Ahiret

Lem'alar'da yer alan bazı sorular ve bu soruların ele alındığı Lem'alar şunlardır: On İkinci Lem'a: Refet Barutçu'nun rızık, semavat ve arz ile ilgili soruları. On Altıncı Lem'a: Siyasetle ilgili bir soru, 2. Dünya Savaşı'na dair bir soru, Risale-i Nur hizmetinde ihtiyatın gerekliliği ile ilgili bir soru. On Yedinci Lem'a: Çeşitli konular içeren sorular; örneğin, insanın mahiyeti, dünyanın geçiciliği, Avrupa medeniyeti. Lem'alar, toplamda 33 başlık ve münacaattan oluşmaktadır.

İmtihan dünyası, yaşadığımız dünyanın bir imtihan yeri olduğu düşüncesini ifade eder. Bu düşünceye göre, dünyadaki her söz ve davranış bir imtihan unsurudur ve insanlar, bu imtihanları başarıyla geçebilmek için iyi işler yapmalı ve faydalı olmalıdır. Bu konuda farklı görüşler olabilir; ancak bu, günlük dilde de sıkça kullanılan bir tabirdir.

İnsanın en büyük düşmanları olarak şunlar sayılabilir: Nefs (iç benlik). Şeytan. Ayrıca, bazı görüşlere göre cehalet, zaruret (yoksulluk) ve ihtilaf (bölücülük) da büyük düşmanlar arasında yer alır. Bunun yanı sıra, bazı kaynaklarda emperyalizm, bankalar ve barolar birlikteliğindeki suç örgütü gibi dış ve iç düşmanlardan da bahsedilir.

Dünyaya ve malına düşkünlükten kurtulmak için şu öneriler dikkate alınabilir: Fedakarlık ve feragat: Din, inananlardan fedakarlık ve feragat ister. Ahiret bilinci: Dünya ve ahiret için çalışmak, dünyaya aşırı dalmaktan alıkoyabilir. Benzetmeler ve örnekler: Hırslı ve dünyalığa düşkün insanların dine verdiği zarar, aç kurtların sürüye verdiği zarara benzetilmiştir. Nefis terbiyesi: Cimrilik ve mala düşkünlük gibi kötü huylardan kurtulmak için nefsin tezkiye edilip kalbin temizlenmesi gerekir. Bu süreçte dini kaynaklardan ve uzmanlardan destek almak faydalı olabilir.

Tûl-i emel, yani uzun yaşama arzusu, tehlikeli kabul edilir çünkü: İbadette tembelliğe sevk eder. Tevbeyi geciktirir. Ahireti unutturur. Kalbi katılaştırır. Ancak, gelecekte salih ameller işlemek niyetiyle uzun ömür arzusu caiz kabul edilir.

İslam inancına göre, ahiretteki gün süresi dünyadaki bin seneye eşittir. Hac Suresi 47. ayet ve Secde Suresi 5. ayet, ahiretteki günün dünyadaki bin sene kadar olacağını belirtirken, Mearic Suresi 4. ayet ise o zamanki günün elli bin sene olacağını ifade eder.

Bu ifade, Nahl Suresi 111. ayet ile ilişkilidir. Ayetin tamamı şu şekildedir: > "O gün, herkesin kendi derdine düşüp çabalayacağı ve herkesin işlediğinin haksızlığa uğratılmadan kendisine ödeneceği bir gündür". Ayrıca, bu konu Âl-i İmrân Suresi 25. ayette de geçmektedir. İlgili ayet şu şekildedir: > "Geleceğinde hiç şüphe olmayan kıyamet günü hesaba çekmek için onları bir araya topladığımızda halleri nice olacak? Çünkü o gün herkes iyi-kötü ne yapmışsa karşılığını eksiksiz alacak ve hiç kimseye haksızlık edilmeyecektir".

"Adaslet terazisi" ifadesi belgelerde geçmemektedir. Ancak, "adalet terazisi" farklı bağlamlarda çeşitli kişilere veya sembollere atıfta bulunabilir: Antik Babil ve Mısır'da adalet terazisi, toplumda dengeyi sağlayan bir sembol olarak kullanılmıştır. Roma'da adalet terazisine sahip olmak, "adil biri" olmanın sembolü olarak kabul edilmiştir. Yunan mitolojisinde adalet tanrıçası Themis, elinde adalet terazisi ile tasvir edilir. Modern zamanlarda adalet terazisi, hukuk sisteminin dengesini ve adaletini temsil eden bir sembol olarak hukuk bürolarında ve adliyelerde sıkça kullanılır.

Azap çeşitleri farklı bağlamlarda ele alınabilir. İşte bazı örnekler: Kabir azabı: Kabirde herkesin azabı aynı olmayacaktır. Cehennem azabı: Cehennemde sadece ateşle değil, çeşitli azap türleri de vardır. Vicdan azabı: İnsanların başına gelen türlü şeylerden dolayı duyduğu sıkıntı ve üzüntü gibi durumları ifade eder. Bu bilgiler, dini yorumlara dayanmaktadır ve bilimsel bir temele sahip değildir.

Ahiret hayatı, gayb (bilinemeyen, görülemeyen ve hissedilemeyen) boyutunda yer alır. İslam inancına göre ahiret, yedi hayatın yedinci ve sonuncusudur. Bu hayatlar şunlardır: 1. Ruhlar alemi. 2. Birinci berzah alemi. 3. Ana karnı. 4. Dünya hayatı. 5. İkinci berzah alemi (kabir alemi). 6. Mahşer alemi. 7. Ahiret alemi. Ahiret hayatı, kıyamet ile başlar ve mahşer aleminde herkesin hesap vermesinin ardından sonsuz ahiret alemi başlar.

Büyük Buluşma, insanların öldükten sonra hesaba çekilmelerini ve dünya yaşamlarında yaptıkları hataları, iyilikleri hatırlamalarını konu alır. Hayata veda eden insanlar, ölümlerinin hemen ardından "Ferah Kapısı" adlı mekâna gelirler. Dizi, izleyicilere dünyadaki yaşantılarında daha dikkatli olmaları yönünde telkinlerde bulunur.

Yanarak ölünce kişinin kül olmamasının nedeni, bedenin sadece aletlerinin elinden alınmış olması ve ahirette kişiye yeni aletler verileceği inancıdır.

Amel defterinin sağda ve solda verilmesi, ahiret gününde insanların hesap vermek için toplandıktan sonra, kendilerine dünyada iken yaptıkları işlerin yazılı bulunduğu defterin verilme yönünü ifade eder. Sağdan verilmesi. Soldan veya arkadan verilmesi. Amel defterlerinin keyfiyetini ancak Allah bilir. Bu bilgiler, dini yorumlara dayanmaktadır ve bilimsel bir temele sahip değildir.

Nasıl yaşarsa insan öyle haşrolunur ifadesi, "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz" hadisiyle ilişkilidir. Bu hadis, dünya hayatında yaşanan ibadet, muamelat ve ahlak ile alınan ve verilen tüm nefeslerin manevi keyfiyetinin, son nefesin bir nevi pusulası hükmünde olduğunu ve kişinin ahiretteki halinin dünyadaki tercümanı gibi olduğunu ifade eder. Ayrıca, bir insanın çoğunlukla nasıl yaşarsa öyle öleceği ve nasıl ölürse öyle haşrolunacağı şeklinde de yorumlanabilir. Bu tür dini yorumlar bilimsel temellere dayanmaz.

"Hiç Mümkün mü?" ifadesi, farklı bağlamlarda çeşitli anlamlar taşıyabilir. Örneğin, Muhsin Bozkurt'un bir yazısında, Allah'ın varlığını ve birliğini, peygamberlerin görevlerini ve insanların yaratılış amacını sorgulayan felsefi bir bakış açısı sunar. Osman Açan'ın "Hiç Mümkün Müdür?" başlıklı denemesi ise, kainattaki düzen ve adaletin, insanın hesap verme zorunluluğunu nasıl gerektirdiğini ele alır. Ayrıca, "Hiç Mümkün mü !?" ifadesi, Prof. Dr. Mehmet Okuyan'ın bir sözünde, cansız varlıkların bile bir amacı olduğu düşünüldüğünde, insanın neden bir yaratılış amacı olmaması gerektiği sorusunu gündeme getirir. YouTube'da "Hiç Mümkün mü?" başlıklı videolar da bulunmaktadır.

Öldükten hemen sonra hesaba çekilme durumu, İslam inancına göre kabir alemi ile ilişkilidir. Kişi vefat ettikten sonra kabirde Münker ve Nekir tarafından sorgu suale çekilir. Ahiret ve cennet ahvali, dünyadaki ölçülerle ifade edilemez.

"Azap Yolu" (Road to Perdition) filminin sonunda, Michael Sullivan (Tom Hanks), oğlu Michael Jr.'ı korumak için, kendisini yetiştiren ve onu vekil olarak gören suç patronu John Rooney'in tüm çete üyelerini öldürmek zorunda kalır. Daha sonra, Sullivan ve oğlu, cinayetlerden sorumlu olan suikastçı Harlen Maguire'den uzaklaşmak için "Azap" adlı kasabaya gelirler. Film, Michael'ın babasının korkusunun ölüm değil, onun izinden gitme ihtimali olduğunu fark etmesiyle sona erer.

Azap kelimesi, Arapça kökenli olup farklı anlamlara sahiptir: Fiziksel acı: Bir hastalık veya yaradan ötürü hissedilen acı. Ruhsal acı: Keder, ıstırap, elem gibi duygusal sıkıntılar. Ceza ve eziyet: İslam inancına göre, günah işleyenlere dünyada veya ahirette verilen ilahi ceza. Tarihî terim: Yeniçeriler zamanında ordu ve donanmaya katılan asker. Çiftlik uşağı: Anadolu'nun bazı bölgelerinde kullanılan bir terim.

"Kişi sevdiği ile beraberdir" hadisi, iyilik-kötülük ayrımı yapmaksızın, bir kişinin dünyada sevdiği kimselerle ahirette de birlikte olacağını ifade eder. Bu hadis, müminleri hem Allah rızası doğrultusunda yaşamaya hem de Allah rızası dairesinde yaşayanları sevmeye teşvik eder. Ancak, bu sevgi Allah için olmalıdır; imansız kimseye beslenen sevgi, hadisin kapsamına girmez. Ayrıca, bir kişinin sevdiği kimselerle birlikte olabilmesi için onların yaptıklarını tam olarak yapması gerekmez; önemli olan gerçek bir sevgi beslemesidir.

"Berzerss uyku" hakkında bilgi bulunamadı. Ancak, uyku iki ana evreye ayrılır: REM (Hızlı Göz Hareketi) uykusu ve REM dışı uyku (NREM). REM uykusu, rüyaların yoğun olarak görüldüğü evredir ve bu aşamada vücut kasları felç olur. Uyku, beyin aktivitelerinin tamamen durduğu bir durum değildir; kişi hala belirli düzeyde beyin aktivitesine sahiptir.