Ruh

Hayal âlemi ve misal âlemi aynı değildir, ancak aralarında bir ilişki vardır. Misal âlemi, ruhlar âlemi ile cisim âlemi (âlem-i şahadet) arasındaki geçiş âlemi olarak tanımlanır. Özetle, misal âlemi daha kapsamlı bir yapı olup, hayal âlemi bu âlemin bir parçası veya yansıması olarak görülebilir.

Wraith kelimesi, farklı mitolojik ve kurgusal bağlamlarda çeşitli karakterlere atıfta bulunabilir: Yıldız Geçidi Atlantis Dizisindeki Wraithler. J.R.R. Tolkien'in Eserlerindeki Wraithler. Disney'in "The Mighty Ducks" Filmindeki Wraith. League of Legends Evrenindeki Wraithler. İskoç Mitolojisindeki Wraithler.

"Dehşet Evi: Lanetli Saat" (1992), mimar Jake Sterling'in Amityville'deki bir inşaat projesinin enkazında bulduğu antika bir saatin, Amityville efsanesine bağlı kötü bir ruh tarafından lanetlenmesini ve bu lanetin Sterling ailesini nasıl etkilediğini anlatır. Filmde yaşanan bazı olaylar: Jake'in oğlu, köpeklerin öldürülmesi ve bir komşunun çitlerinin ateşe verilmesi olaylarında polis tarafından şüpheli konumuna düşer. Jake'in genç kızı Lisa, tuhaf bir şekilde baştan çıkarıcı davranmaya ve buna uygun şekilde giyinmeye başlar. Saatin kötü etkisiyle kontrol altına alınan Jake, saplantılı davranışlar sergilerken, sevgilisi Andrea lanetli saatin gücüne karşı mücadele etmek zorunda kalır.

Descartes'a göre ruh ve epifiz bezi, beynin arka kısmında bulunan epifiz bezinin içinde, ruh ve beden arasındaki birliği temsil eder. Epifiz bezi, beynin sağ ve sol loblarının birleşim noktasında, epithalamus bölgesinin derinliklerinde yer alan küçük bir endokrin bezidir. Bu bilgiler, modern tıp tarafından doğrulanmamış olup, Descartes'ın felsefi bir görüşüdür.

Ruh ve zihin aynı şey değildir, farklı kavramlardır. Zihin, çoğu zaman düşünceyle eş anlamlı kullanılsa da, aslında bilincin merkezi gibi daha geniş bir anlama sahiptir. Ruh ise, farklı dinlerde ve felsefi yaklaşımlarda çeşitli şekillerde tanımlanır. Bilim, ruhu tam anlamıyla tanımlayamaz çünkü ruh, bilimsel sınırların dışında kalan, ölçülemez ve deneylenemez bir kavramdır.

Ruh ve madde kavramlarının hangisinin daha önce var olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Birçok dini ve felsefi akıma göre ruh, madde-dışı, algılanamaz, belirtileriyle kendini gösteren, yaşama yeteneğine sahip, değişen ve gelişen bir varlık olarak kabul edilir. Bazı görüşlere göre ise ruh, atom altı parçacıklar olabilir ve madde ile aynı evrenin bir parçasıdır. Bu konuda farklı görüşler bulunduğundan, kesin bir yargıya varmak mümkün değildir.

Sühreverdî'nin felsefesinde insan ve âlemdeki yeri şu şekilde özetlenebilir: İnsan: Sühreverdî, insanın karanlıklar içinde elem ve ıstırap içinde olduğunu düşünür. İnsan, Nuru’l-Envâr’a (sonsuz varlık olan Tanrı) ulaşarak huzur ve mutluluğa erişebilir. İnsanın mutluluğu, bedenî meşguliyetlerden kurtulup nefsini arındırmasıyla mümkündür. Doğru bilgiye dayalı doğru eylemlerde bulunmak gereklidir. Âlem: Sühreverdî, âlemi dikey bir düzlemde açıklar. Doğu, maddiyetten tamamen sıyrılmış saf ışık ve meleklerin mekânı; Batı ise maddiyetin dünyasıdır. İki yönün tam ortasında, ışık ile karanlığın birleştiği noktadır. Sühreverdî'nin felsefesi, Yeni Eflatunculuk temeline dayanır ve akıl yolu ile hakikate ulaşılamayacağını, bunun için manevi sezgiye ihtiyaç olduğunu savunur.

İslam inancına göre, ölüler kabirde sâlih ameller işlemek, namaz kılmak ve sadaka vermek gibi ibadetlerin faydasını görmek isterler. Ölüler, borçlarının ödenmesini ve dualarla anılmayı da arzu ederler. Bu istekler, dini yorumlara dayalı olup bilimsel bir temele dayanmamaktadır.

Ruhların beraber olmasının farklı inançlarda çeşitli açıklamaları vardır: İslam inancına göre, ruhlar aleminden dünyaya gelen insanlar, ölüm ile öbür tarafa doğarlar ve orada buluşup görüşürler. Ruh bağlantısı olarak adlandırılan bir diğer görüşe göre ise, iki kişi arasındaki enerjik bir bağ sayesinde ruhlar birbirine bağlanır.

Şehitlerin ruhlarının ailelerine görünmesi, Ehl-i sünnet akidesine göre caiz ve vakidir. Ancak, şehitlerin yaşayan insanlara göründüğüne veya akrabalarını ziyaret ettiğine dair İslam'da sahih deliller bulunmamaktadır.

Death’s Door, ana konusu ölüm ve yaşam zıtlığına odaklanan bir bağımsız (indie) oyundur. Oyunda, görevi süresi dolmuş bedenlerden ruhları toplamak olan bir kargayı yönetiyoruz. Oyun, mizah dolu bir dille çeşitli karakterler ve diyaloglar sunarak ölüm meleği kavramını farklı bir bakış açısıyla ele alır.

Bazı İslam âlimlerine göre, ölüler hayatta olanların yaptıklarından Allah’ın izin verdiği ölçüde haberdar olabilirler. Bu görüş, Hz. Muhammed'in Bedir Savaşı'ndaki ölülere seslenmesi, kabir ziyaretinde bulunanlara ölülere selam vermelerini tavsiye etmesi ve dünyada yaşayanların amellerinin ölmüş yakınlarına gösterileceğini bildirmesi gibi hadislere dayanmaktadır. Ancak, bu konuda farklı görüşler de bulunmaktadır; bazı âlimler ölülerin hayattakilerden haberdar olmasının mümkün olmadığını savunmaktadır. Bu, dini bir konu olup bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır.

"Askerlik ruh işidir" ifadesi, askerliğin sadece üniforma ve rütbe ile ilgili olmadığını, aynı zamanda bir bilinç ve manevi değerlerle de bağlantılı olduğunu ifade eder. Bu söz, Hüseyin Nihal Atsız'ın "Ruh Adam" kitabında yer alır ve "Rütbeni alabilirler, ordudan kovabilirler ama askerliğini alamazlar. Askerlik rütbe ve elbise değil, ruhtur" şeklinde ifade edilir. Askerlikte ruh, aynı zamanda inanç, manevi değerler, vazife ve disiplin gibi kavramlarla da ilişkilidir.

Hortkuluk, bir kara büyücünün veya cadının, ölümsüz olmak amacıyla ruhunun bir parçasını sakladığı nesnedir. Hortkulukların işlevleri: Ölümsüzlük: Sahibi fiziksel olarak ölse bile, ruh parçası hortkulukta korunduğu için kişi ölmez. Yeniden dirilme: Yaratıcı öldürüldüğünde, ruh parçası hortkuluktan çıkarak cismani hale bürünür ve yeniden dirilir. Kontrol: Hortkuluklar, yaratıcılarının ruh parçalarını taşıyarak diğer kişiler üzerinde kontrol sağlayabilir. Hortkuluklar, yalnızca cinayet işlenerek ve ardından özel bir büyü yapılarak yaratılabilir.

Rüyada ölen kişinin çorba içmesi, farklı şekillerde yorumlanabilir: Olumlu yorumlar: Manevi bir bağın ifadesi olabilir. Aşk açısından yeni tanışmalar ve hızlı evlilikleri temsil edebilir. Geleceğe dair sabır ve bekleyişin sonunda güzel haberlerin alınacağına işaret edebilir. Maddi refah ve zenginliğin habercisi olabilir. Olumsuz yorumlar: Rüya sahibinin kötü bir dönem geçireceğine ve gözyaşlarına engel olamayacağına işaret edebilir. İlişkilerdeki eski bağların yeniden güçleneceğini gösterebilir. Zihinsel açıdan sürekli bir endişe ve gerginlik hali anlamına gelebilir. Rüya tabirleri bilimsel temellere dayanmaz.

İslam inancına göre, hayvanların öldükten sonra sahiplerini görüp göremeyeceğini sadece Allah bilir. Hayvanların ruhlarının ölümden sonra yok olmayacağı, her bir türün ruhlarının belli bir hayvan bedeninde saklanarak cennete yerleştirileceği rivayet edilmektedir.

Ölüler, çeşitli inanışlara göre yanımızdan ayrılmayabilir: Ruhun eve gelmesi: İnsan ruhunun, ölümden sonra yedi gün boyunca evini ziyaret ettiğine inanılır. Özleme dayalı gözlem: Ölen kişinin, sevdiklerini özlediği ve onları gözetip koruduğu düşünülür. Dua ve iletişim beklentisi: Ölülerin, okunan dualardan etkilendiğine ve karşılık verdiğine inanılır. Bu inanışlar, dini ve kültürel farklılıklara göre değişiklik gösterebilir ve bilimsel bir temeli yoktur.

Reenkarne, "reenkarnasyon yaşamış olan kimse" anlamına gelir. Reenkarnasyon, ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğine inanan spiritüalistlerin bu olaya verdiği addır. Bu inanç, özellikle Hinduizm, Budizm ve bazı Afrika kabile dinlerinde merkezi bir yere sahiptir.

Ölülerin canlılara göründüğüne dair bazı inançlar ve rivayetler bulunmaktadır. Berzah âleminde görüşme: Mümin ruhlarının berzah âleminde birbirleriyle görüştükleri, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in hadislerinde belirtilmiştir. Kabir ziyareti: Ölülerin, kendilerini ziyaret edenleri tanıdıkları ve onlarla iletişim kurdukları, bazı hadislerle desteklenmektedir. Bu tür inançlar ve rivayetler, bilimsel bir temele dayanmamakta olup, dini ve kültürel yorumlara dayanmaktadır.

Hayır, "ruh-u can" ile "can-ı ruh" aynı değildir. "Ruh-u can" ifadesi, "can ruhu" anlamına gelir ve bu iki kelime genellikle birbirinin yerine kullanılan "can" ve "ruh" kavramlarını ifade eder. Can, Kutsal Kitap'ta hem insanların maddi olmayan yönlerini hem de yaşam kavramını ifade eder. Bu nedenle, "ruh-u can" ve "can-ı ruh" ifadeleri farklı anlamlar taşır ve aynı kavramı ifade etmez.