Fıkra

"Hırsızın Hiç mi Suçu Yok?" fıkrası şu şekildedir: Bir gün Nasreddin Hoca'nın eşeği çalınmış. Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış. Birisi: "Hocam demiş niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki?" diye sormuş. Bir başkası: "Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor?" diye konuşmuş. Bir diğeri de: "Hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nerden baksan dökülüyor" demiş. Hoca kızmış: "Yahu demiş, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?".

En komik kaynana fıkralarından biri şu şekildedir: Yeni evlenen gelinle kaynanası karşılıklı oturmuşlar, birbirini tanımak için konuşmaya başlamışlar: Kaynana: Kızım sen daha yenisin, birbirimizin huyunu suyunu oturup konuşalım. Böylece birbirimizi daha iyi tanırız. Gelin: Tabii ki anneciğim, konuşalım. Kaynana anlatmaya başlamış: Bak kızım, benim üç halim vardır, dikkat et: 1. Saçıma gül takmışsam neşeli günümdeyim demektir, her yola gelirim. 2. Kulağımın arkasına gül takmışsam tam havamda değilim demektir. Çok ısrarcı olma. 3. Eğer yakama gül takmışsam sakın etrafımda dolaşma, çok sinirliyim demektir. Kaynananın lafı bitince gelin başlamış konuşmaya: Anne benim halim falan yoktur. Makyajımı yaparım, bacak bacak üstüne atarım. Sen gülü nerene takarsan tak, ben keyfime bakarım.

Nasrettin Hoca'nın eşeğe ters binme fıkrasının birkaç farklı versiyonu bulunmaktadır: 1. Bayraktar'ın aktardığına göre. 2. Başka bir hikayeye göre. 3. Son bir versiyona göre.

Temel fıkraları, insan doğasının komik ve absürt yönlerini ele alması nedeniyle güldürür. Ayrıca, Karadeniz bölgesinin karakteristik özelliklerini yansıtan bu fıkralar, yerel şive ve mizahi imgeler kullanarak espri gücünü artırır.

En komik avukat fıkralarından biri şu şekildedir: Hakim sanığa sorar: "Karakolda suçunu itiraf etmişsin sen, peki şimdi niye inkar ediyorsun?".

"Ay da Yerini Buldu" fıkrası şu şekilde bitiyor: Nasreddin Hoca, yere düştükten sonra çocuğa gökyüzündeki Ay'ı göstererek "Şükürler olsun, çok uğraştık ama sonunda Ay da yerini buldu" diyor.

Nasreddin Hoca'nın en komik İngilizce fıkralarından ikisi şunlardır: 1. "What If It Happens?": - Bir gün Hoca, eline bir kepçe ve çömlek alıp Akşehir gölünün kıyısına gider ve bir şeyler yapmaya başlar der. 2. "Who Pays for the Pipe, Plays the Tune?": - Hoca, birinin evinin ihtiyaçlarını gidermek için eşeğine biner ve çarşıya gider.

Şehirli köylü fıkrasında genellikle şehirli ve köylü karakterlerin farklı yaşam tarzları, zekâları ve davranışları üzerinden bir anlatım yapılır. Bu tür fıkralarda, şehirlinin modern ve sofistike, köylünün ise saf ve cahil olarak tasvir edilmesi yaygındır.

Temel ve Dursun'un ayranla ilgili fıkrası şu şekildedir: İdris ve Dursun, kahvede ayrı masalarda oturuyorlarmış. İdris, Dursun'a seslenmiş: "Bana 'ayran' desene". Bu söz üzerine bozulan Dursun, biraz sonra İdris'e "Bana 'gazoz' desene" diye seslenmiş.

En komik fıkraları Nasreddin Hoca anlatır.

Nasrettin Hoca, Türk kültüründe önemli bir figürdür. Ancak, Nasrettin Hoca'nın hikayeleri diğer bazı kültürlerde de benzer karakterler ve olaylarla karşılaşılabilir.

Nasreddin Hoca'nın bindiği dalı kesmesi fıkrası, farkında olmadan kendine zarar vermeyi eleştirmek için kullanılan bir deyimdir. Özetle, bu fıkrada Nasreddin Hoca bir dala oturmuş ve o dalı keserken, onu gören bir yolcu bindiği dalı keserse düşeceğini söylemiş, az sonra da kestiği dalla birlikte Hoca düşmüş ve yolcunun arkasından seslenmiş: "Düşeceğimi bildin, ne zaman öleceğimi de söyle".

Nasrettin Hoca'nın "Sen de Haklısın" fıkrası şu şekildedir: Nasreddin Hoca, köyde gezinirken iki adamın tartıştığını duyar. Bu konuşmaları duyan Hoca'nın hanımı, "İkisine de haklısın dedin, birisi haksız olmalı değil mi?" diye sorar.

İşte birkaç komik asker fıkrası: 1. Temel'in Paraşüt Hikayesi: Temel paraşütçü olarak görev yaparken, annesini rüyasında görür ve annesinin "Yarın paraşütten atlama, paraşütün açılmayacak" dediğini duyar. 2. Acemi Er ve Çavuş: Yeni asker olan bir er, çavuşuna çorbada kum olduğunu söyler. 3. İki İhtimal: 2 Yahudi, 2. Dünya Savaşı'nda Almanlara esir düşer.

Dede Korkut'un en komik fıkrası olarak şu örnek verilebilir: Nine ile Dede Fıkrası: Nine, dedeye "hadi yine eski günlerde olduğu gibi sinemanın önünde buluşup, felekten bir gün çalalım" der. Dede de kabul eder ve ertesi gün sinemanın önüne gider. Ancak nine gelmez. Dede beklemekten sıkılıp sinirlenir ve eve gider. Evde hanımını ağlarken bulur ve neden gelmediğini sorar. Nine, "annem izin vermedi" diye cevap verir.

En iyi fıkra yazarları arasında şunlar öne çıkmaktadır: 1. Ahmet Rasim: "Şehir Mektupları", "Gülüp Ağladıklarım" gibi eserleriyle bilinir. 2. Burhan Felek: Günlük olayları mizahi ve eleştirel bir dille ele alan yazılar yazmıştır. 3. Peyami Safa: "Objektif Serisi" adlı eserleriyle tanınır. 4. Yusuf Ziya Ortaç: "Sarı Çizmeli Mehmet Ağa", "Beşik" gibi fıkraları ile bilinir. 5. Falih Rıfkı Atay: "Pazar Konuşmaları", "Eski Saat" gibi yazıları ile dikkat çekmiştir.

Bektaşi'nin hava durumu ile ilgili bir fıkrası şöyledir: Bir gün Bektaşi'ye sormuşlar: "Erenler, dün gece ne iş gördün?" Bektaşi cevap vermiş: "Hava açıktı. Tepsiyi alıp bahçeye çıktım, derken gökyüzü bulutlandı. Ben çaktım, şimşek çaktı, ben çaktım. Sonra ben sızmışım. O ne yaptı bilmem...".

"Belki Ağaçtan Öteye Bir Yol Düşer" Nasreddin Hoca fıkrası şu şekildedir: Mahallenin çocukları, Nasreddin Hoca'ya şaka yapmak için uçurtmalarını büyük bir ağaca taktırırlar. Hoca, "Hay hay" diyerek ayakkabılarını çıkarıp sırt çantasına yerleştirmeye başlar.

Nasreddin Hoca'nın "Bana Ne - Sana Ne" fıkrası şu şekildedir: Nasreddin Hoca çarşıda dolaşırken gevezenin biri: - "Efendi, az önce nar gibi kızarmış bir tepsi baklava götürdüler," demiş. Hoca aldırış etmeksizin; - "Bana ne?" demiş. - "Amma, baklava tepsisini sizin eve götürdüler" demiş geveze. Hoca terslemiş adamı; - "Sana ne?".

Ye Kürküm Ye fıkrası, Nasrettin Hoca'nın şu şekilde anlattığı bir hikayedir: Bir gün Nasrettin Hoca'yı bir düğün yemeğine davet etmişler. Hoca, etrafına bakınmış ve diğer misafirlerin gösterişli kıyafetler giydiklerini, herkesin onlarla ilgilendiğini görmüş. Tekrar düğüne geri dönmüş. Nasrettin Hoca'yı görenler büyük saygı göstermişler, onu sofranın baş köşesine oturtmuşlar ve en güzel yemekleri sunmuşlar. Bunu niçin yaptığını sorduklarında Hoca, "Bu ilgi bana gösterilmedi ki.