Arkeoloji

Türkiye'de Tunç Çağı'na ait uygarlıklar arasında Hititler öne çıkmaktadır. Tunç Çağı, kendi içinde Eski, Orta ve Geç Tunç çağları olarak üç ayrı evreye ayrılır. Eski Tunç Çağı (MÖ 3200/3000-2000). Orta Tunç Çağı (MÖ 2000-1750). Geç Tunç Çağı (MÖ 1750-1200).

Burdur'un en eski yerleşim yeri, Hacılar Höyüğü olarak kabul edilir. Hacılar Höyüğü'nde ilk yerleşim, M.Ö. 7000 yıllarına kadar uzanmaktadır.

Kastamonu'nun en eski yerleşim yeri olarak Kahin Tepe öne çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, Kastamonu'nun eski bir yerleşim yeri olduğu bilinen Tumanna da dikkate alınabilir. Kastamonu'nun tarihi, Hitit İmparatorluğu'na kadar uzanmaktadır.

Sümerlerin en büyük şehri, Uruk'tur. Uruk, yaklaşık olarak MÖ 4100-2900 yılları arasında, Uruk döneminde, 50.000'den fazla nüfusa ulaşarak dünyanın en kentleşmiş şehri olmuştur.

Side'de Helenistik ve Roma mimari üslupları görülmektedir. Helenistik mimari: Antik Tiyatro'nun plan yapısı Helenistik geleneğe uygundur. Roma mimarisi: Antik Tiyatro'nun inşa tekniği ve bazı yapıların yapım yöntemi Roma mimari özelliklerini taşır. Ayrıca, Side'de Geç Hitit, Roma İmparatorluğu ve Selçuklu Devleti dönemlerine ait mimari örnekler de bulunmaktadır.

Konya Arkeoloji Müzesi'nde Neolitik Çağ'dan başlayarak Eski Tunç, Orta Tunç, Demir, Klasik, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait eserler sergilenmektedir. Bazı sergi salonları ve sergilenen eserler: Prehistorik Eserler Salonu: Çatalhöyük ve Erbaba höyük kazılarına ait pişmiş toprak kaplar, obsidyen ve çakmaktaşından yapılmış ok ve mızrak uçları. Demir Çağı Eserleri Salonu: Frig ve Urartu dönemine ait kaplar, figürlü Frig kap parçaları. Roma Devri Salonu: Sidemara tipi sütunlu mermer Herakles Lahdi, pişmiş toprak kandiller, altın yüzük ve küpeler. Bahçedeki Eserler: Revakta taş ve mermerden yapılmış mimari parçalar, mezar taşları; Roma ve Bizans dönemlerine ait taban mozaikleri. Müzede ayrıca heykeller, taş eserler, madeni eşyalar ve çeşitli günlük yaşam objeleri de bulunmaktadır.

Çavuştepe Kalesi'nin önemli olmasının bazı nedenleri: Tarihi ve Kültürel Değer: Kale, M.Ö. 764-734 yılları arasında Urartu Kralı II. Sarduri tarafından inşa ettirilmiştir. İki Ayrı Tapınak: Kale, Urartu kaleleri arasında iki ayrı tanrıya (Haldi ve İrmuşini) adanmış tapınakların bulunduğu tek örnektir. İyi Korunmuş Yapılar: 5-6 metre yüksekliğindeki kale duvarları, su sarnıçları ve diğer yapılar, eski inşaatçıların mühendislik becerilerini yansıtır ve iyi korunmuş halleriyle dikkat çeker. Arkeolojik Kazılar: Kale ve çevresindeki nekropolde yapılan kazılar, Urartuların ölü gömme gelenekleri ve sosyal yaşamları hakkında önemli bilgiler sunmaktadır.

Diyarbakır'da iki tane antik kent bulunmaktadır: 1. Çayönü Höyüğü. 2. Ziyaret Tepe Höyüğü (Üçtepe).

İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni sanal tur ile gezmek için aşağıdaki adımları izleyebilirsiniz: 1. Sanal tur bağlantısına tıklayın: İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin sanal turunu yapmak için [bu linke](https://muze.gov.tr/muze-detay?SectionId=IAR01&DistId=IAR) tıklayabilirsiniz. 2. Müzeyi keşfedin: Bu bağlantı üzerinden müzenin koleksiyonlarını ve eserlerini detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz. Sanal tur, müzeye fiziksel olarak gidemeyen ziyaretçiler için keyifli bir alternatif sunar ve ücretsizdir.

Sarıkaya'daki Roma Hamamı, 1. derece arkeolojik sit alanı olarak belirlenmiştir. Ayrıca, 2018 yılında Sarıkaya Roma Hamamı ve çevresi, 1. Derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmiştir. Hamamın bulunduğu alan, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulunun 19.06.1987 tarih ve 3346 sayılı kararı ile taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmiştir.

İlk ayakkabının ne zaman giyildiği kesin olarak bilinmemektedir. Bilim insanlarının tahminlerine göre ise ilk ayakkabılar Buzul Çağı sırasında, yaklaşık 5 milyon yıl önce hayvan derisinden yapılmıştır.

DNA'nın teorik olarak korunabileceği maksimum süre 6,8 milyon yıldır. DNA'nın korunma süresi, çevresel faktörlere ve doğru depolama yöntemlerine bağlıdır.

Evet, Parion Antik Kenti'nde hamamlar bulunmaktadır. Roma Hamamı. Yamaç Hamamı. Osmanlı Hamamı.

Samsun Tekkeköy'ün meşhur olan bazı özellikleri şunlardır: Yöresel yemekler: Tekkeköy pidesi, Tekkeköy köftesi, Çakallı Menemeni, kazlı pilav, etli yufka, kıymalı börek, fırın kebabı, hamsili pilav, hamsili ekmek ve kiremitte hamsi gibi yöresel lezzetleriyle ünlüdür. Tarihi ve turistik yerler: Tekkeköy Mağaraları, Bayraktepe Tabiat Parkı, Büyüklü Kurşunlu Şelalesi, Tekkeköy Yel Değirmeni ve Asarağaç Kilisesi gibi tarihi ve turistik yerlere sahiptir. El sanatları: Tekkeköy bezi, Tekkeköy kilimi ve Tekkeköy çömlekçiliği gibi geleneksel el sanatlarıyla ünlüdür.

Pisidya Antiokheia Antik Kenti, Akdeniz, Ege ve İç Anadolu bölgelerinin kesiştiği Göller Yöresi'nde, Isparta iline bağlı Yalvaç ilçesinin yaklaşık 1 kilometre kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Kent, 1236 metre yüksekliğe ulaşan bir tepenin üzerine kuruludur.

Hekate Tapınağı, Muğla'nın Yatağan ilçesindeki Lagina Antik Kenti'nde bulunmaktadır. Lagina, Turgut Mahallesi sınırları içerisinde yer alır.

Magarsus Antik Kenti, Hellenistik, Roma ve Bizans uygarlıklarına aittir. Kentin adı, Helenistik Dönem'de Antiochia ad Pyramum olarak değiştirilmiştir. Antik yazar Strabon'a göre, Magarsus, Troia Savaşı'ndan sonra bölgeye gelen Kilikyalı Mopsos ile Yunanlı Amphilokhos tarafından kurulmuştur.

Çevlik Antik Kenti'nin hikayesi şu şekilde özetlenebilir: Kuruluş: Çevlik (Seleucia Pieria), M.Ö. 300 civarında Selevkoslar tarafından askeri ve ticari amaçla kurulmuştur. Stratejik Konum: Antakya ile Akdeniz arasında önemli bir geçit işlevi görmüştür. Gelişme: Roma döneminde önemli bir liman ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Haçlı Seferleri: XI. yüzyılda Haçlı seferlerinde Kudüs ve Filistin’e gitmek isteyenler için aktarma limanı olarak kullanılmıştır. Gerileme: Asi Nehri’nin taşıdığı alüvyonlar ile limanın dolması sebebiyle önemi azalmış, Bizans döneminde denizyolu yerine karayolu tercih edilerek terk edilmiştir. Günümüzdeki Durum: Günümüzde Hatay'ın Samandağ ilçesinde, Akdeniz kıyısında yer alan Çevlik Örenyeri, Titus Tüneli ve Beşikli Mağara gibi tarihi kalıntılarıyla ziyaretçilerini ağırlamaktadır.

İsviçre'de bulunan 3.500 yıllık bronz el, Orta Tunç Çağı'na (MÖ 1500-1400) aittir ve hangi uygarlığa ait olduğu kesin olarak belirlenememiştir. Bronzun erken dönem kanıtları Mezopotamya'daki (günümüz Irak'ı) antik Sümer uygarlığına (MÖ 3500) kadar uzanmaktadır. Bu nedenle, bronz elin hangi uygarlığa ait olduğunu belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Göbeklitepe'deki sembollerin tam anlamı henüz kesin olarak belirlenememiştir, çünkü araştırmalar devam etmektedir. Ancak, bazı sembollerin olası anlamları şu şekildedir: T şeklindeki sütunlar: İnsanları temsil ettiği düşünülen bu sütunlar, dairesel bir biçimde dizilmiştir ve üzerinde hayvan, insan ve soyut varlık sembolleri kabartma veya oyma tekniğiyle işlenmiştir. C sembolü: Klaus Schmidt'e göre bu sembol, Güneş ve Ay'ı temsil etmektedir. H sembolü: Klaus Schmidt'e göre, merkezdeki iki dikilitaşı, yani boğa ve yılandan oluşan tanrısal çifti sembolize etmektedir. Yılan, tilki, boğa, panter ve turna: Bu hayvanlar en sık karşılaşılan semboller arasındadır. Ayrıca, İskoç bilim insanlarının araştırmalarına göre, Göbeklitepe'deki semboller, 13 bin yıl önce Dünya'ya çarpan bir kuyruklu yıldızın ardından yaşanan buzul çağıyla ilgili olabilir.