Değerler

"Zarardan kurtulma olanağı yoksa bunun cana değil, mala gelmesi yeğlenir" atasözü, bir kaza veya zarar durumunda, kaybın cana değil, mala verilmesi gerektiğini ifade eder. Bu, kaybedilen malın tekrar kazanılabileceği, ancak kaybedilen canın geri getirilemeyeceği gerçeğinden kaynaklanır.

"Çiçek açmak ağaçlara münhasır bir şey değil ki, vakti gelince insan da çiçek açar" ifadesi, değer gördüğü yerde insanın da güzelleşeceği ve gelişeceği anlamına gelir.

Z değeri en fazla 3 olabilir.

Felsefedeki dört ana problem genellikle "varlık", "bilgi", "değerler" ve "bilim" olarak kabul edilir. 1. Varlık: Varlığın doğası, gerçekliğin mahiyeti ve varlıkla ilgili temel sorular. 2. Bilgi: Bilginin kaynağı, sınırları, doğruluğu ve epistemolojik problemler. 3. Değerler: Etik felsefe, iyinin ve kötünün ölçütü, ahlaki eylemlerin doğası. 4. Bilim: Bilimin doğası, yapısı, yöntemi ve bilimsel düşüncenin sorgulanması.

"İnsan Olmak" şiirinin ana fikri, insanı insan yapan temel unsurların altını çizmektir. Ayrıca, şiirde insan olmanın kolay olmadığı ve bu süreçte bireyin kendi gerçekleriyle yüzleşmesi gerektiği vurgulanır.

"Merhamet en büyük hazinedir" sözü, Hz. Ali'ye aittir.

Türk annelerinin bazı ortak özellikleri şunlardır: 1. Fedakarlık: Aile için kendi isteklerinden ve ihtiyaçlarından feragat edebilme yeteneği. 2. Merhamet ve Şefkat: Çocuklarına karşı sevgi dolu bir yaklaşım sergileyerek onların duygusal gelişimlerine katkıda bulunurlar. 3. Tutumluluk: İsrafı sevmezler ve bu konuda çocuklarına da ders verirler. 4. Sabırlılık: Olaylar karşısında olabildiğince sabırlı olmaya özen gösterirler. 5. Sosyal Destek: Sosyal etkinliklere katılım, komşuluk ilişkileri ve aile bağlarının güçlendirilmesi konularında aktif olurlar. 6. Geleneksel Bağlılık: Aile büyüklerinden öğrendikleri değerleri ve adetleri çocuklarına aktarmak için çalışırlar. 7. Terlik Fırlatma Yeteneği: çocuklarına yaptıkları hataları hatırlatmak için terliği isabetlice atma konusunda ustadırlar.

Herkesin hakkını gözeten kişiye "haktanır" veya "hakşinas" denir.

Köylüler yaşlıları sevebilir çünkü yaşlılar genellikle tecrübe, saygı ve sevgi gibi değerlerin sembolü olarak görülürler. Bunun yanı sıra, yaşlı köylülerin doğaya ve toprağa olan bağlılıkları da takdir edilir ve bu, köy yaşamının doğal ve huzurlu atmosferine katkıda bulunur.

"Alışmış kudurmuştan beterdir" atasözü, bir şeye alışan kişinin ondan kolay kolay vazgeçemeyeceği anlamına gelir.

"Yine merkep yine merkep" sözü, Necip Fazıl Kısakürek'e ait bir sözdür ve şu şekildedir: "İnsanda yok ise edep, neylesin medrese, mektep! Okusa alim olsa yine merkep, yine merkep!". Bu söz, insanın edepten yoksun olması durumunda, eğitim kurumlarının ve bilgi birikiminin hiçbir işe yaramayacağını, okuyup alim olsa bile yine değersiz kalacağını ifade eder.

İtaatin çeşitleri üç ana başlık altında toplanabilir: 1. Zorunlu İtaat: Dışsal baskılar veya otorite figürlerinin emirleri doğrultusunda gerçekleşir. 2. İhtiyari İtaat: Bireyin içsel değerleri veya inançları doğrultusunda hareket etmesini ifade eder. 3. Mutlak İtaat: Allah'a, Peygamber'e ve emir sahiplerine olan itaati kapsar.

Yerli malıyla ilgili bazı atasözleri şunlardır: 1. "Ak akçe kara gün içindir". 2. "Ayağını yorganına göre uzat". 3. "Damlaya damlaya göl olur". 4. "Har vurup, harman savurma". 5. "İşten artmaz, dişten artar". 6. "Bugünün işini yarına bırakma". 7. "Güvenme varlığa, düşersin darlığa". 8. "Sakla samanı, gelir zamanı". 9. "Tutumlu olan kimse fakir olmaz". 10. "Cennetin kapısını cömert açar".

"Zararın neresinden dönersen kârdır" atasözü, kişiyi maddi ve manevi olarak zarara uğratan bir işten bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini ifade eder. Bu şekilde davranıldığında, daha sonra uğranacak zarar önlenmiş olur ve aynı zamanda uğranılacak zarar kadar da kâr edilmiş olur.

Kalender meşrep bir insan, dünya malında gözü olmayan, hoşgörülü ve mütevazı bir mizaca sahip kişidir. Bu tür bir insan şu şekilde davranabilir: Çevresine saygılı ve kibar olmak. Aza kanaat getirmek ve çokluğun peşinden gitmemek. Ahirete hazırlanmak hissiyatıyla, var olan şeylerin burada kalacağının farkında olmak. Gösterişten uzak durmak ve sadeliği tercih etmek.

"Boş çuvalın dik durması" atasözü iki farklı anlamda kullanılabilir: 1. Karnı doymayan kimse çalışamaz anlamında kullanılır. 2. Bilgisiz ve yeteneksiz bir kişi, kendisine verilen görevlerde tutunamaz anlamında kullanılır.

Dört atasözü ve anlamları: 1. Gülme komşuna, gelir başına. 2. Her işin başı sağlık. 3. İşleyen demir pas tutmaz. 4. Zahmetsiz rahmet olmaz.

"Dünün güneşiyle bugünün çamaşırı kurutulmaz" atasözü, bir işin zamanında yapılmadığında doğru sonuca ulaşılamayacağını ifade eder. Bu söz, aynı zamanda geçmişteki bilgilerle bugünün sorunlarının çözülemeyeceğini, yeni çözümler geliştirilmesi gerektiğini vurgulamak için de kullanılır.

Beş atasözü ve açıklamaları: 1. Gülme komşuna, gelir başına. 2. Her işin başı sağlık. 3. İki karpuz bir koltuğa sığmaz. 4. Akıl akıldan üstündür. 5. Acele işe şeytan karışır.

"Dünya Sultan Süleyman'a bile kalmamış" atasözü, hiçbir gücün, zenginliğin veya makamın kalıcı olmadığını, her şeyin bir sonu olduğunu ifade eder. Bu bağlamda, bize de kalmayacağı söylenebilir. Atasözünün mesajı, insanların bu gerçeği kabul ederek kibirden kaçınmaları ve sahip olduklarının geçici olduğunu bilmeleri gerektiğidir.