Ağanın kızı ve cimri ağanın oğlu ile ilgili bir fıkra şöyledir: Ağanın bir kızı varmış, evlenme çağına gelmiş ve herkese göz koyuyormuş. Düğün dernekleşme sırasında yeni evli çift, el öpmeye kızın babasının köyüne doğru yola çıkmışlar. Yolda mahçup mahçup ilerlerken damat, bir çoban ve sürü görmüşler. Damat çobana: "Ya çoban kardeş, biz yeni evliyiz. Kayınbabamın elini öpmeye gidiyoruz ama ona verecek hediyemiz yok. Uyanık çoban, bir azgın geline bir salak damada bakıp: "Beyim lafımı olur üç beş koçun. Damat da: "Rican nedir?" demiş. Çoban: "Gelinimiz ağa kızıdır, bilirim. Cimri ağanın salak oğlu, bu ballı teklifi duyunca kabul etmiş. Çoban kan ter içinde doğrulup: "Valla doğruymuş, helal olsun hiç osurmadı" deyip sürünün yarısını damatla geline vermiş. Evli çift, sevine sevine kızın babasının evine gelirken kızın babası bunları görmüş ve: "Nooldu, niye güle oynaya geliyorsunuz damat?" demiş. Damat da ağanın elini öpüp kızını göstererek: "Ağam, aha senin bu kızın var ya, bize şu sürüyü kazandırdı" demiş. Ağa da: "Benim kızım bu sürüyü nasıl kazandı ki?" demiş. Bunu duyan ağanın gözleri ayrılmış ve bir damada bir kıza bakıp: "Ulan damat, senin dilin ne söylüyor, bunlar da" demiş [