Varoluş

"Evren, dünya, ben" ifadesi farklı bağlamlarda farklı anlamlar taşıyabilir. Evren ve dünya, bilim ve din bağlamında farklı şekillerde açıklanabilir: Bilim perspektifinden: Evren, Big-Bang (Büyük Patlama) ile oluşmuş ve sürekli genişlemektedir. Din perspektifinden: Kuran'a göre evren ve dünya, Allah tarafından 6 günde yaratılmıştır. Ben ifadesi ise kişisel bir kimlik veya bireysel bir deneyimle ilgili olabilir.

Var olma kavramı, antik çağlara kadar uzanmaktadır. Efesli Herakleitos, mücadelenin her şeyin babası olduğunu yazmıştır. Aristoteles, "Hayvanların Tarihi Üzerine" adlı eserinde, aynı bölgede yaşayan veya aynı besinle beslenen hayvanlar arasında düşmanlık olduğunu gözlemlemiştir. Varoluş mücadelesi terimi ise 18. yüzyılın sonlarında kullanılmaya başlanmıştır.

Yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgi, bu iki kavramın birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu ve birbirini tamamladığını ifade eder. Belirsizlik ve keskinlik: Bu çizgi bazen belirsiz, bazen keskin, bazen ise bir nefes kadar yakın hissedilir. Dönüşüm ve anlam: Ölüm, bir son olmaktan çıkıp, yaşamın değerini artıran bir dönüşüm süreci haline gelir. Varoluşsal gerçeklik: Yaşamın her anını anlamlandırmaya ve ölümün de yaşamın doğal bir parçası olduğunu kabullenmeye yardımcı olur. Seçim ve farkındalık: Bu çizgi, insanların seçimlerini, değer verdikleri şeyleri ve sevdikleriyle geçirdikleri zamanı şekillendirir. Ayrıca, bu deyim, genellikle bitkisel hayat veya koma ile karşı karşıya kalmış insanlar için de kullanılır.

The Fountain (Kaynak) filmi, ölümsüzlük ve bilgelik arayışında olan farklı zaman dilimlerinden üç farklı kişiyi konu edinir. 21. yüzyıldaki hikaye. 16. yüzyıldaki hikaye. 26. yüzyıldaki hikaye. Üç karakterin ortak noktası, zamanın akışı içinde aynı yönelimleri ortaya çıkarır.

Erol Göka'nın "Psikoloji, Varoluş, Maneviyat" kitabını PDF formatında indirmek için aşağıdaki siteler kullanılabilir: pdfkitap.gen.tr. Telif hakkı ihlallerine yol açabilecek korsan içerik indirme bağlantıları sağlanamaz. Kitabın satın alınabileceği bazı siteler ise şunlardır: Trendyol; Kitapyurdu; D&R; İdefix; BKM Kitap; Hepsiburada; Nadir Kitap; N11.

Oruç Aruoba'nın "Yürüme" kitabını yazma nedenleri arasında varoluşçu ve romantik izlekler, uygar kişinin kendi bağlamını görebilmesi ve varlık sorusunu sorabilmesi yer alır. Ayrıca, "Yürüme" kitabı, yola çıkmanın, bir yerden bıkmak ve bir yerde yorulmakla ilişkili olduğunu; kişinin kendi yönünü kendisinin belirlemesi gerektiğini vurgular.

Birhan Keskin'in "Y'ol" adlı şiiri, ilişki ve adalet sorgulaması üzerine kuruludur. Şiirde, bölünmüş bir yol sembolü üzerinden ilişkinin zorlukları ve adaletsizlikler ele alınır. Ayrıca, "Y'ol" şiirinde varlık, yokluk ve varoluş temaları da işlenir. Şiirde kullanılan dil ve anlatım, gerçeklikten kopmayan, samimi ve etkileyici bir üslupla kaleme alınmıştır.

Ali Demir Evrensel, insanın özünü ve evrensel bilinci anlatan kitaplar yazmaktadır. Evrensel'in eserleri arasında "O’sen’sin", "O’sen’sin 2", "O’sen’sin 3" ve "Put Kır’an" bulunmaktadır. Eserlerinde, insanın "görünenin çok ötesinde" olduğunu ve herkesin içinde bir "gizli hazine" bulunduğunu savunmaktadır. Ayrıca, Ali Demir Evrensel'in ölmeden önce ölmek ve bilinç sıçraması kavramlarını da işlediği bilinmektedir.

"Bitkisel filozof" ifadesi, belirli bir meslek veya görevi tanımlamak için kullanılmamaktadır. Ancak, filozoflar genel olarak düşünceleri, felsefi sistemleri ve yaşama bakış açıları üzerine çalışır. Filozofların bazı görevleri: Felsefi sorunları analiz etmek ve felsefi teoriler geliştirmek. Bilgiyi araştırmak ve eleştirmek. Mantık ve rasyonellik gibi araçları kullanarak bilgi ve düşünce sistemlerini açıklığa kavuşturmak. Toplumsal sorunları analiz etmek ve çözüm önerileri sunmak. Eğitim kurumlarında felsefe dersleri vermek.

Var olma sorunu, var olmanın ne anlama geldiği ve hangi koşullarla mümkün olduğu gibi soruları içerir. Gözlemci gerekliliği: Var olmak, bir gözlemci tarafından algılanabilir olmayı gerektirir. Kavramın genişliği: "Var olmak" kavramı o kadar geniştir ki, koşullarını belirlemek mümkün değildir. Ayrıca, "var olma" kavramı, ontolojik bir ihtiyaç olarak da ele alınabilir.

İkinci Yeni şairlerinin en çok kullandığı temalar arasında bireyin yalnızlığı, sıkıntıları, çevreye uyumsuzlukları gibi konular yer alır. Bu akımın şairleri, soyut bir dil kullanarak yalnızlık, yenilmiş ve bezmiş ruh hali, derin boşluk hissi gibi duyguları işlerler. İkinci Yeni, Garip akımına tepki olarak doğmuş ve halk şiirine sırt dönen bir akımdır.

Egzistansiyalist (varoluşçu) felsefenin temel ilkeleri şunlardır: Varoluş özden önce gelir. Varlık konkre ve ferdi hüviyetlidir. Varlık bütünüyle olumsaldır. Anlamdan yoksun saçma bir dünya. Öznel hakikatler. Bireysel özgürlük ve sorumluluk.

"Ben neden varım?" sorusuna verilen bazı cevaplar şunlardır: Anlamın yaratılması. İlahi amaç. Evrenin bir parçası olmak. Bireysel amaçlar. Bu cevaplar, kişisel inançlara ve felsefi düşüncelere göre değişiklik gösterebilir.

Sessizlik Oteli, varoluşsal kriz içindeki Jónas Ebeneser'in intihar kararını uygulamak için gittiği savaştan yeni çıkmış bir ülkede yaşadıklarını ve bu süreçte yaşadığı değişimin hikayesini anlatır. Jónas, kızının kendisini bulmaması için yurt dışında ölmeye karar verir ve savaşın yıkıma uğrattığı, mayınlarla dolu bir kasabadaki Sessizlik Oteli'ne yerleşir. Roman, iki farklı ülke arasındaki yaşam standartlarındaki farkı da işler. Yazar, ana karakteri ve diğer karakterleri fazla detay vermeden tanıtarak, savaşın ve ölümün sıradanlaştığı bir ülkede hayatın nasıl devam ettiğini yalın bir dille anlatır.

Hilmi Yavuz şiirlerinde çeşitli temaları işler: Gelenek: Yavuz, Türk ve Batı şiir geleneklerinden faydalanarak şiir yazar. Tabiat: Şiirlerinde tabiata ait imgeleri dil aracılığıyla zamana ve iç dünyaya ait imgelere dönüştürür. Zaman: Zaman algısını, bedenin ölümlülüğü ve ben'le ilgili şüphelerle ele alır. Ölüm: Ölüm temasını ayna imgesiyle birlikte işler. Bireysel ve iç dünya: Anne ve çocuk ilişkisini geçmişten şimdiki zamana taşır. Ayrıca, Yavuz şiirlerinde felsefeye, Doğu ve Batı medeniyetine dair değerleri de irdeler.

Dünyanın varoluş hikayesine dair bazı görüşler şunlardır: National Geographic belgeseli: "Dünya - Bir Gezegenin Varoluş Öyküsü" adlı belgesel, toz taneciklerinin bir araya gelerek gezegeni oluşturmasından başlayarak, yüz milyonlarca yıl süren çalkantılı ve kavurucu sıcaklıklar ile acımasız buzul çağını, dünyadaki en büyük kitlesel yok oluşu ve insanlığın yükselişini anlatır. Sümer tabletleri: Bu tabletlerde, dünyanın eskiden Tiamat adında büyük bir gezegenin parçası olduğu ve Tiamat'ın ikiye bölünmesiyle Dünya'nın oluştuğu belirtilir. Bilimsel açıdan, dünyanın varoluş hikayesi, yaklaşık 4,5 milyar yıl önce toz taneciklerinin birleşmesiyle başlamış ve zamanla büyük bir evrim süreci geçirmiştir.

Beş boyutlu uzayın bazı özellikleri: Fizikte: Beşinci boyut, var olan üç boyut ve zamanın ötesinde, ekstra farazi bir boyuttur. Geometride: Beş boyutta, 5 simplex, 5 küp ve 5 ortoplex gibi düzenli politoplar bulunur. Kavramsal olarak: 5. boyut, geleneksel zaman ve mekan anlayışının dışında var olur.

"Ben neden yaşıyorum" diye soranlara varoluşsal sorular soran veya hayatın anlamını sorgulayan kişiler denir.

Milan Kundera'nın "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" adlı romanı, dört farklı karakter üzerinden varoluşçuluk, geleneksellik, aile, kadın-erkek ilişkileri ve siyasi otorite gibi kavramları irdeler. 1968 Prag Baharı ve ardından SSCB'nin Çekoslovakya'yı işgalini arka plan olarak kullanan roman, bu olayların karakterlerin hayatlarını nasıl değiştirdiğini ele alır. Eserde işlenen bazı temalar: Ağırlık ve hafiflik: Yaşamda sonsuza kadar tekrar eden şeyler ağırlığı, bir defa yaşanan şeyler ise hafifliği temsil eder. Bağımsızlık ve bağlılık: Tomas, insanın tüm bağlarından kurtulması gerektiğini düşünürken, Tereza derin bir bağlanma ihtiyacı duyar. İhanet ve sadakat: Sabina ihaneti yaşam tarzı olarak benimserken, Tereza sonsuz sadakat gösterir. Roman, okuyucunun fikirlerinin sürekli yer değiştirmesine neden olan iç hesaplaşmalarla, varlığı, felsefi anlamda ağırlığın gerekliliğini, hafifliğin verdiği huzuru ve tercihlerle buna nasıl yön verildiğini sorgular.

"Yaradana Mektuplar" kitabı, Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun insanın varoluşu, sanat anlayışı ve yaşam felsefesi üzerine düşüncelerini içeren mektuplarından oluşmaktadır. Eserde işlenen başlıca temalar şunlardır: - İnsanın varoluşu: Eyüboğlu, insanın Tanrı ile olan ilişkisini ve bu ilişkinin sorgulamasını ele alır. - Sevgi ve acı: İnsanın hayatında bu iki duygunun nasıl iç içe geçtiğini ve insanı nasıl şekillendirdiğini anlatır. - Doğa ve sanat: Doğanın ve insan ruhunun derinliklerine inerek, sanatın insan hayatındaki yerini vurgular. Ayrıca, kitap Anadolu'nun toprağı, insanı ve inancından süzülen bir çağrının sesi olarak da değerlendirilmektedir.