Orhan Veli Kanık'ın "Kitabe-i Seng-i Mezar" şiirinde Süleyman Efendi'nin hayatı ve toplumun alt tabakasında yaşayan yoksul halkın durumu anlatılır. Şiirde anlatılan Süleyman Efendi, sıradan, spesifik bir yaşam hikayesi olmayan, uç özellikler gözlemlenmeyen bir insandır. Ayrıca, Süleyman Efendi'nin Allah inancıyla arasına mesafe koyan birisi olarak tasvir edilmesi, şiir karakterini çelişkili hale getirir. Şiirin son bölümünde, Süleyman Efendi'nin ölümü ve unutulup gitmesi anlatılır. "Kitabe-i Seng-i Mezar" aynı zamanda "mezar taşı yazısı" anlamına gelir. Şiirin tamamı şu şekildedir: I Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allah'ın adını, Günahkâr da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendi’ye. II Mesele falan değildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi. Aldılar, götürdüler. Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü. Duysalar öldüğünü alacaklılar Haklarını helal ederler elbet. Alacağına gelince... Alacağı yoktu zaten rahmetlinin. III Tüfeğini deppoya koydular, Esvabını başkasına verdiler. Artık ne torbasında ekmek kırıntısı, Ne matarasında dudaklarının izi; Öyle bir ruzigar ki, Kendi gitti, İsmi bile kalmadı yadigâr. Yalnız şu beyit kaldı, Kahve ocağında, el yazısıyla: "Ölüm Allah'ın emri, Ayrılık olmasaydı.".