Kur'an

"Ne bir dakika ileri ne bir dakika geri" ifadesi, Âl-i İmrân Suresi 145. ayette geçmektedir: > "Hiçbir kimse Allah’ın yazılıp bir süreye bağlanmış izni olmadan ölmez. Ve kimse O’nun belirlediğinden ne bir saniye ileri ne de bir saniye geri yaşayabilir."

Dinde otorite olarak kabul edilen kişiler şunlardır: 1. Kur'an-ı Kerim: Müslümanlar için tartışmasız en yüksek otoritedir ve Allah'ın kelamı olarak kabul edilir. 2. Hz. Muhammed (Peygamber): Kur'an-ı Kerim'in canlı ve hatasız bir şekilde uygulanmasını sağlayan Sünnet'in kaynağıdır. 3. Ulü'l-emr: Kur'an-ı Kerim'e bağlı olarak yönetme ve emretme yetkisini elinde bulunduran yöneticilerdir. 4. Âlimler: İçtihat gücüne ulaşmış ve dinin doğru anlaşılması için müracaat edilen kişilerdir.

Müddessir Suresi 30. ayette geçen "on dokuz" ifadesi, cehennemdeki görevli meleklerin sayısını belirtmek için kullanılmıştır. Bu ayet, Kur'an'ın cehennemle ilgili verdiği gaybî bir haber olarak, dört grup insana işaret eder: 1. Ehl-i kitap: Cehennemin meleklerden on dokuz bekçisinin olduğu bilgisinin, Tevrat ve İncil'den öğrendikleri bilgiye uygun olduğunu görüp kesin bir şekilde inanırlar. 2. Müminler: Bu gerçeği duyunca Allah'a ve ahirete olan imanları artar. 3. Kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler: Alaylı bir şekilde "Allah bununla ne demek istiyor?" diyerek Kur'an'ın verdiği haberleri inkâr ederler. Bu nedenle, "on dokuz" sayısı, Kur'an'da belirli bir sembolik anlam taşımakta olup, doğrudan bir kutsallık atfedilen bir rakam değildir.

Hatme kelimesi iki farklı anlamda kullanılabilir: 1. İslam dini terimi: Hatme, İslam peygamberi Muhammed'e salavat getirilerek yapılan ve peygamber ruhunun ve Sadat-ı Kiramın ruhunun indiği bir ibadettir. 2. Genel anlam: Hatme, bir şeyi baştan sona bitirip tamamlamak anlamına gelir.

Sekte, Yasin suresinde 52. ayette yapılır.

Neml Suresi 62. ayet, Mekke döneminde inmiştir ve herhangi özel bir olay üzerine indiği belirtilmemiştir.

Kur'an-ı Kerim'de 25 tane peygamber ismi geçmektedir.

Am cenneti ifadesi, İslam inancında Adn cenneti olarak geçer ve bu cennet, cennetin en yüksek mevkiine veya çeşitli cennetlerin tamamına verilen addır. Adn cennetinin özellikleri Kur'an-ı Kerim'de şu şekilde tasvir edilir: - İçinde güzel meskenler, tahtlar, altın ve incilerle süslenmiş yeşil elbiseler bulunur. - Sabah akşam ikram edilen türlü yiyecekler mevcuttur. - Gözleri başkasını görmeyecek kadar eşlerine bağlı hûriler bulunur. - Çeşitli ırmaklar akar. Bu cennete, iman edip amel-i sâlih işleyen, Allah'a karşı ahdini yerine getiren, rablerinin rızasını gözeterek sabreden müminlerin gireceği vaad edilmiştir.

İstiazenin önemi şu şekilde özetlenebilir: 1. Bireysel Hayatta: İstiaze, bireyin Allah'a yönelip O'na sığınması, kötülüklerden korunması ve manevi şifa bulması için önemlidir. 2. Toplumsal Hayatta: Toplumların manevi değerlerini kaybettiklerinde kaos ve huzursuzluklarla karşılaşmaları kaçınılmazdır. 3. Manevi Güç ve Sabır: İstiaze, bireyin zorluklar karşısındaki dayanıklılığını artırır ve sabır göstermesine yardımcı olur. 4. Kur'an Okumada: Kur'an okumaya başlarken istiaze, şeytanın vesveselerinden korunmak ve Allah'ın kelamını temiz bir lisanla okumak için gereklidir.

“Elbette bunda etraflıca ve sistemlice düşünen bir toplum için nice dersler ve ibretler vardır” ifadesi, Nahl Suresi’nin 11. ayetinde geçmektedir: > “O su ile sizin için ekinler, zeytinlikler, hurma ağaçları, üzüm bağları ve her türden daha nice ürünler yetiştirir. Şüphesiz ki bunda sistemlice düşünen bir toplum için elbette tevhidi gösteren kesin bir delil vardır”.

"Duanız olmasaydı ne olurdu?" ifadesi, Furkan Suresi'nin 77. ayetinde geçen "De ki: 'Duanız olmasa Rabbim size değer verir miydi?'" cümlesiyle ilgilidir. Bu ayet, insanın kulluğunun şuurunda olduğu sürece Allah katında değerli olduğunu ifade eder.

3, 4 ve 5. kaynaklar sabır kavramını farklı açılardan ele almaktadır: 1. 3. kaynak, Bediüzzaman Said Nursî'nin sabır kavramını üç şekilde açıkladığını belirtir: - Günahlara karşı sabır: İçimizden gelen kötü hislere karşı koymayı ve doğru olanı yapmayı gerektirir. - İbadette sabır: Namaz, oruç gibi ibadetlerin sürekliliğini sağlamak için gösterilen sabırdır. - Musibetlere karşı sabır: Hastalık, üzüntü veya kayıplar gibi zor durumlarda metanetle bekleyebilmek ve Allah'a tevekkül etmektir. 2. 4. kaynak, Kur'an'da sabrın birçok ayette Allah'ın sevgisine, rahmetine ve mükafatına nail olmanın bir yolu olarak gösterildiğini vurgular. 3. 5. kaynak, sabrın zafer ve başarının temel şartı olduğunu, çünkü "Allah'ın yardımının sabredenlerle birlikte olduğunu" ifade eder.

Ankebût Suresi 25. ayet, Hz. İbrahim'in kavmiyle yaşadığı bir olay üzerine inmiştir. Bu olayda, Hz. İbrahim kavminin bayram şenliği için kasabanın dışına çıktığı bir sırada, en büyükleri dışındaki bütün putlarını kırmış, kavmi onu ateşe atarak cezalandırmaya kalkışmıştır.

"Onların kalplerini birbirine ısındırdık" ifadesi, Kur'an'da geçen bir ayetten alınmıştır ve şu anlama gelir: Allah, doğru yolu arayan ve birbirine düşman olan insanların kalplerini birleştirerek onları birbirine kaynaştırır.

Maide Suresi 90. ayet, iman edenlere şu mesajı vermektedir: "Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytan işi pisliklerdendir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz". Bu ayet, insanı kötülüklere sürükleyen alışkanlıkların şeytandan kaynaklandığını ve bunlardan uzak durulması gerektiğini vurgulamaktadır.

Belâ, Kuran'da çeşitli anlamlarda kullanılan bir kelimedir ve genel olarak "denemek, sınamak; musibet, darlık ve sıkıntı" anlamına gelir. Belânın anlattıkları: 1. Günahların Keffareti: Belâlar, müminlerin günahlarının bağışlanmasına vesile olur. 2. İmanın Gücü: En şiddetli belâlara uğrayanlar önce peygamberler, sonra da onlara en çok benzeyenlerdir. Bu, imanın sağlamlığının bir göstergesidir. 3. Nimetin Değeri: Belâlar, nimetlerin kıymetini anlamayı sağlar; açlık çekmeyen yemeğin, acı çekmeyen rahatlığın değerini bilemez. 4. Eğitim ve Hazırlık: Belâlar, insanı eğitir ve zor zamanlara hazırlar.

Yasin Suresi, başlıca şu konuları ele alır: 1. Hz. Muhammed'in peygamberliği ve Kur'an'ın vahyi: Surede, Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğu ve ona indirilen Kur'an'ın gerçekliği vurgulanır. 2. İnsanın ahlâkî sorumlulukları: İnsanın yaratılış amacı ve Allah'a karşı sorumlulukları üzerinde durulur. 3. Ahiret inancı: Ölümden sonra dirilme, hesap ve ceza konuları işlenir. 4. Kevni deliller: Allah'ın birliğini ve kudretini gösteren kevni delillere yer verilir. Ayrıca, surede geçmiş kavimlerden örnekler verilerek, inkârcıların başlarına gelen cezalar da anlatılır.

"Ya Musa, sağ elindeki nedir?" sorusu, Taha Suresi'nin 17. ayetinde geçmektedir. Ayetin cevabı şöyledir: "O benim asamdır, ona dayanırım ve onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onda benim için daha başka yararlar da var".

Mâide Suresi 45. ayet şu anlama gelmektedir: "Tevrat’ta İsrâiloğulları’na, ‘Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalarda da kısas vardır. Kim kısası bağışlarsa bu kendisi için bir kefâret olur. Ve her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir’ diye yazdık". Bu ayet, kısas ve diyet konularında yahudiler arasında uygulanan adaletsizliği gidermek amacıyla inmiştir ve kısasın müslümanlar için de geçerli olduğunu ifade eder.

Hz. Yusuf'un yüzünün güzel olmasının nedeni, Kuran'da onun "yüzünün güneş gibi nurlu" olarak tanımlanmasıdır.