Osmanlıca

Şulle kelimesi, Osmanlıca kökenli olup farklı anlamlara sahiptir: Cemaat, topluluk, çok cemaat. Çok para. Niyet. Ayrıca, Farsça'da "şulle" kelimesi "sallamak veya sallamaya meyilli" anlamında da kullanılır.

Kırak kelimesi, farklı kaynaklarda çeşitli anlamlara sahiptir: Türkiye Türkçesi ağızlarında: Çevre, kıyı, kenar, uç. Dağ sırtı ve dik yokuş: 3. Fransizca terim olarak: Bord, outlet. Örnek kullanım: "Kitabın kırağını yırttım".

"Ahredim" kelimesinin doğru yazılışı, Osmanlıca ve Türkçe sözlüklere göre "ahred" şeklindedir. "Ahred" kelimesi, ayaklarının siniri kurumuş veya bozulmuş olan hayvan anlamına gelir.

"Yalnız" kelimesi, Türkçede çeşitli anlamlarda ve bağlamlarda kullanılır. İşte bazı kullanım alanları: Tek başına olma durumu: "Yalnız yaşıyorum". Başka biri olmadan: "Yalnızca seninle gelmek istiyorum". Sadece, yalnızca anlamında: "Yalnız bir kitap okuyorum". Duygusal durum: "Bu şehirde kendimi yalnız hissediyorum". Vurgulama amacıyla: "Yalnız senin yardımına ihtiyacım var". "Yalnız" kelimesi, sıfat, zarf ve bağlaç olarak da kullanılabilir. "Yalnız herir" ifadesinin kullanımına dair spesifik bir bilgi bulunmamaktadır.

Pişman olmak, yaptığı bir işin veya davranışın olumsuz sonucunu görerek üzülmek anlamına gelir. Pişmanlık ise pişman olma durumu, nedamet demektir.

RIV kısaltması, bağlama göre çeşitli anlamlara gelebilir: Hızlı müdahale aracı; Nehir, akarsu, ırmak (İngilizce "river" kelimesinin kısaltması); Radyo bilim; Radyo paraziti voltaj; Rallye International du Valais; Rekreasyon entegrasyon Victoria; Rijks Instituut voor de Volksgezondheid; Riviera Holdings şirketi; Zengin etkileşimli video; İthal araç kayıt. Ayrıca, Osmanlıca bir kelime olan "riv" hile veya düzen anlamına gelir.

Esbap ve vesait kelimeleri, Arapça kökenli olup "araç" veya "vasıta" anlamına gelir. Esbap: Sebepler anlamına gelir. Vesait: Vasıtalar, araçlar anlamına gelir. Örnek cümleler: "O semte tek vesait gitmektedir". "Esbab dağdağasından ve vesaitin karanlık perdelerinden kurtulup, Rabb-i Rahîmlerine, makarr-ı saltanat-ı ebedîsinde perdesiz kavuşacaklar".

"Kafınım" kelimesinin ne anlama geldiğine dair bilgi bulunamadı. Ancak, "kafi" kelimesinin anlamları hakkında bilgi verilebilir. Kafi, Arapça kökenli bir kelime olup "yeterli", "yetecek ölçüde olan" anlamına gelir. Kafi kelimesi, genellikle miktar belirten somut ve ölçülebilir şeyler için kullanılır.

Piri fani ifadesi, "epeyce yaşlanmış ve tâkatten kesilmiş ihtiyar" anlamına gelir. Ayrıca, "ölünceye kadar Ramazan orucunu veya kazâya kalmış oruçlarını tutamıyacak kadar çok yaşlı olan" anlamında da kullanılır.

Evet, Osmanlıca ile ilgili PDF dosyaları bulunmaktadır. Bazı kaynaklar: archive.org sitesinde "Osmanlıca Dersleri" kitabı PDF formatında mevcuttur. Google Disk'te Osmanlıca ile ilgili çeşitli ders ve kaynak dosyaları PDF olarak paylaşılmıştır. Academia.edu sitesinde Osmanlıca-Türkçe sözlük PDF dosyası olarak indirilebilir. Yunus Emre Enstitüsü, Türk Dil Kurumu ve Millî Kütüphane gibi kurumların web sitelerinde de Osmanlıca-Türkçe sözlükler PDF formatında bulunabilir.

Nül kelimesi farklı anlamlara gelebilir: Hiç, boş, sıfır. Kuş gagası (Osmanlıca terim). Ayrıca, "null" kelimesi İngilizce'de "geçersiz, hükümsüz, boş, önemsiz" gibi anlamlara gelir.

Ente kelimesi farklı anlamlara gelebilir: Almanca'da: "Ente" kelimesi ördek anlamına gelir. İtalyanca'da: "Ente" topluluk, yer veya varlık anlamına gelir. Osmanlıca'da: "Ente" sen anlamına gelir (şahıs zamiri). İspanyolca'da: "Ente" organizasyon, vücut, tüzel kişilik veya garip kimse anlamlarına gelir.

"Odkenumi zai" ifadesinin ne anlama geldiğine dair bilgi bulunamadı. Ancak, "zai" kelimesi Arapça kökenli olup, "kaybolan, yok olan, ziyan olan" anlamına gelir. Örnek cümleler: Vakit nakittir, boşa harcanırsa zai olur. Böyle güzel bir fırsat kaçarsa zai etmiş olursun. "Zai" kelimesi, günlük konuşmalarda, hukuk dilinde ve edebiyatta kullanılabilir.

Člnár kelimesi, Slovakça dilinde bir kelime olup, telaffuz şekli "člnár" olarak belirtilmiştir. Çınar kelimesi ise, bitki biliminde Platanus cinsine ait, iki çeneklilerden olup, 30 metreye kadar uzayabilen, gövdesi kalın ve uzun ömürlü bir ağaç türünü ifade eder. Eğer "çlnar" kelimesi başka bir dilde veya bağlamda kullanılıyorsa, daha fazla bilgi veya bağlam sağlanması gerekebilir.

İstisfa kelimesi, Osmanlıca kökenli olup iki farklı anlama gelir: 1. Madeni eritip tasfiye etmek, hâlisini almak. 2. Şifa istemek, hastalıktan kurtulup iyi olmayı arzulamak. Ayrıca, "isteşfa" adıyla bir marka da bulunmaktadır. Bu marka, doğal tedavi, kozmetik ve takviye ürünleri sunarak sağlıklı yaşamı desteklemeyi hedefler.

Tuluat, Arapça kökenli bir kelime olup "doğaçlama" anlamına gelir. Tuluat tiyatrosu, önceden yazılmış bir metne dayanmayan, oyuncuların o anki buluşlarıyla geliştirdikleri halk tiyatrosu türüdür. Tuluat tiyatrosu, geleneksel Türk tiyatrosu ile Batı tarzı tiyatro arasındaki etkileşim sonucunda oluşmuştur.

Ka'de, sözlükte "oturmak" anlamına gelen dinî bir kavramdır. Namazda iki farklı anlamda kullanılır: 1. Ka'de-i ûlâ: İki rekâtten fazla namazların ikinci rekâtında tahiyyata oturmaya denir. 2. Ka'de-i âhire: Namazın sonunda teşehhüd miktarı oturmaktır. Ayrıca, Fince ve Felemenkçe'de "kade" kelimesi "kıskanç" ve "rıhtım, iskele" anlamlarına gelir.

Hayır, eftal ve eftar aynı değildir. Eftal, Arapça kökenli bir kelime olup "en değerli, en yüksek, çok erdemli, çok faziletli" anlamlarına gelir ve genellikle erkek ismi olarak kullanılır. Eftar ise Osmanlıca bir terim olup, "baş ile şehâdet parmaklarının araları" anlamına gelir.

Osmanlıca öğrenmek için genellikle 4 kur gereklidir. Bu kurlar şunlardır: 1. 1. Kur: Osmanlıcada kolay metinler. 2. 2. Kur: Osmanlı Türkçesi imlası. 3. 3. Kur: Osmanlıcada Arapça ve Farsça kurallar. 4. 4. Kur: Osmanlıcada arşiv ve edebi metinler. Kurların süresi, kursa göre değişiklik gösterebilir; örneğin, 1. Kur 32 saat, 2. Kur 32 saat, 3. Kur 48 saat ve 4. Kur 48 saat olarak belirlenmiştir.

Âvâz etmek, Osmanlıca'da "bağırmak, nâra atmak, feryat etmek" anlamına gelir. Ayrıca, "avaz" kelimesinin Osmanlıca'daki bazı anlamları şunlardır: nefret, ikrah, bir şeyi kerahetle yapma, kerahet; ses, seda, yüksek ses; şöhret, ün, nam.