Alevilik

Yakup Tilki, sosyal medyada yaptığı canlı yayın sırasında Alevi vatandaşlara yönelik küfür ve hakaretlerde bulunduğu için tutuklanmıştır. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek" suçundan soruşturma açılmış ve gözaltına alındıktan sonra sevk edildiği adli makamlarca tutuklanmıştır.

Nusayri düğünlerinde yapılan bazı gelenekler: Nişan: Ailelerin rızasını alan gençler, önce küçük, sonra büyük nişan töreni düzenlerler. Düğün: Düğün günü yaklaştığında imam nikâhı kıyılır. Düğün Sonrası: Düğün yemeğinin ardından "hamama götürme müzayedesi" başlar. Nusayri düğün gelenekleri, bölgesel farklılıklar ve zamanla değişim gösterebilir.

"Can canadir can cana" ifadesinin ne anlama geldiğine dair bilgi bulunamadı. Ancak, "can cana" ifadesi, Alevilikte farklı anlamlarda kullanılır. Can cana olmak. Can cana, cam cama. Ayrıca, "can cana" ifadesi, "can veren, hayat bağışlayan, cana can katan, sevgili" anlamlarına da gelir.

"Kaplumbağalar da Uçar" filmi, Irak-Türkiye sınırındaki bir Kürt mülteci kampında geçmektedir ve Amerika-Irak Savaşı'nın yıkıcı etkilerini, bu kampta yaşayan çocukların gözünden anlatır. Filmde, geçimlerini sağlamak için Amerikan askerlerinin araziye döşediği mayınları toplayıp satarak hayatlarını sürdürmeye çalışan çocuklar konu edilir. Yönetmen Bahman Ghobadi, filmi "diktatör ve faşistlerin politikalarına kurban edilen tüm masum dünya çocuklarına" ithaf etmiştir.

Pir Sultan Abdal, İran Şahı Tahmasb'ın tahrikiyle Osmanlı Devleti aleyhine bir isyana katıldığı ve İran lehine casusluk yaptığı gerekçesiyle, Sivas Valisi Hızır Paşa tarafından asılmıştır. Şiirlerinde "Şah" kelimesini kullanması, Safevî Devleti'ne olan desteğini açıkça ortaya koymuştur. Ayrıca, "Kangı kitapta var ol Ömer Osman / Kur'an'da okunan Ali değil mi?" mısralarıyla Ömer ve Osman'ın kitapta yeri olmadığını ifade etmiştir. Pir Sultan Abdal'ın ne zaman asıldığı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır; 1547-1551 veya 1587-1590 yılları arasında öldüğü sanılmaktadır.

Ruhi Su'nun "Sultan Suyu" türküsünü söyleme nedeni, Alevi türkülerini ve deyişlerini yaygınlaştırmak isteğidir. Ayrıca, "Sultan Suyu" türküsü, Ruhi Su'nun 1943-1945 yılları arasında Türkiye radyolarında Alevi ozanlarının türkülerini söylemesiyle ilgili bir tarihi arşivleme anlamını da taşır. Ruhi Su, Alevi türkülerini söylediği ve solculuk propagandası yaptığı için bir süre sonra radyodan uzaklaştırılmıştır.

Serçeşme ve erenler kavramları aynı değildir, ancak aralarında bir ilişki bulunmaktadır. Serçeşme, Alevi-Bektaşi inancında önemli bir figür olan Hacı Bektaş Veli'yi ifade eder. Hacı Bektaş Veli, Horasan'dan gelerek Alevi-Bektaşi düşüncesini Anadolu'da temsil etmiş ve bu nedenle "Serçeşme" olarak anılmıştır.

Kırklar Meclisi ile ilgili kaynaklar, farklı inançlara ve anlatılara dayanmaktadır: Alevilik ve Bektaşilik: Kırklar Meclisi, bu inançlarda önemli bir yere sahiptir ve cem törenlerinin kaynağı olarak kabul edilir. Delhi Türk Sultanlığı: Asıl adı Meclis-i Çihilgan olan Kırklar Meclisi, Delhi Türk Sultanlığı'nda önemli bir karar merciiydi ve Sultan Şemseddîn İltutmuş tarafından kurulmuştu. Kırklar Meclisi ile ilgili rivayetler, sözlü geleneklere ve anonim eserlere dayanmaktadır.

Mum Söndü, Aleviler arasında yapılan cem ayinlerinde, cem meydanını aydınlatan mumların ibadet sonunda söndürülmesidir. Ancak, bu terim halk arasında yanlış bir şekilde, Alevilerin toplu seks yaptığını ima eden bir iftira olarak da kullanılmaktadır.

Cem olmak, "toplanmak", "bir araya gelmek" anlamlarına gelir. Cem, Alevilerin ve Bektaşilerin cemaatle birlikte yaptığı, son derece ayrıntılı kurallara bağlanmış ibadettir. Cem-i takdim ve cem-i tehir ise, fıkıhta "birbirini takip eden iki namazın, bu namazlardan birinin vaktinde birlikte ve peşipeşine kılınması" anlamına gelir.

Aynular, Japonya'nın kuzeyinde yer alan Hokkaido Adası, Kuril Adaları ve Sahalin'in yerlisi olan yerli bir halktır. "Aynu" kelimesi, kendi dillerinde "insan" anlamına gelir. Tarihleri: M.Ö. 1200'lere kadar uzanan bir kültüre sahiptirler. 19. yüzyıldan önce, diğer etnik gruplarla çok az temas kurmuşlardır. Yaşam tarzları: Ekonomileri avcılık, balıkçılık ve toplayıcılığa dayanmaktaydı. "Chise" adı verilen çukur evlerde yaşarlardı. Günümüzdeki durumları: 2008 yılında Japonya hükümeti, Aynular'ı resmi olarak yerli halk olarak tanımıştır. Günümüzde sayıları 25 bine kadar düşmüştür. Aynu dili tehlike altındadır ve yalnızca az sayıda insan tarafından konuşulmaktadır.

"İyiliğe Giden Yol" ifadesi, farklı bağlamlarda çeşitli anlamlar taşıyabilir. Elif Ana: İyiliğe Giden Yol filmi, hayırsever ve bilge bir kadın olan Elif Ana'nın yaşam öyküsünü gerçek hayattan uyarlayarak anlatır. Ayrıca, "İyiliğe Giden Yol" ifadesi, sosyal sorumluluk ve farkındalık bağlamında da kullanılabilir.

Acısu köyünde yatan bazı kişiler: Anşa Bacı ve Veli Baba. Davulcu Dede. Ayrıca, köydeki mezarlıkta her biri farklı tarz, şekil ve renkte birçok mezar taşı bulunmaktadır.

Kapı eşiğini öpmek, Alevilik inancında tarikata bağlanmak anlamına gelir. Ayrıca, kapı eşiğini öpmek, yol, ışık ve bilgiye ulaşmış olmanın anısına, alçakgönüllülük ve teslimiyet ifadesi olarak da yorumlanır. Eski Türk kültüründe ise kapı eşiği kutsal kabul edilirdi ve eşiğe basmak ölümle cezalandırılırdı. Bunların yanı sıra, bazı mitolojik ve inanca dayalı hikayeler de kapı eşiğine basılmamasını ve öpülmesini açıklar; örneğin, evin koruyucu ruhunun eşikte beklediğine inanılırdı.

Şevki Koca'nın "Melâmi-Bektaşi Metaforunda İrşâd Paradigması: Mürg-i Dil" kitabı, Melâmî ve Bektaşî kültüründe irşâd (doğru yolu gösterme) kavramını metaforlar üzerinden ele alır. Kitap, 1999 yılında Nazenin Yayıncılık tarafından İstanbul'da basılmış olup, 288 sayfadan oluşmaktadır.

Kızılbaşların kökeni, Safevi Devleti'nin Anadolu'daki Türkmen müritlerine dayanır. Kızılbaş teriminin kökeni ise şu şekilde açıklanır: Safevi şeyhlerinden Şeyh Haydar, müritleri arasında birliği sağlamak için yeni bir kıyafet kabul etti. Başlangıçta ise bu terim, kırmızı taç ve sarık takan bu topluluk için bir dış kimlik olarak kullanılmıştır.

Kırklar mumunu genellikle bir çocuk veya hamile kadın hastalandığında hastanın yakınları yakar. Ayrıca, bazı inanışlara göre, Kırklar Makamı'nda dilek mumu olarak da mum yakılabilir.

Elif Ana filmi, ermiş bir kadın olan Elif Ana'nın hayatını anlatıyor. Filmin konusu: Alevilikte "analık" unvanının kan bağı ile aktarıldığı, ancak Elif Ana'nın bu unvana soyundan olmamasına rağmen sahip olduğu. Hayatı boyunca insanlara yardım eden, "iyilik meleği" olarak anılan Elif Ana'nın, kör olmak üzereyken gözünü kurtarmak için Maraş'tan Ankara'ya gitmesi ve hastanede gözlerinin önünden geçen hayatı. Çocukluğundan yaşlılığına kadar birçok dönemin, Yemen'e giden Osmanlı askerleri, Kurtuluş Savaşı, evliliği ve çobanlık yılları gibi olayların zihninde canlanması. Bir rüyasının anlamını kavraması ve yaşadığı kötü bir olay sonucu bir gözünü kaybetmesi. Film, aynı zamanda yüz yıllık Türkiye siyasi panoramasını da ele alıyor.

Cem isminin farklı çeşitleri bulunmamaktadır, çünkü Cem ismi bir isimdir, bir ibadet türü olan Cem'in adı değildir. Cem ibadeti, işlevine göre şu çeşitlere ayrılır: görgü cemi; Abdal Musa cemi; adak cemi; düğün cemi; dar cemi; hızır cemi; muharrem cemi; nevruz cemi; saya cemi.

Aşık Mahzuni Şerif, Alevi-Bektaşi inancına mensuptur.