Din

Sadeleştirilmiş Sözler, Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur külliyatından bir eserdir. Sadeleştirme ve yayına hazırlama ise Adnan Kayıhan ve İlhan Atılgan tarafından yapılmıştır.

"Dileğin Benim İçin Bir Emirdir" ifadesi, farklı bağlamlarda çeşitli anlamlar taşıyabilir. Çizgi Film: "Dileğin Benim İçin Bir Emirdir" ifadesi, Robot ARPO'nun yer aldığı bir çocuk çizgi filmini ifade edebilir. Kitap: Mine Ölmez'in "İsteğin Benim İçin Emirdir" adlı kitabı, isteklerin gerçekleştirilmesi ve içsel benlikle bağlantı kurulması üzerine odaklanır. Blog Yazısı: Milliyet Blog'da yayımlanan bir yazıda, dileklerin ve isteklerin önemi, insanın içine bakmasının gerekliliği ve dönüşüm süreci anlatılır. Forum Konusu: ForumSinsi sitesinde, dileklerin ve isteklerin gerçekleştirilmesi, içsel benlik ve yüksek benlik kavramlarıyla ilişkilendirilerek ele alınır.

Ulema, Müslüman ülkelerde eğitimli din alimlerinden oluşan sınıfı ifade eder. Osmanlı Devleti'nde ulema sınıfı ilmiye adıyla devlet kontrolünde ve örgütlü bir yapıya kavuşturulmuş, kurumun başına şeyhülislam getirilmiştir. Ulema sınıfına dahil olan bazı kişiler: Şeyhülislam. Müftü. Kadı. Fakih ve muhaddisler. Molla ve imamlar. Cumhuriyet döneminde, 1924 yılında çıkan Tevhid-i Tedrisat kanunu ile ulema sınıfı ve medreseler kapatılmıştır.

Yemin bahsi, yeminlerin ne anlama geldiğini, nasıl yapıldığını ve hangi durumlarda yemin edilmesinin uygun olmadığını anlatır. Yemin, bir olayın doğru olup olmadığını beyan veya bir işin yapılıp yapılmadığını ispat etmek için, kişinin Allah'ın adı veya sıfatlarını kullanarak Allah'ı şahit tutması ve sözünü kuvvetlendirmesidir. Yemin bahsinin bazı konuları: Yeminlerin geçerliliği: Yeminler, sadece Allah adıyla yapılır; Kur'an, Peygamber veya Kâbe için demekle yemin olmaz. Uygun olmayan yeminler: "Kâfir olayım" gibi yeminler, İslam dinine göre uygun değildir. Yemin kefareti: Yeminini bozan kişinin vermesi gereken tazminat veya yerine getirmesi gereken yükümlülükler. Yeminlerin etkisi: Yemin, kişiyi vicdani ve ahlaki bir sorumluluk altına sokar. Örnek hadisler: "Kim bir müslüman kişinin malını kendine geçirmek için yalan yere yemin ederse, Allah'a, gazabına müstahak olmuş olarak kavuşur". "Yemin, alışverişte kâr getirir ama bereketi götürür".

Hijab çarşaflı, İslam kültüründe kadınların başlarını örtmek için kullandıkları bir çarşafı ifade eder. Ayrıca, tesettürlü kadın anlamında da kullanılabilir. Hijab, Arapça kökenli bir kelime olup "örtü" veya "perde" anlamına gelir ve sadece fiziksel bir örtüyü değil, aynı zamanda bir inancı ve yaşam tarzını da yansıtır.

Azimeti kuvvetli olmak, "azimet" ve "ruhsat" kavramlarıyla ilişkilidir. Azimet, İslam'da bir emir ve hükme tam ve mükemmel olarak uymakla ilgili bir fıkıh terimidir. Ruhsat, yalnız haramlardan kaçınmayı ifade eder. Dolayısıyla, "azimeti kuvvetli olmak", takvaya en yakın olan yolu takip etmek ve nefse zor gelen şeyleri yapmak demektir.

"Seven kişi sevdiğini kalbine yazar" ifadesinin ne anlama geldiğine dair bilgi bulunamadı. Ancak, seven bir kişinin sevdiği kişiye yönelik bazı davranışları şu şekilde özetlenebilir: Zaman ayırma. Destek olma. Empati yapma. Güven verme. Saygı duyma. Ayrıca, Hz. Muhammed'in "Birisini seven kişi, bunu sevdiği kişiye söylesin" şeklinde bir hadisi bulunmaktadır.

Mele-i a'lâ, "en yüksek topluluk" anlamına gelir ve genellikle melekler âlemini ifade eder. Bu terim, Kur'an'da iki ayette geçer: Sad Suresi 69. ayet ve Sâffât Suresi 8. ayet. Mele-i a'lâ için farklı yorumlar da bulunmaktadır: Vahiy veya Kur'an. Melekler konseyi. Ayrıca, "mele-i a'lâ" ifadesi, "yazıcı melekler", "meleklerin eşrafı" veya "ulvi alemde olan melekler" gibi farklı şekillerde de açıklanmıştır.

Yanarak ölünce kişinin kül olmamasının nedeni, bedenin sadece aletlerinin elinden alınmış olması ve ahirette kişiye yeni aletler verileceği inancıdır.

İnfakta verilebilecek mallar şunlardır: Para ve mal: İnfak, para ile yapılabileceği gibi mal ile de yapılabilir. Eskimiş olmayan, iyi ve kaliteli mallar: İnfak olarak verilecek malın, eskimiş değil, iyi ve kaliteli olması gerekir. Bilgi ve emek: İnfak, zaman, bilgi ve emek gibi manevi katkıları da içerir. İnfak edilebilecek kişiler arasında yoksullar, ihtiyaç sahipleri, yetimler, yolda kalmış kişiler ve Allah yolunda çalışanlar bulunur.

İnfakta verilebilecek mallar şunlardır: Para ve mal: İnfak, para ile yapılabileceği gibi mal ile de yapılabilir. Eskimiş olmayan, iyi ve kaliteli mallar: İnfak olarak verilecek malın, eskimiş değil, iyi ve kaliteli olması gerekir. Bilgi ve emek: İnfak, zaman, bilgi ve emek gibi manevi katkıları da içerir. İnfak edilebilecek kişiler arasında yoksullar, ihtiyaç sahipleri, yetimler, yolda kalmış kişiler ve Allah yolunda çalışanlar bulunur.

1. Korintliler 13. bölüme göre, eğer insanların ve meleklerin dilleriyle konuşulur ama sevgi yoksa, bu durum şu anlamlara gelir: Ses çıkaran bir çalgı olmak. Hiçlik. Kutsal Kitap'a göre, sevgi sabırlıdır, kıskanç değildir, övünmez, kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz.

"Her şeyin iki şahidi vardır" ifadesi, farklı bağlamlarda farklı anlamlar taşıyabilir. Risale-i Nur'da geçen bir ifadede "her şeyde iki şahit"ten kasıt, bir varlığın hem acziyetini hem de gücünün üzerindeki işleri yapmasını ve umumi nizamın muhafazası için bir vazife görmesini ifade eder. Bir başka bağlamda, "her yediğin ve içtiğin şeye iki şahit bul" sözü, bu şahitlerin biri kitap, öbürü de sünnet olması gerektiğini belirtir. Genel anlamda şahitlik ise, bir şeyin doğruluğunu kesin olarak bilmek ve bunu haber vermek anlamına gelir.

Belirtilen kişilerin kim olduğuna dair bilgi bulunamadı. Ancak, Nisa Suresi'nin 95. ayetinde altı çizili ifadelerle bahsedilenler şunlardır: İnanıp hicret edenler. Allah yolunda savaşanlar. Hicret edenleri barındırıp onlara yardım edenler.

40 Sual, farklı bağlamlarda çeşitli içeriklere sahip olabilir: Kitap: "40 Sual 40 Cevap" adlı, Mevlana Firaki'ye ait bir dini kitap. Video İçeriği: Engin Özbey'in "40 Hadis 40 Sual 40 Cevap" adlı, kalbin kırk odasını aydınlatmayı amaçlayan sohbet videoları. Peygamberimize Atfedilen Sorular: Peygamberimize, eski kitaplardan alınan zor ve çeşitli soruların sorulduğu bir olay.

"Ne var ki bilgelik, onu benimseyen herkes tarafından doğrulanır" ifadesi, Luka İncili'nin 7. bölümünün 35. ayetinde yer almaktadır.

Sağ elindeki asa, farklı bağlamlarda çeşitli anlamlar taşıyabilir: Otorite ve güç: Tarihte krallar, firavunlar, komutanlar ve dini liderler, yetkilerini ve liderliklerini pekiştirmek için asalar kullanmışlardır. İlahi kudret ve vahiy aracı: İslam inancında peygamberlerin asası, Allah'ın gücünün bir tezahürü olarak kabul edilir ve ilahi bir güç kaynağı veya yetkinin aktarılmasını sağlayan bir kanal olarak görülür. Dayanak ve yol gösterici: Asa, fiziksel olarak bir dayanak, bir destek işlevi görürken, manevi olarak Allah'ın "dayanak" olduğu inancının temsili sayılır. Dönüşüm ve mucize: Örneğin, Hz. Musa'nın asasının yılan olması, "hakikati açığa çıkarma gücü"nü anlatan bir metafordur. Sözel görev: Bazı yorumlara göre, asa atmak, sözlü bir görevin, vahyin iletilmesini temsil eder.

Ashâb-ı Kehf'in hikayesi, gençlerin derin bir uykuya dalmaları ve uzun yıllar sonra uyandırılmalarıyla sona erer. Kehf Suresi'ne göre, Ashâb-ı Kehf mağarada 300 yıl uyumuştur. Bir başka rivayete göre, gençler uyandıktan sonra, Decius dönemine ait olan parayla yiyecek almak istemişlerdir. Daha sonra, gençler arkadaşlarını görmek için mağaraya davet edilmiş ve halk, gençlerin sağ ve sakin bir vaziyette olduğunu görmüştür. Hikayenin sonunda, gençler yeniden uykuya dalmış ve oraya bir bazilika yapılmıştır.

Varidat, Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinde yaşayan felsefe, fıkıh ve tasavvuf bilgini Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin'in düşüncelerini içerir. Eserde ele alınan bazı konular: Vahdet-i vücud (tek vücud) anlayışı. İnsan. Suç ve ceza. Ortak mülkiyet. Varidat, aynı zamanda ilhamlar ve Tanrı'nın gönüle ilettiği bilgiler anlamına gelir, bu da onu dinsel esinlenmeye ve Tanrı kaynaklı düşünsel üretime dayanan bir eser yapar.

Hayır, zenginlik ve mal çokluğu aynı şey değildir. Hz. Muhammed'in "Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül tokluğudur" hadisine göre, asıl zenginlik gönül zenginliğidir. Mal çokluğuna sahip olup gözü aç ve sınırsız mal hırsı içinde olan kişiler, gönül fakiri olarak kabul edilirken, malı az olup gönlü tok olan kişiler zengin sayılır.