İnsanDoğası

Kalbi güzel bir insanın nasıl anlaşılabileceğine dair bazı belirtiler: Yardıma hazır olmak. İyi niyet. Empati yeteneği. Olumlu karakter özellikleri. Başkaları için iyilik düşünme. Kalbin güzel olup olmadığını kesin olarak anlamak mümkün değildir; bu, kişisel bir değerlendirme ve inanç meselesidir.

Kötülük yapan insanların konu alındığı bazı filmler: "Kötülüğün Yüzü" (1996). "Kötülüğün Gölgesinde" (2005). "Kötülüğün İzleri" (2009). "Kötülüğün Sessizliği" (2011). "Kötülüğün Yükselişi" (2003). Ayrıca, "A Clockwork Orange" (1971) ve "Dogville" (2003) gibi filmler de insan doğasındaki kötülüğü ve toplumsal ahlak kavramını ele alır. Önerilen diğer filmler: "Malefiz: Kötülüğün Gücü" (2019); "Suicide Squad: Gerçek Kötüler" (2016); "We Need to Talk About Kevin" (2011).

Yeşil Yol, 1930'larda ABD'de bir hapishanede geçen ve idam mahkumlarının son yolculuklarını anlatan bir hikayedir. Filmin temel konuları: Adalet ve suçluluk: John Coffey'nin masumiyeti ve doğaüstü yetenekleri, adalet sisteminin sorgulanmasına yol açar. İnsanlık ve merhamet: Coffey'nin derin sevgisi ve merhameti, diğer karakterler üzerinde etki bırakarak izleyicinin içsel iyiliklerini sorgulamasına neden olur. Ölüm ve kurtuluş: Ölümün kaçınılmazlığı ve bu süreçte yaşanan ruhsal yolculuk, filmin çarpıcı temalarındandır. Hikaye, hapishane görevlisi Paul Edgecomb'un gözünden anlatılır.

John Fiske'nin "İnsanın Kaderi" adlı kitabı, insanın evrendeki yerini ve kaderini derinlemesine inceleyen felsefi bir çalışmadır. Kitapta ele alınan bazı konular: Kopernik Teorisi ve insanın doğadaki yeri. Darwinizm'in insanın doğadaki rolü üzerindeki etkileri. İnsanın kökeni ve evrimi. Beyin gelişimi ve doğal seçilimin değişen yönleri. Toplumun ve ahlakın kökenleri. Sanayi uygarlığının başlangıcı ve siyasi gelişim yöntemleri. Hristiyanlık ve gelecek yaşam sorusu. Fiske, ölümsüzlük sorusunun bilimsel araştırma ve spekülasyon için uygun olduğunu savunur.

Felsefede kötülüğün kaynağı farklı şekillerde açıklanmıştır: Epikür'e göre. Augustinus'a göre. İbn Sina'ya göre. Leibniz'e göre. Berdyaev'e göre. Ayrıca, bazı felsefi anlayışlar kötülüğün sorumluluğunu Tanrı'ya yüklerken, diğerleri Tanrı'nın kötülükten sorumlu olmadığını savunur.

"İnsan Olmak" şiirinin ne anlatmak istediği, şiirin içeriğine göre değişiklik gösterebilir. Cengiz Numanoğlu'nun "İnsan Olmak" şiiri, insan olmanın zorlaştığını ve toplumun çeşitli ahlaki ve insani değerlerin erozyona uğradığını eleştirir. Mahmut Nazik'in "İnsan Olmak!" şiiri, insan olmanın kolay ve güzel bir şey olduğunu, biraz hoşgörü ve sevgi ile bunun başarılabileceğini vurgular. Hazal Karadağ'ın "İnsan Olmak?" şiiri, insan olmanın erdem, anlayış ve teslimiyet gerektirdiğini; doğayı, tabiatı ve tüm canlıları sevmeyi içerdiğini ifade eder. Ramazan Pamuk'un "İnsan Olmak" şiiri, dünyanın telaş ve kavgalarının anlamsızlığını, sevgi ve adaletin önemini vurgular. Şiirlerin tam metinlerine aşağıdaki kaynaklardan ulaşılabilir: anadolusairleri.com; antoloji.com; edebiyatla.com.

Hayır, Nietzsche'ye göre üst insan ve idrak eden insan aynı değildir. Üst insan (Übermensch), Nietzsche'nin insan evriminin en son aşaması ve insanoğlunun amacı olarak tanımlanır. İdrak eden insan ise, "Böyle Söyledi Zerdüşt" kitabında geçen ve insanların arasında dolaşan, onları anlayan kişiyi ifade eder. Dolayısıyla, üst insan kavramı daha geniş ve felsefi bir anlamı ifade ederken, idrak eden insan belirli bir anlatı içindeki bir karakteri tanımlar.

İnsanın hayvandan ayrılması, evrimsel bir süreçle gerçekleşmiştir. Bu süreçte öne çıkan bazı farklılıklar şunlardır: İki ayak üzerinde yürüme: Yaklaşık 2 milyon yıl önce insanlar, atalarının aksine iki ayak üzerinde yürümeye başlamışlardır. Karşıt başparmak: İnsanlarda baş parmak, diğer parmakların tam karşısına gelecek şekilde gelişmiştir. Beyin ve zeka: İnsan beyni, özellikle serebral korteks sayesinde davranışları kontrol etme, dikkat, algı, bilinç, öğrenme ve düşünme gibi işlevleri yönetir. Ayrıca, genetik araştırmalar, insanın primatlar takımından yaklaşık 65-55 milyon yıl önce ayrıldığını göstermektedir.

İnsan, kudretini çeşitli kaynaklardan alır: Yaratılış ve doğa: İnsan, temel olarak yerden beslenme ve dönüştürme yeteneği ile doğar. Allah'ın nimetleri: Allah, insana ruh gibi ilahi nimetler ve çeşitli yetenekler verir. Toplumsal ve sosyal faktörler: Aile, millet ve ülkeye bağlılık gibi unsurlar, insana güç ve motivasyon sağlar. Bireysel faktörler: Geçmiş deneyimler, aile, dostlar ve topluluklarla ilişkiler, insanın kendini tanımasına ve gücünü pekiştirmesine yardımcı olur.

"Aklından Bir Sayı Tut" filmi, bir psikolog ve hastası arasında geçen diyalogları konu alır. Ayrıca, 2014 yapımı bu kısa film, sistem içindeki sorunlarının farkında olan bir gencin psikolojik seansını da ele almaktadır.

Battlefield 4, 2020 yılında geçen ve Birleşik Devletler ile Rusya arasındaki gerilimi konu alan bir hikayeye sahiptir. Tek kişilik senaryo, Amerikan VIP'lerinin Şanghay'dan tahliye edilmesi ve ekibin eve dönüş mücadelesi etrafında döner. Oyun, dinamik yok edilebilir ortamlar, epik araç savaşları ve topyekün savaşın kaosu gibi özellikler sunar.

Bir insanın olmazsa olmazı, anlam arayışıdır. Ayrıca, insanların hayatında olmazsa olmaz olarak gördükleri şeyler kişisel tercihlere göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, bazı insanlar için kitaplar, müzik ve mizah vazgeçilmezdir.

"Kazan Doğurdu" fıkrasının ana fikri, kimseye işimize geldiği ve bizim karlı çıkacağımız şekilde yalan söylemememiz gerektiğidir. Fıkranın tamamı şu şekildedir: Nasrettin Hoca, bir gün komşusundan bir kazan ister. Hoca, bir süre sonra tekrar komşusundan kazanı ister. Fıkranın sonunda Nasrettin Hoca, çıkarına çok düşkün olan komşusuna iyi bir ders verir.

Yunan felsefesinde insana odaklanmanın bazı unsurları: İnsan doğası: Antik Yunan düşünürleri, insanın iyi veya kötü bir öze sahip olup olmadığını tartışmışlardır. Toplum ve devlet: İnsanlar, tek başına kendine yetemediği için toplum içinde yaşamak zorundadır. Erdem: Aristoteles'e göre iki tür erdem vardır: düşünce erdemi ve karakter erdemi. Mutluluk: Aristoteles, insan yaşamının amacının mutluluk olduğunu savunur. İnsan aklı: Sokrates'e göre insan, akla sahip olması ve yeni şeyler ortaya koyabilmesi ile diğer canlılardan ayrılır.

İnsaf ve vicdansız arasındaki fark şu şekilde açıklanabilir: İnsaf, mantığa, acımaya ve duymaya dayalı adalet duygusunu ifade eder; adaletli olmak ve davranmak, gerçekleri görüp anlamaya başlamak anlamına gelir. Vicdansız ise, içinde iyiyi kötüden ayırma duygusu olmayan, vicdanın sesini duymadığı için hakkı gözetmeyen, insafsız ve adaletsiz kişiyi tanımlar.

David Hume'a göre insan doğası, değişmeyen ve tek biçimli bir yapıya sahiptir. Hume'un insan doğasına ilişkin görüşleri iki temel varsayıma dayanır: 1. Sabit ve değişmeyen doğa: İnsanlarda sabit, değişmeyen ve tek yönlü bir doğa bulunur. 2. Deney ve gözlem odaklı bilim: İnsan doğası bilimi, içerik ve yöntem olarak deneyime ve gözleme dayanmalıdır. Hume'a göre, insan doğası bilimi, geçmiş, şimdi ve gelecek hakkında daha öngörülebilir bilgilerin elde edilmesini sağlar. Hume, insan doğasının bilimini geliştirirken, insanların sempati ve insanlık duygularına sahip olduğunu, kişisel çıkarlarını gözetirken aynı zamanda başkalarının mutluluğundan huzur duyduğunu savunur.

İnsanın ne için yaşadığına dair bazı görüşler: Hedefler ve idealler: İnsanlar genellikle hedeflerini ve ideallerini gerçekleştirmek için yaşarlar. Aşağılık duygusu: Alfred Adler'e göre, insanlar aşağılık duygusundan kurtulma veya üstünlük sağlama çabasıyla yaşarlar. Biyolojik ihtiyaçlar: Temel olarak, insanlar biyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için yaşarlar. Motivasyon ve tutku: İnsanlar, tutku duydukları ve kendilerini motive eden amaçlar için yaşarlar. Başkaları ve toplum: Bazı insanlar, başkaları için, sorumlulukları nedeniyle veya toplumun beklentileri doğrultusunda yaşarlar. İnsanın ne için yaşadığına dair cevap, kişiden kişiye ve toplumdan topluma değişebilir.

Reşat Nuri Güntekin'in "Acımak" romanı, küçük yaşta yaşadığı kötü olaylar sebebiyle acıma duygusunu yitirmiş bir öğretmenin, babasının ölümü ardından onun günlüklerini okuyarak geçmişi ve gerçekleri öğrenmesini konu alır. Eserde ayrıca, cumhuriyet öncesinde yeni mezun, idealist genç bir mülkiyelinin iş ve sosyal yaşamdaki çatışmaları ve uyumsuz ilişkileri anlatılırken, dönemin memuriyet yaşamına ve köhne yapısına ait önemli ipuçları da verilir. "Acımak" romanının ana fikri ise, insanlar hakkında araştırıp sormadan hükümlere varılmaması, onları yargılayıp mahkum edilmemesi gerektiğidir.

"Vahşi hayvanlar gibi birbirimizi yedik" ifadesi, çatışma ve saldırganlık duygularını temsil edebilir. Ayrıca, hayvanların birbirini yemesi, evrimsel bir davranış olup, canlıların enerji ve besin ihtiyaçlarını karşılamak için ortaya çıkmıştır. Rüya tabirleri bilimsel temellere dayanmaz.

"Yurtsuzlar - Sınanma Öyküleri" kitabı, ciddiyetsizlik, faydasız şüphecilik, verilen sözlerden dönme ve yalancılığın sonuçlarını İsrailoğulları üzerinden anlatır. Ayrıca, kitapta geçmiş kavimlerin sınanma örnekleri üzerinden uyarılar yapılır ve bu sayede okuyucunun hayata bakışının değişmesi hedeflenir.