Ruh

Ölen insanların sevdiklerini gördüğüne dair inançlar, farklı kültürlerde ve dini kaynaklarda yer almaktadır. İslam inancına göre, mümin ruhlar berzah âleminde birbirleriyle görüşebilirler. Ayrıca, ölülerin hayattakilerden haber aldıkları ve kabirlerinin başına giden kimseleri gördükleri de rivayetlerde yer almaktadır. Ancak, bu tür iddiaların bilimsel bir kanıtı yoktur.

Ruhun ölümsüzlüğü fikrini savunan filozoflardan biri Farabi'dir. Ayrıca, Platon da ruhun ölümsüz olduğunu ileri süren önemli filozoflardan biridir.

Bir insan ölünce fikirleri değişmez, çünkü akıl ve düşünceler bedenle birlikte yok olmaz.

Dünyaya gelmeden ruhlar, ruhlar alemi veya berzah alemi olarak adlandırılan bir boyutta beklerler.

"Ölümün Ötesi" kitabı iki farklı bağlamda ele alınabilir: 1. İmam Gazzâlî'nin "Ölüm ve Ötesi" eseri: Bu kitap, ölüm ve ahiretin gerçekliğini Kur'an ayetleri ve hadisler ışığında ele alır. 2. Dolores Cannon'un "Ölümün Ötesi" eseri: Bu kitap, ünlü yazar ve hipnozcunun yüzlerce kişiyi transa sokarak onları ölümden sonra gidilen yere götürmesini anlatır.

Candyman: Farewell to the Flesh (1995) filmi, Candyman adlı güçlü bir ruhun cinayetlerine devam etmesini konu alır. Bu seferki kurban, New Orleans'ta yaşayan bir ilkokul öğretmenidir.

"Bedenim senin olabilir ama ruhum bana ait" ifadesi, ruhun bedene ait olmadığını ve kişinin kendi benliği olduğunu ima eder.

İnsan ruhu bedenden ayrılınca, berzah âlemine gider.

Beden ve ruh, insan doğasının temel iki unsuru olarak farklı anlamlar taşır: 1. Beden: İnsan vücudunun fiziksel varlığını ifade eder. 2. Ruh: Genellikle bedenden bağımsız olarak kabul edilen, insanların düşünsel, duygusal ve bilinçsel yönlerini temsil eden soyut bir varlıktır. Bu iki kavram arasındaki ilişki, farklı felsefi okullarda farklı şekillerde ele alınmıştır.

İnsanın ruhu ve benliği arasındaki fark şu şekilde özetlenebilir: Ruh, kişinin bedenine haricî bir vücut giydirilmiş, irade sıfatının hakim olduğu emir aleminden gelen bir komut ve emir olarak tanımlanır. Benlik ise, bireyin kendi varlığına dair algısı, kimliği ve öznel deneyimlerinin toplamıdır.

Ruhun ilk durağı, kabir veya berzah alemi olarak kabul edilir.

Uyuyan insanın ruhu, bedenle birlikte kalır.

Bilim, ruhun var olduğuna dair doğrudan bir inanç taşımaz. Nörobilim, bilinci beyin faaliyetlerinin bir ürünü olarak görür ve beynin durmasıyla birlikte bilincin de son bulacağını öne sürer. Ancak, kuantum fiziği gibi bazı bilimsel alanlar, bilincin evrenin yapısında merkezi bir rol oynayabileceğini ve bu nedenle ruh kavramıyla ilişkilendirilebileceğini öne süren teoriler geliştirmektedir.

Benlik ve ruh kavramları farklı anlamlara sahiptir. Benlik, bireyin kendisini algılama ve kavrama biçimidir, kişinin öznel deneyimlerinin ve kimliğinin toplamıdır. Ruh ise, daha çok dini ve felsefi bağlamlarda kullanılan bir terimdir ve insanın manevi varlığını, yaşam kaynağını ifade eder.

Hayvanların ölen sahibinin ruhunu hissedip hissetmeyeceği konusunda kesin bir görüş yoktur. İslam inancına göre, hayvanlar da ruh taşır ve öldükten sonra haklarını ve çektikleri acıların karşılığını Allah'tan alırlar. Bilimsel olarak ise, hayvanların ruhunun olduğuna dair bir kanıt bulunmamaktadır ve ruh kavramı bilimin ilgi alanında değildir.

Letaife önem verilmesinin birkaç nedeni vardır: 1. Ruhun Manevi Organları Olması: Letaifler, ruhun insan vücudundaki manevi organları olarak kabul edilir ve insanı Allah'a ulaştırmada önemli bir işlev görürler. 2. İmanın Gelişmesi: Letaiflerin çalışması, taklidi imanı tahkiki seviyeye yükseltmeye yardımcı olur. 3. Günahların Etkisi: Günahlar, letaifleri asli vazifelerinden uzaklaştırabilir ve onları başka mecralara sokabilir, bu da insanı büyük buhranlara ve sapkınlıklara sürükleyebilir. 4. Kerametlerin Meydana Gelmesi: Letaifler, velilerin olgunlaşan ruhlarıyla birlikte kerametlerin gerçekleşmesinde birinci derecede rol oynarlar.

Dünyaya gelmeden önceki alem, ruhlar alemi olarak adlandırılır.

Ölümsüzlerin sonu, farklı inanç ve felsefi yaklaşımlara göre değişiklik gösterir: 1. Dini İnançlar: Bazı dini inançlara göre, ölümsüzler ya cennette ya da cehennemde sonsuza dek kalırlar. 2. Spiritüalist Yaklaşım: Spiritüalist inançlara göre, ruh ölümsüzdür ve insan öldüğünde bedeninden ayrılarak başka bir boyuta geçer. 3. Felsefi Yaklaşım: Felsefi açıdan, ölümsüzlüğün sonu, kişisel kimliğin ve bilincin sürekliliği ile ilgilidir. 4. Transhümanist Yaklaşım: Transhümanizm, teknolojik müdahalelerle ölümü aşmayı hedefler.

"Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil" ifadesi, Yunus Emre'nin bir beytinden alınmıştır ve şu anlamları taşır: 1. Tenin faniliği: Bedenin geçici ve yok olmaya mahkum olduğunu, bir gün öleceğini ve çürüyeceğini ifade eder. 2. Ruhun ölümsüzlüğü: Ancak ruhun veya canın ölümsüz olduğu inancını vurgular; beden yok olsa da, ruh devam eder. 3. Geri dönüşsüzlük: Ölümün geri dönüşü olmayan kesin bir son olduğunu, bir kez gidenin geri gelmeyeceğini belirtir.

Nihaî ölüm, İslam inancına göre hayatın sona ermesi ve ruhun bedenden ayrılması anlamına gelir. Ölüm sonrası hayat, berzah alemi olarak adlandırılır ve bu alemde ruhlar, kıyamet gününe kadar kendilerine uygun bir hayat sürerler.

"Öğrenci Ruh'un Dünya Önlüğü" kitabı, Ramazan Şen tarafından yazılmış ve iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ruhumuzun eğitim gördüğü yer, reenkarnasyon, tekrar insanlık ümmeti oluşturmak ve "Zamanda Yolculuk 2045" konuları ele alınmaktadır. İkinci bölümde ise "Öğrenci Ruh'un Dünya Önlüğü" adlı sinema filmi senaryosu yer almaktadır. Kitabın kısa özeti şu şekildedir: Kimilerinin, kimileri için imtihan vesilesi olan bir olay yaşanır.

Ahmet Hamdi Akseki'nin "Ruh ve Bekâ-yı Ruh" eseri, ruhun varlığı ve insanın ruh sahibi bir varlık olduğunun kabul edilmesi konularını ele almaktadır. Eserde, ruhun tenkitli bir şekilde incelenmesi ve çağdaş filozofların materyalist iddialarına karşı İslamî görüşlerin savunulması yer almaktadır.