ToplumsalCinsiyet

"Dağları Deldim" şarkısının toplumsal cinsiyet perspektifinden popüler müzikte metin analizi, Mümtaz Hakan Sakar tarafından yapılan bir çalışmada ele alınmıştır. Bu analizde, şarkının geleneksel müzikolojik analiz yöntemi kullanılarak, popüler müziğin içsel parametreleri de dikkate alınarak incelenmesi önerilmektedir. Ana bulgular şunlardır: - Özlem Tekin'in müziği, kadınlar ve erkekler için farklı anlamlar taşır ve kitle yayılımlıdır. - Şarkının sözlerinde geçen "dağlar" ve "çöller", toplumsal cinsiyet düzeninin ve bu düzen içerisindeki kadınların yaşadığı güçlüklerin metaforik anlatımıdır. - "Tek başıma" ve "kız başıma" sözleri, bu zorlukların kadınlar için olduğunu gösterir. - "Bir tek ben" ve "erleri yendim" ifadeleri, kahramanın kendine olan güvenini, uzlaşmaların dışında kalan kimliğini ve erkek-üstün topluma karşı direnişini ortaya koyar. Bu analiz, Gramsci'nin hegemonya kavramı çerçevesinde, şarkının toplumsal cinsiyet kodlarının yansıması ve izlerkitlenin metni nasıl anlamlandırdığı üzerine de odaklanmaktadır.

Toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında bilgi edinmek için aşağıdaki kitaplar önerilir: 1. "Kurtlarla Koşan Kadınlar" - Clarissa P. Estes. 2. "Kadın Beyni" - Louann Brizendine. 3. "Kendine Ait Bir Oda" - Virginia Woolf. 4. "İkinci Cins" - Simone de Beauvoir. 5. "Toplumsal Cinsiyet ve İktidar" - R. W. Connell.

FemTürkiye ifadesi, iki farklı bağlamda değerlendirilebilir: 1. Türkiye'de Feminizm: Türkiye'de feminizm, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın hakları ve kadınların sosyal, siyasi ve ekonomik alanlarda güçlendirilmesi gibi konuları ele alan bir harekettir. 2. Fem Şirketi: Foursquare bağlantılarında yer alan bilgilere göre, Fem adında bir şirket eğitim sektöründe faaliyet göstermektedir.

Kadınların istihdam piyasasına girişi ve iş gücünün içinde yer alması, Sanayi Devrimi ile birlikte önemli bir dönüm noktası yaşamıştır. Ancak, kadınların iş gücünde ikinci planda kalmaları, toplumsal cinsiyet rolleri ve cinsiyete dayalı ayrımcılık gibi faktörler nedeniyle devam etmiştir. Son yıllarda, kadınların iş gücüne katılımını artırmak için çeşitli politikalar ve farkındalık çalışmaları yürütülmektedir. Bu çabalar, kadınların ekonomik ve toplumsal kalkınmaya daha fazla katkıda bulunmalarını sağlamayı amaçlamaktadır.

Bir kadının daha iyi yemek yapmasının, toplumsal cinsiyet stereotipleri ve cinsiyetçilik gibi felsefi görüşler içerisinde yer aldığı söylenebilir. Bu tür inançlar, kadınların ve erkeklerin doğuştan gelen özellikleri hakkında genellemeler yaparak belirli rolleri ve davranışları cinsiyete atfeder.

Kadının sağlık hakkı ve Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) Avrupa'da kadın sağlığının iyileştirilmesine yönelik çalışmaları şu şekilde özetlenebilir: 1. Kadının Sağlık Hakkı: Kadının sağlık hakkı, insan hakları içinde değerlendirilir ve sağlık bilgisine erişim, yeterli beslenme ve sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkını kapsar. 2. DSÖ'nün Avrupa'da Kadın Sağlığını İyileştirme Hedefleri: DSÖ, Avrupa Bölgesi için 2001 yılında Avrupa Kadın Sağlığı Stratejik Eylem Planı'nı hazırlamıştır. Bu plan, aşağıdaki hedefleri içermektedir: - Sağlıkta Dayanışma: 2020 yılı itibariyle sağlık statüsü açısından ülkeler arasındaki yoksulluk temelli farklılıkların azaltılması. - Sağlıkta Hakkaniyet: Dezavantajlı grupların sağlığının iyileştirilmesi yoluyla farklı sosyo-ekonomik gruplar arasındaki sağlık uçurumunun azaltılması. - Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Kadın sağlığının yaşamın her dönemini kapsayacak biçimde ele alınması ve toplumsal cinsiyet bakış açısının sağlık politikalarına entegre edilmesi. - Özel Politika Alanları: Çocuk bakımı, yaşlı ve engelli aile üyelerini de kapsayan sağlık bakım olanaklarının hükümet programlarına dahil edilmesi. Bu çalışmalar, kadın sağlığını etkileyen toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı ve sosyo-ekonomik koşulları dikkate almayı amaçlamaktadır.

Yaygın eğitim ve toplumsal cinsiyet kavramları şu şekilde tanımlanabilir: 1. Yaygın Eğitim: Örgün eğitimin dışında kalan, hayat boyu öğrenme süreçlerini kapsayan eğitim türüdür. 2. Toplumsal Cinsiyet: Kadınlar ve erkekler arasındaki sosyal ve kültürel farklılıklara dayanan rolleri, sorumlulukları ve tutumları ifade eder. Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği, hem yaygın hem de örgün eğitimde, kadınlara ve erkeklere eşit fırsatların sunulması ve cinsiyet kalıpyargılarının ortadan kaldırılması anlamına gelir.

Prof. Dr. Feride Acar, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Ayrıca, uluslararası kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanında bağımsız uzman olarak ya da Türkiye'yi temsilen küresel ve bölgesel etkinliklerde yer almaktadır. Öne çıkan bazı görevleri: - Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Komitesi üyeliği ve başkanlığı. - İstanbul Sözleşmesi'nin izleme organı olan GREVIO'nun başkanlığı.

A Girl from Mogadishu filmi, Ifrah Ahmed'in gerçek yaşam öyküsüne dayanan, kısmen kurgusal bir hikayedir. Film, Ifrah'ın savaştaki Somali'de bir mülteci kampında geçen çocukluk döneminden, İrlanda'ya kaçışı ve burada sığınma hakkı kazanmasına, ardından kadın sünnetine (FGM) karşı uluslararası bir aktivist olarak ortaya çıkışına kadar olan süreci anlatır. Ifrah, İrlanda'ya bir genç olarak kaçak yollarla getirilmiş ve mülteci statüsü başvurusu sırasında yaşadığı travmatik kadın sünneti deneyimlerini anlattıktan sonra yeniden travmatize olmuş ve hayatını bu uygulamanın ortadan kaldırılmasına adamaya yemin etmiştir. Film, tanıklığın gücünü kutlar; kadınlar ayağa kalkıp seslerini duyurduğunda, bunun ne kadar ilham verici ve güçlendirici olabileceğini ve değişim için anlamlı bir katalizör görevi görebileceğini gösterir.

Medya ve reklamlar, ataerkil ideolojinin yeniden üretilmesinde önemli bir rol oynar çünkü bu araçlar, toplumsal cinsiyet rollerinin inşasına ve mevcut düzenin ihtiyaç duyduğu ideolojik mesajların yayılmasına katkıda bulunur. Reklamlarda ataerkil ideolojinin yeniden üretimi şu şekillerde gerçekleşir: - Erkeklerin baskın rollerde gösterilmesi ve gücün erkeklikle eşitlenmesi. - Kadınların pasif ve dekoratif nesneler olarak tasvir edilmesi, fiziksel görünümlerine ve cinselleştirilmelerine odaklanılması. - Geleneksel cinsiyet stereotiplerinin pekiştirilmesi, kadınların ev içi işlerle sınırlı kalması, erkeklerin ise ekonomik güce sahip olması gibi kalıpların aktarılması. Bu süreç, bireylerin toplumsal cinsiyet kimliklerini şekillendirirken, ataerkil düzenin sürekliliğini sağlar.

Feminist kuram ve realizm arasındaki ilişki, uluslararası ilişkilerde (Uİ) farklı bakış açıları sunmaları bağlamında belirginleşir. Feminist Uİ, dünyayı erkek egemen bir perspektifle gördüğü ve değerlendirdiği için realizmi eleştirir. Realizm ise, uluslararası ilişkileri güç, güvenlik ve devlet merkezli bir yaklaşımla ele alır ve bu bağlamda kadınların etkisini dışlar.

Redpill terimi, ilk olarak 1999 yapımı "The Matrix" filminde kullanılan bir metafordur ve gerçeği kabul etmek ve aydınlanmak anlamına gelir. Günümüzde ise redpill terimi şu bağlamlarda da kullanılmaktadır: Politik ve sosyal uyanışı temsil etmek: Feminizm karşıtı ve erkek hakları savunucusu hareketler tarafından benimsenmiştir. İnternet kültüründe: Reddit ve 4chan gibi platformlarda, cinsiyet ilişkileri üzerine odaklanan topluluklar tarafından erkeklerin daha gerçekçi bir bakış açısı geliştirmelerini teşvik etmek için kullanılır. Eleştirel yaklaşım: Redpill terimi, kullanıldığı bağlama bağlı olarak hem olumlu hem de olumsuz tepkilere yol açabilir ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılık konularında ciddi eleştirilere maruz kalır.

Kadınlar ev halini paylaşır çünkü toplumsal cinsiyet rolleri ve kültürel normlar bu durumu öngörür. Ayrıca, ekonomik ve sosyal faktörler de etkilidir; birçok kadın eğitim ve kariyer için daha az zaman harcayabilir ve ev işlerine daha fazla odaklanabilir.

Feminist hareket, tarih boyunca çeşitli alanlarda önemli başarılar elde etmiştir: 1. Siyasal Haklar: İlk dalga feminizm döneminde kadınlar, oy hakkı, mülkiyet ve eğitim gibi temel siyasal haklar kazanmıştır. 2. Cinsel Özgürlük: İkinci dalga feminizm, kadınların cinselliği ve doğurganlığı üzerindeki ayrımları ortadan kaldırmış, kürtaj ve beden üzerinde söz sahibi olma haklarını savunmuştur. 3. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Feminist hareketler, toplumsal cinsiyet rollerinin yıkılmasını ve kadın ve erkek arasında eşitliğin sağlanmasını hedeflemiştir. 4. Kurumsal Değişiklikler: Feminist çalışmalar, kadın sığınakları, kadın kütüphaneleri ve kadın araştırmaları gibi kurumların kurulmasına öncülük etmiştir.

Kadın çalışmaları yüksek lisans programlarında genellikle aşağıdaki dersler yer alır: 1. Bilimsel Araştırma Yöntemleri ve Yayın Etiği. 2. Feminist Teori. 3. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadına Yönelik Şiddet. 4. Kadın Tarihi: Kuram, Yöntem ve Tarih Yazımı. 5. Antrpoloji ve Toplumsal Cinsiyet. 6. Edebiyatta ve Sanatta Eşitsizlik Analizleri. 7. Kamu Görevinde Kadının Hukuki Durumu. 8. Kadın Edebiyatı İncelemeleri. 9. Çalışma Yaşamında Kadın ve İstihdam Sorunları. 10. Tez (genellikle son dönem dersi olarak). Dersler, programın amacına ve üniversitenin müfredatına göre değişiklik gösterebilir.

Kadınların ve kız çocuklarının adalete erişimi, onların hukuki yollara başvurarak haklarını koruma ve adalet sistemlerine eşit şekilde katılma imkanıdır. Bu erişim, aşağıdaki unsurları içerir: - Mevcudiyet ve erişilebilirlik: Yargı sistemlerinin fiziksel olarak erişilebilir ve düşük maliyetli olması. - Toplumsal cinsiyete duyarlı sistemler: Adalet sistemlerinin tarafsızlık, bağımsızlık ve etkinlik standartlarına uygun olması. - Hakların bilgisi: Kadınların ve kız çocuklarının sahip oldukları hakların farkında olmaları ve bu hakları nasıl kullanabileceklerini bilmeleri. - Özel ihtiyaçların karşılanması: Zorla evlilik, kadın sünneti, erken yaşta hamilelik gibi sorunlara yönelik koruyucu tedbirler alınması. Adalete erişimin önündeki engeller arasında sosyokültürel yargılar, ekonomik zorluklar ve adli yardım hizmetlerine ulaşamama gibi faktörler yer alır.

"Shahre Ziba" (Güzel Şehir) filmi, Asghar Farhadi tarafından 2004 yılında yönetilmiş bir dramadır. Film, iki ana tema etrafında döner: 1. Adalet Sistemi ve Kan Parası: Film, İran'daki adalet sisteminin karmaşıklığını ve "kan parası" gibi kavramları eleştirir. 2. Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği: İslamî İran toplumunda kadının değerini sorgulayarak, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin hukuk sistemindeki yansımalarını işler. Hikaye, on altı yaşındayken sevdiği kızı öldüren Akbar'ın, idam cezasını beklemek üzere cezaevine gönderilmesini ve arkadaşı A'la'nın onu kurtarmak için çabalarını anlatır.

Erkeklik kültürü, toplumda erkeklik ve erkeklik ideallerinin baskın olduğu bir kültürdür. Erkeklik kültürünün temel özellikleri arasında: - Bedensel güç ve spor: Erkekliğin sembolü olarak kabul edilir. - Toplumsal cinsiyet rolleri: Erkeklerin toplumda aktif rol alması, karar verme süreçlerine katılması ve maddi açıdan ailelerine destek olması beklenir. - Duygusal ifade: Duygusal ifadenin sınırlı olduğu ve güçlü, bağımsız ve duygusal olarak kontrol altında olan bir erkek imajının önemsendiği görülür. - Hiyerarşi ve üstünlük: Erkekler arasındaki rekabet, başarı ve üstünlük sağlama yarışıyla kendini gösterir. Bu kültür, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve baskılara yol açabilir.

Zorunlu göç bağlamında Suriyeli kadınların ücretli işgücüne katılımında toplumsal cinsiyet müzakeresi, Suriyeli kadınların geleneksel rollerinin dışına çıkarak emek piyasasına girmelerinin, hem ev içinde hem de dışında toplumsal cinsiyet ilişkilerinin yeniden değerlendirilmesine yol açması anlamına gelir. Bu süreçte: Sosyal çevre baskısı, "aile onuru" ve toplumsal değerlerin sarsılacağı korkusu önemli bir gerilim hattı oluşturur. İş yoluyla gelir elde etme, kadınlar için ev dışında tanınma, statülerinin iyileşmesi ve güçlenme beklentisi yaratır. Ancak ücretli iş, kadınların gündelik hayatlarında ek yükler getirir ve toplumsal cinsiyete dayalı yeni gerilim ve şiddet alanları ortaya çıkarır.

Kadınların süreç içinde ikincil konumda atılmaları, toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramıyla açıklanır.