Yalnızlık

Abdurrahim Karakoç'un "Garibin Garip Türküsü" şiiri, Anadolu insanının yalnızlığını, dertlerini ve içsel mücadelesini samimi bir dille anlatır. Şiirde geçen "garip" kelimesi, sadece maddi yoksulluğu değil, toplumda kendini yalnız ve çaresiz hissedenlerin ruh halini de yansıtır. Eserde, toplumun her kesiminden insanın derdine dokunulur ve terk edilmişlik, çaresizlik gibi duygular işlenir. Şiirin bazı dizeleri şu şekildedir: > Sılada sılasız kaldım; Suyum garip, aşım garip. Ben kendime gurbet oldum; İçim garip, dışım garip. > Temmuzda üşür gezerim, Zemheride akar terim; Dört mevsimde derbederim... Yazım garip, kışım garip. > Felek bir gün rahat koymaz; Çağırsam kaderim duymaz Ayağım aklıma uymaz... Gövdem garip, başım garip.

Küçük Lord kitabının ana fikri, bir çocuğun saf ve temiz duygularının, yardımsever davranışlarının, taş kesilmiş kalpleri bile yumuşatabileceğidir. Ayrıca, çocuk eğitiminin bebeklikten itibaren önemli olduğu ve adil, sıcak, sevecen ve iyiliksever olmanın sosyal çevreden edinildiği de kitabın ana fikirleri arasında yer alır.

Albert Einstein'ın yalnızlık ile ilgili sözü: > "Ben her zaman tek başına olmayı tercih ettim. Kendimi hiçbir zaman ülkeme, evime, arkadaşlarıma ve hatta aileme bile tam olarak ait hissetmedim. Tüm bu ilişkilerden ısrarla uzak durma isteğim hiç azalmadı ve yalnızlığa olan ihtiyacım her geçen sene daha da arttı. Böyle yaşayan bir insan, elbette sosyal hayat enerjisinden ve kaygısızlıktan yana bir şeyler kaybetmiştir. Öte yandan kendini, diğerlerinin görüşlerinden, âdetlerinden ve hükümlerinden bağımsız kılarak, kendi duruşunu bu güvenilmez temeller üzerine kurmamıştır".

"Ağlasam sesimi duyar mısınız" dizeleri, Orhan Veli Kanık'ın "Anlatamıyorum" adlı şiirinden bir bölümdür. Şiirin konusu, duyguların ve düşüncelerin ifade edilebilmesindeki yetersizlik ve bu durumun yarattığı çaresizliktir.

"Gassal" dizisi, kimsesiz cenazeleri yıkayan Baki isimli bir gassalın hayatını ve ölümle yüzleşme sürecini anlatıyor. Dizi, izleyiciyi ölümle ve sonrasıyla yüzleştirirken, suçluluk ve kefaret gibi psikolojik unsurlara da değiniyor. "Gassal" kelimesi, ölü yıkayıcı anlamına gelir.

Derin yalnızlık, kişilerin duygusal ve psikolojik olarak izole hissettikleri, bağlantı kurma ve anlam bulma konusunda zorluk yaşadıkları bir durumdur. Derin yalnızlığın bazı belirtileri: İçsel boşluk hissi. Sosyal çekilme. Depresyon belirtileri. Duygusal uzaklık. Anksiyete ve kaygı. Aşağılık hissi ve kendilik sorunları. Bağlantı kurma zorluğu. Fiziksel belirtiler (baş ağrıları, uyku sorunları, mide rahatsızlıkları). Kendini ihmal etme. Kapanma ve duygusal dondurma. Derin yalnızlık, bireyin psikolojik sağlığını olumsuz etkileyebilir.

Avunma Mevsimi, Cuma Duymaz'ın ilk şiir kitabı olup, şiirlerin üç bölümde toplandığı bir eserdir: "Kilit", "Atlas" ve "Burçlar Kitabı". Kitapta, Doğulu bir atmosfer öne çıkmaktadır. Kitapta işlenen bazı temalar: aşk; yalnızlık; hakikat arayışı. Ali Selçuk'un değerlendirmesine göre, kitap bir dönemin söyleyeceklerini tamamlamış bir şairin eseri izlenimi vermektedir. Kitap, 2005 yılında Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü'ne değer görülmüştür.

Murathan Mungan'ın "Bazı Geceler" şiiri, bazı gecelerin sabahının olmadığını ve sadece karanlık olarak kaldıklarını anlatır. Şiirde ayrıca şu temalar da işlenir: Bazı ayrılıkların geri dönüşü yoktur. Bazı kalplere aşk bir daha uğramaz. Bazı pişmanlıklar uzun sürer ve zamana yayılır. Hayata geç kalan insanlar, kendileriyle tanışır ve asıl yalnızlığı o zaman yaşarlar.

"Aşk'a Yolculuk" kitabının ana fikri, farklı bağlamlarda çeşitli şekillerde yorumlanabilir: Cemalnur Sargut'un "Kenan Rifai ile Aşka Yolculuk" kitabında, tasavvufun kişi ve toplumların ortak dili, ortak nefesi olabileceği inancı işlenir. Jill Shalvis'in "Aşka Yolculuk" kitabında, aşkın en beklenmedik anlarda geldiği ve yeni başlangıçlar için umut getirdiği vurgulanır. Yasemin Küçüközkan'ın "Aşka Yolculuk" kitabında, aşkın sonsuz mutluluk ve güçlü bir his olduğu, ancak zamanla kaybolabileceği ifade edilir.

Yalnızlık Üzerine Bir Hikaye Şermin, otuz beş yaşında, sarışın ve mavi gözlü bir kadındı. Bir akşam, yine yalnızlığını düşünürken, "Bilmezler yalnız yaşamayanla / Nasıl korku verir sessizlik insana / İnsan nasıl konuşur kendisiyle / Nasıl koşar aynalara / Bir cana hasret" dizeleri aklına geldi. Şermin, yalnızlığının ağırlığıyla tırnaklarına baktı, ojesinin rengini değiştirip değiştirmemekte kararsız kaldı. Yalnızlık, Şermin için taşınması zor bir elbise gibiydi.

Annenizin yalnızlık hissini hafifletmek için şu öneriler değerlendirilebilir: Sosyal etkinlikleri teşvik etmek: Annenizi, arkadaşlarıyla veya yeni insanlarla tanışabileceği grup etkinliklerine katılmaya teşvik edebilirsiniz. Hobiler edinmek: Yeni hobiler edinmek veya mevcut ilgi alanlarına daha fazla zaman ayırmak, yalnızlık duygularını azaltabilir. Fiziksel aktiviteyi artırmak: Düzenli egzersiz yapmak, mutluluk ve rahatlama hormonlarının salgılanmasına yardımcı olabilir. Duygusal destek sağlamak: Annenizin duygularını ifade etmesine ve yalnız hissetmesinin nedenlerini anlamasına yardımcı olabilirsiniz. Profesyonel destek almak: Uzun süreli yalnızlık hissiyle başa çıkmakta zorlanıyorsanız, bir terapist veya danışmandan destek almak faydalı olabilir. Ayrıca, annenizin kendini kötü hissetmekten kaçınması ve duygularıyla yüzleşmesi önemlidir.

Ağlayan Melekler, Doctor Who evreninde yer alan bir türdür. Ağlayan Meleklerin temsil ettiği bazı unsurlar: Gözetim ve Koruma: Ağlayan Melekler, gözlemlendikleri zaman insanları koruyup destek olabilirler. Tarihsel Zaman Yolculuğu: Bu varlıklar, insanlara baktıkları sürece hareket edemezler, ancak bakmayı bıraktıklarında onları zamanda geriye gönderebilirler. Ağlayan Meleklerin bilinen bir gezegenleri yoktur ve kökenleri hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır.

Yalnızlık hissinin nasıl çizileceğine dair bilgi bulunamadı. Ancak, yalnızlık temasını işleyen çizimlere şu sitelerden ulaşılabilir: Pinterest. Yalnızlık hissiyle başa çıkmak için ise şu yöntemler önerilebilir: Sosyal bağlantıları güçlendirmek. Kendine zaman ayırmak. Profesyonel yardım almak.

Arthur Schopenhauer'in yalnız yaşamasının birkaç nedeni vardır: Annesiyle olan ilişkisi: Annesi Johanna, Schopenhauer'in akademik hayata devam etmesini istemiş, ancak babası Heinrich'in ölümünden sonra onu yalnız bırakarak kız kardeşi Adele ile Weimar'a taşınmıştır. İnsanlardan nefret etmesi: Schopenhauer, insanlardan nefret ettiğini ve tek arkadaşının köpeği olduğunu belirtmiştir. Bireyselliğe önem vermesi: Schopenhauer, bireyin kendi iç dünyasına yönelmesini ve dış dünyadan uzaklaşmasını öğütlemiştir. Sosyallikten hoşlanmaması: Sosyalliği, insanların kendini kabul ettirmek için uyum sağlama çabası olarak görmüş ve bundan hoşlanmamıştır.

Yalnızlık hissi, kişinin kendini boş, yalnız ve istenmeyen hissetmesiyle karakterize edilen bir ruh halidir. Yalnızlık hissini anlatmak için şu ifadeler kullanılabilir: "Kendimi yalnız hissediyorum çünkü kimse beni anlamıyor." "Ne zaman kalabalık bir ortama girsem, kendimi izole hissediyorum." "Etrafımda insanlar olsa bile, duygu ve düşüncelerimi paylaşamadığım için yalnız hissediyorum." Yalnızlık hissi ile başa çıkmak için sosyal etkinliklere katılma, duygusal destek arama ve yeni hobiler edinme gibi yöntemler önerilmektedir.

Uzi'nin "Arasan da" şarkısı, kişinin sevdiği kişiyi unutmaya çalışmasının ama içinden gelen hislerin buna engel olmasını konu alır. Şarkı ayrıca, kişinin günahlarından arınmak istiyor olsa da aslında gerçeği kabulleniyor olmasını da dile getirir. Şarkının nakarat kısmında, kişi sevdiği kişiye "Arasan da, o olsa bile artık çok geç" olduğunu söyler ve onu çağırır. "Arasan da" aynı zamanda, insanların geçmişteki anılarından arınmak istemesini anlatır ve sonunda kişinin geçmişi anılarından net bir şekilde arındığını çağrısını yapar. Şarkının sözleri şu şekildedir: > "Arasan da beni çok geç Kaldı heveslerim kursağımda Lütfen uzatma, yolum yol değil Ölüm on beş adımlık uzakta Arasan da beni, yok yüzüm Söyleyecek sözüm, artık çok geç Lütfen uzatma, ya (Uh, u-uh) (Lütfen uzatma, ey)". "Arasan da", Uzi'nin 2022 yılında çıkardığı ilk şarkısıdır. "Arasan da" şarkısının sözleri, Genius Lyrics sitesinde mevcuttur.

Cemal Süreya'nın "Hüznün Kuşları" şiirinde, aşkın getirdiği hüzün ve acı anlatılmaktadır. Şiirde geçen bazı dizeler ve anlamları şu şekildedir: "Ben bütün hüzünleri denemişim kendimde". "Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını". "Sen tutar kendini incecik sevdirirdin". "Kardeşim olan gözlerini unutmadım". "Çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat". Şiir, Mazhar Alanson tarafından bestelenerek şarkı haline getirilmiştir.

Şiir Değil Düşün-ce, Filiz Gürtuna'nın 2020 yılında yayınlanan şiir kitabıdır. Kitapta yer alan şiirlerin genel temaları: Aşk şiirleri: Yoğun olarak hasreti işler. Bireysel şiirler: Yalnızlık ve insana dair çelişkileri konu alır. Genel hayat şiirleri: Hayata ve topluma dair, bazen eleştirel bir yaklaşımla yazılmıştır. Kitabın mesajı: Hayatta her türlü duygunun, acılar da dahil olmak üzere, yaşanılması ve değerli olduğu, buna rağmen insanın umudunu koruması gerektiği vurgulanır.

Hüzün ve yalnızlık temalı şiirler yazan bazı şairler: Orhan Veli Kanık; Özdemir Asaf; Cahit Sıtkı Tarancı; Turgut Uyar; Attila İlhan; Fazıl Hüsnü Dağlarca; Ümit Yaşar Oğuzcan; Ahmet Muhip Dıranas; Edip Cansever; Yaşar Kemal. Ayrıca, Meral Yağcıoğlu'nun "Hüzün, Gece ve Yalnızlık" adlı bir şiiri bulunmaktadır.

Necip Fazıl Kısakürek'in "Sokaktayım, Kimsesiz Bir Sokak Ortasında" dizeleriyle başlayan Kaldırımlar şiiri, şairin iç dünyasındaki yalnızlık, korku ve ölüm gibi duyguları gece karanlığında büyük bir şehrin uzayıp giden kaldırımları ve bu kaldırımlarda yaptığı yolculuk gözlemleriyle somutlaştırır. Şiirde, kaldırımlar çilekeş yalnızların annesi olarak tanımlanır ve şair, kendisini bu kaldırımlarla özdeşleştirir. Şiirin Paris'te yazıldığını düşünüldüğünde, dünyayı gurbet sayan bir mütefekkirin gençliğinden itibaren içinde bulunduğu arayış da anlatılır. Şiir, 14'lü hece ölçüsüyle yazılmıştır ve lirik bir türdür.