HukukiTerimler

Musa Aygül'ün mutad mesken kavramıyla ilgili doğrudan bir açıklaması bulunamamıştır. Ancak, mutad mesken, kişinin fiilen hayatını devam ettirdiği yer olarak tanımlanır. Mutad mesken kavramı, milletlerarası özel hukukta, özellikle çocuk hukuku ve yabancılık unsuru içeren borç ilişkilerinde bağlama noktası olarak kullanılır.

Hayır, "kayyım" ve "kayyum" aynı değildir. Türk Dil Kurumu'na (TDK) göre, doğru yazım şekli "kayyım"dır. "Kayyum" yazımı yanlış olarak kabul edilir. "Kayyım", yasalar tarafından belirlenen durumlarda, bir malı yönetmek veya belirli bir işi yapmak üzere atanan kişiyi ifade eder.

Muktezâ-i hal, "durumun gerektirdiği" anlamına gelir. Ayrıca, mukteza kelimesi, yetkili makamların vergi mükelleflerine yazılı açıklama talebi üzerine verdikleri yazılı görüşe de denir.

Zabıt kelimesi Arapça kökenli olup, farklı anlamlara sahiptir: Asker: Rütbesi teğmenden binbaşıya kadar olan asker, subay. Tutanak: Zapt, tutanak, mazbata. Mecazi anlam: Tuttuğunu koparan, dediğini yaptıran kişi.

Tazmin ve telafi etmek kavramları genellikle benzer anlamlara sahip olsa da, aralarında bazı farklar bulunmaktadır. - Tazmin, bir kişinin maddi veya manevi zararını karşılamak, gidermek anlamına gelir. - Telafi etmek ise, bir kaybı, eksikliği veya hatayı gidermek, düzeltmek anlamına gelir. Özetle, tazminat daha çok zararların maddi olarak karşılanması ile ilgiliyken, telafi etmek daha geniş bir anlamda, her türlü kaybın veya hatanın giderilmesi ile ilgilidir. Örnek: - Tazmin: Yaşanılan bir trafik kazasında aracın hasar görmesi durumunda, hasarının karşılanması. - Telafi etmek: İş yerinde maruz kalınan haksız bir tutum sonrası yaşanan stresin giderilmesi.

Hukukta "emsal" olmak, bir mahkeme kararının benzer davalarda örnek teşkil etmesi ve bağlayıcılık taşıması anlamına gelir. Emsal kararlar, yargı organlarına rehberlik eder, hukuki belirsizlikleri azaltır ve benzer durumlarda tutarlı kararlar verilmesini sağlar. Türk hukuk sisteminde emsal kararların bağlayıcılığı, verildiği mahkemenin yetki ve görev alanına bağlıdır.

Asıl borç ve yan borç arasındaki temel fark, edim yükümlülüğünün niteliğidir. Asıl borç (asli edim yükümlülüğü), borç ilişkisinin esas konusunu oluşturur ve sözleşmenin tipini belirler. Yan borç (yan edim yükümlülüğü), asli edime bağlı olup, sözleşmenin esaslı unsurunu oluşturmaz. Ayrıca, yan yükümlülükler, ifaya yardımcı veya koruyucu nitelikte olabilir.

Hukukta "tedavülde olmak" ifadesi, bir belge, dosya, para, çek veya bononun geçerli olması, sürümde bulunması ve elden ele geçmesi anlamlarına gelir. Ayrıca, bir kanun veya yönetmeliğin yayınlandığı tarihten itibaren tedâvüle girerek uygulanmaya başlaması da bu ifadeyle açıklanır. "Tedavülden kalkmak" ise geçerliliğini yitirmek, kullanılmaz hale gelmek anlamına gelir.

Muvazzalı ve muvazaa arasındaki temel fark, hukuki nitelik ve amaçlarıdır: Muvazzalı: Muvazzalı işlemler, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine aykırı olarak yaptıkları, görünüşte geçerli ancak gerçekte hiçbir bağlayıcılığı olmayan işlemlerdir. Muvazaa: Muvazaa ise, özel hukukta kullanılan bir terim olup, tarafların gerçek iradeleri ile görünürdeki iradeleri arasında kasıtlı bir uyumsuzluk bulunması durumudur. Özetle, muvazzalı işlemler genellikle vergi hukuku ile ilişkilendirilirken, muvazaa özel hukuk kapsamında değerlendirilir.

Evet, müteveffa ve muris aynı anlama gelir. Muris, miras bırakan kişiyi ifade ederken; müteveffa, hukuki metinlerde ve yasal süreçlerde vefat etmiş olan kişiyi tanımlar. Ayrıca, "muris" terimi, "müteveffa" ile eş anlamlı olarak da kullanılır.

Atfen ve atıf kavramları hukukta farklı anlamlara sahiptir: Atıf: Hukukta atıf, bir kuralın, kanunun veya düzenlemenin başka bir metne, yasaya veya maddelere yapılmasıdır. Atfen: Arapça kökenli bir sözcük olan "atfen", "mal ederek, yükleyerek" gibi anlamlara gelir ve cümlede zarf görevinde kullanılır. Dolayısıyla, "atfen atıf" ifadesi, hukukta yaygın olarak kullanılan bir terim değildir. Ancak, atıf kavramı genel olarak hukuki metinlerde ve doktrinde önemli bir yer tutar.

An borcu ifadesi, belgelerde veya kaynaklarda rastlanmayan bir terimdir. Ancak, borç genel olarak bir kişinin, kurumun veya devletin, belirli bir ürün, hizmet veya finansal kaynağı kullanabilmek için ödemenin ileri bir tarihte yapılmasını taahhüt ettiği bir yükümlülük olarak tanımlanır. Borçlar, türlerine göre şu şekilde sınıflandırılabilir: Teminatlı borç: Borçlunun, ödünç aldığı miktarı ödeyebilecek kadar varlık sahibi olmasını gerektirir. Teminatsız borç: Alıcının borcunu ödeyebilme potansiyeli ve kredi özellikleri incelenir. Döner (tekrarlanan) borç: Kredi kartı borçları gibi sürekli olarak tekrarlanabilir. Kurumsal borç: Şirketler için geçerli olup, tahvil senetleri veya ticari senetler gibi araçları içerir. Eğer "an borcu" ifadesi belirli bir bağlamda kullanılıyorsa, daha fazla bilgi veya bağlam sağlanması gerekebilir.

Gayrikabili rücu sözleşme, hukuki anlamda "geri dönüşü mümkün olmayan" anlamına gelir. Bu terim, sözleşmelerde ve ibranamelerde, kişinin bir hak veya alacaktan geri dönüşü olmayan bir biçimde vazgeçtiğini ifade etmek için kullanılır. "Gayr" kelimesi Arapça olup önüne geldiği kelimeye olumsuz anlam verir, "kabil" ise "mümkün" anlamına gelir.

Mefhûm-u muhalif, hukukta "karşıt kavram" anlamına gelir. Bu terim, bir kanunun veya düzenlemenin açıkça ifade ettiği anlamın aksine, zıt anlamın geçerli sayılması gerektiğini ifade eder. Ayrıca, medeni kanunun Türkçeleşmesi ile birlikte, mefhûm-u muhalif yerine "zıt kanıt" terimi kullanılmaya başlanmıştır.

Hukukta "talik" terimi, bir hukukî işlemin hükümlerinin işlemeye başlamasının veya işlemekte olan hükümlerine son verilmesinin gelecekte gerçekleşmesi muhtemel bir olaya bağlanması anlamına gelir. Ayrıca "talik" kelimesi, erteleme anlamında da kullanılır.

Anayasa Mahkemesi'ne göre iltisaklı, "kavuşan, bitişen, birleşen" anlamına gelir. Anayasa Mahkemesi, 2019 yılında verdiği bir kararda, iltisaklı kavramının belirsiz ve öngörülemez nitelikte olmadığını, hukuki niteliğinin ve objektif anlamının yargı içtihatlarıyla belirlenebilecek durumda olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, bir kişinin terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisaklı olması, ancak Anayasa'nın 36. ve 38. maddeleri uyarınca bir ceza isnadı sonucunda verilecek bir mahkeme kararı ile belirlenebilir.

Maktül ve mağdur kavramları farklı anlamlara sahiptir. Maktül, bir suç veya olay sonucunda hayatını kaybeden kişiyi ifade eder. Mağdur ise, genel anlamda bir suçtan zarar gören veya etkilenen kişiyi ifade eder.

"Beyan" ve "taahhüt" ifadeleri, farklı bağlamlarda farklı anlamlar taşır: 1. Beyan: Bir kişinin veya kuruluşun, belirli bir konuda olgu açıklaması yapmasıdır. 2. Taahhüt: Bir kişinin belirli bir şeyi yapacağını veya yapmayacağını açıkça beyan etmesidir.

Mecur ve mukim terimleri hukukta farklı anlamlara sahiptir: 1. Mecur: Kiraya verilen şey, kiralanan mal veya eşya anlamına gelir. 2. Mukim: Bir yerde oturan, ikamet eden kişi anlamına gelir.

Müvekkil kelimesi, birini kendine vekil olarak seçen kimse anlamına gelir.