Sosyoloji

Küçük burjuvazi, yarı özerk köylüler ve küçük ölçekli tüccarlardan oluşan bir sosyal sınıfı ifade eder. Bu terim, ilk olarak 18. ve 19. yüzyıl başlarında Batı Avrupa'da orta sınıfın bir alt tabakasını tanımlamak için kullanılmıştır. Küçük burjuvazi şu kesimleri içine alır: küçük toprak sahipleri; esnaf ve zanaatkârlar; bağımsız çalışanlar; üniversite mensupları; memurlar; ev kadınları. Küçük burjuvazi, aynı zamanda yeni küçük burjuvazi olarak da adlandırılan, mühendisler, şefler ve sınıf yapısına eklenen diğer modern işleri de kapsar. Marksist terminolojide küçük burjuvazi, "burjuva ahlakını alan" anlamında küçük düşürücü olarak da kullanılabilir.

Küçük burjuvazi, yarı özerk köylüler ve küçük ölçekli tüccarlardan oluşan bir sosyal sınıfı ifade eder. Bu terim, ilk olarak 18. ve 19. yüzyıl başlarında Batı Avrupa'da orta sınıfın bir alt tabakasını tanımlamak için kullanılmıştır. Küçük burjuvazi şu kesimleri içine alır: küçük toprak sahipleri; esnaf ve zanaatkârlar; bağımsız çalışanlar; üniversite mensupları; memurlar; ev kadınları. Küçük burjuvazi, aynı zamanda yeni küçük burjuvazi olarak da adlandırılan, mühendisler, şefler ve sınıf yapısına eklenen diğer modern işleri de kapsar. Marksist terminolojide küçük burjuvazi, "burjuva ahlakını alan" anlamında küçük düşürücü olarak da kullanılabilir.

Olay ve olgu arasındaki temel farklar şunlardır: Zaman: Olaylar belirli bir zaman diliminde gerçekleşir, olgu ise zaman içinde gelişen süreçleri kapsar. Somutluk: Olaylar somut, yaşanmış durumlardır; olgular ise soyut kavramlardır. Genellik: Olaylar tek tek meydana gelirken, olgular aynı türdeki olayları bir bütün olarak ele alır. Objektiflik: Olaylar herkes için geçerli ve objektif durumlardır; tarihsel olgular ise anlatıcıların ve tarihçilerin yorumlarından dolayı objektif olmayabilir.

Bartın halkının göç etme nedenleri arasında eğitim önemli bir yer tutmaktadır. Bunun yanı sıra, hane/aile fertlerinden birine bağımlı göç de Bartın'dan yapılan göçlerde etkili olmuştur. 2023 yılı verilerine göre ise Bartın'dan yapılan göçlerde eğitim ve tayin/iş değişikliği nedenleri öne çıkmıştır. Göç etme nedenleri kişisel duruma göre değişiklik gösterebilir.

Türkiye'nin doğurganlığı teşvik etmesinin birkaç nedeni vardır: Nüfus artışı: Türkiye, "yaşlı nüfus" tehdidiyle karşı karşıya olduğu için doğurganlığı teşvik ederek nüfus artış hızını artırmayı hedeflemektedir. Ekonomik ve toplumsal nedenler: Ağır ekonomik koşullar, kadın istihdamı ve eğitim sorunları gibi faktörler, doğurganlık hızının düşmesinde etkili olmaktadır. Sosyal politikalar: Sosyal devlet politikaları kapsamında, eğitim, sağlık ve barınma haklarının iyileştirilmesi ve güven veren kurumların oluşturulması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda, ücretli doğum izni süresinin artırılması, ekonomik destekler sağlanması ve çocuk masraflarının bir kısmının devlet tarafından karşılanması gibi teşvikler planlanmaktadır.

Ön yargı, genellikle bilgi eksikliği, yanlış inançlar, kötü deneyimler ve toplumsal normlar gibi sebeplerle oluşur. Bilgi eksikliği: Bir kişi veya grubun gerçek özellikleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmamak, ön yargının oluşmasına neden olabilir. Yanlış inançlar: Kültürel, dini veya toplumsal normlardan kaynaklanan yanlış inançlar, ön yargının oluşmasına yol açabilir. Kötü deneyimler: Bireysel veya toplumsal kötü deneyimler, olumsuz ön yargıların oluşmasına neden olabilir. Toplumsal normlar: Toplumun belirli bir grubu veya özelliği hakkında yaygın olarak kabul edilen yanlış inançlar ve normlar, insanların ön yargı geliştirmesine neden olabilir. Ayrıca, sosyal çevre, aile ve arkadaş ortamı da ön yargıların oluşmasında önemli bir rol oynar. Ön yargı, bilişsel sistemdeki hatalar nedeniyle de ortaya çıkabilir.

Byung-Chul Han'ın "Yorgunluk Toplumu" adlı kitabı, modern toplumun performans toplumu hâline geldiğini ve bireyin içsel motivasyonla yönlendirildiğini savunur. Kitabın diğer konuları: Dijital gözetim: Sosyal medyada görünürlük tutkusu, bireyi özgürleştirmek yerine daha da tutsak eder; gözetim dışarıdan değil, içeridendir. Pasif direniş: "Yapmamayı" seçmek, performans toplumuna karşı en güçlü itiraz biçimidir. Modern hastalıklar: Depresyon, tükenmişlik sendromu ve dikkat eksikliği gibi patolojiler, bireyin sistemsel olarak içine doğduğu koşullardan kaynaklanır. Kitap, toplumun farklı dönemlerden geçtiğini düşünerek, geçmiş toplumları viral hastalık toplumu, günümüz toplumunu ise performans ve sinirsel toplum olarak tasvir eder.

Oblomov, İvan Gonçarov tarafından yazılan bir romanda, tembelliği ve işe yaramazlığı ile öne çıkan 19. yüzyıl Rus soylusu İlya İlyiç Oblomov'un hayatını anlatır. Romanda, Oblomov'un günlük işlerini yatağından yönetme alışkanlığı ve sorumluluklarından kaçışı, tembelliğin insan hayatı üzerindeki olumsuz etkilerini vurgular. Ayrıca, Oblomov'un hikayesi, Rusya'nın değişim sürecine ayak uyduramayan bir sınıfın temsili olarak da görülebilir.

Hiyerarşi, bir toplumdaki veya kuruluştaki bireylerin belirli faktörlere bağlı olarak statü, görev ve yetki açısından sınıflandırıldığı ve bu sınıflara bağlı standartlar sunan yapıdır. Hiyerarşik düzende, üst görevdeki kişiler alt kademedekilerin çalışmalarını kontrol eder, denetler ve onaylar. Hiyerarşi kelimesinin diğer anlamları: aşama sırası; basamak, makam sırası; derecelendirme düzeni.

Mısır'ın kalabalık olmasının başlıca nedenleri şunlardır: Nil Nehri kıyılarına yoğun yerleşim: Nüfusun büyük çoğunluğu, ekilebilir tek arazi olan Nil Nehri kıyılarında yaşamaktadır. Göç ve şehirleşme: Ekonomik fırsatlar, daha iyi eğitim ve sağlık hizmetleri gibi nedenlerle kırsal bölgelerden büyük şehirlere göç edilmesi. Tarihî ve kültürel çekicilik: Antik Mısır'ın köklü tarihi, ülkeyi hem yerli hem de yabancı turistler için cazip kılmaktadır. Ayrıca, Mısır'ın resmî dini İslam, resmî dili ise Arapçadır.

Immanuel Wallerstein, "dünya-sistemler teorisi"ni savunur. Wallerstein'ın temel görüşleri: Merkez ve çevre arasındaki eşitsiz ilişki. Kapitalizmin yapısal krizi. Sistem karşıtı hareketler. Wallerstein, ayrıca Marx'ın düşüncelerinden etkilenmiş, ancak toplumların lineer bir gelişim sürecine sahip olduğu varsayımına katılmamıştır.

Cinsellik, kısaca cinsel davranışı konu alan ve içeren bir şemsiye kavramdır. Cinsellik, biyolojik, psikolojik, kültürel, sosyal gibi birçok boyutu olan bir bütündür.

Keşan halkı, tarih boyunca çeşitli göçlerle bölgeye yerleşmiştir. Osmanlı Öncesi Dönem: Keşan'ın antik çağlardaki adı "Zorlanis" olup, bölgeye M.Ö. 3000'lerden itibaren Luviler yerleşmiştir. Osmanlı Dönemi: 1359'da Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra, Anadolu'dan göçmen getirtilip yerleştirilmiştir. 20. Yüzyıl Göçleri: 19. yüzyılda Balkanlar'daki savaşlar nedeniyle Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya'dan göçler almıştır. Günümüzde Keşan halkının büyük bir kısmı bu göçmenlerden oluşmaktadır.

Hoşgörü, başkalarının eylem ve yargılarında serbest bırakılmasını, kendi görüşlerimize veya çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla ve yan tutmadan katlanılmasını ifade eder. Hoşgörü örnekleri: Mevlana: Tasavvufta hoşgörü örneği olarak gösterilir. Hz. Muhammed: Kur'an'da "yüce bir ahlâk üzere" olduğu övgüyle bahsedilen Hz. Muhammed, hoşgörülü davranışlarıyla örnek olmuştur. Yunus Emre: "Yaratılanı hoş gördük, Yaratan'dan ötürü" sözü, hoşgörünün bir örneğidir. Hoşgörü, aynı zamanda kusurlara göz yummak ve aldırmamak anlamına da gelir.

Zonguldak halkının göç etmesinin başlıca nedenleri şunlardır: İşsizlik. Gelir yetersizliği ve kötü yaşam koşulları. Hava kirliliği ve altyapı sorunları. Sosyal yaşam yetersizliği. Eğitim fırsatları.

Polatlı halkının nereden geldiğine dair kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, ilçenin tarihçesi hakkında şu bilgiler mevcuttur: Polatlı'nın bilinen en eski yerleşim tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar dayanmaktadır. 13. yüzyılın ilk yarısında Menteşeoğulları Beyliği'nden bazı aşiretlerin Polatlı'ya geldiği ve Menteşe ile eski Polatlı köyleri civarlarına yerleştikleri tespit edilmiştir. 1892 yılında İstanbul-Ankara demiryolunun Polatlı'dan geçmesi, ilçenin gelişiminde önemli bir rol oynamış ve bu tarihten itibaren tren istasyonu çevresinde yerleşim başlamıştır. Polatlı ismi ise Farsça kökenli olup "demir" veya "kuvvetli" anlamına gelen "polad" kelimesinden türetilmiştir.

Yozlaşmış toplum, değerlerin kaybolduğu, ahlaki çöküşün yaşandığı ve bireylerin özünden saparak başka kültürlere ait değerleri benimsediği bir toplumdur. Yozlaşmış toplumlarda genellikle şu durumlar görülür: Değerlerin kaybı. Bireysel çıkarların ön planda tutulması. Yolsuzluk ve adaletsizlik. Yozlaşma, toplumun genel refahını ve ilerlemesini olumsuz yönde etkileyen bir sorundur.

Bafra halkının kökeniyle ilgili çeşitli iddialar bulunmaktadır: Orta Asya Göçleri: Bafra'ya Türklerin ilk yerleşmesinin M.Ö. 4000 yıllarında Orta Asya göçleri neticesinde olduğu ve Gasgalar'ın ilçenin en eski halkı olduğu düşünülmektedir. Fenikeliler: Bafra adının, M.Ö. 521 yıllarında Fenikeliler zamanında ticaret gemilerinin yanaştığı koylara kurulan ticaret evlerine "bafira" denilmesinden geldiği sanılmaktadır. Göçmenler: 1876'daki Kırım göçünden sonra Bafra'ya çok sayıda Türk yerleşmiştir. Bafra'nın tarihi, M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır.

Burjuva, köylü, işçi ya da soylu sınıfına dahil olmayıp, sosyal statüsünü ve gücünü, eğitiminden, işveren konumundan ve zenginliğinden alan kentli kişidir. Burjuvazi ise burjuvanın sınıflaşmış hâli olarak bir sınıfı imlerken diğer taraftan kültürel bir dünya görüşüne atıf yapan bir kavramdır. TDK'ya göre ise burjuva, şehirde yaşayıp özel imtiyazlardan yararlanan ve orta sınıftan olan, kent soylu anlamlarına gelmektedir.

Erdal Erzincan, Erzurumlu bir ailenin çocuğudur ve dolayısıyla Erzurumlu aşiretlerinden birine mensup olduğu söylenebilir. Ancak, Erdal Erzincan'ın hangi aşirete ait olduğuna dair spesifik bir bilgi bulunmamaktadır.