Etnografi

Seyitgazi'de hangi Türk boylarının olduğuna dair bir bilgi bulunamamıştır. Ancak, Seyitgazi'nin Eskişehir'in bir ilçesi olduğu ve Kayı Boyu'nun Eskişehir'de bulunduğu bilinmektedir. Eskişehir'de bulunan bazı Kayı yerleşimleri: Kayı (Balakayı); Yenikayı (Zirkayı); Kayı - Mihalıççık.

Avarlar, dilsel ve tarihsel olarak Türk boylarının bir parçası olarak kabul edilir. Avarların Türk kökenli olduğuna dair görüşler, özellikle son dönemdeki arkeolojik kazı ve araştırmalar sayesinde ilim âlemince kabul edilmeye başlanmıştır. Ancak, Avarların dili, kültürü ve tarihi gibi unsurlarının Türk halklarından farklı olması nedeniyle Avarlar Türk kabul edilmemektedir. Avarların Türk olup olmadığına dair farklı görüşler bulunduğundan, bu konuda kesin bir yargıya varmak mümkün değildir.

Hafik halkının nereden geldiğine dair kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, ilçenin tarihçesi hakkında bazı bilgiler mevcuttur. Hafik, eski çağlardan itibaren bir yerleşim merkezi olmuştur. İlçede ilk yerleşim, Hafik Gölü'nün kuzey kıyısına yakın bir yerdeki Pılır Höyük'te görülmüştür. Hafik, tarih boyunca Danişment, Anadolu Selçuklu, Eratna, Kadı Burhaneddin ve Osmanlı gibi çeşitli devletlerin egemenliği altında kalmıştır. Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte, çok tanrılı dine sahip Roma'da Hıristiyanlara baskılar artmış ve bu baskılar sonucunda birçok Hıristiyan, Hafik'e göç etmiştir.

Boşnakların kökeni Sakarya değildir, ancak Sakarya'da önemli bir Boşnak topluluğu bulunmaktadır. Sakarya'daki Boşnaklar, 19. yüzyılın sonlarında Bosna-Hersek ve Sancak bölgelerinden Osmanlı topraklarına başlayan göçlerle bölgeye yerleşmişlerdir.

Borçka halkının tamamı Gürcü değildir, ancak tarihte Borçka'da yaşayan nüfusun büyük bir kısmı Gürcülerden oluşmuştur. 1922 yılında yapılan nüfus tespitine göre, Borçka kazasında yaşayan 6.111 kişiden 2.500'ü Laz, 3.888'i Gürcü olarak kaydedilmiştir. Günümüzde Borçka'da yaşayan halkın etnik yapısı hakkında güncel bir bilgi bulunmamaktadır.

Çengelköy halkının kökeniyle ilgili kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, semtin ismiyle ilgili çeşitli rivayetler mevcuttur. Gemi çengelleri: Bir rivayete göre, Çengelköy'e Bizans'tan kalma gemi çengelleri nedeniyle önce "Gemi Çengeli" denmiş, zamanla bu isim sadeleşerek "Çengelköy" olmuştur. Çengeloğlu Tahir Paşa: Bazı kaynaklara göre ise semtin adı, II. Mahmud döneminde burada yalı sahibi olan Çengeloğlu Tahir Paşa'dan gelmektedir. 1960'lara kadar Çengelköy'de çoğunlukla Rumlar yaşamaktaydı.

Dağıstanlılar tamamen Türk değildir, ancak Türk halkları olan Kumuklar, Azeriler ve Nogaylar nüfusun %21'ini oluşturmaktadır. Dağıstan, 50.300 kilometrekare yüzölçümüne sahip olup, 30'dan fazla etnik grubun yaşadığı bir bölgedir.

Abhazların kökeni, Kuzeybatı Kafkasya'ya dayanmaktadır. Antik çağlardan itibaren Abhazlar; “Abadza”, “Azeha”, “Aphaza”, “Abhazıy”, “Abaza” gibi isimlerle biliniyordu. Abhazların ataları, MÖ III. binyılda Batı Kafkasya'da megalitik kültürün yaratıcıları olarak kabul edilir. Abhazların, Kuzey Kafkasya’da yaşayan Abazalar ile aynı kökenli olduğu kabul edilir. Abhazların kökeninin dayandığı bir diğer nokta ise Mısır olarak öne sürülmüştür. Abhazların kökeninin dayandığı bir diğer nokta ise, 17. yüzyılda İslam’a geçen ama önemli bir kısmı Hristiyan kalan Abhazların, Osmanlı döneminde 17. yüzyılda Abhaz beyi Şervaşid-ze’nin meyve bahçelerinde çalıştırılmak üzere Etiyopya’dan getirilen birkaç yüz siyah kölenin soyundan gelmiş olabileceği olarak öne sürülmüştür. Abhazların kökeninin dayandığı bir diğer nokta ise, Abhazların bölgeye gelmeden önce nerede yaşadığı hala cevabını arayan bir soru olarak öne sürülmüştür. Abhazların kökeni hakkında farklı görüşler bulunmakla birlikte, Abhazlar Türk kökenli değildir.

Silvan halkının nereden geldiğine dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, Silvan'ın tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı ve bu medeniyetlerin bölgeye farklı toplulukları getirdiği bilinmektedir. Silvan'ın bilinen en eski adı, Ermeni Kralı II. Tigran tarafından kurulduğu dönemde verilen Tigranakert'tir. İslam kaynaklarında ise şehrin adı Mepherqat veya Miyafarqin olarak geçmektedir. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise kent, bugünkü ismi olan Silvan adını almıştır. Silvan'ın sosyo-yapısı ise Kurmançlardan oluşmaktadır.

Dursunbey halkının nereden geldiğine dair bir bilgi bulunamamıştır. Ancak, Dursunbey'in tarihiyle ilgili bazı bilgiler şu şekildedir: Roma Uygarlığı döneminde Dursunbey civarına "Abriettene" adı verilmiştir. Hadrianeia ismi, ünlü Roma İmparatoru Hadrianus'tan gelmektedir. Dursunbey yöresine "Hadrianeia" isminin, İmparator Hadrianus şerefine kurulan bir şehir olduğu için verildiği düşünülmektedir. Hadrianeia şehrinin, milattan sonra 131-132 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Osmanlı Devleti zamanında, İkinci Osmanlı Padişahı Orhan Gazi, Emir Dursun’u buraya komutan olarak atamış ve ilçeye, Emir Dursun’a izafeten "Dursunbey" denmiştir.

Damal halkı, Orta Asya'dan Avrupa'ya göç eden Türk boylarının geçiş güzergahında bulunan yerleşim alanlarına yerleşmiştir. Akkoyunlu Uzun Hasan döneminde, 1453 tarihinde Maraş yöresinden gönüllü olarak getirilen Dulkadurlu-Ulusu topluluğundan Türkmenler, Ilgar ve Cin Dağlarını yaylak edinip zamanla Damal bölgesinde köyler oluşturmuşlardır. Yöre halkı, İstanbul ağzına yakın Maraş şivelerini kullanmaktadır. Genel olarak Hüseyni-Bektaşi olan Alevilik inancına sahiptirler. Ayrıca, Osmanlı öncesi dönemde, 10. yüzyıla ait Küçük Tamali Kilisesi'nin varlığı, bölgenin çok eski bir yerleşme olduğunu göstermektedir.

Dunga ve dunganga farklı kavramlardır: 1. Dunga: Bu terim, Orta Asya'nın eski Sovyetler Birliği devletlerinde yaşayan Çin kökenli Müslüman bir halkı ifade eder. 2. Dunganga: 80'li yıllarda çocukların korkulu rüyası haline gelen, ağlayan, uyumayan ve yaramazlık yapan çocukları uyutmak için uydurulmuş hayali bir yaratıktır.

Hemşin ve Laz aynı değildir, ancak tarihsel olarak aynı coğrafyada yaşamışlardır. Hemşinliler, Ermenilerin ulusal kilisesi olan Gregoryen mezhebine bağlıdır. Laz ve Hemşin nüfusu, Rize'nin Çamlıhemşin ilçesinde bir arada yaşamaktadır.

Talış halkı, çoğunlukla Azerbaycan ve İran'da yaşamaktadır. Azerbaycan'da, Talışlar, Lenkeran, Astara, Masallı ve Lerik gibi güneydoğu bölgelerinde yoğunlaşmıştır. İran'da ise Talışlar, genellikle Gilan ve Erdebil gibi kuzeydoğu eyaletlerinde bulunmaktadır. Talışların bir kısmı da Rusya'da yaşamaktadır.

Atatürk'ün doğduğu ev olan Selanik'teki ev, tipik Osmanlı şehir konutu planına sahip olup, alt katta mutfak ve hizmet alanları, üst katlarda ise aile bireylerinin yaşam alanları bulunacak şekilde üç katlıdır. Evin üç odalı olmasının nedeni, bu geleneksel konut yapısıdır.

Kazaklar Türk halklarından biridir. Kazakların Moğol olup olmadığına dair bir bilgi bulunamamıştır. Moğolların kökeninin Mançurya'ya dayandığı ve Türklerden farklı bir etnik grup olduğu belirtilmektedir.

Tatvan halkının kökeni hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, ilçenin tarihinde çeşitli medeniyetlerin etkisi görülmektedir. Tatvan'da yaşamış veya hakim olmuş bazı medeniyetler: Subarlar; Hurriler; Urartular; Ermeniler; Akkoyunlular; Osmanlı Devleti. Ayrıca, 93 Harbi sırasında ve sonrasında, Rusların işgal ettiği bölgelerden göç eden insanlar Tatvan'a yerleşmiştir. Tatvan isminin kökeni hakkında da farklı görüşler bulunmaktadır.

Deli Boran, Kuyumcu aşiretine mensuptur. Kerim Boran ise Redkan aşiretine mensuptur. Boran Ağa aşiretinin ise Mardin ve Şanlıurfa ile bağlantılı olduğu belirtilmektedir.

Biga halkının nereden geldiğine dair kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, bölgenin tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığı bilinmektedir. Biga'nın tarihçesi şu şekilde özetlenebilir: Antik Dönem: Biga, İ.Ö. 850-650 yılları arasında İonlar tarafından egemenliğe alınmıştır. Osmanlı Dönemi: 1365 yılında I. Murad tarafından fethedilmiştir. Biga isminin kökeni ile ilgili bazı rivayetler de bulunmaktadır: Pega Teorisi: Biga isminin, Yunanca'da kaynak ve pınar anlamına gelen "Pega" sözcüğünden geldiği düşünülmektedir. Araba Üretimi: Eski Roma ve Bizans'ta en nitelikli arabaların Biga'da yapıldığı ve bu nedenle şehre "Biga" dendiği varsayılmaktadır. Sultan Alaaddin'in Beylerinden Bayboğa: Evliya Çelebi'ye göre, Biga'nın ilk fatihi Sultan Alaaddin'in beylerinden Bayboğa olduğu için şehrin adı değiştirilerek "Boğa" şehri denilmeye başlanmıştır.

Karacadağ, çeşitli aşiretlere ev sahipliği yapmaktadır. Bu aşiretlerden bazıları: Tirkan/Türkan/Tirkanli Aşireti: Şanlıurfa'nın Siverek, Hilvan, Ceylanpınar ve Diyarbakır'da yerleşiktir. Kejan Aşireti: Göçebe bir aşiret olup, Karacadağ'ı yaz aylarında yayla olarak kullanmaktadır. Karakeçililer: Karacadağ'ı yayla olarak kullanan aşiretlerden biridir. Beritan Aşireti: Kışı Şanlıurfa tarafında geçirdikten sonra Karacadağ'ı kısa süreli konaklama alanı olarak kullanır. Meheli Aşireti: Diyarbakır'ın Çınar, Derik ve Mardin'in Derik ilçelerinde, Karacadağ eteklerinde yer alan köylerde yaşamaktadır. Ayrıca, Karacadağ'da Varsak, Salur ve Avşar Boyu Türkmenleri de bulunmaktadır.