Eleştiri

"Rafadan Tayfa: Kapadokya" filminin kötü bulunmasının bazı nedenleri: Senaryo ve karakter eksikliği. Politik mesajlar ve metafizik öğeler. Ses ve müzik sorunları. Dil ve hitap sorunları. Film hakkındaki görüşler kişisel olabilir ve herkes tarafından aynı şekilde değerlendirilmeyebilir.

Postmodernist yazarların önemli olmasının bazı nedenleri: Kültürel ve toplumsal eleştiri: Postmodern yazarlar, geleneksel değerleri, normları ve ideolojileri sorgulayarak okuyuculara farklı perspektifler sunar. Dil oyunları ve referanslar: Yazarlar, metinlerarası ilişkilere büyük önem verir; farklı edebi eserlerden, filmlerden, müziklerden ve diğer sanat dallarından alıntılar yaparak eserin anlamını derinleştirir ve çok boyutlu bir okuma deneyimi sunarlar. Gerçeklik-kurgu algısı: Postmodern romanlar, gerçeklik ile kurgu arasındaki sınırları bulanıklaştırır ve okuyucunun algısını derinden sarsacak şekilde olayları ve karakterleri özgürce manipüle eder. Okurun aktif rolü: Postmodern romanlar, okuma sürecinde okuru merkeze alır ve aktif bir rol üstlenmesini ister.

Tenkil ve tenkit arasındaki temel fark, anlamlarıdır: - Tenkit: Bir düşünceyi, eseri, davranışı veya durumu olumlu ya da olumsuz yönleriyle değerlendirme, analiz etme ve yorumlama sürecidir. - Tenkil: Uzaklaştırma, herkese örnek olacak bir ceza verme, düşmanları veya zararlı kişileri topluca ortadan kaldırma, etkisiz hale getirme anlamlarına gelir. Dolayısıyla, tenkit daha çok eleştiri ve değerlendirme anlamında kullanılırken, tenkil daha çok ceza veya yok etme anlamında kullanılır.

Candide, Aydınlanma Çağı filozofu Voltaire'in 1759'da yazdığı pikaresk ve mizahi bir romandır. Kitapta anlatılan bazı temalar: İyimserlik ve kötümserlik: Candide'in iyimserliğini temsil eden Pangloss ile kötümserliğini temsil eden Martin'in görüşleri üzerinden bu kavramlar tartışılır. Kötülük ve acı: Voltaire, dünyanın her yerinde kötülüklerin, zulüm ve eziyetlerin var olduğunu, insanın aklını kullanarak bu durumu iyileştirebileceğini vurgular. Seyahat ve keşif: Candide, Avrupa, Afrika ve Asya'da birçok yere giderek farklı kültürleri ve yaşam biçimlerini tanır. Hayatın anlamı: İstanbul'da bir dervişin "Bahçemizi yetiştirelim" sözü, Candide'e hayatın amacını öğretir. Kitap, Candide'in hayatında başına gelen yarı gülünç, yarı trajik olayları anlatırken, iyimser dünya görüşüne ve "her şey olacağına varır" yaklaşımına bir eleştiri sunar.

"Kamelyalı Kadın" filmi, içerdiği cesur konu nedeniyle yasaklanmıştır. Ayrıca, 1957 yapımı Türk filmi "Kamelyalı Kadın" da eleştirmenler tarafından ağır bir şekilde eleştirilmiş ve bu eleştiriler sonucunda yönetmen Şakir Sırmalı'nın kariyerine son vermiştir.

Netflix'te esas olanın ne anlattığına dair genel bir yanıt vermek mümkün değildir, çünkü Netflix çok çeşitli içerikler sunmaktadır. Netflix'te yer alan bazı içerik türleri: Orijinal diziler ve filmler. İnteraktif hikayeler. Belgeseller. Bilim kurgu, gerilim, komedi, aksiyon gibi çeşitli film ve dizi türleri. Netflix, kullanıcıların farklı ilgi alanlarına hitap eden geniş bir içerik yelpazesi sunar.

Coşkun Sabah'ın Twitter hesabının kapatılma nedeni, yaptığı açıklamaların çarpıtılması ve bu durum yüzünden yoğun eleştiri almasıdır. 2020 yılında, pandemi döneminde "Geçinemiyorum" açıklaması yapması üzerine, Ömür Gedik ve Tolga Yüce’nin sunduğu “Tek Hece” adlı Instagram yayınına konuk olduğunda, Twitter hesabını kapatacağını belirtmiştir. Coşkun Sabah, Twitter'ı "küfür ve bataklık bir mecra" olarak tanımlamıştır.

Çağdaş Eleştiri dergisi, herhangi bir akıma ait değildir; bağımsız bir edebiyat, sanat ve eleştiri dergisi olarak tanımlanmıştır. Dergi, 1982-1985 yılları arasında çıkmış olup, edebiyat, güzel sanatlar, müzik, resim ve tiyatro eleştirilerine yer vermiştir.

"O Şimdi Hanımefendi" programı, yayınlanmadan önce gelen yoğun tepkiler ve RTÜK'ün programın kamu hizmeti anlayışına, genel ahlaka ve toplum değerlerine aykırı unsurlar içerdiğini belirtmesi nedeniyle Kanal 1 tarafından yayından kaldırılmıştır. RTÜK Başkanı Zahid Akman, bu kararı memnuniyetle karşıladıklarını ifade etmiştir.

Şermin Yaşar'ın "Abartma Tozu" kitabında çoklu bakış açısı kullanılmaktadır. Anlatıcı, her bölümde farklı karakterlerin düşünce ve duygularını dile getirmektedir.

Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Şık romanının ana fikri, yanlış batılılaşma ve alafranga özentiliğidir. Romanda, İstanbul’da yaşayan fakir bir genç olan Şâtırzâde Şöhret Bey’in, dönemin modasına özendiği ve bu yaşam tarzına ulaşabilmek için düştüğü rezillikler anlatılmaktadır. Ayrıca, anlatıcının araya girerek ansiklopedik bilgiler vermesi de romanın ana fikirleri arasında sayılabilir. Şık, Doğu-Batı çatışması içerisinde yanlış batılılaşmanın meydana getirdiği trajikomik durumları anlatan mizahi yönü ağır basan bir romandır.

"The Legend of the Blue Sea" dizisinin ilk bölümleri bazı izleyiciler için sıkıcı gelmiş, ancak ilerleyen bölümlerin daha iyi olduğu belirtilmiştir. Dizinin ikinci bölümünden itibaren aksiyon, dövüş ve kovalamaca sahneleri gibi daha ilgi çekici unsurlar başladığı için bazı izleyiciler hikayeye bağlanmaya başlamıştır. Genel olarak, dizinin konusu ve oyunculuklar övülse de senaryo zayıflığı eleştirilmiştir. Sonuç olarak, dizinin geleceği hakkında kesin bir yargı yapmak için daha fazla bölüm izlemek gerekmektedir.

Tom Phillips'in "İnsanlar: Her Şeyin İçine Nasıl Sçtığımızın Kısa Tarihi" adlı kitabı, insanlık tarihindeki büyük hataları, yanlış kararları ve trajikomik olayları mizahi bir dille ele alır. Kitapta ayrıca şu olaylar da ele alınır: 1859'da Avustralya'ya yirmi dört İngiliz tavşanı ithal eden bir çiftçinin ülkeyi felakete sürüklemesi; Aral Gölü'nün kurumaya yüz tutmasının nedeni; Hitler ile Napolyon arasındaki benzerlik; Osmanlı'yı delilerin yönetmesi.

Hamlet'in en iyi yorumunun hangisi olduğuna dair kesin bir yanıt vermek mümkün değildir. Ancak, Hamlet karakteri ve oyunu hakkında bazı yorumlar şu şekildedir: Kararsızlık ve Şüphe: Hamlet'in içsel çatışmaları ve kararsızlığı, eserin psikolojik derinliğini artırır. Rönesans İnsanı: Hamlet, Rönesans düşüncesinin izlerini taşır; eylem yerine derin tefekkürü tercih eder. Oidipus Kompleksi: Bazı yorumlara göre, Hamlet'in harekete geçememesi, bilinçaltında annesine olan arzudan kaynaklanır. Nihilizm: Hamlet'in dünyaya ve öbür dünyaya olan umudu yoktur, bu da nihilist bir yaklaşım olarak değerlendirilir. Hamlet, yüzyıllar boyunca birçok farklı yorum ve analizle ele alınmış bir karakterdir ve bu yorumlar devam etmektedir.

2007 yılında, AK Parti'nin kuruluş yıl dönümünde Kibariye'nin şarkı söylemesi sırasında, Bülent Arınç, Kibariye'nin Cumhurbaşkanına hitaben "anam, senle beraber malı götürdük" dediğini ve bunun üzerine salonu terk ettiğini belirtmiştir. Arınç, bu ifadeyi kullanan bir kişiye sanatçı denmemesi gerektiğini de eklemiştir.

Fifty Shades of Grey kitabı ve filmi arasında tercih yapmak kişisel zevklere bağlıdır. Kitap: Erotika türünde bir romantik-drama olarak, bazı okuyucular tarafından gerçekçi olmayan BDSM temsilleri nedeniyle eleştirilmiştir. Üçleme, kitap satışlarında artışa yol açarak bir fenomen haline gelmiştir. Film: Kitap uyarlaması olarak, bazı izleyiciler tarafından kötü oyunculuk, zayıf senaryo ve sığ diyaloglar nedeniyle eleştirilmiştir. Film müzikleri ve görsellik gibi bazı unsurlar beğenilmiştir. Genel olarak, kitabın hikayesi ve detayları daha kapsamlı iken, film daha yüzeysel ve eleştiriye açık bulunmuştur.

Riddick serisinin kötü olarak değerlendirilmesinin bazı nedenleri: Senaryo ve diyaloglar: Bazı izleyiciler, serinin filmlerinin senaryolarının zayıf ve diyalogların kötü olduğunu düşünüyor. Aksiyon ve görsel efektler: Aksiyon sahnelerinin az olduğu ve görsel efektlerin düşük bütçeli olduğu ifade ediliyor. Uzunluk: Filmlerin çok uzun olduğu ve bu durumun izleyicinin ilgisini dağıttığı belirtiliyor. Erotik sahneler: Bazı izleyiciler, filmlerde gereksiz erotik sahneler olduğunu düşünüyor. Bu değerlendirmeler, kişisel zevklere göre değişiklik gösterebilir.

Sabahattin Ali'nin "Sırça Köşk" kitabında yer alan "sırça köşk", simgesel bir sömürü ve başkaldırı anlatısı olarak kullanılmıştır. Kitapta, üç tembel arkadaş bir şehre gelir ve halkın merakını uyandırarak bir "sırça köşk" inşa ederler. Sonunda, bir kişi "Böyle başın lüzumu yoktur!" diyerek kelleyi fırlatınca, sırça köşk yıkılır.

Türk edebiyatında ilk eleştiri türü, Tanzimat Dönemi'nde ortaya çıkan Batılı anlamdaki eleştiridir. Bu dönemde eleştiri, daha önce Divan edebiyatında görülen sözlü ve yüzeysel değerlendirmelerin ötesine geçmiştir. Divan edebiyatındaki tezkireler, şairlerin hayatlarına ilişkin bilgilerin yanında eserlerinin niteliklerine dair kısa değerlendirmeler içermekle birlikte, eleştiri türüne tam anlamıyla örnek sayılmazlar.

İhsan Oktay Anar'ın "Bir Bok Olmak İsteyenler" başlıklı yazısı, toplumun statü ve unvanlara olan düşkünlüğünü eleştirir. Anar, çocuklara genellikle "büyüyünce ne olacaksın?" sorusunun sorulduğunu, ancak "ne yapacaksın?" sorusunun sorulmadığını belirtir. Yazar, toplumun bireylere sunduğu kimliklerin çok az olduğunu ve bu durumun "kimlik buhranlarına" yol açtığını öne sürer.