Oksijen

Akvaryumun oksijeni biterse yapılması gerekenler: Filtrenin ayarlarının kontrol edilmesi: Akvaryum filtresinin tam kapasitede çalıştığından emin olunmalı, tıkanmış filtreler temizlenmeli veya değiştirilmelidir. Hava motoru kullanımı: Hava motoru, oluşturduğu kabarcıklar sayesinde yüzey gerilimini bozarak suya oksijen kazandırabilir. Su yüzeyinin hareketlendirilmesi: Filtrenin çıkış borusunun yüzeye yönlendirilmesi veya akvaryum dalga motorları kullanılması, suyun hareket etmesini ve oksijen seviyesinin artmasını sağlar. Su değişimi: Akvaryum hacminin yüzde 50’si kadar büyük bir su değişimi yapılabilir. Dekorların düzenlenmesi: Suyun akış yönüne göre taşlar yerleştirilmeli, büyük taşların suyun akışını kesmediğinden emin olunmalıdır. Eğer oksijen seviyesi düşükse, akvaryum oksijen tabletleri de kullanılabilir. Balıkların su yüzeyinde soluk soluğa kalması durumunda, bu durum daha fazla araştırma yapılmasını gerektiren bir işaret olmalıdır.

Sarı ve yeşil oksijen tüpleri, farklı gazları taşımak için kullanılır: 1. Sarı Tüp: Bu tüpler, asetilen gazını taşımak için kullanılır ve rengi RAL 1018'dir. 2. Yeşil Tüp: Yeşil tüpler ise azot gazını taşımak için kullanılır ve rengi RAL 6029'dur.

Yanma olayının gerçekleşmesi için ısı ve oksijen dışında yanıcı madde de gereklidir.

Kalbin fazla oksijen tüketmesi, oksijen ihtiyacının artması ve bu ihtiyacı karşılamak için kalbin daha fazla çalışması nedeniyle oluşur. Bu durumun başlıca nedenleri şunlardır: 1. Kabızlık: Dışkılama sırasında ıkınma, bağırsaklara fazla kan gitmesine ve dolayısıyla kalbe olan oksijen talebinin artmasına yol açar. 2. Sigara içmek: Tütün ürünleri, kalbe ve kan damarlarına zarar vererek oksijenin azalmasına neden olur, bu da kalbin daha fazla çalışmasına ve dolayısıyla daha fazla oksijen tüketmesine sebep olur. 3. Yüksek tansiyon: Kan dolaşımını sürdürebilmek için kalbin daha fazla çalışmasına ihtiyaç duyulur, bu da oksijen tüketimini artırır.

Marmara Denizi'nde 400 metreden sonra hayatın olmamasının nedeni, oksijen seviyesinin bu derinliklerde oldukça düşmesidir. Yapılan ölçümlere göre, deniz suyunun ilk 30 metresinden sonra oksijen seviyesi balıkların yaşayamayacağı kadar azalmaktadır.

Oksihemoglobin — oksijenin hemoglobinle birleşmesi sonucu oluşan bileşiktir. Akciğerlerde oksijen yoğunluğu yüksek olduğu zaman meydana gelir. Oksihemoglobin, vücudun yaşamını sürdürmesinde kritik bir rol oynar.

Oksijen hortumunun çalışma basıncı 20 bar olmalıdır.

Oksijenin patlaması için üç unsurun bir araya gelmesi gerekir: 1. Patlayıcı madde: Oksijenle karışabilecek yanıcı gaz, buhar veya toz. 2. Hava (oksijen): Patlayıcı ortamın oluşması için havada yeterli oksijen bulunmalıdır. 3. Enerji kaynağı: Patlamayı ateşleyecek bir kıvılcım veya güç kaynağı. Oksijenin yanıcı değil, yanıcı maddelerin yanmasını teşvik eden bir gaz olduğunu unutmamak önemlidir.

Ambulanslarda oksijen tüpü bulunmasının sebebi, hastaların solunum fonksiyonlarını desteklemek ve sağlık durumlarını iyileştirmektir. Oksijen tüpleri, acil servislerde, ambulanslarda, hastanelerde ve evde kullanılabilmektedir. Ambulanslarda kullanılan oksijen tüplerinin bazı kullanım amaçları şunlardır: Solunumu etkileyen hastalıklar. Akut inme ve koroner sendromlar. Travma. Şok durumları. Miyokard infarktüsü. Kardiyak ve solunum arresti. Ayrıca, dağcılık ve dalış gibi açık hava etkinlikleri sırasında oksijen tüpleri, yüksek irtifalarda veya su altında solunum yapmak için kullanılır.

Troposfer ve stratosferde yaşıyoruz çünkü bu katmanlar, yaşamın sürdürülmesi için gerekli olan koşulları sağlar: - Troposfer: Atmosferdeki gazların büyük bir kısmının bulunduğu bu katmanda, iklim olayları ve hava akımları meydana gelir. - Stratosfer: Bu katmanda yer alan ozon tabakası, Güneş'ten gelen zararlı ultraviyole ışınlarının yeryüzüne ulaşmasını engeller. Bu, yaşamın devamı için hayati öneme sahiptir.

Solunum sırasında oksijen tüketilir.

Asitlik kuvveti, bir asidin çözeltiye ne kadar proton (H⁺) verebildiğinin ölçüsüdür ve şu faktörlere bağlıdır: Çözücü: Asitlerin ve bazların güçleri çözücüye bağlıdır. Molekül yapısı: Elektronegatiflik: Bir periyotta, elementlerin hidrojenli bileşiklerinin asitlik gücü, hidrojene bağlı elementin elektronegatifliği arttıkça artar. Atom yarıçapı: Bir grupta, elementlerin hidrojenli bileşiklerinin asitlik gücü, elementin atom yarıçapı arttıkça artar. İyonlaşma derecesi: Suda çözündüğünde %100 iyonlaştığı varsayılan asit ve bazlara kuvvetli asit-baz, kısmen iyonlaşanlara ise zayıf asit-baz denir.

Oksijenin tarihçesi şu şekilde özetlenebilir: 1. Keşif: Oksijen, 18. yüzyılda aynı dönemde çalışan birkaç bilim insanı tarafından bağımsız olarak keşfedilmiştir. - Carl Wilhelm Scheele: 1772 yılında oksijeni keşfetmiş, ancak bulgularını 1777'ye kadar yayımlamamıştır. - Joseph Priestley: 1774 yılında cıva oksidin termal ayrışmasıyla oksijeni element olarak keşfetmiş ve bulgularını aynı yıl yayımlamıştır. 2. Adlandırma: Oksijenin adı, Fransız kimyager Antoine Lavoisier tarafından 1777 yılında verilmiştir. 3. Modern Bilimdeki Önemi: Oksijenin önemi, yaşamın temel taşı olması ve birçok biyolojik ve kimyasal süreçte kritik bir rol oynamasıyla artmıştır.

Karbon ve oksijen birleşerek iki ana bileşik oluşturur: karbon monoksit (CO) ve karbon dioksit (CO₂).

Bir maddenin yanması için ortamda en az %14-18 oranında oksijen bulunması gerekir.

Geceleri oksijen üreten bazı bitkiler şunlardır: 1. Aloe Vera: Gece boyunca oksijen salgılar ve sinirleri sakinleştirir. 2. Areka Palmiyesi: Hem formaldehit gibi zararlı kimyasalları filtreler hem de yüksek miktarda oksijen üretir. 3. Paşa Kılıcı (Sansevieria): Gece bile oksijen üretme özelliğiyle bilinir ve havadaki toksinleri temizler. 4. Kurdele Çiçeği (Chlorophytum comosum): Havadaki karbonmonoksit ve formaldehit gibi zararlı maddeleri temizlerken bol miktarda oksijen üretir. 5. Orkide (Dendrobium türleri): CAM fotosentezi yaparak geceleri oksijen üretir.

Nitrat kökü, kimyasal formülü NO3 olan, azot ve üç oksijen atomundan oluşan bir nitrik asit tuzu iyonudur.

Suyun içindeki çözünmüş oksijen miktarı litre başına 0-10 ml arasında değişmektedir.

Katı halde oksijen, sıcaklık -218,4°C'nin altına düştüğünde bulunur. Ayrıca, endüstriyel koşullarda baryum peroksidin 800°C'ye kadar ısıtılmasıyla da saf oksijen elde edilebilir ve bu oksijen katı halde olabilir.

2O2 molekül gösterimi, O2 olarak yazılır. Bu, iki oksijen atomunun birleşmesiyle oluşan diatomik oksijen gazını ifade eder. O2 molekülü, standart şartlar altında renksiz, kokusuz ve tatsız bir gazdır.