Ayet

Kalem Suresi 19. ayet, bahçe sahipleri kıssası üzerinden nankörlük ve cimriliğin sonucunu anlatır. Bu kıssada anlatılan olay şu şekildedir: Yemen’de San’a’ya yakın Savran denilen yerde salih bir adamın güzel bir bağı vardır. Kalem Suresi 19. ayette geçen "onlar henüz uykudayken Rabbin katından gelen kuşatıcı bir afet o bahçeyi sarıverdi" ifadesi, bu cezayı anlatır. Ayetin tam meali şu şekildedir: > "Fakat onlar daha uyanmadan, Rabb'in tarafından bir dolaşan onun üzerinde dolaştı." Kalem Suresi'nin 19. ayetinin yer aldığı surenin konusu ise şu şekilde özetlenebilir: Resûlullah (s.a.s.) hakkında müşrikler tarafından ortaya atılan iddialar çürütülerek onun peygamberliği ispatlanır. Bahçe sahipleri kıssası ile inkar, nankörlük ve cimriliğin acı sonu gösterilir. Mü’minlerin ve kâfirlerin ahirette karşılaşacakları durumlara yer verilip Peygamberimiz (s.a.s.)’e sabır, sebat ve metanet telkin edilerek sure sona erer.

Burûc Suresi 9. ayet, müminlere yapılan işkencelerin nedenini açıklar. Ayette geçen ilgili kısım şu şekildedir: > "O (Allah) ki, göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Allah, her şeye şahittir". Bu ayet, müminlerin, göklerin ve yerin mutlak mülkiyet ve hâkimiyetinin sahibi olan, azîz ve hamîd olan Allah'a inandıkları için diğer insanlar tarafından nefret edilip, intikam alındığını ve işkence gördüklerini ifade eder. Burûc Suresi 9. ayetinin bazı diğer mealleri: "O Allah ki, göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur ve Allah her şeye şahittir" (Elmalılı Hamdi Yazır). "Göklerin ve yerin yönetimi O'na aittir. Ve Allah her şeye Tanıktır" (Edip Yüksel). "O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü yalnızca O'na aittir. Allah, Her Şeye Tanık'tır" (Erhan Aktaş).

A'râf Suresi 118. ayet, Hz. Musa'nın asasını yere atmasıyla gerçekleşen mucizeyi ve bunun sonucunda sihirbazların yaptığı sihirin boşa çıkmasını anlatır. Ayetin meali: > Böylece gerçek ortaya çıktı ve diğerlerinin yaptığı sihirler boşa gitti. Bu olay, Hz. Musa'nın Allah tarafından gönderilen gerçek bir peygamber olduğunu ve gösterdiği olayların Allah'ın kudretiyle meydana gelen gerçek mucizeler olduğunu kesinlik kazandırır.

"Şer gibi görünende hayır vardır" ifadesi, görünüşte kötü veya sıkıntılı olan durumların aslında hayırlı sonuçlar içerebileceğini ifade eder. Bu düşünce, Bakara suresinin 216. ayetinde geçen "Olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, halbuki hakkınızda o bir hayırdır. Ve olur ki bir şeyi seversiniz, halbuki hakkınızda o bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz" ifadesiyle desteklenir. Örnekler arasında, çocuğu okula göndermek veya hırsızın elini kesmek gibi durumlar verilebilir; bu durumlar ilk bakışta sıkıntılı gibi görünse de, aslında başka açılardan nimet olabilir.

"Kim doğru yolu seçerse kendi iyiliği için seçmiştir" ifadesi, İsra Suresi'nin 15. ayetinde geçmektedir: > "Artık kim doğru yolu seçerse, ancak kendi iyiliği için seçmiş olur. Kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üstlenmez".

Bu ayet, İslam'ın adalet ilkesi ile ilgilidir. Maide Suresi 32. ayette, bir insanın haksız yere öldürülmesinin bütün insanlığı öldürmek kadar büyük bir suç olduğu, bir canın kurtarılmasının ise bütün insanları kurtarmak kadar büyük bir hayır olduğu ifade edilir. Bu ilke, insan hayatının kutsallığını ve değerini vurgular; haksız yere adam öldürmeyi yasaklar ve hayatı korumanın önemini vurgular.

Evet, insan kendisinin başıboş bırakılacağını zanneder. Bu düşünce, Kıyamet suresinin 36. ayetinde ele alınır. Ayetin meali şu şekildedir: > "İnsan, başıboş bırakılacağını ve yaptıklarından hesâba çekilmeyeceğini mi sanıyor?". Ancak bu, bir zandan ibarettir; çünkü yaratan Allah, insanı başıboş bırakmamış, peygamberler ve kitaplarla onu kendine kullukla sorumlu tutmuştur.

"Festekim kema umirte" ifadesi, "emrolunduğun gibi dosdoğru ol" anlamına gelir. Bu ifade, Hud Suresi'nin 112. ayetinde geçmektedir. Ayetin tamamı şu şekildedir: > "Artık sen, sana nasıl emredildiyse öylece dosdoğru hareket et ve seninle beraber bulunan ve tövbe etmiş olanlar da dosdoğru hareket etsinler ve taşkınlıkta bulunmayın, çünkü şüphe yok ki o, ne yapıyorsanız hepsini de görür". Bu ayet, Peygamber Muhammed'e hitap etse de, tüm müminlere doğru yolu takip etmeleri için bir çağrı olarak da kabul edilir.

ADN 109 ifadesi farklı bağlamlarda farklı anlamlar taşıyabilir. İşte bazı olası açıklamalar: Dozaj Hesaplamaları Sınavı: Southern Nazarene Üniversitesi'nde hemşirelik öğrencileri için bir sınav adıdır. Whirlpool ADN 109: Bu, Whirlpool markasının bir ürününün, örneğin bir çamaşır makinesinin veya buzdolabının model adı olabilir. ADN-109 Filmi: "ADN-109: Kocasının Gözlerinin Önünde Tecavüze Uğrayan Genç Kadın" adlı bir film modelidir.

Ne bir dakika ileri ne bir dakika geri ayeti olarak aşağıdaki ayetler örnek verilebilir: Nahl Suresi 61. ayet. Âl-i İmrân Suresi 145. ayet. Ayrıca, Âl-i İmrân Suresi 155., 157., 158. ve 160. ayetlerde de bu konuya değinilmektedir.

"Sır-29. Bölüm" ifadesi, farklı bağlamlarda çeşitli içeriklere işaret edebilir. Örneğin, "Milliyet Blog" sitesinde yer alan bir öykü başlığı olabilir. Ancak, "Sır-29" ifadesinin spesifik bir anlatımı veya konusu hakkında bilgi bulunmamaktadır. Daha fazla bilgi için ilgili kaynağa veya içeriğe bakmak gereklidir.

Müddessir Suresi 30. ayette geçen "on dokuz" sayısı, cehennemde görevli meleklerin sayısını ifade eder. Müşrikler, bu sayının az olduğunu düşünerek alay etmişler ve bu sayıdaki meleklerin kendilerini cehenneme atamayacağını iddia etmişlerdir. Müfessirler, "on dokuz" sayısını farklı şekillerde yorumlamışlardır: Cehennemde görevlendirilmiş on dokuz melek; Meleklerden oluşan on dokuz grup; On dokuz saf; Her birinin emrinde bir grup melek bulunan on dokuz yönetici melek.

Yasin suresinde iki yerde sekte yapılır: 1. 52. ayet. 2. Mana bozukluğunu önlemek için. Sekte, iki kelime veya iki harf arasında nefes almadan kısa bir süre durmak anlamına gelir.

“Elbette bunda etraflıca ve sistemlice düşünen bir toplum için nice dersler ve ibretler vardır” ifadesi, Nahl Suresi’nin 11. ayetinde geçmektedir: > “O su ile sizin için ekinler, zeytinlikler, hurma ağaçları, üzüm bağları ve her türden daha nice ürünler yetiştirir. Şüphesiz ki bunda sistemlice düşünen bir toplum için elbette tevhidi gösteren kesin bir delil vardır”.

Mâide suresinin 90. ayeti, içki, kumar, fal ve putperest geleneklerden uzak durmayı emreder. Ayetin tam meali şu şekildedir: > "Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytan işi birer kötülüktür. Bunlardan sakının ki kurtuluşa eresiniz." Bu ayet, içki ve kumarın insanlar arasında düşmanlık ve kin oluşturduğunu, insanın manevi dünyasını zayıflatarak Allah’ı anmaktan ve ibadetten alıkoyduğunu belirtir.

"Onların kalplerini birbirine ısındırdık" ifadesi, Allah'ın, daha önce aralarında düşmanlık bulunan kişilerin kalplerini birleştirdiği ve onları kaynaştırdığı anlamına gelir. Bu ifade, Enfal Suresi 63. ayette geçmektedir. Bu olay, özellikle Medine'deki Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki düşmanlığın İslam sayesinde sona erdirilmesi olarak örneklendirilir.

Furkan Suresi 77. ayette belirtildiği üzere, "Duanız olmasaydı, Rabbim size ne diye değer versin!". Duanın önemi şu şekillerde de vurgulanabilir: Rahmet ve gazap: Dua, rahmetin celbine vesile olup gazabı defeder. İyiliklere yönlendirme: İnsanı hayırlara ve iyiliklere yönlendirir. Kulluk makamı: Dua, büyük bir kulluk makamıdır. İbadetin özü: Dua, ibadetin özü olarak kabul edilir.

Mâide Suresi 45. ayet, Tevrat'ta İsrailoğulları'na öldürme ve yaralanma durumlarında kısasın farz kılındığını ifade eder. Ayetin temel mesajları: Kısas ve eşitlik: Sosyal statüsü ne olursa olsun, Allah'ın hükmü karşısında bütün insanlar eşittir ve herhangi bir insana yapılan olumsuz müdahalenin mutlaka karşılığı verilmelidir. Bağışlamanın önemi: Öldürenin veya zarar verenin affedilmesi, bağışlayan kişi için günahlarına kefaret olur. Allah'ın hükümlerine bağlılık: Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerdir. Bu hükümler, Kur'an'da genel olarak zikredildiğinden ve yürürlükten kaldırıldığına dair bir delil bulunmadığından Müslümanlar için de geçerlidir.

"Gale kella" ifadesi, Kuran'da geçen bir ayet anlamına gelir ve şu şekilde çevrilebilir: "(Musa A.S.) dedi ki: 'Hayır, muhakkak ki Rabbim benimle beraber, O, beni hidayete ulaştıracaktır.'".

"Ne göz görmüştür ne kulak işitmiştir ne de insanın kalbine gelmiştir" ifadesi, Secde Suresi 17. ayette geçmektedir. Ayetin tamamı şu şekildedir: > "Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için saklanan gözler aydınlatıcı müjdeyi kimse bilmez". Bu ifade, Allah'ın salih kulları için hazırladığı cennet nimetlerinin dünya ölçüleriyle tarif edilemez olduğunu ve bu nimetlerin insan hayal gücünün ötesinde olduğunu ifade eder. Ayrıca, benzer bir ifade Hz. Muhammed'in bir hadisinde de yer alır: > "Allah Teâlâ, salih kulları için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırlamıştır".