Tümör

Tıpta "yumru" terimi, nod olarak da bilinir ve genellikle bağ dokularda oluşan kötü huylu habis tümörleri ifade eder.

Akciğerde iyi huylu tümörün kaç yıl yaşayacağına dair kesin bir süre vermek mümkün değildir. İyi huylu tümörler genellikle yavaş büyüyen ve çevre dokulara yayılmayan kitlelerdir. Akciğerde iyi huylu tümör teşhisi ve tedavisi için bir göğüs hastalıkları veya göğüs cerrahisi uzmanına başvurmak gereklidir.

Filloides tümörünün kesin nedeni belirlenememiştir, ancak oluşumunda rol oynayan bazı faktörler düşünülmektedir: Genetik eğilim: Ailede meme kanseri veya diğer tümör türleri bulunan bireylerde risk artışı gözlemlenebilir. Hormonel değişiklikler: Özellikle menopoz dönemi ve hormonal dalgalanmaların yoğun olduğu süreçler filloides tümör gelişimini tetikleyebilir. Travma ve radyasyon: Göğüs bölgesine alınan darbeler veya geçmişteki radyasyon terapileri risk faktörü oluşturabilir. Ayrıca, filloides tümör hücrelerinin oluşumunda östrojen hormonunun aktivitesindeki artışın da etkisi olduğu düşünülmektedir.

Von Hippel Lindau (VHL) hastalığı, VHL genindeki mutasyonlar nedeniyle ortaya çıkar. Bu gen, tümör baskılayıcı bir rol oynar ve hücrelerin kontrolsüz büyümesini ve bölünmesini engeller. Kalıtım şekli: VHL hastalığının yaklaşık %80'i, mutasyona uğramış VHL geninin ebeveynden miras alınmasıyla oluşur.

Pleomorfik adenomun histopatolojik özellikleri şunlardır: 1. Morfolojik Çeşitlilik: Histolojik olarak oldukça değişkendir ve tek tek tümörler içinde bile görünüş olarak farklılık gösterir. 2. İki Fazlı Yapı: Klasik olarak poligonal epitel ve iğ şeklinde miyoepitelyal hücrelerden oluşan değişken bir arka plan stroması ile karakterizedir. 3. Epitel Elemanları: Kanal benzeri yapılar, tabakalar, kümeler ve iç içe geçen şeritler halinde düzenlenebilir ve poligonal, iğ veya yıldız şeklindeki hücrelerden oluşur. 4. Ekstrasellüler Matriks: Mukoid, miksoid, kıkırdaklı veya hiyalin olabilir. 5. Psödokapsül: Tümör, çeşitli kalınlıklarda fibröz bir psödokapsül ile çevrilidir. 6. Kromozomal Translokasyonlar: Genellikle 3 ve 8 numaralı kromozomlar arasında karakteristik kromozomal translokasyonlar gösterir.

İlaçsız tomografide (kontrastsız tomografi) tümörler genellikle net bir şekilde belli olmaz, çünkü bu yöntemde vücuda herhangi bir kontrast madde enjekte edilmez. Daha ayrıntılı ve kesin sonuçlar için, tümörlerin değerlendirilmesinde ilaçlı tomografi (kontrastlı tomografi) tercih edilir.

Karsinoid tümörün belirtileri, tümörün bulunduğu bölgeye ve ürettiği hormonlara bağlı olarak değişir. İşte bazı yaygın belirtiler: Akciğerdeki karsinoid tümörler: Göğüs ağrısı, nefes darlığı, hırıltı, yüz ve boyunda kızarıklık veya sıcaklık hissi. Sindirim sistemindeki karsinoid tümörler: Karın ağrısı, ishal, bulantı ve kusma, rektal kanama ve ağrı. Genel belirtiler: Kilo alımı, ciltte pembe veya mor lekeler, yorgunluk. Karsinoid sendrom adı verilen bir durum da ortaya çıkabilir ve bu durum ateş basması, kronik ishal ve nefes almada zorluklara neden olabilir. Teşhis ve tedavi için bir doktora başvurulması önemlidir.

Sol böbrek üstü bezi kalınlaşmasının birkaç olası nedeni vardır: 1. Hormon Dengesizlikleri: Adrenal hiperplazi gibi durumlar, böbrek üstü bezlerinin aşırı hormon üretmesine yol açabilir. 2. Tümörler: İyi huylu (adenom) veya kötü huylu tümörler, bezin kalınlaşmasına neden olabilir. 3. Genetik Faktörler: Konjenital adrenal hiperplazi gibi genetik mutasyonlar, bezlerin aşırı çalışmasına yol açabilir. 4. Kronik Stres: Uzun süreli stres, kortizol üretiminin artması nedeniyle böbrek üstü bezi boyutunda artışa neden olabilir. 5. Enfeksiyonlar: Tüberküloz veya mantar hastalıkları gibi enfeksiyonlar bezlere zarar verebilir. Bu durumların teşhisi ve tedavisi için bir sağlık kuruluşuna başvurulması önerilir.

Solid psödopapiller neoplazm (SPN) — pankreasın düşük dereceli malign (kötü huylu) bir tümörüdür. Özellikleri: - Tipik olarak genç kadınları etkiler. - Genellikle belirti vermez ve rutin kontrollerde büyük boyutlarda saptanır. - Katı ve kistik alanlara sahip yuvarlak, iyi sınırlandırılmış kitleler olarak görünür. - Nadiren malign potansiyele sahiptir. Teşhis genellikle endoskopik ultrason (EUS) kılavuzluğunda ince iğne aspirasyonu (FNA) ile konur. Tedavi cerrahi rezeksiyon (tümörün cerrahi olarak çıkarılması) ile yapılır.

Tuba uterina tümörlerinde ısı artefaktı, koter veya laser enerjili cerrahi araçlar gibi ısıya maruz kalma sonucu dokuda meydana gelen değişikliklerdir. Bu değişiklikler şunları içerir: - Çekirdek ve sitoplazmanın koyu boyanması. - Çekirdeklerin iğ şeklini alması ve palizatik dizilim göstermesi. - Hücrelerde elektrik akımı yönünde uzama artefaktı. - Epitel tabakasının bazal membrandan ayrılması. - Yumuşak dokuların opak ve amorföz görünüm alması. Isı artefaktı, tümör tanısını ve sınıflamasını etkileyebilir, ayrıca cerrahi sınırların değerlendirilmesini zorlaştırabilir.

Trikilemmal tümörün eksizyonel biyopsisi, şüpheli bir doku veya lezyonun tamamının cerrahi yöntemle çıkarıldığı bir biyopsi türüdür. Bu işlem, genellikle benign (iyi huylu) olarak kabul edilen ancak büyüme ve yayılma potansiyeli olan trikilemmal tümörlerin teşhisi ve tedavisi için uygulanır.

Embolizasyon, çeşitli tıbbi durumlarda damarların kasıtlı olarak tıkanması için yapılan bir tedavi yöntemidir. Bu yöntem genellikle aşağıdaki amaçlarla uygulanır: 1. Kanamayı kontrol altına almak: Travmatik yaralanmalar sonucu oluşan iç kanamalarda hızlı müdahale için kullanılır. 2. Tümör tedavisi: Böbrek, karaciğer veya rahim gibi organlardaki iyi veya kötü huylu tümörlerin kanlanmasını azaltarak büyümelerini yavaşlatmak veya küçültmek için. 3. Damar anomalilerinin tedavisi: Arteriovenöz malformasyonlar gibi damarların anormal bağlantılarının tedavisinde. 4. Cerrahi öncesi hazırlık: Ameliyat öncesi kan kaybını en aza indirmek amacıyla. 5. Palyatif bakım: İleri evre kanserlerde şikayetleri azaltmak veya çok geniş arteriovenöz malformasyonlarda kitlenin boyutunu küçültmek için.

Akciğerde schwannom, genellikle iyi huylu bir tümör türü olmasına rağmen, bazı durumlarda tehlikeli olabilir. Schwannomların neden olduğu tehlikeler arasında: - Sinir hasarı: Tümör, çevresindeki sinirlere baskı yaparak ağrı veya kas kontrol kaybına yol açabilir. - Kalıcı duyu veya hareket kaybı: Tümörün konumuna ve büyüklüğüne bağlı olarak gelişebilir. - Metastaz riski: Kötü huylu schwannomlar, diğer organlara yayılarak metastaz yapabilir. - Cerrahi sonrası komplikasyonlar: Ameliyat sırasında sinir liflerine zarar verilmesi, geçici veya kalıcı işlev bozukluklarına neden olabilir. Teşhis ve tedavi için bir doktora danışmak önemlidir.

Sıvı tümörler, yani kistler, genellikle tehlikeli değildir ve kanserli olmayan oluşumlar olarak kabul edilir. Kötü huylu tümörler ise hızla büyüyüp çevre dokulara zarar verebilir ve metastaz yaparak vücudun diğer bölgelerine yayılabilir.

Benign lezyon ve benign sitoloji kavramları farklı anlamlar taşır: - Benign lezyon: İyi huylu tümör anlamına gelir ve genellikle yavaş büyüyen, yayılımı sınırlı ve metastaz oluşturmayan tümörleri ifade eder. - Benign sitoloji: Hücrelerin ve dokuların mikroskop altında incelenmesiyle elde edilen, kanser veya diğer zararlı durumlar içermeyen hücresel yapıların değerlendirilmesini ifade eder. Dolayısıyla, benign lezyon ve benign sitoloji aynı şeyi ifade etmez; biri tümörün özelliklerini, diğeri ise hücresel yapıların özelliklerini tanımlar.

Meme tamamen aşağıdaki durumlarda alınır: 1. Tümör meme büyüklüğünün %20'sinden büyükse ve şekil bozukluğuna neden olacaksa. 2. Memede yaygın tümörler veya aynı anda birçok noktada başlamış kanserli hücreler varsa. 3. Tümörün birçok odağa yayılma riski varsa. 4. Tümör yoğun ölçüde kireçlenmişse. 5. Hastanın göğüs duvarına daha önceden radyoterapi uygulanmışsa. Bu kararlar, hastanın genel sağlık durumu, tümörün evresi ve diğer bireysel faktörler göz önünde bulundurularak cerrahi onkolog tarafından verilir.

Pilar tümör, kıl folikülünün dış kök kılıfından gelişen, nadir görülen ve yavaş büyüme gösteren benign (iyi huylu) bir deri neoplazmıdır. Diğer adları: proliferating trichilemmal kist, saç derisinin pilar kisti. Genellikle saçlı deride, nadiren de boyun, yüz, kulak, dudak, parmaklar, el, kalça, uyluk, vulva ve mons pubiste görülür. Tedavisi: cerrahi olarak kistin çıkarılmasıdır.

Trikilemmoma ve kalsifiye trikilemmoma ayırıcı tanısı, her iki durumun da benzer klinik ve histolojik özelliklere sahip olmasından dolayı önemlidir. Ayırıcı tanı kriterleri: 1. Trikilemmoma: Genellikle baş ve boyun bölgesinde, özellikle kaş ve göz kapağını içeren bölgelerde görülür. 2. Kalsifiye trikilemmoma: Trikilemmomanın bir varyantı olup, tümör içinde kalsiyum birikintileri içerir. Ayırıcı tanıda diğer önemli noktalar: - Görüntüleme yöntemleri: Ultrasonda bağ dokusu kapsülü gösteren hipo-ekoik sınırlı lezyonlar olarak görülür. - Ayırıcı tanıda düşünülebilecek diğer hastalıklar: Epidermal kistler, sebase adenom, piyojenik granülom ve bazal hücreli karsinom gibi durumlarla karışabilir.

Benign sinir kılıfı tümörü, genellikle tehlikeli değildir çünkü kansere dönüşme riski düşüktür. Olası komplikasyonlar arasında sinir hasarı, duyu veya hareket kaybı ve tümörün tekrar etme riski bulunur. Bu nedenle, tümör belirtileri fark edildiğinde bir doktora başvurulması önemlidir. Tedavi seçenekleri arasında izleme, cerrahi müdahale, radyoterapi ve bazı vakalarda stereotaktik radyocerrahi yer alır.

Mesane tümörü 4 evre üzerinden sınıflandırılır: 1. Evre I: Kanser hücreleri, mesanenin iç yüzeyindeki mukozanın altındaki bağ dokusuna yayılmıştır, ancak mesane kas tabakasına ulaşmamıştır. 2. Evre II: Kanser, mesane duvarının kas tabakasına yayılmıştır, ancak mesanenin dışındaki yağ dokusuna ya da çevre dokulara yayılmamıştır. 3. Evre III: Kanser hücreleri, mesanenin kas tabakasını aşarak mesane dışındaki yağ dokusuna ve çevresindeki doku ve organlara yayılmıştır. 4. Evre IV: En ileri aşamadır, kanser mesane dışına yayılmakla kalmamış, aynı zamanda vücudun daha uzak bölgelerine de metastaz yapmıştır.