a" olarak bilinen ve "Hikmetül İztiaze Risalesi" olarak da adlandırılan risalede yer alan 13 adet anahtarı ifade eder. Bu risale, 1933-1934 yıllarında Barla'da telif edilmiştir. On Üçüncü İşaret üç noktadır: 1. Birinci Nokta: Şeytanın, iman hakikatlerinin büyüklüğü nedeniyle insanları aldatması. 2. İkinci Nokta: Bir sarayın yüzer kapalı kapısından birinin açılmasıyla diğer kapıların da açılması örneği ile iman hakikatlerinin bir bütün olduğu ve birinin kapalı kalması ile diğerlerinin geçersiz olmayacağı. 3. Üçüncü Nokta: Şeytanın, ispat edici delilleri göz ardı ettirerek insanları kandırması.

Rahim sıfatını çağrıştıran bazı kavramlar şunlardır: Rahmet ve merhamet. Bağışlama ve affetme. Şefkat ve lütuf. Akrabalık ve sevgi bağı. Bu kavramlar, Allah'ın "Rahim" sıfatının niteliklerini ve etkilerini ifade eder.

"Küfür ve dalalet dışında her hal" ifadesi, her türlü durum ve olay anlamına gelir. Bu ifade, "Küfür ve dalaletten başka her türlü hâl için Allah’a hamd olsun" şeklinde bir söz içinde geçer: > "Yurarıda geçen hadis-i şerifin meali: 'Küfür ve dalaletten başka her türlü hâl için Allah’a hamd olsun' (Tirmizî, Deavât: 45; İbni Mâce, Mukaddime: 23)" Ayrıca, bu söz Risale-i Nur'da da yer alır. "Küfür ve dalalet" ifadesi, iman ve inançsızlık durumlarını ifade ederken; "her hal" ifadesi, dünya ve ahiret, maddi ve manevi her türlü durumu kapsar.

Refîk-i a'lâ'ya kavuşmak, "yüce dosta kavuşmak" anlamına gelir. Bu ifade, farklı bağlamlarda kullanılabilir: Allah Teâlâ'yı kastetmek. Peygamberler, evliyâ, şehidler ve sâlih kimselerin bulunduğu makam. Ayrıca, "refîk" kelimesi hem tekil hem çoğul olarak kullanılarak "dost, arkadaş" veya "dostlar, arkadaşlar" anlamlarına da gelir.

Hüve'l-baki ifadesi, "baki olan sadece O'dur" anlamına gelir ve Allah'ın bir sıfatı veya ismi olarak kullanılır. Bu ifade, genellikle mezar taşlarında kullanılarak, ölümün kaçınılmazlığını ve insanın faniliğini hatırlatır.

İllet, varlık ve yokluğuna göre iki ana kategoriye ayrılır: 1. Varlığı Hükmün Varlığına, Yokluğu ise Hükmün Yokluğuna İşaret Eden İllet: Bu tür illet, hükmün konulmasında açık bir uygunluk gösterir ve varlığı durumunda hüküm de var olur, yokluğu durumunda ise hüküm de yok olur. 2. Varlığı Hükmün Varlığına, Yokluğu ise Hükmün Yokluğuna İşaret Etmeyen İllet: Bu tür illet, hükmün konulmasında aklen kavranabilecek bir uygunluk göstermez ve varlığı veya yokluğu hükmün varlığını etkilemez. Ayrıca, tam illet ve eksik illet olarak da bir ayrım yapılabilir. Tam illet, bir şeyin varlığı için gereken tüm unsurları içerirken, eksik illet bir şeyin varlığını kısmen oluşturan nedenlerdir.

Er-Reşid ismi, "doğru yolu gösteren" veya "irşad eden" anlamına gelir. Bu isim, Allah'ın bütün işleri isabetli olan ve her şeyi ezelî takdirine göre yürüten, bir nizam ve hikmet üzere sonuna ulaştıran olduğunu ifade eder.

İkinci Şuâ, Said Nursî tarafından Eskişehir Hapishanesi'nde, arkadaşlarının tahliyesinden sonra yalnız kaldığı bir dönemde, sıkıntılı ve rahatsız bir zamanda yazılmıştır. Bu risalenin yazılma amacı, iman ve tevhid noktasında kuvvetli ve önemli bir hakikat olan "اَللهُ اَحَدٌ" (Allah birdir) ism-i a'zamına dair yedinci nükteyi açıklamaktır. Ayrıca, bu eserde tevhidin üç küllî meyvesi ve bu meyvelerin önemi de ele alınmaktadır.

Zikir kelimesi, anmak, hatırlamak, yâd etmek anlamlarına gelir. Tasavvufi bağlamda ise zikir, Allah'ı güzel isim ve sıfatlarıyla anmak, hamdetmek, tesbih edip yüceltmek, Kur'an'ı okumak ve O'na dua etmek anlamına gelir.

Her şeyi en iyi bilen varlık, Allah'tır.

Sem'i ve basar terimleri, İslam inancında Allah'ın sıfatlarını ifade eder: - Sem'i: Allah'ın her şeyi işitmesi, işitme sıfatına sahip olması demektir. - Basar: Allah'ın her şeyi görmesi, görme gücüne sahip olması demektir.

El-Vâsi ismi, Allah'ın 99 isminden biridir ve "geniş, sınırsız, kapsayıcı" anlamlarına gelir.

"Kaf-nun fabrikası" ifadesi, Kur'an'da geçen ve "Allah 'Ol!' der ve olur" anlamına gelen bir ifadedir.

"Cin Suresi 16. ayet"te geçen "cin su hadanl" ifadesi, insanların ve cinlerin Allah'ın yolunda dosdoğru yürümeleri durumunda bol yağmur ve rızıkla ödüllendirileceklerini anlatır. Bu ayet, aynı zamanda imtihan ve azap temalarını da içerir; kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Allah onu gitgide artan çetin bir azaba sokar.

Allah'ın 98. ismi olarak belirtilen isim "Er-Reşîd"dir.

Hak (Allah), Âdem'i var etti çünkü: 1. Kâinatın varlığını bilmek ve ibâdet etmek için. 2. Yaratma sıfatındaki azameti göstermek için. 3. Esmâ-i ilâhiyenin tecellîsini daha üstün bir seviyede göstermek için. 4. Yeryüzünü îmâr etmek için.

"Biz" ifadesi Kuran'da farklı anlamlar taşır: 1. Allah'ın Azameti: "Biz" ifadesi, Allah'ın azametini ifade etmek için kullanılabilir; bu, O'nun yüceliğini ve büyüklüğünü vurgulamak amacıyla tercih edilir. 2. Aracı Kullanımı: Allah'ın bazı işleri aracılar vasıtasıyla yaptığını belirtmek için "Biz" ifadesi kullanılabilir; bu, kainattaki prensipler, melekler veya diğer güçler aracılığıyla gerçekleşen olayları anlatır. 3. Genel Kullanım: Bağlam içerisinde Allah'ın özne olarak doğrudan geçmediği, ancak anlaşıldığı ayetlerde kullanılır. "O" ifadesi ise genellikle Allah'ın Peygamber aracılığıyla insanlara aktardığı bilgileri içerir.