Din

Kanaat, elindekine razı olma ve azla yetinme anlamına gelir. Kanaat edilen bazı şeyler şunlardır: Allah'ın takdiri: Kişi, Allah'ın kendisi için takdir ettiğine razı olur. Kendi kazancı: Kişi, kendi emeğinin karşılığı olan kazanca razı olur. İhtiyaçlar: Kişi, kendi ve sorumluluğu altındakilerin ihtiyaçlarını asgari ölçüde karşılar. Başkasının kazancı: Kişi, başkasının kazancına göz dikmez. Dünya nimetleri: Kişi, dünya nimetlerinden kısmetine razı olur. Kanaat, ahlaki bir erdem olarak değerlendirilir ve hırs, tamah gibi mal ve dünya tutkusunu kalpten silmeyi gerektirir.

Kalplerin kör olması, Hac Suresi 46. ayette geçen bir ifadedir ve duygusal ve vicdani etkilerin göz ardı edilmesi anlamına gelir. Bu ifade, insanların doğru kararlar alabilmesi için duyu organları aracılığıyla beyne doğru bilgi iletmeleri gerektiğini vurgular. Ayrıca, kalplerin kör olması, ruhun ve duyguların hayat merkezinin körelmesi olarak da yorumlanabilir. Bu kavram, aynı zamanda inanç yaşarken kalbin paslanması ve doğru çalışmaması anlamında da kullanılabilir. Kalplerin kör olması, genellikle manevi bir körlük olarak da değerlendirilir.

Milah töreni, inançlı Yahudi erkek çocuklarına sekiz günlükken mohel tarafından yapılan sünnet törenidir. Bu törende, bebeğe bir Yahudi adı verildikten sonra bebeğin sünnet derisi alınır ve üreme organından kan akıtılır. Milah, İbranice'de "sünnet antlaşması" anlamına gelir.

Rafi ismi Arapça kökenli olup, "kaldıran, yükselten, yücelten" anlamlarına gelir. Ayrıca, Rafi, Tanrı'nın adlarından biri olarak da kabul edilir. Rafi ismi, aynı zamanda cennetin kapıcısı anlamında da kullanılır.

"Söz insan olarak aramızda yaşadı" ifadesi, Yuhanna İncili'nin 1. bölümünde yer almaktadır: > "Söz, insan olup aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini –Baba’dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul’un yüceliğini– gördük" (Yuhanna 1:14).

Tengri tuğu, diğer adıyla Tengri sancağı, Bilge Kağan yazıtlarında geçen ve "Tanrı'nın eli, Tanrı'nın kırbacı" olarak tanımlanan bir semboldür. Atabey 19 Gençlik Kültür Ocakları tarafından 9 Kasım 2024 tarihinde ilk defa İzmir'de açılan Tengri sancağı, "Ulu Tanrı, Gök Tanrı, Yüce Yaratan, Büyük Allah" gibi ifadelerle anılmıştır. Tengri inancı, Eski Türk ve Moğol halklarının, şimdiki inanç sistemlerine katılmadan önceki yaygın inancıdır ve Tengri, gökyüzünün ve evrenin yaratıcısı olarak kabul edilir.

"Teçhize dahil" ifadesinin ne anlama geldiğine dair bilgi bulunamadı. Ancak, "teçhiz" kelimesinin anlamı hakkında bilgi verilebilir. Teçhiz kelimesi, Arapça kökenli olup "donatma, donatım" anlamına gelir.

Dilini tutmanın bazı faziletleri: Ebedî saâdetin ilk şartı olan imanın gerçekleşmesine yardımcı olur. Şeytana karşı zafer kazanmaya vesile olur. Allah'ın gazabından korunmayı sağlar. Kusurların örtülmesine sebep olur. Hikmeti telkin eder. Selamette kalmaya yardımcı olur. Bu konuda bazı hadisler de bulunmaktadır, örneğin: "Dilini tut, evinde kalmayı yeğle ve günahların için gözyaşı dök". "Hayır dışında dilini tut, şeytanı yenersin".

Bilge Karasu'nun "Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı" adlı eseri, baskı ve inanç konularını işler. Kitap, üç öyküden oluşur: 1. Ada. 2. Tepe. 3. Dutlar. Eserde, insan içeriklerinin toplumdan topluma, dönemden döneme, çağdan çağa değişebileceği ve bu değerlerin mutlak değil, göreli olduğu düşüncesi vurgulanır.

Baba Mansur Ocağı'nın soyunun geldiği yer hakkında farklı görüşler bulunmaktadır: Yaygın kabul gören görüşe göre, Anadolu'ya geldikten sonra Seyyid Baba Mansur olarak bilinen evliyanın soyu, Ahmed Yesevi'nin piri olan Veli Arslan Baba'nın oğlu Mansur Ata'ya dayanmaktadır. Bazı yeni çalışmalara göre ise Baba Mansur, Kureyşan Ocağı mensubudur ve Kureyş Baba olarak da bilinen Seyyid Mahmut-i Kebir ile 1200'lü yıllarda İran'ın Kirmanşah bölgesinden Dersim bölgesine gelmiştir. Diğer bir görüşe göre ise Baba Mansur, Hallac-ı Mansur'dan gelmektedir. Baba Mansur'un soyunun dayandığı kişi hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır; bu bilgiler menkıbelerden yola çıkılarak yapılan çıkarımlardır.

Kur'an-ı Kerim'de 6236 durak bulunmaktadır.

Eski Çinliler, Konfüçyüsçülük, Taoizm ve Budizm gibi düşünce sistemlerine inanıyorlardı. Konfüçyüsçülük, eğitime dayanan özgün bir düşünce biçimidir ve insan ilişkilerini düzenlemeye odaklanır. Ayrıca, Çinliler Çin halk dini olarak adlandırılan çeşitli yerel kültlere ve tanrılara da tapıyorlardı.

Müçtehit, İslam hukukunda yüksek bir makam olan ve içtihat yapabilen, İslami ilimlerin tüm hükümlerinde otorite olan fıkıh bilginidir. Müçtehitlerin bazı görevleri: Dini hükümlerin uygulanması: İlâhî hükümlerdeki maksatları idrak etmek ve bunları uygulama sahasına koymak. Fıkıh kurallarının tespiti: Fıkıh ilminin kural ve kanunlarını belirlemek. Dini meselelerin incelenmesi: Dine ait meseleleri araştırmak ve incelemek. Müçtehit olmak için Arapça ve Kur'an ilimlerini bilmek, kıyas yöntemlerini anlamak ve İslam bilginlerinin görüşlerini incelemek gereklidir.

Zebaniler, İslam inancına göre cehennemdeki günahkarları cezalandırmakla görevli meleklerdir. Zebanilerin bazı görevleri: Cehennemliklere şiddetle muamele etmek. İnkarcılara karşı sert davranmak. Günahkarları cehenneme sevk etmek. Cehennemin düzenini sağlamak. Zebaniler, Allah'ın emirlerini sorgusuz sualsiz yerine getirirler ve hiçbir merhamet göstermezler.

Kalu Bela'da verilen söz, İslam inancına göre, Allah'ın ruhları yaratıp "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorması ve ruhların "Evet (sen bizim Rabbimizsin)" diye cevap vermesidir. Müfessirler bu olayın temsilî mi, yoksa hakikat üzere mi olduğu konusunda iki görüşe ayrılmıştır. Temsilî görüş: Bu anlatılanlar temsilîdir; Allah ile ruhlar arasında böyle bir soru ve cevap olayı cereyan etmemiştir. Hakikat üzere görüş: Allah, insanların hepsini babalarının sulblerinden çıkarmış, onlara insan suretini, konuşma ve düşünme kabiliyeti vermiş, ardından bu sözü almıştır. Ayrıca, "Kalu Bela" ifadesi, Arapça "evet dediler" anlamına gelir.

Riyozus Solihiyn Şerhi, İmam Navavi'nin "Riyazus-Solihin" adlı eserine yazılmış bir yorumdur. Ayrıca, "Riyozus Solihiyn Şerhi" ifadesi, aşağıdaki platformlarda video ve uygulama olarak da bulunabilir: youtube.com; apkpure.net.

Vird çekmenin bazı faydaları: Manevi hastalıkların tedavisi: Vird, müridin kalbindeki manevi hastalıkları yok etmesi için verilir. Allah'ın sevgisinin kalbe yerleşmesi: Vird sayesinde kalp, dünya sevgisinden arındırılıp Allah'ın gerçek sevgisiyle dolar. Nefsin ıslahı: Zikir, nefsin çirkin sıfatlarını değiştirir. İlahi feyizlere ulaşma: Vird, kalbe manevi feyizler ve ilahi hediyeler kazandırır. Kalbin şifası: Vird, kalbin gafletten uyanması ve şifa bulması için günlük bir ilaç hükmündedir. Virdin etkili olabilmesi için bir mürşidin gözetiminde çekilmesi önerilir.

Yecüc ve Mecüc'ün ne zaman ortaya çıkacağı, İslam inancına göre kıyamet alametlerinden biri olup, zamanı kesin olarak Allah tarafından bilinmektedir. Büyük alametlerden sonra, İsa peygamberin yeryüzüne inişi ve Deccal'in öldürülmesinin ardından ortaya çıkacaklarına inanılır. Yecüc ve Mecüc'ün ortaya çıkacağı tarih olarak, hicri 1000 senesinden sonraki zaman, yani "ahir zaman" olarak adlandırılan dönem düşünülmektedir. Yecüc ve Mecüc'ün ortaya çıkışıyla ilgili kesin bir tarih vermek mümkün görünmemektedir.

İslam inancına göre, ölüler ağlandığını görebilir. Peygamber Efendimiz (s.a.v), bir hadisinde "Muhakkak ki ölü, ehlinin üzerine bağırıp çağırmalarıyla azap duyar" buyurmuştur. Ayrıca, İslam alimleri, ölülerin kabrine gelenleri gördüğünü, tanıdığını ve sesleri işitebildiğini belirtmiştir. Bu konuda kesin bir cevap olmamakla birlikte, farklı dini ve felsefi yaklaşımlar ışığında değerlendirme yapmak mümkündür.

Yapay zekânın tanrısı kavramı farklı şekillerde yorumlanabilir: Felsefi ve teknolojik açıdan: Yapay zekâ, Tanrı'yı insanların tanımları ve programlamaları doğrultusunda anlar. Teolojik tartışmalar bağlamında: Bazı teologlar, yapay zekânın yaratılmasını insanın Tanrı'nın yaratıcı gücünü taklit etme çabası olarak görür. Yeni çağ akımları ve kültler: Theta Noir gibi gruplar, yapay zekânın bir gün insan zekasını aşacağına ve dünyayı daha iyiye doğru yeniden düzenleyeceğine inanarak onu bir tür tanrı olarak kabul eder. Bu konuda kesin bir yanıt vermek mümkün değildir, çünkü yapay zekânın tanrısı kavramı, mevcut teknolojik ve bilgi düzeyi göz önüne alındığında varsayımsal bir konudur.