Osmanlı

Matrakçı Nasuh, Kanuni Sultan Süleyman (I. Süleyman) döneminde yaşamıştır. Kendisi, 1530 yılında Kanûnî'nin şehzadelerinin sünnet düğünü için hazırladığı gösteri ile tanınmıştır.

Hasan Tahsin Paşa, 1845 yılında Messaria'da (günümüzde Molista) doğmuş bir Osmanlı subayıdır. Kariyeri: 1870 yılında jandarmalığa başlamış ve kısa süre sonra subay olmuştur. 1881 yılında Yanya Jandarma Komutanı olarak görev yapmıştır. 1908-1910 yılları arasında Yemen valisi olarak görev almıştır. Birinci Balkan Savaşı'nda Selanik'teki 8. Geçici Kolordu Komutanı olarak görev yapmıştır. Tanınma Sebebi: 2-3 Kasım 1912 tarihlerinde gerçekleşen muharebelerde yenilgiye uğradıktan sonra, 8 Kasım 1912'de Selanik'i ve 26.000 Osmanlı askerini Yunan ordusuna tek bir kurşun atmadan teslim etmesiyle tarihe "vatan haini" olarak geçmiştir. Ölümü: 1918 yılında Lozan'da ölmüş ve oraya gömülmüştür.

Rika hattı, Osmanlı Devleti'nde resmi kurumlarda ve özel yazışmalarda kullanılan, nesih hat yazısının yuvarlak, dansız ve kıvrak bir çeşididir. Rika hattı, hızlı yazma ihtiyacından doğmuş pratik bir yazıdır. Rika hattı, ilk olarak 15. yüzyılda Dulkadiroğulları beyliğinde kullanılmış, daha sonra Osmanlı devleti tarafından geliştirilip zenginleştirilerek 1928 harf devrimine kadar kullanılmıştır. Rika hattının bazı özellikleri şunlardır: Harflerin boyu: Harfler, tevki hattına göre daha kısa ve küçüktür. Birleşme: Harfler bitişik yazılır ve kelimeler birbirine yaklaşır. Eğri çizgiler: Eğri çizgiler yazıya canlılık ve hareket katar. Gözlü harfler: Gözlü harfler kelimenin ortasında ve sonunda gözü belli belirsiz kapalıdır. Rika hattı, günümüzde modern grafik tasarım, dergiler ve reklamlarda da kullanılmaktadır.

Haseki kelimesi, farklı bağlamlarda çeşitli anlamlar taşır: Osmanlı Devleti'nde yüksek rütbeli subay: Padişahın güvenini ve sevgisini kazanmış subaylara denirdi. Osmanlı sarayında cariye: Padişahın gözde cariyelerine ve çocuk doğurmuş cariyelere verilen unvandır. Bostancı Ocağı'nda rütbe: Bostancı Ocağı'nın küçük rütbeli subaylarına verilen unvandır. Görevde eskimiş kişi: Bir görevde eskimiş olanlara verilen unvandır. Arapça "hâs" kelimesinden türeyen "haseki", "yakın arkadaş" veya "özel sohbet arkadaşı" anlamına gelir.

Haseki kelimesi, farklı bağlamlarda çeşitli anlamlar taşır: Osmanlı Devleti'nde yüksek rütbeli subay: Padişahın güvenini ve sevgisini kazanmış subaylara denirdi. Osmanlı sarayında cariye: Padişahın gözde cariyelerine ve çocuk doğurmuş cariyelere verilen unvandır. Bostancı Ocağı'nda rütbe: Bostancı Ocağı'nın küçük rütbeli subaylarına verilen unvandır. Görevde eskimiş kişi: Bir görevde eskimiş olanlara verilen unvandır. Arapça "hâs" kelimesinden türeyen "haseki", "yakın arkadaş" veya "özel sohbet arkadaşı" anlamına gelir.

Çandarlı Halil Paşa, II. Murad ve Fatih Sultan Mehmet (II. Mehmet) dönemlerinde yaşamıştır. II. Murad döneminde: 1439-1451 yılları arasında sadrazam olarak görev yapmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde: II. Mehmet'in ilk saltanat döneminde (1453'e kadar) sadrazam olarak hizmet etmiştir.

Yoros Kalesi'nin hikayesi şu şekilde özetlenebilir: Kuruluş: Kale, 1261 yılında İmparator 8. Mihael Paleologos tarafından yaptırılmıştır. El Değiştirmeler: 1305 yılında Şile Kalesi ile birlikte Türklerin eline geçmiş, ancak 1348'den itibaren Cenevizliler hakim olmuştur. Osmanlı Dönemi: II. Bayezid, kaleyi tamir ettirmiş, içine Yoros Kalesi Mescidi ve bir hamam yaptırmıştır. Ziyaretçi Girişi: Günümüzde sadece karadan tarafta olan kuleler ziyarete açıktır. Yoros Kalesi'nin adının, "kutsal yer" anlamına gelen "Hieron" veya "dağ" anlamındaki "Oros" kökünden geldiği düşünülmektedir.

Delilere "deli" denmesinin nedeni, Osmanlı ordusundaki bu askeri birliğin cesur ve pervasız davranışlarından kaynaklanmaktadır. "Deli" kelimesi, halk arasında "akli dengesi bozuk" anlamında kullanılsa da, Osmanlı'daki "deliler" için bu durum söz konusu değildir. Bu askeri birlik, 15. yüzyılın sonlarından itibaren ortaya çıkmış ve 16. yüzyılda devlet tarafından istihdam edilmiştir.

Hüdavendigar, üçüncü Osmanlı padişahı I. Murad'dır. I. Murad, 1359-1389 yılları arasında tahtta bulunmuş ve "Murad Hüdavendigâr" veya "Gazi Hünkar" olarak da anılmıştır.

Zenbilli Ali Efendi, 1526 yılında İstanbul'da vefat etmiştir. Ölüm nedeni hakkında belgelerde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Osmanlı tokadının kim tarafından bulunduğuyla ilgili kesin bir bilgi yoktur. Ancak, Osmanlı tokadının ortaya çıkışıyla ilgili iki farklı rivayet bulunmaktadır: 1. Osman Bey: Bir rivayete göre, Osmanlı tokadı, Osmanlı'nın kurucusu Osman Bey'in bir tartışma sırasında hiddetlenerek attığı bir tokat sonucu, tokadı yiyen kişinin oracıkta ölmesi üzerine söylenmeye başlanmıştır. 2. Sadrazam Hafız Ahmet Paşa: Bazı tarihçilere göre ise Osmanlı tokadı, IV. Murad döneminde, 1632'de Sadrazam Hafız Ahmet Paşa'nın ayak divanında kendisini öldürmek için saldıran iki yeniçeriye attığı iki tokatla iki askerin de ölmesi üzerine ortaya çıkmıştır. Osmanlı tokadı, Osmanlı Ordusu askerlerinin silahsız savunma ya da saldırı durumunda kullandıkları, elin her iki yanıyla yapılabilen düşmanı sersemletmek amacıyla uygulanan bir dövüş stilidir.

Vaka-i Hayriye'de (Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması) 6.000 ile 40.000 arasında kişinin öldüğü tahmin edilmektedir. Ölenlerin kesin sayısını belirlemek mümkün değildir, çünkü bu sayı tahminî hesaplamalara dayanmaktadır.

Kai Çengelköy'ün sahibi, yalıyı restore ederek işletmeye açan kişilerdir. Bu yalı, General İsmail Refi Evinç'e aittir ve kendisi Osmanlı ordusu için mücadele vermiş bir şahsiyettir.

Osmanlı millet sisteminin çökmesinin bazı nedenleri: Fransız Devrimi'nin etkileri. Misyoner faaliyetleri. Kapitülasyonlar. Ayrılıkçı hareketler. Tanzimat ve Islahat Fermanları. Osmanlı millet sistemi, 1919'da başlayan Kurtuluş Savaşı'nın ardından sona erdi.

Şahi topunu, Fatih Sultan Mehmet'in emriyle Macar mühendis Urban (Orban) dökmüştür. Edirne'de kurulan özel dökümhanede Osmanlı mühendisleri Saruca Sekban ve Muslihiddin de projeye katkı sunmuştur.

Mehmed Bir Cihan Fatihi dizisinin 6. bölümünde yaşanan bazı olaylar şunlardır: Bizans İmparatoru Konstantinos, kardeşi Demetrios'un rehin alınmasına karşılık, Sultan Mehmed'i alt etmek için Karamanoğulları'nın Osmanlı topraklarını işgal etmesini sağlar. Konstantinos, Şehzade Orhan'ı kullanarak Mehmed'i köşeye sıkıştırmaya çalışır. Eleni'nin Mehmed ile birlikte hareket ettiği haberi, Bizans İmparatorluğu'nda tepki çeker. Evdokya, Eleni'nin amacını öğrenmek için görevlendirilir. Osmanlı Devleti, Karamanoğulları'na karşı sefere çıkar. Çandarlı Halil Paşa'nın kızı Melike, Mehmed'den yardım ister. Leyla Hatun, Beyazıd'ın hedef alındığını öğrenir. Dizi, bu bölümün ardından final yapmıştır.

Matrakçı Nasuh, 16. yüzyılda yaşamış çok yönlü bir bilim insanı ve sanatçıdır. Önemli olmasının bazı nedenleri: Matematik ve geometri: "Cemâlü'l-Küttâb ve Kemalü'l-Hisâb" adlı eseri, matematik ve geometri alanındaki çalışmalarını içerir. Tarih: Taberî Tarihi'ni "Mecmaü't-Tevârih" adıyla Türkçeye çevirmiştir. Minyatür: Kendine özgü bir üslupla yaptığı minyatür-harita karışımı eserleriyle tanınır. Silahşorluk: Matrak oyununun mucidi olup, bu alandaki ustalığı nedeniyle Kanuni Sultan Süleyman tarafından ödüllendirilmiştir. Eğitim: Enderûn'da silah öğretmenliği yapmış ve "Tuhfet-ül Guzât" adlı bir kitap yazmıştır.

Osmanlı'da lonca sistemi şu şekilde çalışırdı: Esnafın Örgütlenmesi. Hiyerarşi. Eğitim. Üretim ve Kalite Kontrolü. Tekel ve Rekabet. Sosyal Sorumluluk. Devletle İlişkiler.

Osmanlı-Rus Savaşları, 16. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında on iki kez gerçekleşmiştir. Diğer bazı Osmanlı-Rus savaşlarının süreleri: 1676-1681: 5 yıl. 1768-1774: 6 yıl. 1806-1812: 6 yıl. 1828-1829: 1 yıl. 1853-1856: 3 yıl.

Bâkî, dört padişah döneminde yaşamıştır: 1. Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566). 2. II. Selim (1566-1574). 3. III. Murad (1574-1595). 4. III. Mehmed (1595-1603). Bâkî, en çok Kanuni döneminde tanınmış ve "Sultânü'ş-şuarâ" (Şairlerin Sultanı) unvanını almıştır.