TürkRomanı

72. Koğuş, Orhan Kemal tarafından 1954 yılında önce uzun hikâye formunda yazılmış, daha sonra oyunlaştırılmıştır. Koğuşta, öldürme ve hırsızlık sabıkası bulunan yoksul ve evsizler kalmaktadır. Kitap, mahkumların kendi aralarındaki ilişkileri, acıları ve sefaletleri ile hayalleri ve çelişkilerini ele alır.

9786256598997, "Medeniyet Değiştirme Projesi ve Romanın Görevi" adlı kitabın ISBN numarasıdır. Bu kitap, Ahmet Akgül tarafından yazılmış olup, 2024 yılında Orient Yayınları tarafından yayımlanmıştır.

Kemal Tahir'in "Bozkırdaki Çekirdek" adlı romanı, Köy Enstitüleri'nin kuruluş sürecini ve bu süreçte karşılaşılan zorlukları ele alır. Romanın ana teması, dönemin hükümetinin Köy Enstitüleri üzerinden uyguladığı yanlış politikalardır. "Bozkır" ifadesi, Kastamonu, Çankırı ve Çorum'un kesişiminde yer alan Anadolu topraklarını; "çekirdek" ise bu topraklarda kurulacak ve yeşerecek olan Köy Enstitüsü'nü sembolize eder.

AÖF Çağdaş Türk Romanı dersi 8 üniteden oluşmaktadır.

Berna Moran'ın "Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış" adlı eseri üç ciltten oluşmaktadır: 1. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1: Ahmet Mithat'tan A. H. Tanpınar'a. 2. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2: Sabahattin Ali'den Yusuf Atılgan'a. 3. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3: Sevgi Soysal'dan Bilge Karasu'ya.

Hançerli Hanım Hikâye-i Garibesi, 17. yüzyılda İstanbul'da yaşayan ve güzelliğiyle hem kadınları hem de erkekleri etkileyen Süleyman adlı bir delikanlının maceralarını anlatır. Hikâyenin özeti: Süleyman, Hançerli Hanım'ın kölesi Kamer'e âşık olur. Hançerli Hanım, Süleyman'ı yalısına davet eder. Süleyman, Kamer'e yakın olmak için bu daveti kabul eder ancak Hançerli Hanım'a yakalanır. Bunun üzerine Hançerli Hanım, Kamer'e işkence edip ormanda ölüme terk eder. Süleyman'ı da öldürmek isteyen Hançerli Hanım'ı, 4. Murat'ın gözdesi Tıflî kurtarır ve durumu padişaha anlatır. Hançerli Hanım tutuklanır. Hikâyenin sonunda Süleyman ve azat edilen Kamer evlenir. Eser, erkek eşcinselliği ve özellikle genç delikanlılar ile oğlan çocukları arasındaki aşk ilişkilerini işler.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun "Yaban" adlı eserindeki gerçek unsurlar şunlardır: Milli Mücadele Dönemi: Roman, Kurtuluş Savaşı yıllarında geçer ve Anadolu'da halkın durumunu, aydın-halk çatışmasını ele alır. Gerçekçi Tasvirler: Eserde, köylülerin cahilliği, yoksulluğu ve çevre koşulları gerçekçi bir şekilde tasvir edilmiştir. Kişisel Deneyim: Yazarın, 1921 yılında yaptığı bir geziden etkilenerek yazdığı düşünülmektedir. Toplumsal Sorunlar: Aile, vatanseverlik, temizlik ve namus gibi toplumsal konular işlenmiştir. Ayrıca, romanın anlatım biçimi olarak anı türünün seçilmesi de esere gerçeklik katmaktadır.

Halide Edip Adıvar, "Mor Salkımlı Ev" adlı eserde, çocukluk günlerinden 1918 yılına kadar olan anılarını anlatıyor. Roman iki ana bölümden oluşuyor: 1. İlk bölümde, yazarın özel hayatındaki gelişmeler, evliliği ve İstanbul'daki günleri anlatılıyor. 2. İkinci bölümde, vatan için sarf edilen çabalar, Suriye'deki günler ve Türk, Kürt ve Ermeni çocuklarının eğitimine verilen önem işleniyor.

"Şık" romanı, Hüseyin Rahmi Gürpınar tarafından yazılmış ve yanlış Batılılaşma konusunu işlemiştir. Romanın konusu, gösteriş meraklısı ve lükse düşkün olan Şatırzade Şöhret Bey'in hayatını anlatır. Roman, Doğu-Batı çatışması çerçevesinde, Batılılaşmaya kalkıp da gülünç duruma düşen insanları eleştirir.

"Miskinler Tekkesi" kitabı, Reşat Nuri Güntekin tarafından 1946 yılında yazılmış bir romandır. Kitabın konusu, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminden Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar uzanan bir zaman diliminde, dilenciliği meslek edinmiş bir serasker torununun hayatını anlatır. Romanda, toplumsal çöküş, din istismarı, miskinlik ve tembellik gibi temalar ele alınır.

"Mimoza'da Elli Gram" kitabı, Cemil Kavukçu tarafından yazılmış ve altı masalık sıradan bir meyhanenin müdavimlerinin hayatlarını anlatmaktadır. Kitapta, bu meyhanede geçen olaylar ve meyhanenin sahibi Ender'in konsomatris sevgilisi Mimoza ile yaşadığı tutkulu ama kırık aşk hikayesi üzerinden, taşra insanının iç sıkıntıları ve kaçıp gitme isteği gibi temalar işlenmektedir.

Alev Alatlı'nın Kabus kitabı, 2020'li yıllarda Yeni Dünya Düzeni adı verilen bir tarikat tarafından parçalanarak yok edilen Türkiye'nin genel durumunu anlatır. Romanın başkahramanı İmre Kadızade, bu tarikata katılmak isteyen bir “talip”tir. İmre Kadızade'nin, vasıllar meclisi tarafından Adrianople Islahanesi'nde yargılanma sürecinde, kahramanın geriye dönüşler şeklinde yaşamından sunduğu kesitler eserin alt anlatılarını oluşturur. İmre Kadızade'nin mahkemedeki günler süren savunmasından sonra, tarikata karşı olan ve kendilerine “Onarımcılar” diyen bir grup tarafından kurtarılması ile eser son bulur. Kitap, Türkiye’nin modernleşme süreçleri ve bu sürecin yarattığı iletişim kopukluğu, yozlaşma, dini yanlış konulara alet etme gibi konuları biraz fantastik ve ütopik bir şekilde anlatır. Ayrıca, Kabus kitabında üzerinde durulan önemli fikirlerden biri de görecelilik kavramıdır. Kabus, Schrödinger'in Kedisi serisinin ilk kitabıdır.

Türk romanında kadın kavgaları, Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın bazı romanlarında işlenmiştir. Ayrıca, Sabahattin Ali'nin "Kuyucaklı Yusuf" romanında da kadın kavgaları ve toplumsal cinsiyet hiyerarşisi konuları ele alınmıştır.

"Şıpsevdi" romanı, Hüseyin Rahmi Gürpınar tarafından yazılmış olup, Batılılaşma çabalarının yanlış anlaşılmasını ve bu durumun bireyler üzerindeki trajikomik sonuçlarını anlatır. Romanın ana teması: Meftun Bey'in, Fransa'da gördüğü alafranga yaşamı ailesine dayatması ve bu süreçte yaşadığı maddi ve manevi sıkıntılardır. Mesajı: Eser, kendi kültürüne ve toplumuna yabancılaşmanın ve sadece parayla mutluluğun olamayacağını vurgular.