Hz.Muhammed

"Hak'kın ruhu bendedir" ifadesinin ne anlama geldiğine dair bir bilgi bulunamamıştır. Ancak, "ruh" kavramıyla ilgili bazı bilgiler şu şekildedir: Ruh, Allah'ın insanlara ve cinlere yüklediği, onların vücutlarına girip çıkabilen ikinci bir vücut olarak tanımlanır. Ruhun üç temel özelliği vardır: vücut sahibi olması, hayat sahibi olması ve şuur sahibi olmasıdır. Ruhun mahiyeti, insan idrâkine sığmayacak derecede yüksek olduğu için her türlü şüpheden berîdir. Ayrıca, "Ruhullah" tabirinin ruha bir iltifat olduğu ve Allah'ın kendi ruhundan bir parçayı insana üflemesi anlamında olmadığı belirtilmiştir.

Necip Fazıl Kısakürek'in "Miraç" şiiri, Hz. Peygamber'in Allah'a olan yolculuğunu konu alır. Şiirde, miraç hadisesi tüm yönleriyle ve önemli ayrıntılarıyla ele alınarak ontolojik bir bakış çerçevesinde yorumlanır. Otuz iki beyitten oluşan şiir, metafizik bir derinlikle kaleme alınmıştır.

Hassan bin Sabit'in önemli olmasının bazı sebepleri şunlardır: Müslüman şair olması. Müşrik şairlere cevap vermesi. Peygamber'i övmesi. Mescid-i Nebevî'de özel bir yer verilmesi. İslam edebiyatının öncüsü olması.

"Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın" şarkısı, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.) ithafen yazılmıştır. Şarkının güftesi Melek Hiç'e, bestesi ise Amir Ateş'e aittir.

"İstanbul'u fetheden komutan ne güzel komutan?" ifadesi, Hz. Muhammed'in İstanbul'un fethini müjdeleyen hadisinin bir parçasıdır. Hadis şu şekildedir: > "İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur!" Bu hadis, sahabe döneminden itibaren 8 asır süren İstanbul kuşatmalarının motivasyon kaynağı olmuş ve 29 Mayıs 1453'te Fatih Sultan Mehmet'in komutasındaki Osmanlı Devleti tarafından fethin gerçekleşmesiyle gerçeğe dönüşmüştür.

İslam'da gizli davet dönemi yaklaşık üç yıl sürmüştür. Bu dönem, Hz. Muhammed'in peygamberlik görevine başlamasından sonra, 610 yılında başlamış ve 613 yılına kadar devam etmiştir.

Rüşvet, İslam dininde Hz. Muhammed tarafından yasaklanmıştır. Hz. Muhammed, rüşvet alan, veren ve rüşvete aracılık eden kişileri lanetlemiştir. Rüşvet, aynı zamanda bütün ilâhî dinlerde yasaklanmıştır.

Tarih-i Taberi, dünyanın yaratılışından Hz. Muhammed'e kadar olan süreci anlatır. Eserin bazı konuları: peygamberler ve hükümdarların tarihi; eski İran ve Sâsâniler tarihi; Yunan ve Roma tarihi; Yahudi tarihi; İslam'dan önceki Arapların tarihi; İslam tarihi (Siret ve Meğâzî, Ridde Savaşları, Cemel, Sıffin, Fitne Olayları, Emeviler Tarihi, Abbasîler Devri). Taberî, eserde doğru-yanlış ayrımı yapmadan kendisine aktarılan tüm rivayetleri toplamıştır.

"İki günü birbirine eşit olan" ifadesi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v) bir hadisinde geçen bir sözdür. Bu hadisin tamamı şu şekildedir: "İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır. Bugünü dününden kötü olan lanetlenmiştir. Artmayan eksilir. Eksilen için ise ölüm daha hayırlıdır. Cennet’i arzulayan hayırlı işlere koşsun. Cehennem ateşinden korkup çekinen, şehvani işlere uzak olsun. Dünyada zühd içinde yaşayan kimseye musibetlere karşı sabretmek kolay gelir". Bu söz, genellikle dünya ve ahiret ile ilgili faydalı işler konusunda "iki günü bir olan kimsenin zararda olduğu" şeklinde yorumlanır. Bu hadisin kaynağı, Abdülazîz b. Ebî Ravvâd'ın rüyası olarak nakledilmiştir.

Ravza-i Mutahhara'da (Medine'deki Mescid-i Nebevî'de) bulunan bazı mezarlar: Hz. Muhammed: Ravza-i Mutahhara, Hz. Muhammed'in kabrinin bulunduğu yerdir. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer: İslam'ın ilk yıllarında Hz. Muhammed'in yakın dostları olan bu sahabelerin kabirleri de burada yer almaktadır.

"Tebdilimekânda ferahlık vardır" sözü, bir atasözüdür. Bu sözün kime ait olduğu bilgisine ulaşılamamıştır.

"Bizi aldatan, bizden değildir" sözü, Hz. Muhammed'e (s.a.v.) atfedilen bir hadis olarak bilinmektedir. Bu hadis, Müslim'in "Îmân" ve "Fiten" bölümlerinde, Ebû Hüreyre'den rivayet edilerek şu şekilde aktarılmıştır: > "Bize silah çeken bizden değildir. Bize hile yapıp aldatan da bizden değildir" (Müslim, Îmân 164, Fiten 16).

"Ölümün Son Sözü" ifadesi, genellikle ölüm döşeğinde söylenen son sözleri ifade eder. Bu sözler, tarihi şahsiyetlerin veya ünlü kişilerin ölüm anlarındaki son sözlerini içerir ve genellikle ilginç veya anlamlı sözler olarak anılır. Örneğin, Karl Marx'ın son sözü "Son sözler, yeterince söylememiş aptallar içindir" olmuştur. Bu tür sözler, ölüm ve yaşamla ilgili derin düşünceleri veya son anları yansıtabilir. Eğer belirli bir kitap veya eser hakkında bilgi arıyorsanız, daha fazla detay vererek yardımcı olabiliriz.

Sagopa Kajmer'in "Onları da Anlıyorum" şarkısı, Hz. Muhammed'e yazılmıştır.

"Dilediğin gibi yaşa ama sonunda öleceğini unutma" sözü, Hz. Cebrail'in Hz. Muhammed'e söylediği bir hadis olarak rivayet edilir. Bu hadis şu şekildedir: "Nasıl istersen öyle yaşa, fakat bil ki bir gün mutlaka öleceksin. Kimi seversen sev ama unutma ki, bir gün ondan ayrılacaksın. Dilediğin gibi davran, lâkin şu da her zaman hatırında olsun ki, her yaptığının karşılığını mutlaka göreceksin". Ancak, bu rivayetin sahihliği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.

Hz. Muhammed'in gül ile sembolize edilmesinin birkaç nedeni vardır: Güzellik ve saflık: Gül, güzellik, zarafet ve saflık sembolüdür. Koku ve etki: Güllerin insanları etkileyici bir şekilde etkilediği düşünülür. Cennetin simgesi: Gül, İslam'da cennetin simgesi olarak da görülür. Peygamberin sembolü: Gül, tasavvufta ilahi güzelliğin ve Hz. Peygamber'in simgesi olarak kabul edilir. Ayrıca, Hz. Muhammed'in gül kokusuna sahip olduğuna dair inanışlar da bu sembolizmi pekiştirir.

"Âlemler nura gark oldu" ifadesi, Hz. Muhammed'in doğduğu gece yaşanan olayları anlatan bir deyişin parçasıdır. Bu deyişte geçen bazı olaylar şunlardır: Gökten beyaz bir bulut inmesi ve Hz. Muhammed'i kaplaması. Yıldızların dökülmesi. Kisra sarayının burçlarının çatırdaması. Putların ve Mecusilerin ateşlerinin sönmesi. Save (Taberiyye) gölünün kuruması. Şark ve garbı aydınlatan bir nur görülmesi. Bu olaylar, Hz. Muhammed'in doğumunun kâinattaki büyük bir hadiseye işaret ettiğini ve dünyaya nur getirdiğini ifade eder.

Burak ve Refref, İslam inancına göre Hz. Muhammed'in Miraç yolculuğunda kullandığı manevi binitlerdir. Burak: "Berk" (yıldırım) kökünden türemiş olup, şimşek gibi ışık hızıyla yol aldığı için bu ismi almıştır. Refref: "Reff" kökünden türemiş olup, kanat çırpmak anlamına gelir. Bu binitlerin varlığı, Hz. Muhammed'in miracının hem beden hem de ruh ile birlikte yapıldığının bir işareti olarak yorumlanır. Burak ve Refref'in mahiyeti bilinmemektedir; ne olduklarını yalnızca Allah ve Hz. Muhammed bilmektedir.

El-Evfa fi Tercemeti'l-Vefa, Ebü'l-Ferec Abdurrahman b. Ali b. Muhammed İbnü'l-Cevzi'nin "el-Vefâ bi-Fezaili'l-Mustafa" adlı eserinin bir çevirisidir. Eserin içeriği: Hz. Muhammed'in nübüvvetten önceki hayatı. Hz. Muhammed'in peygamberliği, vahyin başlaması ve insanları dine daveti. Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicreti. Hz. Muhammed'in mûcizeleri. Hz. Muhammed'in fiziksel ve ahlaki özellikleri, kendine has muaşeret kuralları, zühd anlayışı. Hz. Muhammed'in abdesti, namazı, orucu, haccı ve umresi gibi konular. Hz. Muhammed'in kıyamet günündeki üstün konumu, şefaati ve makam-ı mahmûdu. Eser, Hz. Peygamber'in faziletinin ve üstünlüğünün hakkıyla idrak edilmediğini düşünülen bir dönemde kaleme alınmıştır.

Eyüp Sultan'ın (Ebu Eyyub el-Ensari) hikayesi kısaca şu şekildedir: Hicret'ten iki yıl önce Müslüman olan Ebu Eyyub el-Ensari, İkinci Akabe Biatı'na katıldı. Hz. Muhammed'i Medine'de yedi ay misafir etti, bu yüzden "Mihmandar-ı Nebi" veya "Mihmandar-ı Resul" olarak anılmaya başlandı. Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke'nin Fethi ve Huneyn dahil tüm gazvelerde Hz. Muhammed ile birlikte savaştı. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer dönemlerinde çeşitli seferlere katıldı. 656'da Medine'de imamlık yaptı. 90'lı yaşlarında katıldığı ikinci İstanbul kuşatması sırasında şehit oldu. Ebu Eyyub el-Ensari'nin türbesi, İstanbul'daki Eyüpsultan semtinde bulunmaktadır.