İnsanDoğası

Engin Geçtan'ın "Hayat" kitabı, insanın varoluşunu ve ruhsal dünyasını çok yönlü bir bakış açısıyla ele alır. Kitapta anlatılan konular şunlardır: Yabancılaşma ve Yalnızlık: Doğadan kopmuş uygar insanın yaşadığı yabancılaşma ve yalnızlık. Duygusal Bütünlük: İnsan ilişkilerinin duygusal bütünlük oluşturamaması ve bu durumun yol açtığı sorunlar. Değerler ve Kavramlar: Güç, mutluluk, başarı, zekâ, güzellik ve iktidar gibi kavramlarla ilgili karmaşıklıklar. Psikoterapi ve Deneyimler: Geçtan'ın psikoterapi süreci ve bu alandaki deneyimleri. Bilimsel Yaklaşımlar: Kuantum mekaniği ve modern fizik gibi bilimsel alanların yaşamla ilişkisi. Kitap, her bölüme ünlü bir yazar veya düşünürün sözüyle başlar ve bu sözler, ilgili bölümde anlatılacakları özetler.

İnsanın üç temel özelliği şunlardır: 1. Akıl ve İrade: İnsan, düşünebilme ve bilinçli kararlar alabilme kapasitesine sahiptir. 2. Ahlak ve Vicdan: İnsan, ahlaki değerlere göre yaşar ve yaptığı eylemlerin sorumluluğunu üstlenir. 3. Yaratıcı Düşünme Kapasitesi: İnsan, sanat, bilim ve teknoloji gibi alanlarda yenilikler yapabilir.

"İnsan hayrı istediği gibi şerri de ister, insan pek acelecidir" ifadesi, İsrâ Suresi 11. ayette geçmektedir ve şu anlamlara gelebilir: 1. İnsanın İnkarcı Tavrı: Bu ifade, bazı insanların Kur'an'a inanmadıkları halde "Allah'ım, eğer bu hak ise başımıza taş yağdır" gibi sözlerle Hz. Peygamber'le alay edip azap istemelerini kınamak için kullanılmıştır. 2. İnsanın Beddua Etmesi: İnsanın bunaldığında kendi aleyhine duâ (bedduâ) etmesi, yani "ölsem de kurtulsam!" gibi sözler söylemesi. 3. İnsanın Bilgisizliği: İnsanın bazen aleyhine olacak bir şeyi hayır sanarak istemesi, olması için dua etmesi ve olmayınca üzülmesi.

Karşılıksız iyilik yapan kişiye "iyilik meleği" veya "melek gibi insan" gibi ifadeler kullanılabilir.

9786259437644, "Dünyaya Geldim Gitmeye: Gönül Sadası'ndan Akisler" adlı kitabın ISBN numarasıdır. Kitap, Sadettin Ökten ve Kemal Sayar'ın doğaçlama konuşmalarından oluşmaktadır. Eserde, bu toprakların derin bilgeliğinin bugünü yeniden inşa etmede insanlara nasıl bir yol gösterebileceği ele alınmaktadır. Kitabın duygusal dokusunu umut ve iyimserlik oluşturmaktadır. Etkin bir iyimserlikten bahsedilen kitapta, yılgınlık ve yeise yer olmadığı ifade edilmektedir. İnsanoğlunun elindeki imkânları daha soylu bir hayat sürmek için seferber etmesi gerektiği, ödev ahlâkı ve sorumluluk bilinciyle yaşaması gerektiği savunulmaktadır. Üzerinde yaşanılan mübarek toprağın ve altında nefes alıp verilen mübarek gökyüzünün insana yüklediği emanet şuurunun farkında olunması gerektiği belirtilmektedir. Anlamdan boşaltılmış bir kâinatın ancak bu şekilde yeniden ışıklandırılabileceği, kozmik yalnızlıktan kurtularak "Allah bes, bâkî heves" denilen bir birlik düşüncesine ulaşılabileceği ifade edilmektedir. "Geldik gidiyoruz, bütün mesele 'aşk ile ânı seyretmek'" denmektedir.

İnsanlar sosyal bir varlıktır çünkü doğaları gereği başkalarıyla etkileşime girmeye ve ilişki kurmaya ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyacın bazı temel nedenleri şunlardır: 1. Biyolojik ve fiziksel ihtiyaçlar: İnsanların hayatta kalmak ve gelişmek için yiyecek, barınak ve güvenlik gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere diğer insanlara ihtiyaçları vardır. 2. Psikolojik tatmin: Sosyalleşme, sevgi, destek ve kabul gibi duygusal ihtiyaçları karşılar ve insanları mutlu, tatmin olmuş ve iyi hissettirir. 3. Öğrenme ve gelişim: İnsanlar, diğer insanlardan öğrenerek ve onların deneyimlerinden faydalanarak kendilerini geliştirirler. 4. Kültürel miras: Kültür, diğer insanlarla ilişkiler aracılığıyla aktarılır ve korunur.

Kant'ın ahlaki faili, özgür bir varlık olan insandır. Kant'a göre, ahlaki eylemler, kişinin kendi özgür iradesiyle ve bir görev anlayışı doğrultusunda gerçekleştirdiği eylemlerdir.

İyul ayında doğan kızların karakteri genellikle uysal ve mütevazı olarak tanımlanır. Ayrıca, bu tür kızlar romantik ve bütün hayatlarını kendi karakterlerine göre yaşayan insanlar olarak da nitelendirilir.

Kaliteli insanlar, yalnızlığı sevebilirler çünkü bu durum, onların derin ve anlamlı bağlar kurmaya odaklanmalarını sağlar. Ancak, yalnızlığın sürekli bir durum olması, sosyal izolasyon ve psikolojik sorunlara yol açabilir.

"İkna edilmişlerle yola çıkılmaz, yola inanmışlarla çıkılır" sözü, bir işe gönülsüz ve başkasının zorlaması ile başlayan kişilerin güvenilir olmadığını, bu tür insanlarla yola çıkmanın riskli olduğunu ifade eder. Bu söz, inanmış insanların daha kararlı ve başarılı olacaklarını da vurgular.

“Yaşamın Ucuna Yolculuk” kitabı, Tezer Özlü’nün ölümün izinden yaşamı takip ettiği ve insan olmayı bambaşka bir perspektifle ele aldığı bir anlatıdır. Kitapta anlatılan ana fikirler şunlardır: 1. Anlam Arayışı: Özlü, çevresindeki hayatı anlamlandırmak için İtalyan şair ve yazar Cesare Pavese’nin izini sürerek onun yaşam ve ölümlerinin geçtiği mekânlara yolculuk yapar. 2. Deneyim: Özlü, bu yolculuklar sayesinde birden fazla yaşamın deneyimini okurlarına aktarır ve bu deneyimleri gerçek mekânlar ve zamanlarıyla sunar. 3. İsyan: Kitap, toplum normlarına ve kalıplarına karşı bir başkaldırışı da içerir. 4. Yalnızlık ve Arınma: Yolculuklar, anlatıcı-karakterin içsel dünyasına yaptığı bir yolculuk olup, onun için bir arınma ve boşalma süreci olarak da değerlendirilir.

Nietzsche'ye göre insan, üç ana evreden geçen bir varlıktır: sürü insanı, özgür insan ve üst insan. 1. Sürü İnsanı: Toplumun moral değerlerine sıkı sıkıya bağlı, özgürlüğün farkında olmayan ve ahlaki kalıpları sorgusuz kabul eden insandır. 2. Özgür İnsan: Sürüden ayrılmış, ahlaki kalıpları sorgulayan ve kendi yolunu arayan kişidir. 3. Üst İnsan: Nietzsche'nin ideal insan tipidir.

Psikeart dergisi, psikiyatri ve sanatı birleştirerek insan doğasını ele alan bir tematik dergidir. Dergide işlenen konular arasında tutku, kıskançlık, stigma, unutma, aşk ve şiddet gibi temalar yer alır ve bu konular hem psikiyatrik hem de toplumsal, tarihsel açıdan incelenir. Psikeart, yılda iki kez yayımlanır ve her sayısı için ayrı bir kent veya ülkeye odaklanır.

"Ove Adında Bir Adam" (A Man Called Ove) filmi, huysuz ve yalnız bir ihtiyar olan Ove'nin hikayesini anlatıyor. Ove, kurallara sıkı sıkıya bağlı, her şeyin düzenli olmasını isteyen ve komşularıyla sürekli tartışan biridir. Bir gün hamile Parvaneh ve ailesi karşılarındaki daireye taşınırlar.

"Aç doymam, tok acıkmam sanır" atasözü, aç insanın elde ettiğinden fazlasını istediğini, varlıklı insanın ise elindekilerin tükenmeyeceğini düşünerek yeni kazanç yollarına başvurmadığını ifade eder. Aç insan: Uzun süre yokluk içinde olan aç kişi, kazandıkça daha fazla kazanmaya çalışır ve elde ettiğinden çoğunu ister. Varlıklı insan: Varlıklı kişi, var olanla yetinir gibi görünse de elindekileri bilinçsizce harcamaya devam eder ve durumunun sürüp gideceğini sanır.

Ataol Behramoğlu'nun "İnsanlar" şiiri hakkında bilgi bulunamadı. Ancak, Behramoğlu'nun şiirlerinin genel özellikleri hakkında bilgi mevcuttur. Ataol Behramoğlu'nun şiirleri, toplumcu ve gerçekçi bir bakış açısına sahiptir. Ayrıca, Behramoğlu'nun şiirlerinde otobiyografik izler de bulunur. Behramoğlu'nun bazı önemli eserleri arasında "Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var", "Bir Gün Mutlaka" ve "Hayata Uzun Veda" yer alır.

"Mandaar" dizisi, güç hırsının insan vicdanını nasıl yozlaştırdığını anlatan bir trajik hikayeyi konu almaktadır. Hikaye, Geilpur'daki mücadele zirveye ulaştığında, açgözlülük, şehvet ve kehanetlerin ön plana çıktığı bir ortamda geçmektedir.

Montaigne'in "Denemeler" adlı eseri, çeşitli konuları ele alan kişisel düşüncelerden oluşur ve şu temaları işler: 1. Kendilik ve Bireysellik: Montaigne, bireyi anlamaya çalışırken kendi benliğine odaklanır ve "Ben ne biliyorum?" sorusunu temel felsefe olarak belirler. 2. Ahlak ve Erdem: Erdemli olmak için mutlak kurallara değil, deneyime ve akla dayalı bir yol izlenmesi gerektiğini savunur. 3. Bilgi ve Kuşku: Bilgiye kuşkuyla yaklaşır ve kesinlik yerine sorgulamayı esas alır. 4. İnsan Doğası ve Zayıflıkları: Korku, hırs, çıkarcılık gibi insan duygularına gerçekçi bir tavır sergiler. 5. Dostluk: Gerçek dostluğu, karşılıklı saygı ve sevgi üzerinde kurulu bir bağ olarak görür. Bu eser, insana dair evrensel sorulara samimi ve kişisel bir bakış açısı sunar.

"Rütbe" hikayesinin ana fikri, toplumdaki statü ve güç arayışının insan doğasına ve ilişkilerine olan etkilerini incelemektir. Hikaye, rütbeye yükselmek için yapılan mücadelelerin, insanın en temel değerlerini nasıl zedeleyebileceğini ve kişileri nasıl değiştirebileceğini gözler önüne serer.

"Sineklerin Tanrısı" kitabı, insanın özüne ve diktatörlük çağına dair bir bakış açısı sunar. Yazar William Golding, bu eserde uygarlıktan uzak bir ortamda insan doğasının nasıl vahşileşebileceğini ele alır. Ayrıca, kitapta düzen ve kaos arasındaki çatışma da işlenir; Ralph düzeni ve kuralları temsil ederken, Jack özgürlüğün ve bireysel arzuların sınır tanımazlığını simgeler.