Gerçeklik

"Şeytanın Ormanı" (The Barrens) filmi, gerçek bir hikayeye dayanmamaktadır.

Doğruluk ve gerçeklik kavramları felsefede aynı şey değildir. Gerçeklik, var olan her şeyi, yani hakikatin kendisini ifade eder. Doğruluk ise bir ifadenin, düşüncenin veya savın mevcut bilgilere, mantığa ve ilkelere uygunluğunu ifade eder.

"Simülakrlar ve Simülasyon" kitabı, Fransız yazar Jean Baudrillard tarafından 1981 yılında yayımlanmıştır ve modern toplumun gerçeklik algısını derinlemesine inceler. Kitapta anlatılan ana konular: - Simülakr: Gerçekte hiç var olmamış nesnelerin yerini alan kavramlar olarak tanımlanır. - Simülasyon: Gerçek bir olayın yapay bir biçimde yinelenmesi olarak açıklanır. - Hipergerçeklik: Modern çağda simülasyonun, gerçekliğin yerini tamamen alması durumu. Baudrillard'a göre, medya, teknoloji ve kapitalist tüketim kültürü tarafından manipüle edilen gerçeklik algısı, simülasyonların egemenliği altına girmiştir.

"Lie to Me" dizisi, gerçek bir hikayeye dayanmamaktadır, ancak Dr. Paul Ekman'ın çalışmalarından ilham almıştır. Dizinin ana karakteri Dr. Cal Lightman, mikro ifadeler ve beden dili analizi konusunda uzmanlaşmış bir psikolog olarak, gerçek hayatta Dr. Ekman'a benzetilmiştir.

Baudrillard'a göre simülakrın özellikleri şunlardır: 1. Gerçekliğin Yerine Geçme: Simülakr, gerçekliğin yerine geçen kopyalar olarak tanımlanır. 2. Dört Aşamalı Süreç: Simülakrlar, temsil, bozulma, simülasyon ve hipergerçeklik aşamalarından geçer. 3. Farklı Türler: Simülakrlar, doğal, makine temelli ve bilgi temelli olmak üzere üç ana kategoriye ayrılır. 4. Teknolojik ve Toplumsal Etki: Simülasyon, teknoloji ve kitle iletişim araçları aracılığıyla gerçekliği yeniden üretir ve toplumsal algıyı yönetir. 5. Anlamın Buharlaşması: Simülakrlar, gerçekliğin anlamını gizleyerek ve çarpıtarak belirsizliğe yol açar.

"Fantezi" ve "gerçeklik" kavramları, farklı bağlamlarda farklı anlamlar taşır: 1. Fantezi: İmkansızın mümkün olduğu, büyülü unsurlar, mitolojik yaratıklar ve doğaüstü olayların yer aldığı kurgusal dünyaları ifade eder. 2. Gerçeklik: Gerçekte var olan, somut ve mantıksal temellere dayanan, doğal yasalarla yönetilen dünyayı ifade eder. Bu iki kavramın bir arada kullanımı, fantastik edebiyat ve magikal realizm gibi türlerde görülür ve bu tür eserler, fantastik dünyaları gerçeklikle harmanlayarak okuyuculara yeni perspektifler sunar.

Titanik filmindeki videonun gerçek olmadığı düşünülmektedir. 2022 yılında yapılan incelemelerde, sosyal medyada paylaşılan videonun ilk olarak 2021 yılında YouTube'da yayınlandığı ve orijinal kaynağına ulaşılamadığı belirtilmiştir. Gerçek Titanik görüntülerini içeren videolar ise British Pathé tarafından çekilmiş ve YouTube'da mevcuttur.

En iyi düşündüren filmlerden bazıları şunlardır: 1. "Inception" (Başlangıç) - 2010. 2. "Eternal Sunshine of the Spotless Mind" (Sil Baştan) - 2004. 3. "The Matrix" - 1999. 4. "Donnie Darko" - 2001. 5. "The Truman Show" - 1998.

Fact ve truth arasındaki temel farklar şunlardır: - Fact: Kanıtlanabilir veya doğrulanabilir bir ifadedir. - Truth: Daha geniş bir kavram olup, inançlar, görüşler ve perspektiflere dayanır. Özetle, facts gerçekliğin somut parçalarını oluştururken, truths bu gerçeklerin yorumlanmış ve kabul edilmiş hallerini temsil eder.

"The Hourglass Sanatorium" (1973) filmi, Bruno Schulz'un aynı adlı hikayesine dayanmaktadır ve iki farklı uyarlama olarak karşımıza çıkmaktadır. Film, ana karakterin babasını ziyaret etmek için gittiği gizemli bir sanatoryumda yaşadığı olayları anlatır. Hikayenin temel temaları arasında zaman, hafıza ve gerçeklik kavramları yer alır.

"Arthropods" filmi, insanlarla böceklerin karşılaşmalarını anlatan 18 kısa hikayeden oluşan bir koleksiyondur. Film, günlük hayattaki böcekle ilgili durumlardan tuhaf bir gerçekliğe doğru bir tırmanışı betimlemektedir.

Evet, Titanic filminde Jack'in tutunduğu tahta gerçek bir kalıntının kopyasıdır.

Mağaradakilerin ana fikri, Platon'un Mağara Alegorisi'nde, insanların gerçek dünyayı yanlış algılamaları ve bilgisizlik içinde yaşamalarıdır. Bu alegoriye göre, mağaradaki mahkumlar, sadece önlerindeki duvarda gördükleri gölgeleri gerçek sanmakta ve bu gölgeler onların tüm gerçeklik algılarını oluşturmaktadır.

"Parallèles" dizisi, dört yakın arkadaşın hayatlarının, zaman ve mekanın ötesinde bir olay sonucu nasıl değiştiğini konu alır. Bir gün, sıradışı bir fenomen sonucunda bu arkadaşlar, birbirine paralel, alternatif gerçekliklere çekilirler.

Düşüş filmindeki B67 TV Kulesi gerçek bir hikayeye dayanmamaktadır. Bu kule, Kaliforniya'daki Sacramento Ortak Girişim Kulesi veya KXTV/KOVR radyo kulesi olarak bilinen terk edilmiş bir kuledir ve filmde kullanılmak üzere seçilmiştir.

"The Drowning" dizisi gerçek bir hikayeye dayanmamaktadır.

Penguenlerin hikayesi kısmen gerçektir. - Kurgusal unsurlar: "Babamın Penguenleri" gibi filmlerde anlatılan hikayeler büyük ölçüde kurgusaldır ve yaratıcıların hayal gücünden esinlenilmiştir. - Gerçek olaylar: Ancak, bazı belgesellerde ve bilimsel araştırmalarda penguenlerin davranışları, yaşam alanları ve türleri hakkında gerçek bilgilere yer verilmektedir. - Nesli tükenmiş penguenler: Tarihsel olarak, günümüz penguenlerine benzeyen ve "gerçek penguenler" olarak adlandırılan Büyük Dalıcımartılar'ın nesli, 1844 yılında tamamen tükenmiştir.

Kuantum dünyasında gerçeklik, gözlemci etkisi ve kuantum mekaniğinin temel prensipleri doğrultusunda oluşur: 1. Belirsizlik İlkesi: Bir parçacığın konumunu ne kadar hassas ölçerseniz, onun momentumunu o kadar belirsiz hale getirirsiniz. 2. Süperpozisyon: Kuantum sistemleri, aynı anda birden fazla durumda bulunabilir. 3. Kuantum Dolanıklık: İki parçacık dolanık hale getirildiğinde, aralarındaki mesafe ne olursa olsun, birinin durumu diğerinin durumunu anında etkiler. 4. Dalga-Parçacık İkiliği: Parçacıklar hem dalga hem de parçacık özelliklerine sahip olabilirler. Bu prensipler, kuantum dünyasının makroskopik dünyadan farklı ve belirsiz bir yapıya sahip olduğunu gösterir.

Recep İvedik'in palyaço hikayesi gerçek değildir, bu hikaye Şahan Gökbakar'ın başrolünde olduğu "Recep İvedik" filminin bir sahnesinden alınmıştır.

Tehlikeli deney hikayeleri genellikle gerçek dışı ve uydurma olarak kabul edilir. Örneğin, Rus/Sovyet Uyku Deneyi hikayesi, Creepy Pasta adlı siteden yayılan ve hiçbir güvenilir belgeyle desteklenmeyen bir efsaneden ibarettir. Tarih boyunca yapılan bazı deneyler ise etik dışı ve acımasız olarak nitelendirilmiş, ancak bunlar da genellikle komplo teorileri ve yanlış anlamalar üzerine kurulmuştur.