İslamHukuku

Aşar ve öşür vergileri tarihsel olarak benzer niteliklere sahip olsa da, günümüzde farklı anlamlar taşıyan ve farklı uygulamalara sahip vergi sistemleri olarak düşünülmektedir. Aşar vergisi, Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalma, tarım ürünlerinden alınan bir vergidir. Öşür vergisi ise İslam hukukuna dayanan ve Müslümanların tarımsal ürünlerinden alınan bir tür zekattır.

Nisa Suresi 25. ayet şu şekildedir: > "Sizden, hür mümin kadınlarla evlenmeye güç yetiremiyen kimse, ellerinizdeki mümin cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı çok iyi bilir. Birbirinizdensiniz, aynı soydansınız. Onlarla, zinadan kaçınmaları, iffetli olmaları ve gizli dost tutmamış olmaları halinde, velilerinin izniyle evlenin ve örfe uygun bir şekilde mehirlerini verin. Evlendiklerinde zina edecek olurlarsa, onlara, hür kadınlara edilen azabın yarısı edilir". Bu ayet, cariye ile evlenme iznini ve bu iznin günaha düşme korkusu taşıyanlar için olduğunu belirtmektedir.

Mahr, İslam hukukunda kocanın eşine evlilik sırasında verdiği bir hediye veya yükümlülük olarak işlev görür. Mahr'ın yaptığı işler: 1. Eşin güvenliği: Mahr, kadına geçimini sağlayacak bir güvence sağlar ve eğer koca eşini terk ederse veya zor durumda bırakırsa, bu miktar kadının geçim kaynağı olur. 2. Evlilik sözleşmesinin bir parçası: Mahr, nikah sözleşmesinin zorunlu bir unsuru olup, evlilik tamamlanmadan önce belirlenmesi gerekir. 3. Kadının mülkiyeti: Mahr, kadına ait bir mülk olarak kabul edilir ve kocası veya ailesi tarafından talep edilemez.

Fahiş kar oranı, İslam hukukunda, piyasa fiyatının üstüne çok çıkılması durumunda ortaya çıkan ve aldatıcı olarak kabul edilen kar oranını ifade eder. Hanefilere göre, bilirkişilerin değerlendirme alanı dışında kalan çok yüksek fiyatlarda gabn (aldanma) söz konusu olur ve bu oran gayrimenkullerde %20, hayvanlarda %10 ve diğer menkul mallarda ise %5 olarak sınırlanmıştır. Malikilere göre ise, malın değerinin üçte birinden daha fazlasıyla piyasa fiyatının üstüne çıkmak fahiş fiyat olarak değerlendirilir.

Riba (faiz) dört çeşittir: 1. Riba-ı Fazl: Bir malın kendi cinsiyle kabzı geciktirilmeden fazlasıyla değiştirilmesidir. 2. Riba-ı Yed: Bedellerin birinin veya ikisinin ertelenerek karşılıklı verilmesidir. 3. Riba-ı Nesie: Bir zaman için bir malın başka bir mala karşı verilmesidir. 4. Riba-ı Karz: Bir malın, karşılığını geç almaya karşı aylık veya senelik faizle verilmesidir.

"Maal olmak" deyimi iki farklı anlamda kullanılabilir: 1. Bir şeye bir değer karşılığında sahip olmak. 2. Bir iş, bir davranış sonucu zarara uğramak. Ayrıca, "maal olmak" ifadesi Arapça kökenli olup, İslam hukukunda ve vergi kanunlarında "bir malın veya servetin sahibi olmak" anlamında da kullanılır.

Nisap, zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik ölçüsüdür. Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olan kişi, dinen zengin sayılır ve bu kişi zekât veya sadaka alamaz; aksine, kendisi sadaka-i fıtır vermek ve kurban kesmekle yükümlü olur. Hadislerde belirlenen nisap miktarları şunlardır: - 80,18 gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı; - 40 koyun veya keçi; - 30 sığır; - 5 deve.

Dul bir kadının ablasının evinde kalması, İslam hukukuna göre belirli şartlara bağlıdır. Genel olarak, bir kadının kocasının izni olmadan başka bir eve gitmesi uygun görülmez. Dolayısıyla, dul bir kadının ablasının evinde kalabilmesi için kocasının rızasını alması daha uygundur.

Osmanlı sarayında alkolün var olduğu çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Ancak, alkolün serbestçe dağıtıldığı ve açıkça tüketildiği ifadesi tarihi gerçeklerle tam olarak örtüşmemektedir.

Riba, İslam hukukunda "fazlalık" anlamına gelen ve haksız kazanç olarak değerlendirilen bir terimdir. Ana tanımı: Tartısı ve ölçüsü belli olan bir malı aynı cinsten daha fazla olan bir mal ile, bir karşılığı olmaksızın, peşin olarak veya veresiye değiştirmektir. Kur'an-ı Kerim'de açıkça yasaklanan riba, tefecilik ile ilişkilendirilir ve İslami değerlerle bağdaşmayan bir uygulama olarak kabul edilir.

Savaşta ele geçirilen mallar, ganimet olarak adlandırılır ve bu mallar İslam hukukuna göre aşağıdaki şekilde dağıtılır: 1. Beşte biri Allah'a, Resulüne, akrabalara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. 2. Geri kalan kısım ise savaşı kazanan tarafın askerleri arasında paylaştırılır.

Hikr terimi iki farklı bağlamda kullanılabilir: 1. Hikr - AI Outdoor Guide Uygulaması: Bu uygulama, doğa yürüyüşlerinde rehberlik etmek için yapay zeka teknolojisini kullanır. 2. İslam Hukuku Terimi: Fıkıh ve medeniyet tarihi literatüründe hikr, vakıf arazisinin üzerine bina yapılması ve ağaç dikilmesi suretiyle uzun süreli kiralanması anlamına gelir.

Nevazil ve vakıat terimleri farklı bağlamlarda farklı anlamlar taşır: 1. Nevazil: Arapça kökenli bir kelime olup, "felaketler" veya "musibetler" anlamına gelir. 2. Vakıat: Yine Arapça kökenli bir kelime olup, "olaylar" veya "gerçekleşenler" anlamına gelir.

İslam hukukuna göre, bir defada üç talak şu durumlarda verilebilir: Aynı anda. Belli bir şarta veya zamanın gelmesine bağlı olarak. Üç talakın aynı anda verilmesi, bazı durumlarda tek talak olarak da kabul edilebilir: Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in halifeliğinin ilk iki yılında. Ric‘î boşama durumunda. Üç talakın aynı anda verilmesi, bazı durumlarda geçersiz de sayılabilir: Öfkeli veya sinirli bir şekilde. Bid'î talak durumunda.

Eşler arasında yatak ayrılığı, İslam hukukuna göre üç günü geçmemelidir. Ayrıca, Türk Medeni Kanunu'na göre eşler, ayrılık davası açarak bir yıl ile üç yıl arasında ayrı kalabilirler.

İbare ve hüküm çözümlemesi iki farklı bağlamda ele alınabilir: 1. Hukuk Alanında İbare Çözümlemesi: Hukuki belgelerde yer alan ibarelerin doğru ve açık bir şekilde ifade edilmesi önemlidir. İbare çözümlemesi şu adımları içerir: - Açıklık: İbarenin ne anlama geldiği net bir şekilde belirtilmelidir. - Sabitlik: Yapılan beyan veya hukuki karar değiştirilmemelidir. - Belirtililik: İbarenin anlamı tam ve eksiksiz bir şekilde ifade edilmelidir. 2. Nasların Şer'î Hükme Delalet Yolları: İslam hukukunda nasların (manası anlaşılan lafızların) şer'î hükme delalet yolları dört kısma ayrılır: - Nassın ibaresi: Sözün kendisinden kastedilen manaya delalet etmesi. - Nassın delaleti: Lafzın ibare veya işaret yolu ile değil, hükmün menâtı veya illeti yolu ile delâlet etmesi. - Nassın iktizası: Lafızdan doğrudan anlaşılmayan, ancak takdir yoluyla anlaşılan hükümler.

Yılbaşı gecesinde kardeş kardeş evlenmeme durumu, İslam hukukuna göre belirlenen evlenme engellerinden kaynaklanmaktadır. Kardeşlerin evlenememesinin nedeni, aralarında kan hısımlığı veya sıhrî hısımlık gibi devamlı bir akrabalık bağının bulunmasıdır.

Mecnunun hastalığı, İslam hukukunda "cünûn" olarak adlandırılır ve akıl bozukluğu anlamına gelir. Cünûnun çeşitleri: 1. Cünûn-ı aslî: Ergenlik çağına ulaşmadan önce mevcut olan akıl hastalığı. 2. Cünûn-ı ârızî: Ergenlik çağına sağlıklı bir şekilde ulaştıktan sonra ortaya çıkan akıl hastalığı. Cünûnun etkileri: - Akıl hastası, ibadetlerin edası ile yükümlü değildir ve yaptığı hukuki tasarruflar geçersizdir. - Cezaî sorumluluğu yoktur.

"İki şerden daha hafif olanı tercih etmek" ifadesi, mecelle'nin 29. maddesinde yer alan "ehven-i şerreyn ihtiyar olunur" ilkesine dayanır. Bu ilke, caiz ve meşru olmayan iki şeyden birinin işlenmesi gerektiğinde, kötülük ve fenalık bakımından daha az ve hafif olanın seçilmesi gerektiğini belirtir.

İslam hukukuna göre, bir erkeğin ikinci evlilik yapması için ilk eşinden izin alması şart değildir.