TürkŞiiri

Ahmet Haşim'in melankolik olmasının birkaç nedeni vardır: Annesinin ölümü: Haşim, henüz sekiz yaşındayken annesini kaybetmiş ve bu durum onda derin bir yara bırakmıştır. Çirkinlik kompleksi: Haşim, dış görünüşünü beğenmiyor ve kendisinden utanıyordu. Varoluş sancıları: Haşim, benliği ile bir bütün olmadığını düşünüyor ve varoluşsal sancılar çekiyordu. Ayrıca, Haşim'in şiirlerinde melankoli, kayıp ve ölümle bağlantılı olarak, güzelliğin ve alegorinin bir unsuru olarak da yer alır.

Bayrak şiirinin en güzel kıtası konusunda kesin bir görüş yoktur, ancak bazı beğenilen kıtalar şunlardır: 1. Arif Nihat Asya'nın "Bayrak" şiirinden bir kıta: "Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, Işık ışık, dalga dalga bayrağım! Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım". 2. Mehmet Akif Ersoy'un "İstiklal Marşı"ndan bir kıta: "Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimin al bayrağı!".

"Karacaoğlan derki" ifadesi, Karacaoğlan'ın şiirlerinde kullandığı bir söyleyiştir. Karacaoğlan, şiirlerinde içten, gerçekçi ve özgün bir dil kullanarak aşk, doğa, ayrılık, gurbet ve sıla özlemi gibi konuları işler.

Cumhuriyet dönemi şiirinde hece vezninin en iyi temsilcisi olarak Faruk Nafiz Çamlıbel kabul edilir.

Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Haydi Abbas" şiiri, şairin geçmişe duyduğu özlemi ve kaybolan gençlik yıllarına geri dönme arzusunu anlatır. Şiirde geçen "akşam olsun diyordun" ifadesi, şairin bir an önce akşam olmasını ve içmeye başlamayı istediğini belirtir. Şiirin diğer temaları arasında doğa imgeleri (ağaç, havuz, ay) ve mistik unsurlar (sihirli seccade ile zaman ve mekanda yolculuk) da yer alır.

Mehmet Akif Ersoy'un "Safahat" adlı yedi kitaplık eseri, şairin toplumsal sorunları, dini ve milli duyguları işlediği şiirlerini bir araya getirir. Kitapta yer alan yedi bölümün konuları şu şekildedir: 1. Safahat: Akif'in hem hacim hem de manzume sayısı bakımından en büyük eseridir. 2. Süleymaniye Kürsüsünde: İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu ve bunun sebeplerini anlatır. 3. Hakkın Sesleri: Yanlış tevekkül anlayışına, tembelliğe ve cehalete karşı bir duruş sergiler. 4. Fatih Kürsüsünde: Yanlış tevekkül ve kaderci anlayışın yol açtığı geriliği işler. 5. Hatıralar: Doğu-Batı karşılaştırmasının yoğun olarak yapıldığı bir bölümdür. 6. Asım: Çanakkale Savaşı'nda hayatını kaybeden şehitler için yazılan "Çanakkale Şehitlerine" şiiri de dahil olmak üzere, manzum bir hikayeyi konu edinir. 7. Gölgeler: Kurtuluş Savaşı yıllarını ve Mısır'da geçen günleri anlatır.

Bâbür, aruzu hem teorik hem de pratik anlamda kullanmıştır. Teorik olarak, Bâbür, aruz konusunda bir risâle kaleme almış ve bu eserde aruzun her bahri ve meselesi hakkında örnekler vermiştir. Pratik olarak, Bâbür'ün şiirlerinde aruz ve vezin kullanımı dikkat çeker.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında şiirde hece ölçüsü yaygın olarak kullanılmıştır. Ancak, aruz ölçüsü de bazı şairler tarafından kullanılmaya devam edilmiştir.

Emir Sultan, özellikle Bursalı Ahmed Paşa'nın yazdığı terciibend ile meşhurdur. Bu şiirin bir beyti şu şekildedir: "Ey âlem-i velâyete sultân olan Emîr / Vey mülk-i Rûm’a rahmet-i rahmân olan Emîr". Ayrıca, Emir Sultan'a atfedilen ve Yûnus Emre'nin şiirleriyle karıştırılan Yûnus adlı bir şairin manzumeleri de bulunmaktadır.

Yunus Emre, halk şairi olarak kabul edilir çünkü: 1. Halkın Anlayacağı Dil Kullanımı: Şiirlerinde sade, akıcı ve halkın anlayacağı bir dil kullanmıştır. 2. Toplumsal ve Kültürel Yansımalar: Eserlerinde yaşadığı dönemin düşünce biçimini ve toplum kültürünü yansıtmıştır. 3. Hoşgörü ve İnsan Sevgisi: İnsan sevgisi, hoşgörü ve birlik inancını işlemesi, halk tarafından benimsenmesini sağlamıştır. 4. Geniş Kitlelere Etkisi: Hem halk şiirini hem de divan şiirini etkileyerek geniş bir kitleye hitap etmiştir.

Edip Cansever'e "İkinci Yenici" denmesinin nedeni, 1950'li yıllarda ortaya çıkan ve Garip akımına tepki olarak doğan İkinci Yeni şiir hareketine öncülük etmesidir. Bu hareket, Türk şiirine yeni bir soluk getirerek şiirde farklı imgeler ve söyleyişler kullanmayı amaçlamıştır.

"Ya Evde Yoksan" şiirinin hikayesi, Samsunlu şair Cemal Safi tarafından şöyle anlatılmıştır: Yağmurlu bir gündü. Akşam namazından sonra pencereden dışarıya bakarken, üstü başı perişan, sırılsıklam olmuş bir adam gördü. Bu olay Safi'yi çok etkiledi ve hemen bir karton üzerine "Ya Evde Yoksan" şiirini yazdı. Şiir, Orhan Gencebay tarafından bestelendi ve 1989 yılında çıkan aynı adlı albümde yer aldı.

Mehmet Akif Ersoy'un kompozisyonları, genellikle milli duygu, sosyal adalet ve ahlakî değerler üzerine kuruludur. İşte bazı kompozisyon konuları ve örnekleri: 1. "Milletin Sesi" Olarak Mehmet Akif Ersoy: Akif, Türk milletinin kültürel ve toplumsal sorunlarına ışık tutan eserler yazmıştır. 2. Asım'ın Nesli: Akif'in ideal insan tipini işlediği "Asım" karakteri, vatanseverliği ve çalışkanlığı simgeler. Bu tema, gençlerin eğitim ve ahlak sahibi bireyler olarak yetiştirilmesi gerektiğini vurgular. 3. Sosyal Meselelere Duyarlılık: Akif, eserlerinde savaşın yıkıcı etkileri, eğitim, adalet ve toplumsal adaletsizlik gibi sosyal sorunlara dikkat çekmiştir.

Ziya Gökalp, Atatürk'e doğrudan seslendiği şiir "İstid'â" adlı eserdir.

Kansu Gavri'nin Türkçe şiirleri, "Mecâlisü’s-Sultan el-Gavrî" adlı eserde toplanmıştır.

Burdur halk şiirinin özellikleri şunlardır: 1. Anonimlik: Halk şiirinin şairleri genellikle bilinmez ve şiirler halk arasında nesilden nesile aktarılır. 2. Sözlü Gelenek: Şiirler, sözlü gelenekle gelişir ve genellikle ezberden söylenir. 3. Hece Ölçüsü: Şiirler, hece ölçüsüyle yazılır ve 7’li, 8’li ve 11’li kalıplar tercih edilir. 4. Dörtlük Yapısı: Şiirler, çoğunlukla dörtlükler halinde düzenlenir. 5. Temalar: Aşk, doğa, kahramanlık, ayrılık, ölüm ve toplumsal konular gibi evrensel temalar işlenir. 6. Müzikalite: Şiirler, belirli bir ezgiyle ve bağlama kullanılarak söylenir. 7. Yerel Unsurlar: Yerel sözcükler, deyimler ve atasözleri kullanılabilir.

İşte bazı en güzel uzun aşk şiirleri: 1. "Hoş Geldin Kadınım" - Nazım Hikmet: > Hoş geldin kadınım benim, > Hoş geldin, yorulmuşsundur; > Nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını, > Ne gül suyum, ne gümüş leğenim var, > Susamışsındır; buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim, > Acıkmışsındır; beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam, > Memleket gibi yoksuldur odam. 2. "Sessiz Gemi" - Yahya Kemal Beyatlı: > Artık demir alma günü gelmişse zamandan, > Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan. > Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; > Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. 3. "Seni Günlere Böldüm" - Edip Cansever: > Kalbim kırgın, kalbim kızgın, > Kalbim sana çok dargın, > Yine de seni seviyorum, > Yine de seni bekliyorum. 4. "Ben Sana Mecburum" - Attila İlhan: > Ben sana mecburum bilemezsin, > Adını mıh gibi aklımda tutuyorum, > Büyüdükçe büyüyor gözlerin, > Ben sana mecburum bilemezsin, > İçimi seninle ısıtıyorum.

Modern Türk şiirinin ilk kitabı, Namık Kemal ve Ziya Paşa tarafından Tanzimat Dönemi'nde yazılan "Namık Kemal'in 'Vatan Marşı' ve Ziya Paşa'nın şiirleri" olarak kabul edilir.

"Kara Haber" şiiri, iki farklı yazar tarafından farklı bağlamlarda yazılmıştır: 1. Abdurrahim Karakoç'un "Kara Haber" şiiri, "Vur Emri" adlı eserde yer alır ve şu temaları işler: Ellerin yurdunda çiçeklerin açarken, kendi topraklarında karın yağması ve bu durumun yarattığı zorluk. 2. Nazım Hikmet'in "Kara Haber" şiiri, 1939 Erzincan depremini konu alır ve deprem nedeniyle yaşanan acıları anlatır.

"Zülf-ü Kaküllerin Amber Misali" ifadesi, klasik Türk şiirinde sıkça kullanılan bir benzetmedir. Hikaye olarak ise, bu ifadenin yer aldığı şiirin yazarı Aşık Sıdkı'nın, Hz. Muhammed için yazdığı ve "insanı sessizleştiren" bir eser olduğu belirtilmektedir.