Solunum

Aerobik solunum, (oksijenli solunum) organik besinlerden oksijen yoluyla ATP elde etme işidir. Aerobik solunumun aşamaları: Glikoliz. Krebs döngüsü (Sitrik asit ya da Trikarboksilik asit döngüsü). Elektron taşıma sistemi. İnsanlar, hayvanlar, bakteriler ve mantarlar oksijenli solunum yaparlar.

Evet, soluk alırken ve verirken akciğerin hacmi değişir. Soluk alırken diyafram kası kasılır ve düzleşir, göğüs boşluğu genişler, akciğerlerin hacmi artar ve iç basınç azalır, bu nedenle hava akciğerlere girer. Soluk verirken ise diyafram kası gevşer ve kubbeleşir, göğüs boşluğu daralır, akciğerlerin hacmi azalır ve iç basınç artar, böylece hava akciğerlerden dışarı çıkar.

Anaerobik solunumda ATP veriminin daha az olmasının sebebi, glikozun CO2 ve H2O’ya kadar parçalanamaması, yani tamamen okside olmamasıdır. Anaerobik solunumda, elektronun oksijen dışında bir moleküle (sülfat, kükürt, nitrat, karbondioksit, demir) aktarılması söz konusudur.

Oksijensiz solunum ve fermantasyonda kullanılan moleküller şunlardır: 1. Besin Molekülleri: Her iki süreçte de glikoz gibi organik moleküller kullanılır. 2. Oksijen: Oksijensiz solunumda oksijen kullanılmazken, fermantasyonda oksijen yokluğunda gerçekleşir. 3. Enzimler: Moleküllerin parçalanması enzimler yardımıyla yapılır.

Oksijensiz ve oksijenli solunum farklı canlı türlerinde görülür: Oksijenli solunum yapan canlılar: - Memeliler: İnsanlar, kediler, köpekler, filler. - Kuşlar: Kartallar, güvercinler, penguenler. - Sürüngenler: Yılanlar, kertenkeleler, kaplumbağalar. - Amfibiler: Kurbağalar, semenderler. - Balıklar: Solungaçları aracılığıyla su içerisindeki oksijeni alırlar. Oksijensiz solunum yapan canlılar: - Bakteriler: Özellikle Clostridium türleri gibi anaerobik bakteriler. - Mayalar: Alkol fermantasyonu gerçekleştiren mayalar. - Protozoa: Oksijensiz ortamda yaşayabilen bazı tek hücreli organizmalar.

Lazer dirençli entübasyon tüpü, solunum yolu ameliyatlarında kullanılan ve lazer ışınının tüpü yakmasını önleyen özel bir tüptür. Bu tüpler, alüminyum veya bakır folyo ile kaplanmış ve lazere dayanıklı maddeden yapılmıştır.

Uykuda solunum tüpü (entübasyon tüpü) hastanın durumuna ve hastalığın ciddiyetine bağlı olarak farklı sürelerde takılabilir. Genel olarak, yoğun bakımda solunum desteğine ihtiyacı olan hastalara uygulanan trakeostomi, 15 gün sonra hala devam ediyorsa tüp takılır. Entübasyon işleminin süresi hakkında kesin bilgi almak için bir sağlık profesyoneline danışmak önemlidir.

Suda yaşayan hayvanlar solungaçlar yardımıyla nefes alırlar.

İlk yardımda "A" solunum yolu açıklığının değerlendirilmesi anlamına gelir.

Evet, ağız nefesi çene yapısını bozabilir. Ağızdan nefes almak, üst çenede darlık ve çapraşıklığa yol açarak yüz tipini değiştirebilir. Ayrıca, ağız solunumu nedeniyle dil alt çenede yer aldığı için damağa destek olamaz ve bu da dişlerin doğru hizalanmasını engeller. Çene yapısındaki olası bozuklukları önlemek için, burundan nefes almak ve ağız solunumundan kaçınmak önemlidir.

Ateli olan bir hastanın nasıl tedavi edileceği, yaralanmanın türüne ve atelin kullanım amacına bağlı olarak değişir. Genel olarak, atel tedavisi şu adımları içerir: Uzman Yerleştirme: Atel, genellikle bir sağlık uzmanı tarafından doğru pozisyonda yerleştirilir ve sıkılığı kontrol edilir. Hijyen ve Kan Dolaşımı Kontrolü: Atel takılıyken hijyen, kan dolaşımı ve konfor düzenli olarak kontrol edilmelidir. Doktor Talimatları: Atelin ne kadar süre kullanılması gerektiği ve ne zaman çıkarılabileceği konusunda doktorun talimatlarına uyulmalıdır. Ek Tedaviler: Doktor, iyileşme sürecini desteklemek için fizik tedavi veya diğer ek tedavileri önerebilir. Düzenli Kontroller: Tedavi süresince düzenli doktor kontrolleri yapılmalıdır. Atel tedavisi sırasında şiddetli ağrı, giderek kötüleşen şişlik veya başka komplikasyonlar ortaya çıkarsa, mutlaka bir doktora başvurulmalıdır.

Exeltis Türkiye, Chemo Group bünyesinde yer alan bir farmasötik şirket olup, tıbbi ürünlerin geliştirilmesi, üretimi ve pazarlanması ile ilgilenir. Şirketin ana faaliyet alanları arasında kadın sağlığı, solunum ve ağrı yönetimi yer alır.

Saprofit bakteriler oksijensiz solunum yapabilirler. Bu bakteriler, oksijenin bulunmadığı ortamlarda yaşar ve ihtiyaç duydukları enerjiyi oksijensiz solunum ile üretirler.

Diyaframın kasılması ve gevşemesi sonucu şu olaylar gerçekleşir: 1. Kasılma: Diyafram kası düzleşir ve kısalır, göğüs boşluğu genişler, hacmi artar ve iç basınç düşer. 2. Gevşeme: Diyafram kubbeleşir ve uzar, göğüs boşluğu daralır, hacmi azalır ve iç basınç artar.

Entübe edilen hastalar konuşamaz çünkü solunum tüpü ses tellerinin çalışmasını engeller.

Ortopne ve tripod pozisyonu farklı anlamlara sahiptir: 1. Ortopne Pozisyonu: Özellikle kalp ve akciğer yetmezliği olan hastalarda solunumu ve dolaşımı rahatlatmak için uygulanan bir pozisyondur. 2. Tripod Pozisyonu: Solunum sıkıntısı veya nefes darlığı çeken kişiler tarafından benimsenen bir fiziksel stanstır.

Trendelenburg pozisyonuna alınan bir hasta, bazı durumlarda nefes almakta zorluk çekebilir çünkü bu pozisyonun bazı olumsuz etkileri vardır: 1. Solunum yetmezliği veya kalp problemleri olan hastalarda, pozisyon solunum problemlerini kötüleştirebilir. 2. Bacaklarda basıncın azalması ve dolaşımın zayıflaması gibi durumlar da nefes alma zorluklarına yol açabilir. 3. Kafa içi basıncın artması, başın aşağıda olması nedeniyle kraniyum çevresinde venöz doluluk meydana getirdiğinden, nefes alma üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Bu nedenle, Trendelenburg pozisyonunun kullanımı, hastanın bireysel özellikleri ve olası kontrendikasyonlar dikkate alınarak bir hekim tarafından değerlendirilmelidir.

Katabolizma, canlılarda kompleks moleküllerin daha basit moleküllere parçalanması süreci, oksijenli ve oksijensiz solunum ile fermantasyon gibi yıkım tepkimeleriyle başlar.

Solunum gazları kan dolaşımında iki ana yolla taşınır: 1. Oksijen: Kandaki oksijenin %97'si alyuvarlardaki hemoglobin molekülüne bağlı olarak taşınır, %3'ü ise plazmada çözünmüş halde bulunur. - Alveollerde oksijen, eritrositlere bağlanarak hemoglobin sayesinde kana geçer. - Doku kılcallarında ise hemoglobin oksijeni bırakarak plazmaya geçer ve buradan difüzyonla dokulara ulaşır. 2. Karbondioksit: Karbondioksit kanda dört şekilde taşınır: - %7'si kan plazmasında çözünmüş olarak bulunur. - %23'ü alyuvarlarda hemoglobinle birleşerek karbominohemoglobin şeklinde taşınır. - %70'i ise bikarbonat iyonları (HCO3–) şeklinde taşınır. - Bu süreçte karbondioksit, doku kılcallarından alveollere geçerek soluk verme ile vücuttan atılır.

Filler, hortumları aracılığıyla nefes alırlar.