• Buradasın

    Feminizm

    Yazeka

    Arama sonuçlarına göre oluşturuldu

    Feministler neyi savunur?

    Feministler, kadınların sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik olarak erkeklerle eşit olmasını savunur. Feministlerin savunduğu bazı temel noktalar şunlardır: Hukuki eşitlik. Cinsel özerklik. Ataerkil yapıya karşı çıkış. Dezavantajlı grupların dahil edilmesi. Feminist düşünce, farklı alt dallara ayrılır ve bu alt dallar farklı görüş ve mücadele yöntemleri benimseyebilir.

    Feminist ve kadın hakları savunucusu aynı şey mi?

    Feminist ve kadın hakları savunucusu aynı anlama gelir, çünkü her iki terim de kadınların toplumda erkeklerle eşit haklara sahip olması gerektiğini savunan kişileri ifade eder. Feminist, cinsiyet eşitliği savunucusu olarak, toplumda var olan cinsiyet temelli eşitsizliklere karşı çıkar ve bu eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için aktif olarak mücadele eder. Kadın hakları savunucusu ise, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışan kişileri tanımlar.

    Kadınlar ülkesi feminist bir kitap mı?

    Evet, Kadınlar Ülkesi (Herland) feminist bir kitaptır. Charlotte Perkins Gilman tarafından 1915 yılında yazılan kitap, feminist ütopyanın ilk örneklerinden biri olarak kabul edilir. Gilman, kitabında kadınların erkeklerin yapabildiği her şeyi yapabileceğini göstermeye çalışmış ve fizyolojik olarak bir farklarının olamayacağını anlatmıştır. Ancak, Kadınlar Ülkesi aynı zamanda cinsiyet özcülüğü, ırkçılık ve kürtaj karşıtı söylemlerle de doludur.

    Çöldeki izler ne anlatmak istiyor?

    "Çöldeki İzler" (Tracks) filmi, genç bir kadının Avustralya çöllerinde yaptığı fiziksel ve içsel yolculuğu anlatır. Filmin temel mesajları arasında şunlar yer alır: Azim ve başarı: Robyn Davidson'ın zorluklarla dolu yolculuğuna rağmen hedefine ulaşması, azmin ve başarının önemini vurgular. Doğayla bütünleşme: Çölde bir yılanın Robyn'in üzerinden sakin bir şekilde geçmesi, doğayla bütünleşmeyi ve doğanın bir parçası olabilmeyi simgeler. Aile travmaları: Filmde, Robyn'in annesinin intiharı nedeniyle yaşadığı travmalar işlenir. Yalnızlık ve içsel yolculuk: Robyn'in yolculuğu, kendini bulma ve yalnızlıkla yüzleşme temalarını işler. Ayrıca, film, bir kadının tek başına ayakta durma hikayesini anlatırken, feminizm ve ırkçılık gibi konulara da değinir, ancak bu temalarda derinlemesine bir analiz sunmaz.

    Kadınlar ülkesi neyi anlatıyor?

    Kadınlar Ülkesi, Charlotte Perkins Gilman tarafından yazılan ve kadınların mutlak güce sahip olduğu bir dünyayı anlatan bir feminist ütopya romanıdır. Konu özeti: Hikaye, Herland adında, kadınlar tarafından yönetilen ve erkeklerin olmadığı bir toplumu keşfeden üç erkek karakterin maceralarını anlatır. Bu üç adam, bir antropolog, bir psikolog ve bir coğrafyacıdır. Herland'de kadınlar, fiziksel güç, bilgi, beceri ve liderlik rollerinde erkeklerle eşit düzeyde yer alır. Bu durum, kadın-erkek ilişkileri, annelik, eğitim ve toplumsal yapı gibi birçok konuda geleneksel cinsiyet rollerini sorgulamalarına neden olur. Gilman, bu eseriyle kadınların toplumdaki rollerini ve kadınların erkeklerle eşit olduğu bir dünyanın mümkünlüğünü ele alır.

    4B hareketi nedir?

    4B hareketi, Güney Kore'de ortaya çıkan radikal bir feminist girişimdir. 4B, Korece'de dört "B" ya da "Nos" anlamına gelmektedir: Bisekseu (erkeklerle seks yok); Biyeonae (erkeklerle çıkmak yok); Bihon (erkeklerle evlenmek yok); Bichulsan (çocuk sahibi olmak yok). Hareket, 2017 ve 2019 yılları arasında Twitter ve WOMAD gibi internet siteleri üzerinden ortaya çıkmıştır. 4B hareketi, Güney Kore'de marjinal olarak değerlendirilmekte olup, orada zamanla gerileme gösterdiği bildirilmektedir.

    Kadınlar ülkesi ütopya mı distopya mı?

    Kadınlar Ülkesi, feminist bir ütopya olarak kabul edilse de, aynı zamanda bir distopya olarak da değerlendirilebilir. Ütopya olarak değerlendirilmesinin nedenleri: Toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanması. Barışçıl ve paylaşımcı toplum modeli. Distopya olarak değerlendirilmesinin nedenleri: Mevcut durumun eleştirisi. Annelik ve kadınlığın yüceltilmesi. Kadınlara yönelik bakış açısı. Sonuç olarak, Kadınlar Ülkesi'nin bir ütopya mı yoksa distopya mı olduğu, okuyucunun bakış açısına bağlıdır.

    Juana İnes de la Cruz ne anlatıyor?

    Sor Juana Inés de la Cruz, eserlerinde toplumsal, dini ve entelektüel konuları ele alır. Başlıca temaları: Aşk: Aşk temasını dünyevi ve ilahi bir yolculuk olarak işler. Kadın hakları: Kadınların eğitim alma hakkını savunur ve patriarkal sosyal normları eleştirir. Dini konular: Katoliklikle ilgili düşünceler ve toplumsal sorunlara dair yansımalar içerir. Bazı eserleri: İlk Rüya (First Dream): Evrensel bilgi arayışını ve insan anlayışının sınırlarını yansıtır. Aptal Erkekler (Foolish Men): Kadın-erkek arasındaki çifte standartları ve cinsiyet önyargılarını eleştirir. İlahi Narsis (The Divine Narcissus). Sor Juana, aynı zamanda bilim ve felsefe ile ilgilenmiş, Isaac Newton ile yazışmıştır.

    Sırça fânus ne anlatmak istiyor?

    Sylvia Plath'ın Sırça Fanus (The Bell Jar) romanı, genç bir kadının zihinsel çöküşünü ve toplumun beklentileri karşısındaki mücadelesini anlatır. Romanın anlattığı bazı konular şunlardır: Kimlik arayışı. Toplumsal baskılar. Zihinsel sağlık. Ayrıca, Sırça Fanus modern zamanların içsel çatışmalarını ve insanın kendi ruhsal gelişimini ele alır. Sırça Fanus'un tam olarak ne anlatmak istediğini anlamak için kitabı okumak gerekir.

    Madmax Fury Road ne anlatıyor?

    Mad Max: Fury Road (Çılgın Max: Öfkeli Yollar) filmi, post-apokaliptik bir dünyada hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Filmin konusu kısaca şöyle: Nükleer savaşın ardından dünya, çöllerin yaygınlaştığı ve susuzluk probleminin arttığı bir yer hâline gelmiştir. Hayatta kalma içgüdüsü had safhada olan Max, eşi ve çocuğunu kaybetmenin ardından huzuru ararken, Savaş Çocukları tarafından esir alınır. Bölgenin su ve benzin gibi kaynaklarını elinde tutan hükümdar Ölümsüz Joe'nun bölgesinde kan torbası olarak tutulan Max, her an kaçış için fırsat kollamaktadır. Ölümsüz Joe'nun emriyle benzin ikmali için göreve çıkan İmparatoriçe Furiosa, belirlenen rotasından çıkınca Ölümsüz Joe ve adamları bir sorun olduğunu anlar. Kısa sürede Joe, eşlerinin Furiosa tarafından kaçırıldığını öğrenecek ve Savaş Çocukları ile birlikte Furiosa'nın peşine düşecektir. Kan torbası olarak bir aracın önüne bağlanan Max de ister istemez bu kovalamacaya katılır. Kimyasal bir çöl fırtınasının ardından zincirlerinden kurtulan Çılgın Max, Furiosa ile yanındaki eşleri esiri olarak alacak, kısa süreli çıkar ilişkisi yerini dostluğa bırakacaktır. Yeşil Diyarları arayan Furiosa, en sonunda kendi halkını bulacak ancak geride artık yeşil hiçbir şeyin kalmadığını öğrendiğinde umudunu kaybetme noktasına gelecektir. Çılgın Max'in planı ise geri dönüp, peşlerindeki tiran Joe'yu atlatarak onun sahip olduğu kaynakları ele geçirmektir. Ayrıca, Mad Max: Fury Road filminin feminist bir film olduğu da söylenmektedir. Mad Max: Fury Road, 2015 Avustralya yapımı kıyamet sonrası türündeki aksiyon filmidir.

    Barbie film ne anlatmak istiyor?

    Barbie filmi, birkaç farklı temayı ele almaktadır: Mükemmellik Algısı: Film, mükemmellik algısının saçmalığını ve bu algının insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini eleştirir. Feminizm ve Ataerkillik: Dozunda bir feminizm propagandası yaparken aynı zamanda ataerkil ideolojinin topluma verdiği zararları da vurgular. Varoluşsal Sorunlar: Baş karakter Barbie'nin varoluşsal sorgulamalara düşmesini ve kendini keşfetme yolculuğunu işler. Toplumsal Eleştiri: Kapitalizm ve kadının hem geleneksel hem de modern toplumdaki konumu gibi konuları da ele alır. Film, tüm bu temaları, Barbie oyuncak bebeği üzerinden işler.

    Nilgün Marmara hangi şiir anlayışı?

    Nilgün Marmara'nın şiir anlayışı, varoluşçuluk akımından etkilenmiştir. Şiirlerinde öne çıkan temalar: kendilik; iç dalış; yalnızlık; bunalım; umutsuzluk; yabancılaşma; intihar. Ayrıca, manik depresyon bozukluğu ve toplumdaki kadın rolü hakkındaki görüşleri de eserlerine yansımıştır. Nilgün Marmara, dilin sınırlarını zorlayan ve deneysel bir dil kullanımıyla öne çıkan bir şairdir. Marmara, feminist bir bakış açısına sahip olup kadın hakları ve cinsiyet eşitliği konularında da eserler vermiştir.

    Birkaç Arpa Boyu 21 Yüzyıla Girerken Türkiye'de Feminist Çalışmalar kaç sayfa?

    Birkaç Arpa Boyu: 21. Yüzyıla Girerken Türkiye'de Feminist Çalışmalar kitabı iki ciltten oluşup toplam 1006 sayfadır. Birinci cildin ISBN'si 9786056141188, ikinci cildin ISBN'si ise 6056141195'tir.

    Türkiye'de feminist hareketin ilk adımı nedir?

    Türkiye'de feminist hareketin ilk adımı olarak İkinci Meşrutiyet döneminde (1908) kadınların eğitim alması ve çalışma hayatına girmesi için faaliyetlerde bulunan derneklerin kurulması kabul edilebilir. Bu dönemde, özellikle Dârülmuallimât çevresinde küçük de olsa okumuş ve aydın bir kadın topluluğu oluşmuş ve bu topluluk içinden üç kadın, Türk ve Müslüman dünyasındaki ilk kadın dergisi olan Şükûfezâr'ı çıkarmıştır. Ayrıca, 1913 yılında Kadınlar Dünyası dergisinde yer alan ifadeler, feminist düşüncenin gelişimine dair önemli ipuçları sunmaktadır. Türkiye'de feminizmin toplumsal ve hukuki yönden asıl atılımı ise Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Devrimi sonucunda kadınlara eşit vatandaşlık haklarını sağlamasıyla olmuştur.

    Feminist ne demek?

    Feminist, cinsiyetler arasındaki eşitsizlikleri ve ayrımcılığı ortadan kaldırmayı amaçlayan feminist hareketi destekleyen ve savunan kişidir. Feministler, kadınların toplumda erkeklerle eşit haklara ve imkanlara sahip olması gerektiğine inanırlar. Feminist kelimesi, Latince "femina" (kadın) kelimesinden türemiştir.

    Birkaç Arpaboyu Türkiye'de kadın çalışmaları nermin abadan unat'a Armağan kimin eseri?

    Birkaç Arpa Boyu: 21. Yüzyıla Girerken Türkiye'de Feminist Çalışmalar, Prof. Dr. Nermin Abadan Unat'a Armağan, Serpil Sancar tarafından derlenmiştir. Kitap, 2011 yılında Koç Üniversitesi Yayınları tarafından iki cilt olarak yayımlanmıştır.

    Hikaye X ne anlatıyor?

    "X: Muhteşem Bir Çocuğun Hikayesi", Lois Gould tarafından yazılmış ve ilk kez 1972'de kısa hikaye olarak yayınlanmış, ardından 1978'de resimli kitap olarak basılmış bir eserdir. Hikayenin konusu: Bilimsel bir deney kapsamında, cinsiyeti dünyadan bir sır olarak saklanan bir bebek doğar. Bu bebek, X, Bayan ve Bay Jones tarafından evlat edinilir ve onlara göre geleneksel cinsiyet rolleri olmadan büyütülür. X okula başladığında, sınıf arkadaşları onun cinsiyetini belirleyemez. X, okulunun tüm alanlarında başarılı olup, sınıf arkadaşlarına karşı nazik ve şefkatli davranarak onların da cinsiyet rollerini reddetmelerine yol açar. X'in okul arkadaşlarının ebeveynleri endişelenir ve X ile oynamalarını yasaklar. Bir uzmanlar grubu, X'in tamamen sağlıklı ve iyi ayarlanmış olduğunu ve cinsiyetinin bir gün bilineceğini açıklar.

    1980 sonrası feminist hareket ne yapmıştır?

    1980 sonrası feminist hareket, Türkiye'de çeşitli önemli adımlar atmıştır: Bilinç yükseltme grupları: Feminist hareketin temel yöntemlerinden biri olan bilinç yükseltme grupları yaygınlaştırılmıştır. Dergiler ve yayınlar: Pazartesi, Feminist ve Kaktüs gibi dergiler çıkarılmış, kadın aleyhine olan dil ve yasalar eleştirilmiş, talepler dile getirilmiştir. Kampanyalar ve eylemler: "Dayağa Hayır!" kampanyası ve "Kadınlar Dilekçesi" gibi kampanyalar düzenlenmiş, yürüyüşler ve protestolar yapılmıştır. Kurumsallaşma: Mor Çatı gibi kadın örgütleri kurulmuş, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü gibi kurumlar oluşturulmuştur. Toplumsal farkındalık: Kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi konular kamuoyunun gündemine taşınmış, kadın hareketi toplumda yaygınlaşmıştır.

    Feminist hareket Türkiye'ye ne zaman geldi?

    Feminist hareket, Türkiye'ye Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, özellikle II. Meşrutiyet'in ilanıyla (1908) birlikte ses vermeye başlamıştır. Cumhuriyet döneminde ise feminist hareket, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Devrimi ile önemli bir atılım yaşamış ve kadınlara eşit vatandaşlık hakları sağlanmıştır. 12 Eylül Darbesi'nden sonra (1980'ler), "ikinci dalga feminizm" ile birlikte feminist hareket yeniden canlanmış ve sosyalist-sosyal demokrat grupların etkisiyle farklı bir boyut kazanmıştır.

    Feminizmin 3 dalgası nedir?

    Feminizmin üç dalgası şu şekildedir: 1. Birinci Dalga Feminizm: 1792'de Mary Wollstonecraft'ın "Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi" adlı eseriyle başlamıştır. 2. İkinci Dalga Feminizm: 1960'larda ortaya çıkmıştır. 3. Üçüncü Dalga Feminizm: 1990'ların ilk yarısında başlamıştır.