Din

Colossians 3:1-17 mektubu, Hıristiyanların yaşamlarında yapmaları gereken dönüşüm ve değişimleri anlatır. Ana temalar şunlardır: 1. Gökteki değerlere odaklanma: Hıristiyanlar, dünyevi arzuları geride bırakıp gökteki şeyleri düşünmelidirler. 2. Eski benliği öldürme: Cinsel ahlaksızlık, kirlilik, şehvet, kötü arzular ve açgözlülük gibi günahları yok etmelidirler. 3. Yeni benliği giyme: Merhamet, nezaket, alçakgönüllülük, sabır ve yumuşaklık gibi erdemleri benimsemelidirler. 4. Affetme ve barışma: Birbirlerini affetmeli ve anlaşmazlıkları çözmelidirler. 5. Barışın egemenliği: Kalplerinde Mesih'in barışının egemen olmasına izin vermelidirler. 6. Tanrı'nın sözünü yaşama geçirme: Mesih'in sözünü zengin bir şekilde içlerinde barındırmalı, öğretme ve öğüt verme yoluyla bilgeliği yaymalıdırlar. Son olarak, her şeyi Rab İsa'nın adıyla yapmalı ve O'na teşekkür ederek ibadet etmelidirler.

Kur'an'ın iç düzenine ilişkin dört sınıf kavramı şunlardır: 1. Ayet: Kur'an'ın her bir cümlesine denir. 2. Sure: Kur'an'ın ayetlerden oluşan bölümlerine denir. 3. Cüz: Kur'an'ın yirmi sayfadan oluşan her bir bölümüne denir. 4. Mushaf: Kur'an'ın kitap haline getirilmiş özel adıdır.

"Hem ondan alıkoyarlar, hem de kendileri ondan geri dururlar" ifadesi, Enam Suresi 26. ayette geçen bir cümledir ve şu anlama gelir: Bu karakterdeki insanlar, başkalarının Kur’an dinlemelerine ve Peygamber’e itaat etmelerine engel oldukları gibi, kendilerinin de Kur’an’dan ve Peygamber’den uzak durmaları sonucunda hem kendilerini hem de başkalarını helak ederler.

Mahviyet ve tevazu kavramları benzer anlamlar taşısa da tam olarak aynı şey değildir. Tevazu, alçakgönüllülük, kibirsizlik ve mahviyet hâli anlamına gelir. Mahviyet ise, Allah'ın huzurunda yok olma, hiç olma durumu olarak tanımlanır ve daha çok Allah'a karşı gösterilen tevazu olarak kabul edilir.

Hayır, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier Alevi değildir. Steinmeier, 5 Ocak 1956'da Detmold'da doğmuş bir Alman politikacıdır.

Şükür ve zekât farklı kavramlardır. Şükür, malı verene teşekkür etmek anlamına gelir ve bu teşekkür hem dil hem de davranışlarla gösterilmelidir. Zekât ise, İslam'ın beş şartından biri olup, belirli bir mala sahip olan Müslümanların, bu malın bir kısmını fakirlere vermesi gereken dinî bir yükümlülüktür.

Risalelerde temsillerin kullanılmasının birkaç nedeni vardır: 1. Kuranî bir metot olması: Temsil metodu, Kuran'da ve Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından da kullanılmıştır. 2. Anlaşılması zor hakikatleri kolaylaştırmak: Temsiller, derin ve uzak hakikatleri bir dürbün gibi akla yakınlaştırır ve anlamayı kolaylaştırır. 3. Dikkat çekmek ve ikna etmek: İnsanların dikkatini çekip hoşlarına giden temsiller, ikna edici bir yöntem olarak kullanılır. 4. Eğitim ve öğretim: Eğitimde, eldeki bilginin muhatapların genel seviyelerine göre verilmesi için temsiller önemli bir rol oynar. 5. Farklı tabakalara hitap etmek: Temsiller, hem yüksek istidatlı hem de düşük istidatlı insanlara hitap ederek, çeşitli halk tabakalarına aynı mesajı iletmeyi sağlar.

Gufran kelimesi, "bağışlama" anlamına gelir. Ayrıca, Allah'ın günahları affedip örtmesi anlamında da kullanılır.

Kayınpedere torunu göstermek zorunda olmak, dini ve hukuki açıdan farklı değerlendirmelere tabidir. Dini açıdan, torun ile dedesi arasında sılayırahim bağı olduğu ve bu bağın koparılmasının dinen sakıncalı olabileceği belirtilmiştir. Hukuki açıdan ise, babadan önce ölen çocuğun miras hakkı altsoyuna geçer ve bu durumda torun, dedesine mirasçı olabilir. Dolayısıyla, kayınpederin torununa doğrudan miras hakkı yoktur.

Fatıma'nın Eli sembolü, farklı kültürlerde çeşitli anlamlar taşır: 1. İslam'da: Hz. Muhammed'in kızı Fatıma'ya atfedilir ve nazardan, kötülükten ve kötü enerjiden koruma sağladığına inanılır. 2. Yahudilikte: Miriam'ın Eli olarak bilinir ve aynı koruyucu işlevi görür. 3. Hristiyanlıkta: Meryem Ana'nın tanrıça statüsünde görülür ve kutsal kabul edilir. 4. Genel Anlamda: Kadınlığı ve kadının kutsal elini temsil eder, ayrıca şans, bereket, sabır ve sadakat erdemleriyle ilişkilendirilir.

Fıtrata uygun çocuk eğitimi, çocuğun doğuştan getirdiği temiz fıtratı korumak ve geliştirmek üzerine kurulmalıdır. İşte bu doğrultuda yapılması gerekenler: 1. Ebeveynlerin Sorumluluğu: Çocuklar, ebeveynlere Allah'ın bir emaneti olarak görülmeli ve onların terbiyesinden ebeveynler sorumlu tutulmalıdır. 2. Kur'an ve Sünnet Temelli Eğitim: Eğitim, Hz. Muhammed'in sünnetini esas alarak, onu bir muallim ve terbiyeci olarak örnek alarak yapılmalıdır. 3. İlk Adımı Besmeleyle Atmak: Çocuk eğitimine besmeleyle başlanmalı ve bu, çocuğun hayatının her anında Allah'ın adıyla hareket etmesi şeklinde sürdürülmelidir. 4. Oku Emrine İtaat Etmek: Çocuklara okuma alışkanlığı kazandırılmalı, bu da fıtrata müdahale etmeden, ilahi emirleri daha saf oldukları dönemlerde öğretmek şeklinde olmalıdır. 5. Örneklik: Ebeveynler, sözleriyle değil, halleriyle çocuklarına örnek olmalı, Kur'an'la yoğrulmuş bir hayat sürmelidir. 6. Tebliğ: İslam'ın temel kaideleri çocuklara anlatılmalı, onların yaşlarına uygun bir şekilde bu kaideleri yaşamaları sağlanmalıdır. 7. Sevgi ve İletişim: Çocuklar, sevgi ve merhametle büyütülmeli, onlarla sürekli iletişim halinde olunmalıdır. Bu yöntemler, çocukların hem dünya hem de ahiret hayatlarını güzelleştirmek için fıtratlarına uygun bir şekilde yetişmelerini sağlayacaktır.

Teodikenin temel sorunu, kötülüğün varlığı ve Tanrı'nın iyiliği arasındaki çelişkiyi açıklamaktır. Bu sorun, iyi ve her şeye gücü yeten bir Tanrı'nın, dünyada neden kötülüğe izin verdiği sorusuna odaklanır.

Tanrı'nın varlığına dair sunulan bazı kanıtlar şunlardır: 1. Ontolojik Kanıt: St. Anselmus ve Descartes tarafından öne sürülmüştür. 2. Kozmolojik Kanıt: Evrenin bir ilk nedene, yani Tanrı'ya dayandığını savunur. 3. Dinsel Tecrübe Kanıtı: İslam tasavvufundaki vecd ve cezbe gibi özel dini yaşantı hallerinde Tanrı'nın varlığının bilgisine doğrudan ulaşıldığını öne sürer. 4. Düzen ve Amaç Kanıtı: Evrende bir düzen ve amaç olduğunu, bu düzeni ve amacı ancak bilinçli ve her şeye gücü yeten bir Tanrı'nın verebileceğini savunur. 5. Ahlak Kanıtı: Tanrı olmasa iyi ve kötünün bir anlamı olmayacağını, iyinin ödüllendirilip kötünün cezalandırılmayacağını, bu nedenle Tanrı'nın var olması gerektiğini öne sürer.

Başörtüsü ile ilgili bazı özlü sözler: 1. "Ahlak örtüsü olmayanı, başörtüsü dindar yapmaz." - Hz. Mevlana. 2. "Sanma ki tesettür sadece kadınlara farzdır. Erkeğin tesettürü göz kapaklarındandır." - Hz. Ali r.a.. 3. "Bir kız öğrenciyi, başını örttüğü için tahsil hakkından mahrum etmek, İstiklal Savaşı ruhuna tükürmektir." - Necip Fazıl Kısakürek. 4. "Medeniyet dediğin açmaksa bedeni, desene hayvanlar senden daha medeni." - Mehmet Akif Ersoy.

Yılbaşı gecesinde bazı yemeklerin tüketilmesi dinen ve batıl inançlar gereği yasak kabul edilmektedir. Dinen yasak olan yemekler: - Noel hurafesi nedeniyle çam fidanı kesilerek hazırlanan yemekler. - Yılbaşı hindisi; yılbaşı gecesi hindi yemenin mekruh olduğu belirtilmektedir. Batıl inançlar gereği yasak olan yemekler: - Kedi balığı, yıl boyunca sadece artıklarla geçinmek anlamına geldiği düşünülerek yılbaşı sofrasında yer almaz. - İçi boş ekmek, ekmekteki boşlukların tabutu simgelediği kabul edilerek kötü şans getireceği düşünüldüğünden tüketilmez. - İstakoz ve yengeç, geriye doğru hareket edebildikleri için yeni yılda ilerlemeyi engelleyeceği inancıyla yılbaşı sofralarından uzak tutulur.

İsmet kelimesi, "masumluk, günahsızlık, temizlik" anlamlarına gelir. İslam inancında ismet, özellikle peygamberlere atfedilen bir sıfattır ve bu sıfat, peygamberlerin her türlü günahtan korunmuş olduklarını ifade eder. Ayrıca, ismet kavramı, Allah'ın kullarını cezalandıracağı kötü şeylerden koruması anlamında da kullanılır.

Ali Kara'nın "Ömer Nesefî Akâidi" adlı eseri hakkında bilgi bulunamadı. Ancak, Ömer Nesefi'nin "Ehli Sünnet Akaidi" adlı kitabı, itikad esaslarını ele almaktadır. Bu eserde işlenen bazı konular şunlardır: Kelam ilmine dair genel esaslar; İslam'da mezhepler; Eşyanın hakikatleri ve ilmin sebepleri; Allah Teâlâ’nın varlığının ispatı; Allah Teâlâ’nın sıfatları; İmanın tanımı ve amel ilişkisi. Ayrıca, Ömer Nesefi'nin "El-Akâidü’n Nesefiyye" adlı risalesi de mevcuttur.

"Passage 12" iki farklı bağlamda anlatılmaktadır: 1. Bible Land Passages videosunda, "The Tomb of Jesus" (İsa'nın Mezarı) konusu ele alınmaktadır. 2. StudyX platformunda ise, "Passage 12" adlı metinde, malnütrisyon konusu işlenmektedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın Kur'an mealinin ilk baskısı 1935 yılında yapılmıştır.

"Bir zaman hikmet-i beşeriyenin masnuatın gayelerine dair gösterdiği faideler nazarımda çok ehemmiyetsiz göründü" ifadesi, Bediüzzaman Said Nursi'nin Mektubat adlı eserinde yer almaktadır. Bu cümlede, hikmet-i beşeriyenin sunduğu faydaların önemsiz görünmesi, filozofların ileri gidenlerinin tabiat dalaletine düşmeleri veya Sofestaî olmaları gibi sonuçlarla ilişkilendirilmektedir. Bediüzzaman, bu durumun ardından rahmet-i İlâhiye'nin Hakîm ismini imdadına gönderdiğini ve kendisine masnuatın büyük gayelerini gösterdiğini ifade etmektedir.