Hz.Ali

"Ne sevinin ne üzülün" sözünün kime ait olduğu bulunamadı. Ancak, benzer ifadeler içeren bazı sözler şunlardır: Turgut Çakır'ın "Ne Sevin Ne Üzül" Şiiri. Hz. Ali'nin sözü: "Ne yüksek mevki ile sevin, nede düşkün olduğuna üzül". Mevlana'nın sözü: "Ne geçmiş var, ne gelecek. Ne geçmişe bak üzül, nede geleceğe bak tasalan. İçinde bulunduğun anı yaşa; çünkü o an varsın!".

"Biri sana sırtını çevirirse üzülme, böylece dostunla düşmanını ayırt etmiş olursun" sözü Hz. Ali'ye aittir.

Topkapı Sarayı'nda iki adet Hz. Ali'nin kılıcı bulunmaktadır: 1. Kutsal Emanetler Bölümü'nde muhafaza edilen ve üzerinde "Ne Ali gibi genç bir adam, ne de Zülfikâr gibi bir kılıç vardır" yazan kılıç. 2. Silahtar Hazinesi Bölümü'nde sergilenen kılıç. Bu kılıçlardan biri, yapılan incelemeler ve laboratuvar çalışmaları sonucunda Hz. Ali'ye ait olarak belirlenmiştir.

Derviş Muhammed Yemînî'nin Fazîletnâme adlı eseri, Hz. Ali'nin faziletlerini, kerametlerini, yiğitliğini, savaşlardaki kahramanlıklarını ve korkusuzluğunu anlatır. Eserde ayrıca tasavvuf, Bâtınilik, Alevî-Bektaşî inanç ve ritüelleri de konu alınır. Fazîletnâme, 1519 yılında yazılmış olup 7300 beyitten oluşan manzum bir eserdir. Yemînî, bu eserinde özellikle Hz. Ali’yi öven, onu yücelten, üstün değerlerle donatan bir anlayış ortaya koymuştur. Fazîletnâme, Alevilerce kutsal sayılan bir kitaptır.

"Şamlının devesi kimin?" ifadesi, Hz. Ali ve Hz. Muaviye ile ilgili bir hikayeye atıfta bulunabilir. Bu hikayeye göre, Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den bir adam, devesiyle Şam'a gelir. Muaviye, her iki tarafı da dinledikten sonra, halkın da onayıyla devenin Şamlıya teslim edilmesine karar verir. Bu hikaye, hadis kitaplarında ve muteber İslam tarihi kaynaklarında yer almamaktadır ve bazı din alimleri tarafından uydurma olarak değerlendirilmektedir.

En önemli cenkname olarak genellikle Hz. Ali Cenknameleri kabul edilir. Bazı önemli Hz. Ali Cenknameleri: Kesik Baş. Kıssa-ı Müzelzil-Bin Menaf. Kıssa-ı Hazret-i Resul Rum ve Şam Sultanlarıyla Olan Cengidür. Cenknameler, genellikle tarihsel savaşları ve İslami unsurları kahramanca bir dille anlatır, Müslümanlara dini motivasyon sağlar ve İslami ahlak değerlerini aktarır.

Fütüvvetin dört temel ilkesi şunlardır: 1. Cömertlik ve dürüstlük. 2. Başkasını kendine tercih etmek. 3. Başkalarının kusurlarını bağışlamak. 4. Musibetlere karşı metanetli olmak. Fütüvvet, tasavvufta bir akım, dinî ve mesleki birlik veya esnaf teşkilatı olarak tanımlanır.

"Âlim ölse de yaşar, cahil yaşarken ölüdür" sözü, Hz. Ali'ye aittir.

Zülfikar, İslam peygamberi Muhammed'in damadı ve amcasının oğlu olan Hz. Ali'ye aittir. Zülfikar'ın iki elle kim tarafından tutulduğuna dair belgelerde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, Hz. Ali'nin Uhud Savaşı'nda Zülfikar'ı kullandığı ve bu savaşta bedeninden 70 yara aldığı rivayet edilir. Zülfikar'ın akıbeti konusunda çeşitli rivayetler vardır; bunlardan birine göre, Hz. Ali vefatından önce kılıcın denize atılmasını vasiyet etmiş ve bu vasiyet üzerine Hz. Hüseyin tarafından Necef'ten denize atılmıştır.

En güzel ahlak sözünün kime ait olduğu konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Hz. Muhammed. Hz. Ali. Ayrıca, "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" sözü de Hz. Muhammed'e aittir.

"Asla sahip olmadığın şeyler için üzülme! Kısmetinde varsa, onlar seni bulur zamanı gelince" sözü, Hz. Ali'ye atfedilmektedir.

Van Gölü Canavarı'nı öldürdüğü iddia edilen kişi Hz. Ali'dir. Evliya Çelebi'nin "Seyahatname" adlı eserinde, Hz. Ali'nin kılıcı Zülfikar ile canavarı öldürdüğü, ancak daha sonra canavarın yavrusunu görüp öldürmediği ve yavrunun yaşadığı mağaranın önünde namaz kılarak mağaranın kapısının kapanmasını dilediği anlatılmaktadır. Bu hikaye, bazı araştırmacılar tarafından önemli bulunsa da, Van Gölü Canavarı'nın varlığı bilimsel olarak kanıtlanmamıştır ve bu anlatı bir efsane olarak kabul edilmektedir.

Zengi kılıcının ağırlığı hakkında bilgi bulunamadı. Ancak, genel olarak tarihi savaş kılıçlarının ağırlıkları hakkında bilgi mevcuttur. Hz. Ali'nin Zülfikar kılıcı: 4 kilo 820 gram ağırlığındadır. Ortaçağ kılıçları: Genellikle 1,2 ila 2 kilogram arasında değişirdi. Fatih Sultan Mehmet'in kılıcı: 7 kilogram ağırlığındadır. Kılıçların ağırlıkları, dönemin savaş koşullarına ve tasarımlarına göre değişiklik gösterebilir.

Hubyar Dedesi'nin soyu, 16. yüzyılda yaşamış olan Hubyar Sultan Dede'ye dayanmaktadır. Hubyar Sultan Dede'nin, Beğdili Türkmen aşiretinden olduğu ve bu aşiretin yanı sıra birçok Türkmen aşiretinin Hubyar Ocağı'nın kurulmasında rol oynadığı düşünülmektedir. Ayrıca, bazı rivayetlere göre Hubyar Sultan Dede, Hz. Ali'nin torunları ve 12 imamlardan olan İmam Rıza'nın soyundan gelmektedir. Hubyar Ocağı, 13. yüzyılda kurulmuş olup, günümüzde başta Tokat, Sivas, Amasya, Çorum ve Samsun olmak üzere birçok bölgede varlığını sürdürmektedir.

Ali Malı'nın kaç çocuğu olduğuna dair bilgi bulunamadı. Ancak, Hz. Ali'nin 5 çocuğu olduğu bilinmektedir: Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Muhsin. Hz. Ali'nin çocuk sayısı konusunda farklı rivayetler de bulunmaktadır.

Sıffîn Savaşı, İslam halifesi Hz. Ali ile Suriye valisi Muaviye arasında, Hz. Osman'ın ölümünden sonra yaşanan iç karışıklıkların bir sonucu olarak çıkmıştır. Savaşın başlıca nedenleri: Muaviye'nin suçlamaları: Muaviye, Hz. Ali'yi Hz. Osman'ın katilleriyle ortak hareket etmekle suçlamıştır. Halifelik anlaşmazlığı: Hz. Ali'nin halife seçilmesini Muaviye kabul etmemiştir. İçtihat farkı: Siyasi bir konu olan halifelik konusunda, adalet anlayışı üzerine farklı görüşler (adalet-i mahzâ ve adalet-i izafiye) çatışmıştır.

Hz. Ali seramik tablo fiyatı hakkında bilgi bulunamadı. Ancak, Hz. Ali'nin tasvir edildiği tabloların bulunabileceği bazı siteler şunlardır: trendyol.com. n11.com. hepsiburada.com. emirganhediye.com.tr. marcelsanat.com.

"İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı" sözü, her konunun asıl bir maksadı olduğu, bunu bilenin ilmin tek bir husus olduğunu düşündüğü, ancak gerçek mahiyetini bilmeyenlerin o noktayı genişletip çoğalttığı anlamına gelir. Bu söz, Hz. Ali'ye atfedilmektedir. Ayrıca, bu sözden şu anlamlar da çıkarılabilir: Tasavvufi yorum. Bilimsel yorum.

"İncittiğin bir kimseden samimiyet beklemek" ifadesi, Ali Naki'ye atfedilen bir sözdür. Bu sözün tamamı şu şekildedir: "İncittiğin bir kimseden samimiyet bekleme. Aldattığın bir kimseden vefa bekleme". Bu söz, inciten veya aldatan bir kişinin, karşı taraftan samimiyet veya vefa beklemesinin gerçekçi olmadığını ifade eder.

Diyarbakır Müzesi'nde sergilenen öğüt veren ayna, İran'da Kaçar Hanedanlığı'na ait olduğu düşünülen 19. yüzyıl tarihli bir eserdir. Aynanın üzerinde yer alan sözler, Hz. Ali'ye atfedilen nefsi terbiye edici vecizelerden oluşmaktadır.